GENÇ-FED
(GENÇLİK KULÜPLERİ FEDERASYONU)
Gençlerle ilgili çalışmalar yürüten
Genç-FED (Gençlik Kulüpleri Federasyonu), 2011 yılında kuruldu. Türkiye’de 50
ilde yürüttüğü kulüp faaliyetleriyle gençlerle ilgili hem değerler eğitimi
veriyor hem de sosyal ve kültürel gelişimlerinde katkıda bulunuyor.
Yaptıkları çalışmalar içinde izciliğe
büyük önem veren Genç-FED, gençlerin eğitimi ve gelişimi için hem Milli Eğitim
Bakanlığı hem de Gençlik ve Spor Bakanlığı ile ortak projeler gerçekleştiriyor.
Genç FED’in yaptığı çalışmaları ve
Türkiye’de gençliği Genç FED Genel Sekreteri Ahmet Sözbilir Bey’le konuştuk.
"50 İLDE 143 İLÇEDE GENÇLİK MERKEZİMİZ VAR"
Öncelikle bize kendinizi tanıtır mısınız?
Hangi amaçla, ne zaman kuruldunuz? Kimsiniz, neler yapıyorsunuz?
Genç FED 2011’de kuruldu. İstanbul’daki 30’a yakın
gençlik kulübü ve derneğin bir araya gelmesiyle kuruldu. Fakat daha sonra bu
Anadolu’yla olan iletişimimiz sayesinde genişledi. Şu anda bünyemizde 143 tane
gençlik merkezi var. 50 ilde 143 ilçede gençlik merkezimiz var. Tabi bu gençlik
kulüplerimizin 36’sı İstanbul’da.
Gençlik kulüplerinde neler yapılıyor?: Okul dışında
proje saatleri, kültür sanat faaliyetleri yapılıyor. Öğrencinin ilgisine
ve seviyesine göre aikido, vushu, izcilik, badminton, masa
tenisi gibi spor dallarında oradaki öğrencinin kabiliyetine ve eğitmen
profiline göre şekillenen eğitimler veriliyor. Bununla beraber şehir dışı
gezileri ve piknikler oluyor.
Türkiye’deki bütün gençlik
merkezlerimizde sömestr tatilinde en az 3 günlük ara dönem kampları yapıldı.
İzcilik kampı olanlar izcilik kampı yaptı bunların dışındakiler de gençlik
kampı olarak yaptı. Hepsinde bir şekilde bu kamplar yapıldı.
"YAKINDA GENÇ-KON GELİYOR"
Genç FED kapsamında yeni bir çalışmanız
olduğunu öğrendik, Genç-KON adıyla. Daha hazırlık aşamasında olduğu için bu
çalışmanın detaylarına geçmeyeceğim ama kısaca bu çalışmanızdan bahseder
misiniz?
Genç-KON (Gençlik Eğitim ve Kültür Konfederasyonu) olarak üzerinde hala devam eden bir çalışmamız var. Genç-KON’un aşağı yukarı 15 bine yakın kitlesi var. Yine gençlerle ilgili yapacağımız bu çalışmanın detaylarını, nasıl ve ne şekilde çalışmalar yapacağımızı ilerleyen zamanda sizlerle paylaşacağız.
Genç-KON (Gençlik Eğitim ve Kültür Konfederasyonu) olarak üzerinde hala devam eden bir çalışmamız var. Genç-KON’un aşağı yukarı 15 bine yakın kitlesi var. Yine gençlerle ilgili yapacağımız bu çalışmanın detaylarını, nasıl ve ne şekilde çalışmalar yapacağımızı ilerleyen zamanda sizlerle paylaşacağız.
Peki, gençlik kulüpleri çalışmanızı
anlatır mısınız?
Gençlik kulüplerinde daha çok kültür sanat
faaliyetleri üzerine bir çalışma yürütüyoruz. Şu an hâlihazırda İstanbul
çapında bir projeyle meşgulüz. İstanbul’da 10 bin gence ebru, minyatür ve hat
uygulaması yaptırıyoruz. 20 farklı okulda Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın
desteğiyle (hibe programı kapsamında) İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile
ortak “Okuldan Okula Sanat” diye bir projemiz var. Bu proje kapsamında
İstanbul’da birçok genci ebru teknesiyle ilk defa karşı karşıya getirdik.
Minyatürü sadece bir şeylerin küçültülüp maketinin yapıldığını zanneden
gençlik, Osmanlı’dan günümüze gelen çok önemli bir sanatla tanıştı. Minyatür
uygulamaları yaptılar.
Okullara gidip stant açıyoruz hocayla beraber. O
hocalar grup grup o öğrencilere bir gün o okulda kalıp o sanatla ilgili
uygulamalar yaptırıyorlar. Şu anda yaklaşık 7 bin kişiye ulaştık. Nisan ayı
içerisinde de bu projenin ürünlerinden oluşan bir sergi açacağız inşallah.
Projenin finalini de o şekilde gerçekleştirmiş olacağız.
Bizim üyemiz olan gençlik kulüpleriyle yaptığımız
rutin toplantılar oluyor. Gençlik kulüplerinde aktif çalışan gönüllü veya
maaşlı personelleri yılda iki defa bir araya getirip onlara hizmet içi eğitim
programları uyguluyoruz. Bu hizmet içi eğitim programlarının içerisinde
toplantı yönetimi, zaman yönetimi, gençlik kulüplerinin kurumsal kimliği,
bürokrasiyle ilgili ilişkiler, proje döngüsü eğitimi, gençlik psikolojisi, ekip
çalışması, izcilik faaliyetleriyle ilgili temel bilgiler, ailelerle olan
ilişkilerle ilgili dikkat edilecek meseleler gibi çeşitli başlıklar altında
iletişim ve insan ilişkilerine dair kendi içimizde hem eğitimler yapıyoruz hem
de atölye çalışmaları uyguluyoruz.
Bakanlığın birçok etkinliğinde paydaşız, ortak
çalışmalar yapıyoruz. Gençlik ve Spor Bakanlığı kendi yapacağı büyük
faaliyetlerde istişare edeceği büyük STK’lar arasında oldu Genç-FED.
"19 MAYIS’I ŞÖLEN HAVASINDA GEÇİRMEK İÇİN BAKANLIĞA DESTEK VERDİK"
"19 MAYIS’I ŞÖLEN HAVASINDA GEÇİRMEK İÇİN BAKANLIĞA DESTEK VERDİK"
Genç-FED, gençlik kulüplerinin ortak
merkezi midir?
Evet. Genclikkulupleri.com diye bir sitemiz var. Bütün
Türkiye’de benzer çalışmaları yapan kulüplerin haberlerini burada yayınlıyoruz.
Hem üye gençlik kulüplerimiz birbirlerinin yaptıklarını görüyorlar (güzel
faaliyetlerin örnek olması açısından böyle bir fonksiyonu oldu) hem de güzel
bir çalışma olduğunda bir ilde diğer illerdeki kulüpler de bunun benzerlerini
yapmaya çalışıyorlar. Ya da o ildeki arkadaşlar yaptıkları çalışmalarını tüm
Türkiye’ye duyurabiliyorlar yaptıkları çalışmaları. Sadece gençlik
kulüplerimizin çalışmalarını yayınladığımız bir sitemiz oldu. Bu da aktif
olarak devam ediyor.
Birkaç defa TRT’de bazı programlara katıldık.
Geçtiğimiz yıl Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın daveti üzerine Türkiye’nin 11
şehrinden 1600 kişiyle 19 Mayıs kutlamalarına gittik. O programda...
Biliyorsunuz artık 19 Mayıs’ta bir format değişikliği söz konusu. Bakanlık 19
Mayıs’ı törenlerden şölen havasına dönüştürmeye çalışıyor. Gençlik haftası,
gençlik çalışmaları gibi düşünüyor. Biz de o projeye ciddi bir destek verdik.
Hem bizim açımızdan iyi bir deneyim oldu hem de bu çalışmaların sivilleşmesi
açısından iyi oldu. En son “Sarıkamış Şehitlerini Anma Yürüyüşü” vardı.
“Gençlik Şühedanın İzinde” diye bir program vardı Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın
yapmış olduğu… Genç-FED olarak buraya da katıldık.
"KAOTİK, KARMAŞIK, DOĞADAN KOPUK BİR
GENÇLİK PROFİLİ VAR"
Gençlik kulüplerinin ortak çalışmalarından
biri de izcilik. Gençleri izciliğe siz mi teşvik ediyorsunuz?
Bu gençlik kulüplerimizin büyük bir
kısmı aynı zamanda izcilik faaliyetleri de yapıyor. Gençliğin gelişiminde
izciliğin çok önemli bir katkısı var. Artık çocuklar teknoloji ve bilgisayarla
büyüyorlar. Sürekli oturuyorlar, apartmanların içinde yaşıyorlar. En aktif
olanı belki hafta içi, hafta sonu dershane ile derslerini takviye ediyor.
Böyle bir kaotik, karmaşık, doğadan kopuk bir gençlik profili var. İzciliğin şöyle bir önemli yanı var, çocuğa ekip çalışması yaptırıyorsunuz. Oba sistemi dediğimiz sistemle obalar kuruluyor 6 ya da 8 kişiden. Gençler obalar sayesinde birbirilerine bir şekilde karar alma mekanizması, istişare mekanizması oluşturmuş oluyorlar. Kendi liderlerini seçiyorlar.
Şu an ailelerde de bu konuda bir yanlış var. Çocuklarını sürekli sakınan bir aile, çocuğunu ormana gönderdiği zaman çocuğunun gece ormanda nöbet tuttuğunu duyduğunda aile belki biraz şaşırıyor ama kendi çocuğunda nasıl bir özgüven patlaması olduğunu çocuk kamptan döndüğünde görerek bunu bizzat yaşıyor.
Böyle bir kaotik, karmaşık, doğadan kopuk bir gençlik profili var. İzciliğin şöyle bir önemli yanı var, çocuğa ekip çalışması yaptırıyorsunuz. Oba sistemi dediğimiz sistemle obalar kuruluyor 6 ya da 8 kişiden. Gençler obalar sayesinde birbirilerine bir şekilde karar alma mekanizması, istişare mekanizması oluşturmuş oluyorlar. Kendi liderlerini seçiyorlar.
Şu an ailelerde de bu konuda bir yanlış var. Çocuklarını sürekli sakınan bir aile, çocuğunu ormana gönderdiği zaman çocuğunun gece ormanda nöbet tuttuğunu duyduğunda aile belki biraz şaşırıyor ama kendi çocuğunda nasıl bir özgüven patlaması olduğunu çocuk kamptan döndüğünde görerek bunu bizzat yaşıyor.
Peki izcilik kampında sadece izcilikle
ilgili şeyler mi öğretiyorsunuz? İzcilik dışında ne gibi sosyal
etkinlikler yapıyorsunuz?
Bugüne kadar birçok kamp yaptık. İzcilik kampında
çocuk bisiklete biner, havuzda yüzer, ilkyardım eğitimi alır, ateş yakma ateş
çeşitleri eğitimi alır, ormanda iz bulma eğitimi alır. Kamplarda istasyonlar
kurabiliyorsunuz. Değerler eğitimi ile ilgili anlatımlar yapıyorsunuz. Kamp
ateşi çok önemli her aksam kamp ateşi yakılır çocuklar birbirlerine küçük
skeçler yaparlar. İzci marşları, şarkıları vardır, oyunları vardır. Bu oyunlar
çocukları eğlendirerek farkında olmadan birçok şeyi öğretir. Grup çalışması,
dikkat ve hızlı düşünmeyi öğretir. Telsiz kullanma eğitimi veriyoruz. Bu birçok
şeyi bünyesinde barındırıyor.
İzcilikle ilgili kötü bir algı var, maalesef şu anda.
Bu son birkaç yıldır kırıldı ama İzcilik Federasyonu’nun çalışmalarıyla son 5-6
yıldır çok iyi gelişme oldu. Ama bundan önce izcilik deyince herkesin aklına
“İnek Şaban ve Oynak Beyi” ki Oynak Beyi diye bir kavram yoktur zaten
izcilikte, Oymak Başı vardır. İşte kısa pantolonuyla çadırda kalan, birbirine
kötü şaka yapan arkadaşlar geliyor insanların aklına. Hâlbuki izci kampında
ormanda gezmek kadar mantıksız bir şey yok. Her türlü haşerata açık bir şekilde
gezmiş oluyorsun. Belki deniz kampları için uygun olabilir bu durum.
"GENÇLERLE İLGİLİ HEDEFİMİZ, GÖNÜLLÜ
OLARAK HEM BU TOPLUMA HEM DE DÜYAYA HİZMET ETMEYE HAZIR HALE GELMELERİ"
Genç-FED hangi amaçla, ne zaman kuruldu?
Biz 2011 de kurulduk. Fakat 2007 den beri bu
çalışmaları yapıyoruz. Bu gençlik kulüplerinin sayısı arttıkça biz kurulmak
zorunda kalan bir federasyonuz. Birbirimizle olan ilişkiyi daha iyi koordine
etmek, bunu toplumun bütün kesimlerine yaymak için bu çalışmayı yapıyoruz. Yani
şöyle bir taassubumuz da yok: Açıkçası ‘gençlik kulüplerini biz kuralım, biz bu
işi çok iyi biliyoruz’ diye bir şey demiyoruz. Biz gençlik çalışması yapacak
herkese elimizdeki her türlü dokümanları, formları ve yönetmelikleri, yaptığımız
bütün çalışmaların hepsiyle birlikte destek verme noktasında açığız. Bu konuda
birçok gruba, çeşitli camiaya da elimizden gelen bilgi paylaşımını da
yapıyoruz. Gerçi bu noktalarda insanlar şaşırıyorlar. STK’lar da bu çok az
görülebilecek bir şeydir. Genellikle yapılan çalışmalar, projeler kendine özgü
çalışmalar haline getirilir. Çok rahatız bu konuda. Artık sanal bir dünya
oluştu ve çocuklar sosyal değiller. Sanal dünyada sosyalleşen bu grup gerçek
hayattan koptu. Anne, babayla ciddi bir çatışma var.
Daha çok önleyici bir faaliyet olarak görmek lazım
gençlik merkezlerini. Gençleri okul dışındaki serbest zamanlarında kötü
arkadaşlıklardan, alışkanlıklardan muhafaza edebilecekleri ve severek gelip
gidebilecekleri, mutlu olabilecekleri ve en önemlisi özgüven özgüven
sağlayacağımız bir ortam hazırlamak. Fakat özgüvenle kibir arasında ince bir
çizgi var. Çocuğa özgüven kazandıracağız diye kibirli ve kendini beğenmiş
yapmayacağız. Bu noktada da temel ahlaki değerler neyse o konuda dikkatli
davranmaya çalışıyoruz.
Amacımız, gençleri kötülüklerden uzak
tutmak ve onların sosyal ve ahlaki gelişimlerine katkıda bulunmak, hoşça vakit
geçirecekleri mekanlar oluşturmaktır. Hedefimiz, bu gençlerin daha başarılı
daha aktif olmaları ve kültürel, geleneksel değerlerine bağlı olmaları, onlara
sahip çıkmalarıdır. Sonuçta varmak istediğimiz en önemli yer de gönüllü olarak
hem bu topluma hem de dünyaya hizmet etmeye hazır hale gelmeleridir.
Çünkü bu noktada gençlik üzerinde yanlış bir algı da var. “Arkadaş sen de mi ya! Bırak sen mi kurtaracaksın dünyayı!” gibi ciddi bir sorunlu algı var. Bu her ne kadar gençler arasında geyik muhabbeti olmuş olsa da birçok gencin zihninde oturmuş durumdadır. Allah’tan son zamanda sivil toplum algısı, sivil toplum kuruluşları arttı da bu biraz daha kırılmaya başladı.
Çünkü bu noktada gençlik üzerinde yanlış bir algı da var. “Arkadaş sen de mi ya! Bırak sen mi kurtaracaksın dünyayı!” gibi ciddi bir sorunlu algı var. Bu her ne kadar gençler arasında geyik muhabbeti olmuş olsa da birçok gencin zihninde oturmuş durumdadır. Allah’tan son zamanda sivil toplum algısı, sivil toplum kuruluşları arttı da bu biraz daha kırılmaya başladı.
Gençlik kulüpleri çalışmalarınıza katılan arkadaşlarda bu bahsetmiş olduğunuz dünyayı değiştirme azmini görüyor musunuz?
Biz açıkçası bu kadar hızlı olacağını tahmin
etmiyorduk ama bu konuda çok güzel sonuçlar aldık. Ben bu çocuğun 4 yıldır 5
yıldır öğretmeniyim son 3 aydır bu çocukta bir değişme var deyip bize gelen
öğretmenler, aileler oluyor. Hatta okuldaki öğretmenleri bizlere ulaştılar,
öğrencilerindeki değişimleri bize anlattılar, teşekkür ettiler. Ailelerden çok
ciddi geri dönüşler alıyoruz. Ailelerin birbirine anlatması sonucu sayının
artması gibi bir durum da var.
Eğitimle ilgili, gençlikle ilgili bir çalışma da tabi
%100 başarı gibi bir amacımız var ama buna reelde ulaşmak çok da mümkün değil.
‘Elimizde sihirli bir değnek yok’ diyoruz. Biz buraya gelen çocukların
hepsinde ‘şu kadar başarılı olacaklar, şöyle üstün zekalı olacaklar’ böyle bir
şey söz konusu değil. Fakat geçen zaman içinde buraya gelen çocuklarla hiçbir
etkinliğe katılmamış çocuklar arasında çok ciddi farklar var. Bunu
gözlemliyoruz.
Kulüp faaliyetlerinize katılan gençlerde
neler değişiyor?
Oturup kalkması bile değişiyor. Bir gün bir kamp
çalışması vardı orada 900 kişiydik. Kamp bitti, bütün çocuklar evlerine
dağıldılar. Biz de bekliyoruz, hani çocuklardan birinin bir sıkıntısı
olursa yardım edelim diye. Akşama doğru bir telefon geldi, tanıdığım bir veli
diyor ki: “Hocam bu çocuğa ne yaptınız siz?” dedi. Eyvah! dedim. Çünkü çok az
bir sayı değil yüzlerce çocuğu sevk etmişsin. Dedim ya kayboldu, ya bir
yeri kırıldı ya da başına bir iş geldi, böyle bir korkuyla dinliyorum. Hayırdır
Beyefendi, bir sıkıntı mı var? dedim. “Biz bu çocuğu bir hafta size verdik
dedi, bu ne hale gelmiş böyle. Bu bizimle oturmazdı, konuşmazdı, muhabbet
etmezdi… Geldi selam verdi, halimizi hatırımızı sordu siz bu çocuğu bir hafta
da bu hale getirdiyseniz alın bu çocuk ömür boyu siz de dursun” dedi. Tabi bu
işin latifesi. Bu işi çocukların sevmeleri, kendi yaş gruplarıyla beraber
olmaları, onların dilinden anlayan kadroların bu işleri yapmaları bir
sıçrama yapıyor. Biz bu sıçramayı bize yapılan geri dönüşlerden
anlayabiliyoruz.
"15-25 YAŞ ARASI GRUBA GENÇLİK DİYORUZ"
Genç-FED olarak ‘gençlik’ kavramını nasıl
tarif ediyorsunuz?
Gençlikle ilgili tanımımız şu: Alt sınır olarak kendimizi
10 yaşına kadar indiriyoruz. Ve 25 yaşın üstü (bazı gruplarda 35 yaşına kadar
çıkabiliyor bu sınır) bizim için bir sınır. Sizin web sitenize de atıfta
bulunacağımız 15 -25 yaş arası gruba gençlik diyoruz.
Bizim gençlikle ilgili bakış açımız temelde şu:
“Gençlik gelecektir” gibi çok klişe bir tabir var ama bizim için “gençlik
gelecektir” kısmı çok önemli fakat gençlik bu günün lokomotifi olabilecek
enerjidedir. Bu yüzden kullandığımız sloganlardan birisi “tarihin gücü
gençliğin enerjisiyle buluştu”. Bu ikisini bir araya getirdiğimizde gençlikle
yapamayacağımız iş ya da çalışma yok.
"GENÇLERLE BİZ VAKİT GEÇİRMİYORUZ"
Çalışmaları yürütürken en çok
zorlandığınız şey ne oluyor? Ya da gençler de gördüğünüz en büyük eksiklik ne
oluyor?
Şu an Y kuşağını büyüten ebeveynler kendileri de bir
şekilde böyle büyüdüler. Yani gelenekten koparak büyüyen bir anne ve baba var.
Çok kopuk ve uç noktada değil ama…
Klasiktir seksenler nostaljisi sürekli döner. Biz
apartmanda büyüdük ama gecekonduların bahçesinde de top oynadık, aşağı
mahallede veya yukarı mahalledeki arkadaşlarımızla da temaslarımız oldu iyi ya
da kötü. Şimdiki gençlikte kendi kendine yetebilme gibi bir durum var fakat
bunun bir canlılığı yok. Sizinle oturup muhabbet ettiğimde alabileceğim lezzeti
bilmiyor o gençlik. Bu bilgisayarla, teknolojiyle haşır neşir olurken… Biz daha
çok arkadaş ve sohbet ortamlarıyla onlara yaklaşmaya çalışıyoruz aslında. O
muhabbet ortamının tadını alan gençler daha sonra bunu pek bırakmak
istemiyorlar.
Gençlerde gördüğümüz eksiklik nedir? Bu söyleme girmek
istemiyorum ben. Gençler kötü, gençler başıboş, gençler şöyle böyle, mahvolduk,
bittik!.. Evet, gençlerle ilgili sıkıntılı durumlar olabilir ama gençlerle biz
vakit geçirmiyoruz. Gençlerin bir arada bulunmaları için ortamlar
oluşturmuyoruz ki bu noktada bir şeyler söyleyelim. Hep kulaktan dolma şeyler
dönüyor.
"TÜRKİYE’DEKİ STK’LARIN ORTAK SORUNU LİSE ÇAĞINDAKİ GENÇLİKLE TEMASA
GEÇEMEMELERİ"
Türkiye’de gençlerle ilgili yürütülen
çalışmalarda kendinizde ya da diğer STK’larda gördüğünüz en büyük eksiklik ne
oluyor?
Açıkçası sivil toplum kuruluşları günü kurtarmayla
ilgili şeyler yapıyorlar. Sorun var hemen çözüm ürettik. Öngörülebilirlik, uzun
vadeli planlarla ilgili bir eksiklik var. Kısmen biz de bu konuda bir
özeleştiri de yapabiliriz ama bunu aşmak üzereyiz. Kısa, orta ve uzun vadeli
planlar yapmalıyız. Öngörebilmemiz lazım!
Şu an Türkiye’de bu alanda çalışma yürüten bütün
STK’ların ortak sorunu lise çağındaki gençlikle temasa geçememeleri. Bu alanda
bir eksiklik olduğunu söyleyebiliriz. Bu sadece bize özgü bir eksiklik değil
Türkiye’deki bütün STK’larda bu eksiklik var. Ergenlik dönemindeki gençlikle
ilgili Türkiye’de boşluk var. Ve birçok şey de aslında o dönemde olup bitiyor.
"GELENEĞE VE DEĞERLERE SAYGI BU
GENÇLİĞİN İÇİNDE VAR"
Gençlerde gördüğünüz en büyük artı
özellik, güzel davranış nedir?
Şimdi bu teknolojinin getirdiği çok önemli bir şey
var. Aynı anda birçok işi yapabiliyor gençler. Yani bir anda birçok kişi
olabiliyorlar. Nasıl bilgisayar programında aynı anda birçok şey açılıp
kapanıyorsa gençler de aynı anda birçok işi yapabiliyorlar.
Özgüvenleri çok yüksek fakat üst kuşaklar bu özgüveni
ukalalık veya kendini beğenmişlik olarak algılayabiliyor. Bu böyle algılandığı
zaman da karşıdaki de ‘ben zaten böyle algılanıyorum’ diye kendini buna
doğru kaydırabiliyor. Ve geleneğe ve değerlere saygı bu gençliğin içinde var.
Mücevher var yani. Onu görürsünüz zaten Facebook’ta, Twitter’da. Sosyal medyada
dinle, tarihle ilgili bir paylaşım olduğunda ciddi bir tıklanma ve beğenme
oranı oluyor. İşte bu gençliğin içindeki cevherle ilgili bir şeydir bu. Belki
küçük ve basit bir örnek vermiş oldum ama geleneğe ve tarihe büyük bir
saygıları var ve bunu işlemek lazım.
Saygısız ve ukala bir gençlik gelmiyor. Biz onları
nasıl yönlendirirsek o şekilde yürüyecekler. Biz onlara ‘saygısız ve ukala bir
gençlik’ dersek öyle bir algı oluşmasına biz de katkıda bulunmuş oluruz.
Gençlere kılavuzluk yaparken örnek olurken
hareket ettiğiniz temel dinamikleriniz, değerleriniz nelerdir?
Biz birçok şeyi yaparak ve yaşayarak uygulamaya
çalışıyoruz çocuklara. Bizim referans aldığımız değerler tarihi ve dini
şahsiyetler. Bunlar üzerine çalışmalar yapıyoruz. Belirli gün ve haftalar
okullarda her ne kadar tören ve yönetmelik üzerine kutlanıyorsa da biz bunların
üzerinde durup bunu fırsata dönüştürmeye çalışıyoruz.
Mesela Aşure Günü’nde hem öğrencilere hem de
çevredekilere aşure yapıp dağıtıyoruz. Aynı şekilde Kandil’de de
öğrencilere ve konu komşuya kandil simidi ikram ediyoruz. Mesela bir gençlik
kulübümüz Osmanlı zamanındaki gibi Hac’dan gelenlere “hoş geldiniz sefalar
getiridiniz” diye bir proje uyguladı. Oradaki gençlerle ve çocuklarla Umre’den,
Hac’dan gelen o mahalledeki amcalara ve büyüklere ziyarete gidildi. Biz bu
çalışmaları tarihi, kültürel, dini kodlarımıza atıfta bulunarak yapmaya
çalışıyoruz.
"DÜNYADAKİ BÜTÜN GENÇLER BİRBİRİNE BENZEMEYE BAŞLADI"
Türkiye’de yıllarca gençliğin önüne
birtakım idealler servis edildiğini ama yapılanların genellikle bunların
anlatılmasından ibaret kaldığını görüyoruz. Bu anlamda geleceğin inşası için
gençlere ne yapmak gerekiyor?
Gençlik yönlendirilmeye açık çok önemli bir alan.
Birçok şey ilk önce gençler üzerinde tartışmaya açılır, onların nabzı yoklanır.
Artık Türkiye’de gençliğin profili değişti. Özellikle bu teknoloji çağıyla
birlikte dünyanın her yeri modern bir köye dönüştü. Aslında bu köydeki,
dünyadaki bütün gençler birbirine benzemeye başladı.
Bu tarihten sonra bu gibi projelerin özel bir toplum
mühendisliği çalışması olmadığı sürece çok tutabileceğini zannetmiyorum. Artık
gençler dünyanın her yerinde kot pantolon giyiyorlar, Gangnam Style
dinliyorlar. Bu iş küresel bazda olmaya başladı ve artık dünyanın gençliğine
hitap edilir hale geldi. Bütün dünya gençliği ne yapsın isteniyorsa öyle bir
şey servis ediliyor. Bütün dünya gençliği Facebook’ta, Twitter’da… Bütün dünya
gençliği Gangnam Style dinleyecek. Biraz entelektüel eğilimi olanlar şunlarla
uğraşacak.
Sanki gençlerin neler yapacağı belirlenmiş gibi…
Biraz her şey belirlenmiş gibi, evet. Biz açıkçası bu
çarkın içine girmek istemiyoruz. Gençleri de burada dünyada olup bitenden de
soyutlama gibi bir hakkımız da yok.
Burada gençlerin’ farkında olmalarını’
nasıl sağlıyorsunuz?
Farkında olma noktasında sürekli bir
kaygı “Eyvah! Kültürümüz elden gidiyor, mahvolduk, şu elden gidiyor!.. Bize
şunu dayatıyorlar…” sürekli bir felaket tellallığından ziyade açıkçası
işin ideolojik, siyasi boyutlarına hiç girmiyoruz. Siyaset ve herhangi bir
ideoloji kurumlarımıza özel üzerinde durduğumuz hassasiyetle hiçbir şekilde
giremez. Birçok noktada belki bazı yaptığımız çalışmalar siyasi şeylere mal
olacaktır diye kurumlarla proje ortaklığından bile uzak durabiliyoruz.
"YENİ NESİL, BİRİLERİNİN NASİHAT
ETMESİNİ HİÇ SEVMİYOR"
Gençlere nasıl bir dünyada yaşadıklarını,
çağın dilini anlamak, anlatmak için ne yapmak gerekiyor? Bunu biraz açabilir
miyiz?
Gençlerin kendilerinin bu işi çözmelerine yönelik
ortam oluşturmak lazım... Özellikle bu yetişen gençlik ve alttan gelecek yeni
nesil daha da hissettirecek bunu bize. Birilerinin nasihat etmesini yeni nesil
hiç sevmiyor. Size bunu hissettikleri anda iletişim bitmiştir. Artık sizi
ciddiye almayacak, kendilerine duvar öreceklerdir. Biz daha çok fark etmelerine
yönelik çalışmalar yapıyoruz. “Yaşatma” dedik ya, biz Çanakkale’yle ilgili
seminer vermek yerine 57. Alayın tamamının şehid olduğu yerde kamp yapmasını
sağlıyoruz. Bu ruhu saatlerce seminer verseniz, film izletseniz, siperlerde
yürüyen oralarda yatan çocuğa aktardığınız duyguyu aktaramazsınız. Yaptığımız
çalışmalarda yerinde görmek veya yaptıkları çalışmalarda farkında olmak. Biz
işte Aşure ayının bizim din ve tarihimizde ne kadar önemli olduğunu anlatsak
anlatsak bu işi bir Aşure etkinliğiyle süslemiş olmasak belki o kadar akılda
kalıcı olmayacak. Hep bir etkinlik bularak genci çocuğu çekmeye çalışıyoruz.
Gençlerle ilgili çalışmalarınızı yürütürken gelenekten nasıl
besleniyor, geleceğe nasıl bakıyorsunuz?
Gelenekten beslenme dediğimizde biz hep bu önemli
günlerimizi bir fırsat olarak algılıyoruz. Bu anlamda geleceğe bakışımız da
geçmişten aldıklarımızı geleceğe taşıyarak devam ettirme şeklinde kendini gösteriyor.
"GENÇLERİN YURT DIŞINA GİTME İSTEĞİNİN ÖNEMLİ BİR NEDENİ YURTDIŞINI ÇOK
İYİ BİLMİYOR OLMALARI"
Yapılan araştırmalara göre Türkiye’deki
gençlerin büyük bir çoğunluğu imkânı olsa yurtdışına gidebileceğini ve orada
yaşayabileceğini söylüyor. Sizce gençler Türkiye’den neden gitmek istiyorlar?
Gençler, Türkiye’de neyden memnun değil?
Türkiye’deki gençliğin yurtdışına gitme
isteğinin önemli bir nedeni yurtdışını çok iyi bilmiyor olmaları. Yurtdışının
cazibesi; gideceğiz süper imkânlar var, oraya gideceğiz kapağı atacağız vb.
Avrupa’dakilerin birçoğu Türkiye’ye geri dönmenin derdine düşmüş durumdalar.
Türkiye’deki gençliğin yurtdışında eğitim alıp Türkiye’ye gelmekle ilgili bir istek var. bu güzel bir şey. Uluslararası bir deneyim kazanarak belli bir ülkede dil öğrenmek, mastır yapmak için gitmek-gelmek bunlar güzel şeyler. Bunlar bize de değer olarak döner bunlar. Ama son yıllarda bu isteğin azaldığını görmekteyim. Yurt dışına gidip yerleşenlerden iyi imkâna kavuşanların sayısı da çok fazla değil.
Türkiye’deki gençliğin yurtdışında eğitim alıp Türkiye’ye gelmekle ilgili bir istek var. bu güzel bir şey. Uluslararası bir deneyim kazanarak belli bir ülkede dil öğrenmek, mastır yapmak için gitmek-gelmek bunlar güzel şeyler. Bunlar bize de değer olarak döner bunlar. Ama son yıllarda bu isteğin azaldığını görmekteyim. Yurt dışına gidip yerleşenlerden iyi imkâna kavuşanların sayısı da çok fazla değil.
Gençlerin içindeyim. Bu algı artık şuna dönüştü:
Yurtdışına gidip dil öğrenmenin önemli bir şey olduğunu biliyorlar. Ama
yurtdışına gidip yerleşmek, Türkiye’den göç etmek gibi bir durum söz konusu
değil.
"GENÇLİĞİN CİDDİ BİR NETWORKÜ
OLUŞTU"
80 sonrası doğanların hepsi TV’lerle
büyüdü. Şimdikilerin haznesine bir de sanal dünya eklendi. Gençlerin
algılamaları, hayal dünyaları, zihinlerinin çalışması, bakışları, görüşleri,
kodlamaları, hepsi görsel ya da sanal dünyanın kurallarına göre şekilleniyor. Bu
dünyanın nimetleri ya da kötülükleri gençleri nasıl etkiliyor? Bu anlamda
gençlere ne yapmalarını tavsiye edersiniz?
Bu anlamda şu andaki sosyal medya gerçeğini göz ardı
edemeyiz. Bu anlamda yasaklı bir yaklaşım gençleri kötü etkileyecektir. İş
artık bir bağımlılığa dönüştü. Alkol, sigara bağımlılığının dışında artık bizde
de sosyal medya ve bilgisayar bağımlılığı oluştu. Özellikle bu akıllı
telefonlarla beraber işin şekli biraz daha değişti. Tuhaf diyebileceğimiz
“İnsanlar beni takip etsin!”, “Beni görmüşler mi?”, “Bana bakmışlar mı?”
özgüvenli, hastalıklı bir ruh haline dönüşüyor. Fakat bunun nimetleri de
var. Tamamen “bu kötüdür, pistir, sosyal medyaya uzak durun, girmeyin” değil.
Bunu eğer kontrollü, bilinçli bir şekilde kullanırsak,
gençlere bunun bilincini verirsek bu anlamda çünkü gençliğin ciddi bir networkü
oluştu. Bugün oturduğu yerden bir bakana ya da üst düzey yöneticiye direkt
olarak ulaşabileceğiniz bir mecra var. Gençler bunu çok iyi kullanıyorlar.
Bunun örnekleri oldu. Kredi Yurtlar Kurumu’nda bir gecede bütün kalorifer
sistemini devreye sokmaları veya bayram öncesi burslarının yatması için
bakanlığa sürekli mesaj göndermeleri gibi.
Sosyal medyada hastalıklı bir ruh hali de oluşmaya
başladı. Şu anda şuradayım, şununla görüştüm, şunu yaptım bunu yaptım. Yaptığı
her şeyi bir şekilde başka insanlara duyurma çabası bu sıkıntılı bir durum.
Sosyal medya dediğimiz şey bir bağımlılığa dönüştü. Gençlerde sürekli
kendisinin reklamının yapılması gibi bir durum var ama bence bunun eğitiminin
verilmesi gerekiyor okullarda. Bizim çok acil bu konuya el atmamız lazım.
Gençlerle ilgilenen herkesin bu mecranın içinde olması gerektiğini de son
olarak not düşelim. Bu mecrayı bilmeden gençlerin derdini anlayamazsınız.
"ARAP DEVRİMİNDE SOSYAL MEDYA ARAÇ OLARAK KULLANILDI"
Sanal dünyanın nimetlerinden biri de
gençlerin sosyal medyada kendilerini ifade etmelerinde aracı olması. Hatta son
dönemde ‘Arap Baharı’yla sosyal medya üzerinden gerçekleşen ayaklanmaların,
devrimlerin olduğu söylendi. Sosyal medyayla ilgili ne düşünüyorsunuz?
Çok gerçekçi bir yaklaşım değil aslında. Bir ülkenin
yönetimini sosyal medya üzerinden örgütlemek ne düzeyde olabilir bilmiyorum ama
gençler ön plandaydı. Gençlerin ön planda olması demek işlerin daha meşru
olabileceği anlamına da gelebiliyor.
Türkiye’de gençlerin içinde olduğu bir proje
yaptığınız zaman herkes için çok daha kabul edilebilir ve daha makul bir şey
oluyor bu. Baktığınız zaman gençlerin hep kullanıldığını da görüyoruz. 80’lerde
yine hep gençler çatıştırıldı, kullanıldı. Evinde oturan amcalar, teyzeler bu
konuyla ilgili bir şey yapmadılar ki. Gençlere atıfta bulunmak önemli bir şey
yaptığınız işi meşrulaştırmak için. Ama Arap devriminde bu gerçekten sosyal
medya üzerinden mi gitti? Sosyal medya olmasaydı bu iş olmaz mıydı? Ben sosyal
medyanın orada sadece bir araç olarak kullanıldığını düşünüyorum.
"GEÇLER KENDİLERİNE YENİ İŞ ALANI OLUŞTURDULAR"
Yeni kuşak gençlik “Y kuşağı gençlik”
olarak da adlandırılıyor. Bu kavram genellikle 90’ sonrası doğumlular için
kullanılan bir ifade. Y kuşağı gençler; iyi seviyede teknoloji algısı, bilgisi,
kullanımı olan gençler olarak ifade ediliyor… Gençlerin teknoloji ile kurmuş
olduğu irtibatı nasıl buluyorsunuz?
Bu, gençlerin düşünme sistemini etkiledi aynı anda
birçok işi yapabilme kabiliyetleri çok fazlalaştı. Bunu çok iyi yapabiliyorlar.
Ama bu konuda gerekli motivasyonu sağlamak lazım. Bir de bu teknolojiyle ilgili
gençliği üretim noktasında desteklediğimiz an belki yazılım ve donanım
seviyesinde çok ciddi bir yere Türkiye’yi getirirler.
Bu anlamda teknoloji üreten ülkelerde bu alanda
çalışan birçok genç arkadaş var. Bu konuyla ilgili kabiliyetli olanlar zaten
kendilerine bir iş kuruyorlar. Sizin 50 yaşında sosyal medya sahibi bir iş
adamı görmeniz çok zor. Ya üniversite okuyanlar ya da üniversiteden yeni mezun
olmuşlar, bu alanda çalışıyorlar. Kendi sektörlerini oluşturdular. Yeni yeni iş
alanları oluşturdular. Çok daha üretkenler. Bir de önyargıdan uzaklar. Bu
arkadaşlar politikadan gayet uzaklar. Bu şöyle bir sıkıntıyı getiriyor: Bu arkadaşlar
yaşadıkları ülkenin yönetiminden de kopuklar. Bu konu “ağlanacak halimize
güleriz” moduna da dönüşebiliyor.
"ÖNEMLİ OLAN GENÇLERLE VAKİT GEÇİRMEK"
"ÖNEMLİ OLAN GENÇLERLE VAKİT GEÇİRMEK"
Türkiye gençler üzerinden düşündüğünüzde nasıl
bir gelecek tasarlıyorsunuz nasıl bir gelecek düşünüyorsunuz?
Bu konuda çok ciddi heyecanım var. Yaptığımız
çalışmalardaki arkadaşlar çok küçük yaşta birçok kabiliyeti kazandıkları için
ileride daha başarılı olacaklarını umuyorum. Gelenekten, halktan kopuk olmayan
herkesle temas kurabilen bir kitle var. Bunlar büyüyüp de bizim yaptığımız
işleri yapmaya başladıklarında, iş hayatına girdiklerinde çok daha iyi
olacaklar. Yaşadıkları dünyanın gerçeklerini bilerek kendilerini
geliştiriyorlar ve bunu gelenekten kopmadan yapıyorlar.
Siyasi olarak Türkiye’nin durumu noktasında bir yorum
yapamayacağım ama bu gençliğin toplumun kalkınmasına çok büyük katkısı
olacağına inanıyorum. Gençlikle alakalı bir bakanlığın da kurulması arkasında
çok büyük bir devlet desteğini de getiriyor. Biz bu bağlamda çok rahatız.
Bu çocuklar üniversiteye geldiklerinde kulüp
çalışmasında, öğrenci konseylerinde iyi yerlere gelecekler. Kendi yaptıkları
işlerle ilgili kabiliyetleri de gelişecek. Önemli olan şu: Gençlerle vakit
geçirmeliyiz. Gençlerle oturup kalkmadan yargılıyor, değerlendirmelerde
bulunuyoruz, o da bizi yanlışlara sevk ediyor. Herkesin yapması gereken şey şu:
Üniversite gençleriyle ilgili çalışma yapıyorsanız ‘şu şöyle olsun, bu böyle
olsun’ diyemezsiniz. Onlarla oturup karar alma sürecinde beraber hareket
etmemiz lazım. Şu andaki gençler karar alma sürecine girdiklerinde sahada
yapılabilecek iş bundan önceki nesillere göre 80’lerden örnek verilir o
zamanlar gençler daha aktiflerdi diye… Çünkü o dönemde gençler karar alma
sürecinin içindelerdi. Şimdiki gençler çok daha uyanık çok daha zekiler.
Ümitsizlik meselesi bizim lugatımızdan çıkması lazım gençlerle, çocuklarla
ilgili olarak. Çıkmadığı zaman yapılan işi manipüle etmiş oluyoruz. Çok daha
güzel günler olacak. Biz umutluyuz.
