DEMOKRATİK SOL GENÇLİK HAREKETİ
Demokratik Sol Hareketi, Bülent Ecevit’in kurucusu ve kuramcısı olduğu, kökü 1960’larda işçi hakları için verilmiş ve kazanılmış mücadeleye dayanan, köylü kesiminin kalkındırılmasına, halkın siyasal ve ekonomik gücünün, refahının yükseltilmesine, böylece demokrasiye her alanda gerçeklik kazandırılmasını amaçlayan, Türkiye’ye özgü sol hareketin adıydı.
Ecevit’in 1960’lı yıllarda başladığı ve
2000’li yıllara kadar uzanan 40 yıllık siyasi hayatının Demokratik Sol Gençlik
için en son meyvesi Demokratik Sol Gençlik Hareketi’ni oluşturmak
oldu.
17 Mayıs 2003 günü toplanan DSP Gençlik Kurultayı’nda Bülent Ecevit’in ve dönemin genel merkez yöneticilerinin isteği üzerine “Ulusal Gençlik” adına Ecevit’in hemen ardından bir konuşma yapan DSP Gençlik Merkezi Başkanı ve Parti Meclisi Üyesi Emrah Konuralp’in konuşması çok beğenilir ve ardından yeni bir gençlik örgütlenmesine gidilir. Emrah Konuralp, DSP’de daha önce gençlerin öncülüğünde parti yönetimine aday bir hareket olarak bir ilki başlatır, Demokratik Sol Gençlik Hareketi’ni kurar. Gençleri, Karaoğlan’dan aldığı güç ve DSP’den aldığı destekle hem düşünsel hem de eylemsel bir çığır açacağını öngörerek bu yolculuğa davet eder, çalışmalarını sürdürür.
Demokratik Sol Gençlik Hareketi Kurucusu ve Başkanı Emrah Konuralp ile Demokratik Sol Gençlik Hareketi’ni, sol gençliği, Bülent Ecevit’i ve Türkiye’de gençliği konuştuk.
17 Mayıs 2003 günü toplanan DSP Gençlik Kurultayı’nda Bülent Ecevit’in ve dönemin genel merkez yöneticilerinin isteği üzerine “Ulusal Gençlik” adına Ecevit’in hemen ardından bir konuşma yapan DSP Gençlik Merkezi Başkanı ve Parti Meclisi Üyesi Emrah Konuralp’in konuşması çok beğenilir ve ardından yeni bir gençlik örgütlenmesine gidilir. Emrah Konuralp, DSP’de daha önce gençlerin öncülüğünde parti yönetimine aday bir hareket olarak bir ilki başlatır, Demokratik Sol Gençlik Hareketi’ni kurar. Gençleri, Karaoğlan’dan aldığı güç ve DSP’den aldığı destekle hem düşünsel hem de eylemsel bir çığır açacağını öngörerek bu yolculuğa davet eder, çalışmalarını sürdürür.
Demokratik Sol Gençlik Hareketi Kurucusu ve Başkanı Emrah Konuralp ile Demokratik Sol Gençlik Hareketi’ni, sol gençliği, Bülent Ecevit’i ve Türkiye’de gençliği konuştuk.
"DSP’DE DAHA ÖNCE KURULMAMIŞ GENÇLİK
ÖRGÜTLENMESİNİ BAŞLATTIM"
Demokratik Sol Gençlik Hareketi hangi
amaçla, ne zaman kuruldu? Neler yapıyorsunuz? Hareketinizi tanımlayıp,
çalışmalarınızı anlatır mısınız?
Aslında Demokratik Sol Gençlik
Hareketi’ni oluşturan öncü kadronun DSP içinde ortaya çıkışı 2003-2004
yıllarına uzanmaktadır. 17 Mayıs 2003 günü toplanan DSP Gençlik Kurultayı’nda Bülent
Ecevit’in ve dönemin genel merkez yöneticilerinin isteği üzerine “Ulusal
Gençlik” adına Ecevit’in hemen ardından bir konuşma yapmıştım. O konuşma
sanırım merhum Ecevit’i ve diğer DSP yöneticilerini çok etkilemiş olacak ki,
ilerleyen günlerde Ecevit’in Gençlik Temsilcisi olarak Parti Programı Yenileme
Kurulu’nda görevlendirildim. 2004 yılında Zeki Sezer’in genel başkan
seçilmesinin ardından da o dönemde, daha 20’li yaşlarımın başında Türkiye’de
önde gelen partiler arasında en genç parti meclisi üyesi seçildim. Sonrasında
Parti Meclisi üyesi olarak DSP Gençlik Merkezi’ni kurup hızlı bir tempoyla
DSP’de daha önce kurulmamış gençlik örgütlenmesini başlattım. İşte Demokratik
Sol Gençlik Hareketi’ni oluşturan öncü kadro o süreçte ortaya çıktı.
2009 yılında partimizde bir genel
başkanlık değişimi yaşandı. Siyasete, ülke gerçeklerine ve Demokratik Sol
düşünceye bakışlarımızdaki farklılıktan ve o yapının DSP’yi ileriye
taşıyamayacağına inancımdan ötürü önce Parti Meclisi içinde, sonra da
kurultaylarda bu tutumumuz doğrultusunda insanları örgütlemeye başladık.
Daha önce yakın dönem Türk siyasetinde böyle bir şey
görülmemişti. Yani gençlerin öncülüğünde parti yönetimine aday bir hareket
ortaya çıkmamıştı. Yani bir ilki başlatmıştık. Ama partimiz adına en sevindirici
nokta şu ki, gençliğin bu çıkışı hiç yadırganmadı ve büyük destek gördü. 2010
Kurultayında 23 yaşında bir genç Dr. Davut Ocak hareketimizi temsilen genel
başkanlığa aday oldu ve kurultaya katılan her yaştan insanın içinde 1970’li
yıllardaki Karaoğlan rüzgârını yeniden estirdi. 100 kadar oy aldı ama herkesin
de takdirini açıkça ilk kez o zaman kazandık.
Bir sonraki yıl seçim hezimetinin hemen
ardından alelacele toplanan olağanüstü kurultayda bu kez hareketimizi temsilen
ben aday oldum. Seçimi maddi imkânsızlıklar ve siyasal partiler kanununun parti
yönetimlerine tanıdığı antidemokratik olanaklar nedeniyle kazanamadık ama parti içindeki etkinliğimiz, sempatimiz ve bize güvenenlerin
sayısı çok arttı.
Bugün partimiz yine bir kongre sürecine girmiş durumda
ve artık ilçe kongrelerinde bile bizim hareketimizin adayı olan listeler
özellikle büyükşehirlerde seçim kazanıyor. Genel merkezimizin bize yönelik bu
ilgiyi partinin geleceği ve güçlenişi açısından olumlu karşılamasını umuyorum.
Eğer onlar da önümüze yeni engeller
çıkarmazsa Türkiye’de ve Avrupa’da bir ilki gerçekleştiren parti Demokratik Sol
Parti olacak ve ilk kurultayda genç bir genel başkanın öncülüğünde yeni bir
dinamik yapı göreve gelecek. Bunun Türk siyasetinde bir
devrim etkisi yaratacağını ve DSP’ye yönelik ilgiyi bir anda tavan
yaptıracağını düşünüyoruz.
2004 yılından beri sürdürdüğümüz parti
içi öz eğitim çalışmalarıyla hem düşünsel hem de eylemsel olarak
güçlendirdiğimiz genç kadroların yeni bir çığır açacağını öngörüyor olmak,
geleceğe daha da güvenle bakmamızı sağlıyor. Büyük önderimiz Atatürk’ün “Bütün ümidim gençliktedir” sözünü işte bu genç
kadro haklı çıkaracaktır.
"ECEVİT, 32 YAŞINDA MİLLETVEKİLİ SEÇİLMİŞ, 36 YAŞINDA ÇALIŞMA BAKANI OLMUŞ GENÇ BİR LİDERDİ"
Demokratik Sol Gençlik Hareketi Rahmetli
Bülent Ecevit’in hangi düşüncelerinden yola çıkarak böyle bir yolculuğa
çıkmıştır. Ecevit’in Türk gençliğiyle ilgili ne tür çalışmaları ya da
girişimleri olmuştur?
Rahmetli liderim Bülent Ecevit gençlik
hareketleri açısından dikkatle değerlendirilmesi gereken bir örnek. Kendisi çok
genç yaşta, 32 yaşında milletvekili seçilmiş ve yine çok
genç yaşta, 36 yaşında Çalışma Bakanı olup Türk işçisine demokratik işçi
haklarının sağlanmasına öncülük etmiş bir siyasetçi. Genç yaşta
CHP Genel Sekreteri olup Türk siyasetine damga vuran Ortanın Solu hareketini
başlatmış bir liderdi Ecevit. Ayrıca 1960 yılında anayasayı hazırlayan kurucu
meclis üyesi olarak ilk kez seçilme yaşının 25’e düşürülmesi önergesini vermiş
kişidir Ecevit.
İşte biz de Bülent Ecevit’in hem genç yaşta başlayan
siyasal mücadelesini örnek alarak hem de onun Türk soluna getirdiği tutarlı
duruşu geleceğe taşıma inancımızla siyaset yapıyoruz.
Ben bir siyaset bilimcisiyim ve bilimsel anlamda da
Ecevit benim çok önem verdiğim bir kişilik. Hatta yüksek lisansta tez konum
“Bülent Ecevit’in Milliyetçilik Anlayışı” idi. Geçtiğimiz haftalarda da bu
tezim Ecevit hakkındaki ilk bilimsel çalışma olarak kitaplaştırıldı ve
yayımlandı, “Ecevit ve Milliyetçilik” adıyla. Yani Ecevit benim ve arkadaşlarım
için bir ekoldür.
"KÖŞE BAŞLARINI TUTAN "İNSANLAR
GENÇLİĞE GÜVENMEK ZORUNDA!"
Demokratik Sol Gençlik Hareketi olarak
“gençlik” kavramını nasıl tarif ediyorsunuz? Gençlik sizin için ne anlam ifade
ediyor?
“Gençlik” genellikle bir yaş grubu olarak görülür. Ve
yine genellikle gelecek kavramıyla özdeşleştirilir. Oysa gençlik aslında hem
bugündür hem de gelecektir. Ama gençliği sırf gelecekle özdeşleştirip bugünden
soyutlamak, bugün gençliğe söz hakkı tanımamak, geleceğe de büyük bir haksızlık
yapmaktır.
Gençlik geleceği bugünden kurmada söz
sahibi olmalıdır. Ama ne siyasette ne de toplumsal yaşamda buna ülkemizde önem
verilmiyor. Gençliğe deneyim yoksunu ve olgunlaşmamış gözüyle bakılıyor. Bu da
hem toplumsal yaşamı hem de siyaseti yozlaştıran çok önemli bir hastalık. Köşe başlarını tutan insanlar gençliğe güvenmek zorunda!
Deneyimle gençliğin çağdaş donanımını
bütünleştirecek bir zihniyet devrimi gerekiyor Türkiye’de. Yani sırf “seçilme yaşını indirdik” demekle gençlik sorunu çözülmüyor. Zihniyeti
değiştirecek altyapıyı da oluşturmak gerekiyor. Bizim hareketimiz başarıya
yakın zamanda ulaştığında bu zihniyet devrimini gerçekleştirmek adına büyük bir
kazanım sağlayacağız gençliğe.
"ÜLKEMİZDEKİ GENÇLERİN EN BÜYÜK SORUNU İŞSİZLİK"
Demokratik Sol Gençlik Hareketi
Türkiye’deki gençlerin en büyük probleminin ne olduğunu düşünüyor? Bunun
karşıtı olarak Türkiye’deki gençlerin en güzel davranışı ya da özelliği nedir
sizce?
Ülkemizdeki gençlerin en önemli sorunu işsizlik.
Ekonomik anlamda özgürlük sağlanacak ortamın ve ilkimin oluşmadığı bir düzende
diğer özgürlüklerin de pek bir anlam taşımadığının bilincindeyiz. Batı
toplumlarından farklı olarak Türk toplumunun aile bağlarının güçlü olması belki
bu ekonomik sıkıntının sosyal alana taşmasına engel oluyor. Bu toplumuzun
önemli bir özelliğidir. Ancak bunun aynı zamanda gençler açısından bir özgüven
sorunu yarattığını da görmezden gelemeyiz. Bu demek değildir ki, aile
bağlarımız zayıflamalı. Hayır, kesinlikle. Aile bağlarımız ve ebeveynlerin
gençler için güvence oluşturması, gençler için ekonomik olanakların
artırılmasıyla koşut olarak sürdürülmelidir.
"GENÇLİĞİN ÖNÜNE DOĞRU SEÇENEKLER SUNULURSA EN GERÇEKÇİ SEÇENEĞİ KENDİLERİ BELİRLEYECEKTİR"
"GENÇLİĞİN ÖNÜNE DOĞRU SEÇENEKLER SUNULURSA EN GERÇEKÇİ SEÇENEĞİ KENDİLERİ BELİRLEYECEKTİR"
İnsan gençken daha savruk, daha gözü kara,
daha hesapsız oluyor… Bu anlamda gençlerin doğru yönlendirilmesi zorunlu
oluyor. Gençlere kılavuzluk yaparken, örnek olurken hareket ettiğiniz temel
dinamikleriniz (değerleriniz) nelerdir?
Ben bu görüşe pek katılmıyorum. Gençlerin
yönlendirilmesi, güdülmesi gereken bir toplum kesimi olduğunu düşünmüyorum.
Aslında gençleri hesapsızlık veya savurganlık olarak adlandırdığınız o tutuma
sürükleyen işte az önce sözünü ettiğim özgüven sorunu. Bunu aşmanın yolu, yine
az önce söylediğim gibi, gençliğe ekonomik olanaklar sunmak ve bunun
karşılığında sorumluluk yüklemek.
Doğal gelişimin bir gereği olarak genç
kuşaklar kendilerini önceleyen kuşaklardan daha donanımlı, daha iyi eğitimli ve
daha gelişmiş oluyor. Dolayısıyla gençleri
yönlendirmeye çalışmak ters tepebiliyor. Kuşak çatışması da tam
da bu noktada ortaya çıkıyor. Ben inanıyorum ki, gençliğin önüne doğru
seçenekler sunulursa gençlik az bir yanılma payıyla en gerçekçi seçeneği
kendisi belirleyecektir.
Türkiye’de yıllarca gençliğin önüne birtakım idealler servis edildiğini ama yapılanların genellikle bunların anlatılmasından ibaret kaldığını görüyoruz. Bu anlamda geleceğin inşası için gençlere ne yapmak gerekiyor?
Bu tespitiniz büyük ölçüde doğru. Gençler inandıkları
ülküler uğruna kıyasıya ve inatla mücadele verirler. Çünkü gençler toplumun
henüz çıkar bağımlısı olmamış bir kesimidir. İşte bunun için geleceğin
inşasında gençlere söz hakkı tanımak, gençliğin yönetime gelme konusundaki
kapıları ve kanalları göstermelik olarak değil, içtenlikle açmak gerekiyor.
Eğer o kanallar açık olursa gençlik kendisine “servis
edilen” idealler uğruna değil kendisi ve memleketi için doğru ülküler uğruna
mücadele verecektir.
"GENÇLİK, İLERİCİ YAPISIYLA ÇOK
ÖNEMLİ ATILIMLARA İMZA ATABİLECEK"
Gençlerle ilgili çalışmalarınızı
yürütürken gelenekten nasıl besleniyor, geleceğe nasıl bakıyorsunuz?
Geleneği siyaseten takip ettiğimiz süreç veya çizgi
olarak ele alırsak, kendi geleneğimizin ülkemizin ivedilik arz eden
sorunlarının çözümü için en doğru reçete olduğunu düşünüyoruz. Toplumsal uzlaşı
ve birliğin güçlendirilmesi bu anlamda bizim geleneğimizin bize sağladığı bir
rehber. Bu yaklaşıma olan ihtiyacın da güç geçtikçe artıyor olması gelecek
açısından bizim önemimizin artacağı anlamına geliyor.
Geleneği toplumsal yaşamdaki anlamıyla ele alırsak da
şunu söyleyebilirim ki, Türk toplumu geleneklerine bağlı bir toplum. Bu açıdan
güçlü bir toplum. Ama aynı zamanda
ilerici bir toplum. Asla durağan olmayan
bir toplum. İşte bu yapısıyla Türk toplumu gençliğin ilerici yapısıyla birlikte
çok önemli atılımlara imza atabilecek bir toplum. Nitekim toplumumuzun çok
büyük çoğunluğunu da 30 yaş altı gençlerin oluşturuyor olması bunun sağlam
bir altyapıya sahip olduğunun bir göstergesi.
Yapılacak yeni anayasada nelerin olmasını
istersiniz?
Eğer yeni anayasa yapılabilirse, yeni anayasamızın
Türk ulusunu hiçbir ayrım gözetmeksizin kucaklayan ve Türklüğü etnik bir alt
kimlik değil, ulusal düzeyde kapsayıcı bir kavram olarak ele alan, ayrıştırıcı
değil bütünleştirici, bireyi güçlendirirken toplumsal kazanımları örselemeyici
ve tersine artırıcı, emekten yana bir anayasa olması bizim için önemli.
"TERÖRLE BİRLİKTE FEODALİZME DE SAVAŞ
AÇILMALI"
Türkiye’de özgürlüklerle ilgili neler
düşünüyorsunuz?
Özgürlük kavramı liberal düşüncede büyük ölçüde sırf
siyasal boyutuyla ele alınır. Oysa özgürlüklerin ve demokrasinin gerçeklik
kazanabilmesi için toplumsal ve ekonomik boyutlarıyla da birlikte düşünülmesi
gerekir.
Bunu güncel bir konu üzerinden örneklendirmek istiyorum.
Kürt kökenli yurttaşlarımızın özgürlükleri konusunda Türkiye’de sorun olduğu
söyleniyor. Bu önemli bir konu. Ama bu konuya bakışta önemli bir yanlış
yapılıyor ve yine sorun sadece siyasal ve yasal boyutuyla ele alınıyor.
Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı Doğu ve Güneydoğu’nun
ekonomik anlamdaki geri kalmışlığının diğer yöre ve bölgelerden çok önemli
niteliksel bir farkı vardır. O da yarı feodal düzendir. 21. yüzyılda hâlâ
maalesef feodalizm bu bölgelerimizde hüküm sürmektedir. İnsan kişiliğini ve
onurunu ezen ve adına “töre” denen çağdışı ekonomik ve sosyal düzen… İşte bölge
halkını Kürt-Türkmen-Arap diye ayırmaksızın özgürleştirmenin ve insanca yaşam
düzeyine getirmenin en birincil koşulu, terörle birlikte feodalizme de savaş
açmaktır. Türkiye’nin maalesef onlarca yıldır yapmadığı veya yapmasına bir
türlü müsaade edilmediği konu budur.
Yani feodalizm tarihin çöp sepetinde yerini almadığı
sürece orada özgür yurttaşlar yaratılamaz. Bırakınız anayasal yurttaşlığı,
hiçbir anlamda yurttaşlık bilinci kökleşemez. Töreye yani despotik otoriteye
karşı boynu kıldan ince olan yöre halkı, Kürt olsun, Türkmen olsun, Arap olsun,
birey dahi olamaz; onun Kürtlük kimliğinden önce “birey” ve özgür yurttaş olma
bilincine ihtiyacı vardır.
İşte özgürlüklere yaklaşırken dikkate alınması gereken
nokta ekonomik ve sosyal altyapının özgür yurttaş, özgür insan yaratacak bir
biçim almasıdır.
Yapılan araştırmalara göre Türkiye’deki
gençlerin büyük bir çoğunluğu imkânı olsa yurt dışına gidebileceğini ve orada
yaşayabileceğini söylüyor. Sizce gençler Türkiye’den neden gitmek istiyorlar?
Gençler Türkiye'de neden memnun değil?
Bunun nedeni daha önce belirttiğim gibi
çok açık: Ekonomik nedenler. Gençliğin ekonomik ve toplumsal yaşama katılımda
geri planda ve geç kalması bunun nedeni. Türkiye’de eğitim olanakları, iş
olanakları gelişmiş ülkelerdeki kadar olsa inanın bu cennet vatanı tek bir
vatan evladı bile terk etmek istemez.
Yurtdışında bulunmuş, yaşamış ve oraları da
gözlemlemiş birisi olarak söylüyorum. Türkiye gibisi yok… Özellikle Balkan
ülkelerinde Türkiye’de yaşamak en önemli özlem ve istek. Oralardaki
akrabalarımız Türkiye’nin gücünün, büyüklüğünün, zenginliğinin bizden daha çok
bilincinde.
"GENÇLERİN PANZEHİRİ TOPLUMSAL
YAŞAMA, SANATA, SPORA, DOĞAYA ÇEKMEK"
Bugünkü gençlerin hepsi televizyonla
büyüdü. Şimdi buna bir de sanal dünya eklendi. Gençlerin algılamaları, hayal
dünyaları, zihinlerinin çalışması, bakışları, görüşleri, kodlamaları, hepsi
görsel ya da sanal dünyanın kurallarına göre şekilleniyor. Bu dünyanın
nimetleri ya da kötülükleri gençleri nasıl etkiliyor? Gençlere ne yapmalarını
tavsiye edersiniz?
Sanal dünyadaki olumsuzlukların önüne sanal dünyayı
kısıtlayarak, sansürleyerek geçemeyiz. Gençleri sanal dünyaya hapsetmek yerine
toplumsal yaşama çekmek, sanata, spora, doğaya çekmek bunun tek panzehiri.
Devlete ama öncellikle ailelere bu konuda görev düşüyor.
"SOSYAL MEDYA GELENEKSEL MEDYANIN
ÖNÜNE GEÇECEK"
Sanal dünyanın nimetlerinden biri de
gençlerin sosyal medyada kendilerini ifade etmelerinde aracı olması. Hatta son
dönemde ‘Arap Baharı’yla sosyal medya üzerinden gerçekleşen ayaklanmaların,
devrimlerin olduğu söyleniyor. Sosyal medyayla ilgili ne düşünüyorsunuz? Bu
dünya nereye gidiyor sizce?
Ben sosyal medya denen olguyu son
derecede önemli buluyorum. Son dönemde her alanda olduğu gibi medyada da
kapitalistleşme ve tekelleşme arttı. Toplum klasik medya yoluyla yansız ve
doğru habere ulaşamıyor. Oysa sosyal medyada hiçbir gelişmeyi toplumdan gizleme
şansınız yok. İlerleyen süreçte sosyal medya geleneksel medyanın da önüne
geçecektir. Bu da yeni toplumsal hareketlerin güçlenmesini ve dünyanın daha
eşitlikçi daha yaşanabilir daha hoşgörülü bir mekân haline gelmesine katkı
sağlayacaktır.
"TÜRK GENÇLİĞİ DÜNYAYA AÇIK BİR
GENÇLİK"
Yeni kuşak gençlik “Y kuşağı gençlik”
olarak da adlandırılıyor. Bu kavram genellikle 90’ sonrası doğumlular için
kullanılan bir ifade. Y kuşağı gençler; iyi seviyede teknoloji algısı, bilgisi,
kullanımı olan gençler olarak ifade ediliyor… Sizce teknoloji gençleri nereye
götürüyor? Ya da gençler bu teknolojiyle nereye gidiyor? Gençlerin teknolojiyle
irtibatını nasıl buluyorsunuz?
Teknolojik gelişme ve yeni nesillerin teknolojik
donanımımın yüksek olması kaçınılmaz. Ama sırf teknolojik boyutuyla gelişmiş
bir yeni nesil, maalesef tek boyutlu ve manevi algısı düşük bir nesil olabilir.
Az önce de söylediğim gibi, doğaya, sanata, spora yabancı bir nesil giderek
kendi toplumuna ve manevi dünyaya da yabancılaşır, duyguları körelir. Bunun
önüne geçmek gerekiyor.
Türkiye’yi gençler üzerinden düşündüğünüzde nasıl bir gelecek
tasarlıyorsunuz? Nasıl bir Türkiye’de yaşamak istiyorsunuz? Gelecek hayalinizi
kısaca anlatır mısınız?
Gelecek bugünümüzden daha iyi olacak.
Gençlere güvenim tam. Birbirini anlayabilen, hoşgörülü ve dünyaya açık bir
gençlik Türk gençliği.
Geleceğe yönelik en büyük özlemim herkesin yaşamında mutlu, geleceğinden umutlu olduğu bir toplumda yaşamak; kardeşçe yaşamak.
Geleceğe yönelik en büyük özlemim herkesin yaşamında mutlu, geleceğinden umutlu olduğu bir toplumda yaşamak; kardeşçe yaşamak.
Ayrıntılı Bilgi İçin: www.dspgenc.org
