![]() |
| Dr. Sivilay GENÇ |
Etrafınızın düşmanlarla çevrili olduğunu mu düşünüyorsunuz? Mantığınızla hisleriniz ya da hislerinizle mantığınız sürekli çatışıyor mu? Demokrasi, hak, özgürlük gibi kelimelerle başlayan cümlelerinize genellikle “ama” diye mi devam ediyorsunuz? Doğrularınızın fanatiğine dönüşmekten rahatsız mısınız? 'Bölünme, yıkılma, ihanet, hain' gibi kelimeleri çok sık mı kullanmaya başladınız? Cevabınız "evet" ise doğru yerdesiniz.“Siz gelirken ben dönüyordum” diyen, bilge kişiliğiyle histerik sorunlarınıza mucizevî çözümler üreten, Cumhuriyet tarihi ile yaşıt Ruh ve Sinir Hastalıkları Uzmanı Dr. Sivilay Genç ile Türkiye'deki sivil hayatın problemlerini konuştuk.
Bir bayan olarak sivil hayatınızda en çok karşılaştığınız sorun nedir?
Seksen küsür yaşında bayanlık kalmaz, bıyıkların bile çıkar evladım. Hem bayan değil ‘kadın’ diyeceksin. Ayrıca benim tüm hayatım sivil. Askerlerin bir askeri bir de sivil hayatları olur. Hatta ‘sivilde karşıma çıkma, senin ..’ gibi sözler sarfedilir. Örneğin bir albay gün boyu askerlerine küfür eder. Her lafı ‘...a. k...’ diye bitirir. Aynı albay sivil hayatta şık bir kokteyl ortamında ya da mesela kızının düğününde de 3 tabak kuru fasülye yemiş bir bünye gibi sık sık ağızından ‘koyiyim’leri kaçırır.
Ha söylemede geçemeyeceğim. bir de takım elbiseleri onları ele verir. Damat olduklarında alınmıştır. Sivil hayat toplam hayatın 100’de biri olduğu için takım elbise cillop gibidir, 3 kez giyilmiştir. Ancak bu arada rahat askeri elbise içinde duran vücut genişlemiş beden 3-4 puan artmıştır. İşte o takım elbiseli halleri yine sivil hayatın bir darlığıdır onlar için.
Benim sivil hayatımın zorlukları bildiğin trafik, enflasyon, artan suç oranları filandır.
Kadınlara askerlik yapma zorunluluğu gelse askere gider miydiniz?
Vallahi seve seve giderim. Hatta Mata Hari olup kaos planları hazırlayanların, darbe hayallari kuranların ipliğini pazara çıkaracak işlere girişirdim.
Taraf'taki köşenizde size sorulacak en zor soru ne olurdu? Nasıl bir cevap
verirdiniz?
Demirel’den mi daha çok nefret ediyorsun yoksa Erbakan’dan mı? Bu soruya cevap vermekte çok zorlanırdım. Ama sanırım uzun uzun düşündükten sonra Demirel derdim.
Demirel’den mi daha çok nefret ediyorsun yoksa Erbakan’dan mı? Bu soruya cevap vermekte çok zorlanırdım. Ama sanırım uzun uzun düşündükten sonra Demirel derdim.
Sizce ülkemizde ideal bir ordu-sivil ilişkisi nasıl olmalıdır? Asker-millet
olan biz Türkler için sivilleşme zor bir meselemidir?
Düzeyli bir ilişki olmalı. Kameralar karşısında sadece arkadaşız deyip her fırsatta ırzına geçmemeli.
Şaka bir tarafa, Genelkurmay Başkanı Savunma Bakanı ilişkisi, Orman Bakanı ile Orman Genel Müdürü ilişkisi gibi olmalı. Bakanın karşısında hazırolda durmalı. Konuşmasına izin verilirse sorulduğu kadarına cevap vermeli.
Bugünkü gibi Donanmadan ordu evindeki havuzun sıcaklığına, OYAK’ın banka alımından kantinlerdeki çikolata fiyatının belirlenmesine kadar her konuda tek yetkili olmamalı. Bu kadar güç her adamı hatta her kadını bozar. Normal bir demokraside bu kadar güçlü adamlar olmaz.
Ordu parçalara bölünmeli. Genelkurmay Başkanı sadece bu parçalar arasında bir genel sekreter gibi kalmalı.
500 bin asker kaçağının olduğu bir millette ‘nah’ asker millettir. Türk milleti acayip takiyecidir. Takiyye yapmaya da bu devlet alıştırmıştır. Öyle gözükür ama hiç de gözüktüğü gibi değildir.
Düzeyli bir ilişki olmalı. Kameralar karşısında sadece arkadaşız deyip her fırsatta ırzına geçmemeli.
Şaka bir tarafa, Genelkurmay Başkanı Savunma Bakanı ilişkisi, Orman Bakanı ile Orman Genel Müdürü ilişkisi gibi olmalı. Bakanın karşısında hazırolda durmalı. Konuşmasına izin verilirse sorulduğu kadarına cevap vermeli.
Bugünkü gibi Donanmadan ordu evindeki havuzun sıcaklığına, OYAK’ın banka alımından kantinlerdeki çikolata fiyatının belirlenmesine kadar her konuda tek yetkili olmamalı. Bu kadar güç her adamı hatta her kadını bozar. Normal bir demokraside bu kadar güçlü adamlar olmaz.
Ordu parçalara bölünmeli. Genelkurmay Başkanı sadece bu parçalar arasında bir genel sekreter gibi kalmalı.
500 bin asker kaçağının olduğu bir millette ‘nah’ asker millettir. Türk milleti acayip takiyecidir. Takiyye yapmaya da bu devlet alıştırmıştır. Öyle gözükür ama hiç de gözüktüğü gibi değildir.
Bu ülkenin çocukları bu ülkenin kurumlarına girer mi, sızar mı?
Ne demiş Cumhuriyet Gazetesi ‘Halk plajlara hücum etti vatandaş denize giremedi’ Hala geçerli olan bu hesaba göre halkın çocukları sızar, vatandaşın çocukları girer, kazanır, hak eder. Benim en çok asabımı bozan ise bazı halkın da aynı ‘sızma’ edebiyatına iştirak etmesi.
Ben bu türden halkı ev kölelerine benzetiyorum. İki tür köle vardır. Ev köleleri ve tarla köleleri. Ev köleleri sahibin evinde yaşar. Tarla köleleri sazdan barakalarda yaşar. Ev köleleri sahibin artıklarını yer. Dışardakiler karavanadan yerler. Ev köleleri böylece kendilerini de evin sahibi zannederler. Tarla kölesi evimize sızmış derler, dertlenirler. CHP’ye oy verirler.
Büyüklerimizi geçtik de biz gençlere 6 ayda bir ıslak/kuru imzalı düzen bozma belgeleri zatürre etkisi yapıyor, acaba antibiyotik kullansak mı?
Aman aman! Size bir şey olmaz. Hepiniz bu ıslak kuru imzalara karşı bağışıklık sahibisiniz. Kaçınız evden sahte izin kağıdı, geç kalma kağıdı hazırlamadı bakayım. Kimler karnesinin üzerinde düzeltme yapmadı. Kalpazan bir nesilsiniz. Biz de öyleydik.
Ergenekonculara domuz gribi aşısı yapılacak mı?
Silivridekilere bir şey olmaz da, aylardır hastanelerde hastalıklarına teşhis konulamayan Haberal, Tolon, Levent Ersöz’e acilen yapılmalı. Tabii hastaneye uğruyorlarsa.
Silivridekilere bir şey olmaz da, aylardır hastanelerde hastalıklarına teşhis konulamayan Haberal, Tolon, Levent Ersöz’e acilen yapılmalı. Tabii hastaneye uğruyorlarsa.
Bizlere çocukluktan beri Peygamber ocağı olarak anlatıla gelen TSK'dan “Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar” çıkarılacak mı? Yoksa kendi kendisini imha mı edecek?
Birbiri ardına çıkan kirli planlardan sonra herkesin çok sevdiği bir laf var. Çürük yumurtalar temizlenmeli. Ben ise bu işin çok uzun süreceğini, sağlam yumurtaların seçilmesinin daha kısa sürecek bir ayıklama ve temizlik olacağını iddia ediyorum. Kumaş bu. Kendimizi kandırmayalım. Bazıları çürüdü de Kafes planı yapmıyor. Bu ‘sabah dişler fırçalanacak, çocuk kreşe bırakılacak, Kafes planı gereği ada vapuruna bomba koyacak ekiple toplanılacak’ sıradanlığında yapılan işler.
Türk gençliğinin sivilleşme yolundaki en büyük engeli nedir, niçin?
Gençliğe Hitabe, ihaneti tespit et, yargıla ve infaz et diyor da ondan.
Türkiye’deki STK organizasyonlarının Amerika ve Soros Vakıfları tarafından desteklendiği ve dolayısıyla kapitalizmin oyunları olduğuna yönelik eleştirilere cevabınız ne olur?
Geri kalmış toplumlarda başarmanın ölçüsü yandakinin başarısızlığına göre belirlenir. Evrensel, genel geçer kriterler yoktur. Matematikten 10 getirmek önemli değildir. Başarı, yaşıtın olan kuzeninin notundan bir not fazla almaktır.
Başarılı işler yapan STK’lar yanında başarılı işler çıkaramayanların ise tek savunma mekanizması vardır: Bunlar dışardan destek görüyor olmalı. Yoksa bu başarılı işleri ben yapardım. Ben yapamadığıma göre demekki onlar da kendi başlarına yapmış olamazlar. Bu duygu kendilerini iyi hissetmelerini sağlar. Bırakın böyle hissetmeye devam etsinler. Böyle diye diye, soros moros diye diye tükenip bitiyorlar.
