AKABE
GENÇLİK PLATFORMU
Akabe Kültür Eğitim Vakfı bünyesinde eğitim çalışması yapan Akabe Gençlik Platformu (AGEP), lise gençliği, çalışan gençlik ve üniversite gençliği üzerine çeşitli eğitim-öğretim faaliyetleri yürütüyor. Vakfın uzun yıllardır devam eden çalışmalarını 2012 yılında AGEP bünyesinde birleştirdiler.
Akabe Gençlik, bu organizasyon içerisinde belli usul ve yöntem dahilinde vahye dayalı bir hedefe yürümeyi ve düşünceyi kazandırmak için çalışmalarını sürdürüyor. Şahsiyetli Müslüman bireyler yetiştirmek için "Akıl, yürek, bilek dengesini kurabilmiş; aşk, adanmışlık, aidiyet bilincine sahip, ahde vefa ve salih amel sahibi bir nesil yetiştirmek" amacıyla ebediyet yolculuğuna devam ediyor.
Akabe Gençlik Platformu (AGEP) Yönetim Kurulu Üyesi Av. Fatih Şengül’le Akabe gençliğinin ebediyet yolculuğunu ve gençliğin sorunlarını konuştuk.
"HEDEFİMİZ GENÇLERE USUL VE YÖNTEM KAZANDIRMAK"
Öncelikle bize Akabe Gençlik Platformu’nu anlatır mısınız? Hangi amaçla, ne zaman kuruldunuz? Kimsiniz, neler yapıyorsunuz?
Akabe Gençlik Platformu (AGEP); Akabe Kültür Eğitim Vakfı bünyesinde eğitim çalışması yapan lise gençliği, çalışan gençlik ve üniversite gençliğinin birleşerek kurmuş oldukları bir organizasyondur. Bu organizasyonu oluşturan eğitim çalışmaları uzun yıllardır kurum içinde faaliyet göstermekteydi. Gelinen süreçte yeni bir yapılanma ihtiyacı ile bu çalışmalar koordinasyon ve daha organize hareket etme düşüncesi ile 2012 yılında AGEP bünyesinde birleştirilmiştir.
Akabe Kültür Eğitim Vakfı’nın eğitim çalışmalarını oluşturan ve bu çalışmaların doğmasına neden olan amaç ve unsurlar genel olarak AGEP çalışmasının da amaç ve unsurlarını oluşturmaktadır. Genel düzlemde amaçlarımızı Vahyin ışığında toplumun yeniden inşasına katkıda bulunacak Müslüman şahsiyet yetiştirmek; Vahyin evrensel ilkelerinin toplumda egemen olması için çaba sarf etmek; Akıl, yürek, bilek dengesini kurabilmiş; aşk, adanmışlık, aidiyet bilincine sahip, ahde vefa ve salih amel sahibi bir nesil yetiştirmek; Gençlere düşüncelerini özgürce geliştirebilecekleri, emeklerini salih amele dönüştürebilecekleri uygun zemini sağlamak; Bireyden şahsiyete, şahsiyetten cemaate yönelen, sorumluluk bilincine sahip, duyarlı ve sorumlu insanlar yetiştirmek ve Gençlere bir organizasyon içerisinde usul ve yöntem dahilinde hedeflere yürüme yetisi ve düşüncesi kazandırmak olarak tanımlayabiliriz.
"AMACIMIZ, HAYATIN İÇİNDE EĞİTİM VE ÜRETİM "
Akabe Gençlik Platformu olarak “gençlik” kavramını nasıl tarif ediyorsunuz? Siz, gençlerle ilgili ne tür çalışmalar yapıyorsunuz?
“Gençlik” belli bir yaş dilimi içerisinde; kendine has fiziki biyolojik ve sosyal değişim barındıran insan hayatının bir evresi.
Genç kavramına üç boyutlu olarak yaklaşmaya çalışıyoruz. Bu boyutlardan birisi fiziki/biyolojik boyutu. Yani insan hayatının ve bedeninin olgunlaşma sürecindeki bir evre. Elbette bu dönemi yaş sınırı açısından efradını cami ağyarını mani bir şekilde sınırla sınırlamamız mümkün değil. Ama bir gençlik çalışması olarak bizler bunu lise çağı ( yaklaşık 15 yaş) ile 33 yaş olarak belirledik. Bu belirleme mutlak bir sınır ve tanım amacıyla değil.
Elimizdeki değişken ve sabiteleri ortaya koymak gerek. Etrafında birleştiğimiz bir hakikat algısı var. Hakikate ulaşmak için izlenilecek “usul” kabulümüz var. Bir hedef kitlemiz var. Bunlar sabitelerimiz. bu sabitelerden yola çıkarak; gençlerin psikolojik/ ruhsal unsurlarını da olabildiğince gözetmeye çalışıyoruz. Onların ihtiyaçlarını, yönelimlerini belirlemeye çalışıyoruz. Toplumda erdemli bir nesil yetiştirmek ve ahlakın yaşam alanını yaygınlaştırmak için kendi nefsimizde neleri değiştirebiliriz; gençlere bu konuda neler verebiliriz birlikte nasıl daha iyi çalışabiliriz sorularının içini doldurmaya çalışıyoruz. Yapmaya çalıştığımız Sadece bilimsel bir çalışma olarak değil aynı zamanda sosyal sorumluluk çalışması. Yani biz “laboratuvar çalışması” yapmıyoruz. Hayatın içinde bir eğitim ve birlikte üretim çalışması amacımız. Tabi bunu gelişigüzel bir şekilde değil belli gerçekleri ve doğruları gözeterek yapmaya çalışıyoruz.
Doğru soruları sorduktan ve doğru cevapları almaya çalıştıktan sonra yapılacakların içeriği kendiliğinden doluyor.
"GENÇLERİN BİLİNÇLİ EYLEMLERE YÖNELMELERİ İÇİN ÇALIŞIYORUZ"
İnsan gençken daha savruk, daha gözü kara, daha hesapsız oluyor… Bu anlamda gençlerin doğru yönlendirilmesi zorunlu oluyor. Gençlere kılavuzluk yaparken, örnek olurken hareket ettiğiniz temel dinamikleriniz (değerleriniz) nelerdir?
Tabi
ki elimizden geldiğince onların psikolojik/ruhsal durumlarına ve sosyal
ihtiyaçlarına göre eğitim ve faaliyet çabasını yürütüyoruz. Gençlik döneminin biyolojik/fiziksel unsurları kadarruhsal/psikolojik unsurları ve sosyal/kültürel ihtiyaçlarının
da gözetilmesi bu alandaki temel hareket esaslarımızdandır.
Gençlik
döneminin ayrıksı yanlarını bilmek gerek. Biz gençlerle beraber yaptığımız
çalışmalarda; düşüncelerinin hayata tutunmasına çalışmaktayız. Tepkisellikten ziyade makule
önem vermelerini; ani karşılıklardan bilinçli eylemlere yönelmeleri için
çalışıyoruz. Birden ortaya çıkan istek ve düşünceleri
planlı ve sürece bağlanmış bir olgunlaşma/gelişim projesi haline getirmeleri
konusunda yardımcı olmaya çalışıyoruz.
"GENÇLER, İNSİYATİF ALABİLECEKLERİ PROJELERLE DESTEKLENMEMLİ"
Türkiye’de
yıllarca gençliğin önüne birtakım idealler servis edildiğini ama yapılanların
genellikle bunların anlatılmasından ibaret kaldığını görüyoruz. Bu anlamda
geleceğin inşası için gençlere ne yapmak gerekiyor?
Aslında
kendi içinde çözüm yolunu da açıklayan bir mesele bu. Gençlik insanoğlunun
ideallerine en sıkı ve sağlam bir şekilde sarıldığı; dünyayı o idealler
çerçevesinde algıladığı bir zaman dilimi. Bu zaman dilimini yaşayan gençlerimize yapabileceğimiz en
önemli katkı şüphesiz; rol
model olacak insanları tanıtmak ve içimizden bu özellikte kişiler
yetiştirmektir. Zihinlerindeki ideallerin hayata tutunan
örneklerini görmelerinin gençlerin düşünsel ve duygusal gelişimlerine katkısı
tartışmasızdır. Sadece ideallerle yüklenmiş ve ideallerinin hayata
yansımalarını görememiş gençlerin sağlıklı düşünceye, mutedil yaklaşıma ulaşması
oldukça zordur. Ki bunun zorluklarını ve doğurduğu sorunlarına pratikte yakinen
şahit olduğumuz dönemler çok oldu.
Aynı
zamanda bu sorunun diğer bir çözüm yolu ise gençleri eğitim çalışmalarının
nesnesi olarak görmemektir. Yani gençler sadece belli idealleri ve bilgileri
yüklediğiniz insanlar olmamalı bunun yanında verilen eğitimi hayata
geçirebilecekleri, tecrübe ve aktarım yoluyla bilgiyi üretebilecekleri,
sorumluluk üstlenebilecekleri, insiyatif alabilecekleri projelerle de
desteklenmelidirler.
Gençler için hem öğrenme hem uygulama hem öğretme alanlarının
oluşturulabildiği çalışmalar bu konuda en ideal çalışmalardır. Bu üç sac
ayağının dengesi; gençlik çalışmasının dengesini oluşturmaktadır.
"GELENEK BİZİM HAFIZAMIZDIR"
Gençlerle ilgili çalışmalarınızı yürütürken gelenekten nasıl besleniyor, geleceğe nasıl bakıyorsunuz?
Gençlerle ilgili çalışmalarınızı yürütürken gelenekten nasıl besleniyor, geleceğe nasıl bakıyorsunuz?
Gelenek bizim en önde gelen beslenme kaynaklarımızdan. Tabi bunu
“gelenekçilik” olarak isimlendirmeden.
Şunun
farkındayız; hiçbir şey bizimle başlamadı. Ve elbette bizimle de son
bulmayacak. Bir halkası olduğuna inandığımız ve ilk insan ile başladığını
düşündüğümüz “tevhid, adalet, özgürlük” ilkeleri yolunda bir hayatın
ve toplumun inşası ideali yolunda; bizden önce gelen örneklerimiz ve
öğretmenlerimiz bizim temel beslenme kaynağımız.
Ki zaten iman ettiğimiz kitabımız bize; “ sadece salih/sadık ve
emdemli olmayı değil aynı zamanda Salihlerin, sadıkların ve erdemlilerin yolunu
sürdürmeyi/izlemeyi” emreder. Bir gelenek inşası yani.
Geleneğe
bakışımız öğrenmek ve ders almaya matuftur, bu sonuca ulaşmak için tahkik ve
muhakeme ilkeleriyle hareket temel önceliğimizdir. Geçmişi bir yüceltme yahut
utanma konusu olarak değerlendirmiyoruz. Gelenek bizim hafızamızdır. İyi ve kötüsüyle doğru ve yanlışıyla
yaşanmışlığımız. Geçmiş kuruntusuna kapılmadan ve fakat hafızamızı da
kaybetmeden yürümeye çalışıyoruz.
"BİZLER SAVUNDUĞUMUZ DEĞERLERİN, DÜŞÜNCELERİN SAĞLAMLIĞINA VE EVRENSELLİĞİNE İNANIYORUZ"
Türkiye’de yakın zamana kadar özgürlüklerle ilgili ciddi sorunlar yaşanıyordu. Bu sorunların birçoğunun bugün çözülmüş olduğunu ya da çözüme yönelik çabaların olduğunu görüyoruz. Türkiye’de özgürlüklerle ilgili neler düşünüyorsunuz?
"BİZLER SAVUNDUĞUMUZ DEĞERLERİN, DÜŞÜNCELERİN SAĞLAMLIĞINA VE EVRENSELLİĞİNE İNANIYORUZ"
Türkiye’de yakın zamana kadar özgürlüklerle ilgili ciddi sorunlar yaşanıyordu. Bu sorunların birçoğunun bugün çözülmüş olduğunu ya da çözüme yönelik çabaların olduğunu görüyoruz. Türkiye’de özgürlüklerle ilgili neler düşünüyorsunuz?
Özgürlük
bizim için İslam’ın toplumsal hayat alanındaki temel hedeflerinden birisidir.
Düşünce sistemimizin üçlü sac ayağının bir tanesidir. Bizler düşünce
sistemimizin sac ayaklarını yukarıda belirttiğimiz gibi “tevhid, adalet ve özgürlük” olarak
belirledik.
Toplumsal
meselelere ve insan tekinin şahsiyetine dair değerlendirmelerimizde statükoyu
değil; adalet ve özgürlüğü esas almayı bir prensip biliriz. Bu nedenle
insanların şahsiyetlerini oluşturabildiği, geliştirebildiği, özgür ortamlar
baskıcı ve diktatoryal tutum ve düşüncelerden çok daha tercihe şayandır bizler
için. İnananın da inkar edenin de bir
delile göre hareket edebileceği ve bu delilini dile getirebileceği insanların
“en güzel söz”e kulak verebileceği bir toplumdur bizim arzumuz.
Yukarıda
bahsettiğimiz bakış açısı ve ilkeler çerçevesinde “özgürlüğe” ilişkin toplumsal gelişmeler olduğunu
düşünüyoruz. Ama tabi alınan yol alınması gereken yolun daha çok küçük bir
kısmı. Bizi umutlandıran gelişmeler var elbet. Ama bu konuda yolumuz oldukça
uzun.
Bizler
savunduğumuz değerlerin, düşüncelerin sağlamlığına ve evrenselliğine
inanıyoruz. Makuliyeti
ve itidali savunduğumuzu düşünüyoruz. Bu noktada toplumsal özgürlüğün bize ve
düşüncelerimize hiçbir zararı olabileceğini düşünmüyoruz.
Belki
bu bağlamda şu husus da dile getirilmelidir ki; “özgürlük”
konusunda en yanlış yaklaşım: “indirgemecilik”tir. Kimden gelirse gelsin, kimin
değerlendirmesi olursa olsun; “özgürlüğü” bir sınıf yahut düşüncenin
özgürlüğüne veya “şehevi arzularına” indirgemek özgürlük kavramına yapılacak en
büyük haksızlıklardan birisidir.
"GENÇLER GEREKLİ ‘DEĞERİ’ VE ‘TEŞVİKİ’ GÖRDÜKLERİNE İNANMIYORLAR"
Yapılan
araştırmalara göre Türkiye’deki gençlerin büyük bir çoğunluğu imkanı olsa yurt
dışına gidebileceğini ve orada yaşayabileceğini söylüyor. Sizce gençler
Türkiye’den neden gitmek istiyorlar? Gençler, Türkiye’de neyden memnun değil?
Yaşadığımız
toplum ve coğrafyada geçmişten gelen “insana değer verme” sorununun
bir yansıması olduğunu düşünüyorum. Gençler gerekli “değeri” ve
“teşviki” gördüklerine inanmıyorlar. Toplumun
toplumsal kabullerin oturmuş statükonun kendilerini sınırladığını, kişisel
gelişimlerine zararlı olacağını düşünüyorlar.
İnsanlar özgür olmadıklarını, değer görmediklerini ve
sınırlandıklarını düşündükleri bir yerde bulunmak istemediklerinden olsa gerek
bunu başarabileceklerini düşündükleri anda başka coğrafyalara yelken açma
girişiminde bulunması normal karşılanmalıdır.
Belki basit bir örnek olacak ama; bu ülkede insan hayatının çok
küçük ve ucuz nedenlerden dolayı sonlandığına, genç kuşakların basit ve
değersiz şeyler için yapay kavga ortamlarıyla harcandığına ne yazık ki bu ülke
coğrafyasında çok rastladık.
Bu ülke insanının sistemle yeniden bir güven tazelemesine, bu
konudaki toplumsal algıların ciddi bir dönüşüme uğramasına ihtiyaç olduğu
kanaatindeyiz. Memnuniyetsizlik nedenlerini birkaç madde ile
(sınırlamaksızın) ifade edecek olursak; “güvenlik”, “güven”, “değerli olduğunu
fark ettirmek” “gençlerim üretim sürecine olumlu karşılık bulamayacakları
düşüncesi” olarak sayılabilir.
"GENÇLERİ SANAL DÜNYAYI KULLANMALARI KONUSUNDA ‘EĞİTMEK’ VE ‘YÖNLENDİRMEK’ ESAS OLMALI"
"GENÇLERİ SANAL DÜNYAYI KULLANMALARI KONUSUNDA ‘EĞİTMEK’ VE ‘YÖNLENDİRMEK’ ESAS OLMALI"
Bugünkü
gençlerin hepsi televizyonla büyüdü. Şimdi buna bir de sanal dünya eklendi.
Gençlerin algılamaları, hayal dünyaları, zihinlerinin çalışması, bakışları,
görüşleri, kodlamaları, hepsi görsel ya da sanal dünyanın kurallarına göre
şekilleniyor. Bu dünyanın nimetleri ya da kötülükleri gençleri nasıl etkiliyor?
Bu anlamda gençlere neler tavsiye edersiniz?
Çok yönlü ve çok kapsamlı bir soru. Kısa röportajlarla değil
kapsamlı bilimsel araştırmalarla çözülecek bir konu aynı zamanda. Bu durumun
“nedenlerini”, “sonuçlarını”, “kapsamını”, getirisi ve götürüsünü ortaya
koymadan söylenecek her söz eksik ve yarım kalma ihtimali taşır.
Sadece
ilkesel bazda birkaç hususa vurgu yapılabilir belki; gençleri
“sanal dünya”yı kullanmak konusunda yasaklardan daha ziyade “bilinçli kullanım”
konusunda “eğitme” ve “yönlendirme” çabası esas olmalıdır.
Sanal
alem ayrı bir dünya. “iyilik”
ve “fesadın” olduğu bir dünya. “Bilginin/ilmin/hikmetin”
değil, “malumatın” olduğu bir dünya. Gençlerin zihin dünyasında
“reel hayattan kopmadan”; ulaşılan malumatı “bilgiye/hikmete” dönüştürecek bir
muhakeme süzgecini aktif kılarak “sanal alemden” faydalanmasını sağlayacak
çözümler üzerinde yoğunlaşmak gerek.
"GERÇEK HAYATTAN KESİK BİR ŞEKİLDE YAŞAMASININ ÖNÜNE GEÇİLMELİ"
Sanal
dünyanın nimetlerinden biri de gençlerin sosyal medyada kendilerini ifade
etmelerinde aracı olması. Hatta son dönemde ‘Arap Baharı’ ile sosyal medya
üzerinden gerçekleşen ayaklanmaların, devrimlerin olduğu söyleniyor. Sosyal
medyayla ilgili ne düşünüyorsunuz?
Sosyal
medyayı oldukça önemli bir gelişme olarak görüyorum. Kalabalıkların ve sessiz
yığınların (belki de sessizleştirilenlerin) bir gündem oluşturma çabasına bir
katkı olabilir. Elbette hali hazırda yaşadığımız coğrafyada günlük sıradan
muhabbetlerin, basit zevk ve beğenilerin paylaşıma konu olduğu bir ortam
niteliğini aşamamışsa da dünya genelinde sosyal medyadan çıkan etkin muhalif
hareketlere, toplumsal yapılanmalara rastlıyoruz.
Gençlerin sanal alemde, ayakları gerçek hayattan kesik bir şekilde yaşamasının önüne geçilmeli şüphesiz. Bir teknolojiyi kullanmaktan daha önemli bilgi, onu kullanma usul ve bilincini kazandırmaktır.
Gençlerin sanal alemde, ayakları gerçek hayattan kesik bir şekilde yaşamasının önüne geçilmeli şüphesiz. Bir teknolojiyi kullanmaktan daha önemli bilgi, onu kullanma usul ve bilincini kazandırmaktır.
Sanal
dünya, sanal sosyallik, sosyal medya… Bu dünya nereye gidiyor sizce?
Dünyanın nereye gittiği sorusuna gelişmeleri kimin ne derece
etkin kullandığı cevap olacaktır. Eğer küreselleşen dünyada erdemin ve ahlakın
da küreselleşmesi için çaba sarf edecek; toplumsal adaletin ve özgürlüğün de
sesini yükseltecek bir topluluk olursa sorun yok.
Bu bağlamda dünyanın hangi yöne gideceği öngörüsü ve
tahlillerinden ziyade dünyanın istediğimiz yöne gitmesi için bir rüzgar
oluşturma çabası görevdir.
"GENÇLERİN TEKNOLOJİYLE İSTEDİKLERE YERE GİTMEDİKLERİNİ
DÜŞÜNÜYORUM"
Yeni
kuşak gençlik “Y kuşağı gençlik” olarak da adlandırılıyor. Bu kavram genellikle
90’ sonrası doğumlular için kullanılan bir ifade. Y kuşağı gençler; iyi
seviyede teknoloji algısı, bilgisi, kullanımı olan gençler olarak ifade
ediliyor… Sizce teknoloji gençleri nereye götürüyor? Ya da gençler bu teknolojiyle
nereye gitmeyi amaçlıyor?
Nesneler;
özneler tarafından yönlendirilir. Eylemleri yapan; iradeyi ortaya koyan
öznedir. Bu sebeple teknoloji bizi bizim gitmeyi istemediğimiz bir noktaya
götürmez. Gençleri de. Doğru düşünüş biçimi; “biz teknoloji ile nereye
gitmeyi amaçlıyoruz?” olmalıdır.
Bu
sürecin yalnız isteğe bağlı olmadığını da ayrıca vurgulayalım. Daha doğru bir
ifade ile “istemek” kavramını
da doğru bir çerçeveye oturtalım. “Karar
vermek”, “yönelmek” ve “çaba
sarf etmek”. Sadece
dildeki temenniye indirgenmiş bir “istemek” olarak anlaşılmamalı.
Genel
değerlendirmede gençlerin teknoloji ile
“istedikleri yere gitmediklerini” düşünüyorum. Gittikleri yolun
sonuna doğru vardıklarında “burası
olmak istediğimiz yer değil”. Pişmanlığını duyacak gibiyiz. Peki
gençleri “gitmek istemedikleri limana yönlendiren” yahut “gitmek istedikleri noktalara
çıkmasını engelleyen” faktörler neler? İşte düşüncemizi yoğunlaştırmamız
gereken soru bu. İlk olarak ister “derin düşünme” ister “diyalektik düşünme”
eksikliği diyelim. Yani bulunulan yerin binilen aracın gidilen yolun ve
varılacak sonuçların ve varılmak istenen noktanın sebep-sonuç ilişkisi
içerisinde analizi yapılarak verilmiş bir karar yok. Sosyolojik bir gerçek
olarak “topluluk psikolojisi” ile hareket öne çıkan unsur. Diğer etken; verdiği
kararın gerektirdiği sorumluluklar; insanın gündelik ve geçici tatmin
yönelimine ağır geliyor. Yani gerekli sabır ve kararlılık
eksikliği. Sürece bağlanmış, yavaş olgunlaşmaktansa meyvesini hemen veren anlık
mutluluklar daha ağır basıyor. Bu nedenle uzun ve yorucu yollar
sonucunda zirve de olsa talep edeni az olan bir tercih olarak
kalıyor.
Şüphesiz
bu tesbit bir genelleme olduğu için her örnekte doğruluğu mutlaka ortaya
çıkacak bir durum değil; birçok örneğin kendisini doğrulayacağını düşündüğümüz
bir gözlem.
"ERDEMİ
YAYGINLAŞTIRMAYA ÇALIŞAN İNSANLARIN DAHA AKTİF OLDUĞU BİR GELECEK TASAVVURUMUZ
VAR"
Türkiye’yi
gençler üzerinden düşündüğünüzde nasıl bir gelecek tasarlıyorsunuz? Nasıl bir
Türkiye’de yaşamak istiyorsunuz? Gelecek hayalinizi kısaca anlatır mısınız?
Amacımız
erdemli insanların oluşturduğu bir toplum. Tüm fertleri erdemli olan bir toplum
beklentisinin insan doğasına aykırı olduğunun farkındayız. Ama erdemi
yaygınlaştırmaya çalışan insanların daha aktif olduğu, etken olduğu bir gelecek
tasavvurumuz var.
Şahsiyeti
oluşmuş ve olgunlaşmış insanların çoğaldığı bir Türkiye. İnsanların arasındaki
sorunları anlayış ve hoşgörü ile çözebileceği; “gücün” değil, “sözün” anlamlı
olduğu bir Türkiye.
Sosyal
adaletin önemsendiği bir ülke. Toplumdaki sosyal siyasal ve ekonomik
farklılıkların uçurumlara neden olmadığı; yoksulluk ve yoksunluğun kimsenin
kaderi olarak görülmediği bir ülke. "İnsanlığın değişmez
değerlerinin topluma ve hayata egemen olduğu, anlam kattığı bir ülke gelecek
tasavvurumuzdur" diyebiliriz.
Ayrıntılı Bilgi İçin: www.akabe.com
Kaynak: http: http://www.on5yirmi5.com/genc/haber.120469/gencler-gerekli-degeri-gormuyorlar.html
