Şanlıurfa'da “Halil İbrahim Buluşmaları” sırasında tanıdığım Hüseyin dede ve Gaziantep gezimizde ziyaret ettiğimiz Burhan amcayı anlatmak istiyorum sizlere. İkisi de güzel insan ve şimdilerde ziyaret edilesi zamanlarını yaşıyorlar. Bizler de bu iki amcamızı ziyaret ettik, neden mi?
Her yolculuk insana farklı şeyler öğretiyor. Bizim Gaziantep yolculuğumuz da tıpkı böyleydi. Farklı şeyler öğrendik, gördük ve yedik. Fakat orada karşılaştığınız insanları da unutamıyorsunuz. Böyle bir insan olan Burhan amca da Necip Fazıl Kısakürek’e benzerliği ile dikkat çekiyordu. Bizlerin de Necip Fazıl’a olan muhabbeti, bu amcamızı görme konusunda daha da heyecanlandırıyordu. İş yerine gitmeden önce Burhan amcanın usta bir tatlıcı ve kurabiyeci (Türkiye’deki en iyi 10 kurabiyeciden biri) olduğunu öğreniyor ve tatlılarımızı orada yemeğe karar veriyoruz. Bize Antep’i gezdiren Nevzat arkadaşımız, Burhan amcanın; her gece 03:00 de kalkıp namazını kılıp iş yerine geldiğini, kırk senedir bu tatlıları hep kendisinin yaptığını aktarıyordu.
Burhan amca ile karşılaşınca ister istemez heyecanlanıyoruz, o da bizi yaşayan bir Necip Fazıl gibi karşılıyor. Oturuyoruz bize hemen tatlı ikram ediyor. Nereden geldiğimizi soruyor, muhabbet koyulaşıyor, tatlılar geliyor, gidiyor. Bu arada bizler de ona Necip Fazıl’ı soruyoruz. Kendisi de çok sevdiğini, okuduğunu söylüyor ve bize onu okumamızı öğütlüyor. Çoğu kez ona benzetildiğini ve insanların buna şaşırdığını ama benzediği için de tabi ki üzülmediğini, sevindiğini söylüyor. Bütün arkadaşlar çıkarken Burhan amcanın elini öpüyor ve ondan dua istiyoruz. Bizlere, “hayırlı yolculuklar evlatlar!” dediğinde, bu kısacık muhabbetten sonra güzel insanlarla kurulan sıcaklığın unutulmadığını, hatırladığımızı görüyoruz.
Antep’te İstasyon Caddesi’nde, İnal Baklavaları yazan yere girip bir de siz görün isterseniz benzerliği.
Urfalı Hüseyin amca “En şerefliniz: En takvalınız!”
Urfa’da Halil İbrahim Buluşmaları haftasında oluşturulan standdan akşam ayrılıp, Balıklı Göl’ün etrafında gezintiye çıktık. Sonrasında yemek yemek için bakınırken, M. Sami Gişioğlu arkadaşımız meşhur bir ciğerciye bizi götürdü. Yemek için dışarıda tam oturmuştuk ki, bir amcaya dikkat kesildim. Bembeyaz kıyafetli, uzaktan, önünde ve arkasında yazılar olduğunu gördüğüm bu amca, bize doğru yaklaşınca, ayağa kalkıp selam verdim ve tanışmak istediğimi söyledim. Sonrasında soframıza onu da davet ettik, o da sağ olsun kırmadı, geldi. Yemek davetimize teşekkür etti, tok olduğunu söyledi, ardından bizlerle bir süre muhabbet ettikten sonra ayrıldı.
Kendisinin, Urfalı bir âlim zatın damadı olduğunu öğrendiğimiz amcamıza, dayanamayıp, neden üzerinizde böyle yazılı kıyafetler giydiğini sorduğumda, cevaben: “İnsanları bununla güzelliğe çağırıyorum.” demişti. Ben şaşırmıştım, fakat ardından hayretten donmuşcasına ona bakıyordum. Üzerindeki tişörtte şu yazıyordu:“Kim ölü, kim diri? Kim akıllı, kim deli? En şerefliniz: En takvalınız.”
Bir de öyle heybetli ki, etkilenmemek mümkün değil. Şanlıurfa’ya gittiğinizde Balıklı Göl civarında onu görebilirsiniz, bizden tavsiye onunla muhabbet edin, sohbeti de farklı bir insan. Öğrendiğim bir ayrıntı da şu: Her gün yaklaşık 10 kilometre yol yürüyormuş.
![]() |
| Urfa - Balıklı Göl |





