![]() |
| Kadriye Avcı Erdemli |
İstanbul
Müftü Yardımcısı, Din ve Hayat Dergisi Yayın Koordinatörü Kadriye Avcı
Erdemli’yle “Din ve Hayat Dergisi” hakkında konuştuk.
5
yıldır ‘Din ve Hayat’ın iç içe olduğu bir dergi çıkartıyorsunuz. Derginizde
ciddi konular ve makaleler yayınlanıyor. Dergiyle ilgili çalışmalarınızdan
bahseder misiniz? Din ve Hayat dergisini nasıl yayına hazırlıyorsunuz?
Aslında sizin de belirttiğiniz gibi din, hayatın her alanında var. Din, hayattır aslında! Onun için dergimizin ismi “Din ve Hayat” olsun dedik. Dolayısıyla hayatta olan her şey dini ilgilendiriyor. Yani hayatta var olan her şey doğrudan veya dolaylı dinin içindedir veya din o hayatın içindedir. İkisi birbirine girmiş vaziyettedir. Bunu ayırmak da zordur. Konularımızı güncel konulardan seçiyoruz. Önceliği hangisine verelim diye düşündüğümüzde gündeme yönelik konular mevzubahis oluyor. Mesela son sayımız spor sayısı. Ona öncelik verdik; çünkü İstanbul bu yıl spor başkenti. Bu tür şeyleri düşünerek öncelik gösteriyoruz.
"OKUYUCULARIN AŞKLA OKUYACAKLARI KONULAR OLSUN İSTİYORUZ"
Din ve Hayat dergisi yarı akademik bir dergi. Ve özellikle imam, müezzin, vaize, Kur'an kursu öğreticilerine hitap eden bir dergi gibi algılansa da tam olarak öyle bir dergiyi de çağrıştırmıyor. Hemen her kesimden insanın da faydalanabileceği çeşitlilikte yayın yapıyorsunuz. Burada dergiyi oluştururken neyi merkeze alıyor, önemsiyorsunuz?
Siz de takdir edersiniz ki biz bir dini kurumuz. Ve bizim çalıştığımız arkadaşlarımızın hepsi de hoca. Ben müftü yardımcısıyım, genel yayın yönetmenimiz müftü, editörümüz vaiz, yayın kurulumuz vaiz, imam, Kur’an kursu hocası, müezzin. Tamamen hocalardan oluşuyor.
Aslında sizin de belirttiğiniz gibi din, hayatın her alanında var. Din, hayattır aslında! Onun için dergimizin ismi “Din ve Hayat” olsun dedik. Dolayısıyla hayatta olan her şey dini ilgilendiriyor. Yani hayatta var olan her şey doğrudan veya dolaylı dinin içindedir veya din o hayatın içindedir. İkisi birbirine girmiş vaziyettedir. Bunu ayırmak da zordur. Konularımızı güncel konulardan seçiyoruz. Önceliği hangisine verelim diye düşündüğümüzde gündeme yönelik konular mevzubahis oluyor. Mesela son sayımız spor sayısı. Ona öncelik verdik; çünkü İstanbul bu yıl spor başkenti. Bu tür şeyleri düşünerek öncelik gösteriyoruz.
"OKUYUCULARIN AŞKLA OKUYACAKLARI KONULAR OLSUN İSTİYORUZ"
Din ve Hayat dergisi yarı akademik bir dergi. Ve özellikle imam, müezzin, vaize, Kur'an kursu öğreticilerine hitap eden bir dergi gibi algılansa da tam olarak öyle bir dergiyi de çağrıştırmıyor. Hemen her kesimden insanın da faydalanabileceği çeşitlilikte yayın yapıyorsunuz. Burada dergiyi oluştururken neyi merkeze alıyor, önemsiyorsunuz?
Siz de takdir edersiniz ki biz bir dini kurumuz. Ve bizim çalıştığımız arkadaşlarımızın hepsi de hoca. Ben müftü yardımcısıyım, genel yayın yönetmenimiz müftü, editörümüz vaiz, yayın kurulumuz vaiz, imam, Kur’an kursu hocası, müezzin. Tamamen hocalardan oluşuyor.
İstanbul çok zengin bir
metropol. Gerçekten külfeti kadar imkanları da olan bir şehir. Dolayısıyla
İstanbul’da kendisini yetiştirmiş çok yönlü din görevlileri mevcut. Aslında
İstanbul’un bu dini zenginliğini bizler dergi sayesinde halkımıza ulaştırmak
istedik. Aynı zamanda bu kültürel zenginliği de din görevlilerimizle
buluşturmak istedik. Bu konuda bir elçi ve aracı olmak istedik. Bu dergiyi biz çıkarıyoruz ama yazarlarımızın
hepsi de din görevlilerinden oluşmuyor. Bu manada hayatın içinden olan
herkesten yazı alabiliyoruz. Konumuz sanatsa, sanatçılarla söyleşi yapıyoruz ve
onlardan yazı kabul edebiliyoruz. Burada da yazılar bazen akademik oluyor,
bazen de güncel oluyor. Her seviyede okuyucuyla buluşacak yazılar
olabiliyor. Yazıların illa da akademik olması şartını aramıyoruz. Biz
okuyucuların aşkla okuyacakları konular olsun istiyoruz. Bazen de insanların
kafasındaki sorulara cevap olsun diyoruz. Çünkü soru işareti olan konular
oluyor. İnsanlar onun cevabını bu dergide bulsun istiyoruz. Seçtiğimiz
konuyla ilgili o konuda ne kadar görüş varsa yer veriyoruz. Bu da bizi zengin
kılıyor.
DERGİCİLİKTE DİNİ ANLATMANIN BİR ŞEKLİDİR
Din ve Hayat dergisi toplumdan kendini soyutlamadan onun ihtiyaçlarına cevap veren meseleleri de ele almaya çalışıyor. Dini anlatmak; sadece namaz kıldırmak, vaaz etmek, fetva vermek şeklinde olmuyor… Bu bağlamda insanların yaşamında dinin hayat bulmasına katkı sağlamak için, okuyarak, yazarak, düşünerek nasıl bir yol açtığınızı düşünüyorsunuz?
Dini anlatmak sadece vaaz etmek ve hutbeden müteşekkil değil. Bunlar dini anlatmanın bir şeklidir. Ama bazen bir yazı veya iki mısralık bir şiir öyle etkili olur ki, benim bir saat dil dökmem yerine o iki mısralık şiir her şeyi karşılar. Bu daha da etkili olabilir. İlahiler (Tasavvuf Musikisi) bana göre öyledir. Bizim saatlerce vermek istediğimiz aşk -Allah aşkı- bazen küçük bir ilahi, bir dörtlükle çok daha ziyadesiyle verebilir. Biliyoruz ki bu hayatta olan her şey Allah’tandır. Yeryüzünde ne varsa Allah’tandır. Ve hepsi bize Allah’ı çağrıştırır. Dolayısıyla onları dinin içinde ifade etmek veya din için değerlendirmek Allah’a yönlendirmeye bir vesiledir. İnsanlara Allah’ı hatırlatmaya çalışmak da bizim görevlerimiz arasındadır. Dergi belki böyle bir vesiledir.
DERGİCİLİKTE DİNİ ANLATMANIN BİR ŞEKLİDİR
Din ve Hayat dergisi toplumdan kendini soyutlamadan onun ihtiyaçlarına cevap veren meseleleri de ele almaya çalışıyor. Dini anlatmak; sadece namaz kıldırmak, vaaz etmek, fetva vermek şeklinde olmuyor… Bu bağlamda insanların yaşamında dinin hayat bulmasına katkı sağlamak için, okuyarak, yazarak, düşünerek nasıl bir yol açtığınızı düşünüyorsunuz?
Dini anlatmak sadece vaaz etmek ve hutbeden müteşekkil değil. Bunlar dini anlatmanın bir şeklidir. Ama bazen bir yazı veya iki mısralık bir şiir öyle etkili olur ki, benim bir saat dil dökmem yerine o iki mısralık şiir her şeyi karşılar. Bu daha da etkili olabilir. İlahiler (Tasavvuf Musikisi) bana göre öyledir. Bizim saatlerce vermek istediğimiz aşk -Allah aşkı- bazen küçük bir ilahi, bir dörtlükle çok daha ziyadesiyle verebilir. Biliyoruz ki bu hayatta olan her şey Allah’tandır. Yeryüzünde ne varsa Allah’tandır. Ve hepsi bize Allah’ı çağrıştırır. Dolayısıyla onları dinin içinde ifade etmek veya din için değerlendirmek Allah’a yönlendirmeye bir vesiledir. İnsanlara Allah’ı hatırlatmaya çalışmak da bizim görevlerimiz arasındadır. Dergi belki böyle bir vesiledir.
Dergiyle biz, vaaz ve hutbeyle
ulaşamadığımız bazı insanlara ulaştığımızı düşünüyoruz. Mesela ‘spor’ sayımızla
sporseverlere ulaşıyoruz. Ve bu arada sporseverlerin hayatına din girmiş oluyor
bir şekilde. Yine biz ‘aile’ sayısı çıkardık. Bütün aileye ulaşmış olduk. Aile
kavramını savunan ve inanan herkesin hayatına bir şekilde dini ulaştırmış
olduk. ‘Sanat’ sayısı çıkardık, sanatseverlerin hayatına bir şekilde dini
ulaştırmış olduğumuzu düşünüyorum. Yine, ‘şiddet’ sayısı çıkardık ve dinin
şiddete nasıl baktığını, nasıl karşı olduğunu anlattık. Şiddetle dinin asla yan
yana olamayacağını, şiddete karşı olanların yanında olduğumuzu böylece bir
dergiyle ilettik. Belki bunu bir hutbede de söyleyebilirdik ama vaaz dinlemeye
gelmeyen, camiye bile hiç gitmeyen insanlar var. Ve o vaazda belki bir cümle
olarak geçen konu, dergide bir makaleye dönüşüyor.
Biz burada o camiye gitmeyen
kişinin din hakkında bazı olumsuz düşüncelere sahip olduğunu da görüyoruz. Onun
için bu dergi ulaşılabilir bir kaynak vazifesi de görüyor. Mesela dünyevileşme
sayısında “dünya bu kadar kötüyse Allah bizi niye yarattı?” sorusunun peşinde,
bunları da ele alan yazılar yazıyoruz. Bunları her kesimden okuyucuya
ulaştırıyoruz. İş adamlarına, üniversitelere, kütüphanelere, basına ve ilgisi
olduğunu düşündüğümüz herkese ulaştırıyoruz. Ve onların hayatına biz bu şekilde
dergiyle ulaşmaya çalışıyoruz. Yani bizim okurlarımız sadece din görevlilerimiz
değil. Din görevlilerimizin hayatına sanatı dahil ediyoruz bu dergiyle. Belki
bizler normalde bunun bir boyutunu anlatıyoruz ama dergide bunu her boyutuyla
ele almaya çalışıyoruz. Bu yazıyı dergi sayesinde de herkese ulaştırıyoruz. Bu
benim din hizmeti anlayışımın bir gereği. Bizim anlayışımızda sadece dini
anlatmak vaaz, hutbe değildir. Onlar dini anlatmaktır ama dergicilikte o yollardan
birisidir. Sanatta böyledir.
Sporla ilgili
sayımızda göreceksiniz, ata sporumuzun temelinde ahilik vardır. Yani
kardeşlik, dostluk ve o kadar güzel İslami şeyler var ki... Dünya sporunda da
bunu görüyorsunuz zaten. Dünya sporu da dinden müstağni değil. Bunu herkese
ulaştırmaya çalışıyoruz. Böylece hizmet ettiğimizi düşünüyoruz.
HER YERDE OLABİLECEK BİR DERGİ
HER YERDE OLABİLECEK BİR DERGİ
Derginiz
dört ayda bir yayınlanıyor ve ücretsiz olarak dağıtılıyor. Müftülüklerde ve
büyük kütüphanelerde bulunabiliyor sadece. Bunun dışında derginize nereden
ulaşabiliriz, nereden bulabiliriz?
Müftülükte ve büyük
kütüphanelerde oluyor, üniversitelere, belediyelerin kütüphanelerine
ulaştırıyoruz, Valilik vs. ile basına ulaştırıyoruz. Müftülüklerdeki her
personele gönderiyoruz. Ayrıca o ilçede vermek istedikleri nereler varsa,
diyelim ki A ilçesinde kültür merkezleri, belediyeler, kaymakamlık, okullar,
milli eğitim gibi yerlere gönderiyoruz. Biz resmi bir kurum olduğumuz için bu
dergi her yerde olabilecek bir dergi. Onun haricinde her ilçeye bu şekilde
gönderiyoruz.
Din ve
Hayat dergisi kaç adet basılıyor?
Talebe göre değişiyor bu. Bazı sayılarımızı çok basıyoruz, bazılarını daha az basıyoruz ama 15 bin diyebiliriz. Ve hepsini dağıtıyoruz. Tek dezavantajı bu oluyor, düzenli kişileri abone edemiyoruz.
Talebe göre değişiyor bu. Bazı sayılarımızı çok basıyoruz, bazılarını daha az basıyoruz ama 15 bin diyebiliriz. Ve hepsini dağıtıyoruz. Tek dezavantajı bu oluyor, düzenli kişileri abone edemiyoruz.
Dışarıdan
birileri istediği zaman bu dergiyi, onlara göndermekte sorun mu yaşıyorsunuz?
Gönderiyoruz ama bu sayı çok fazla olunca bazen ne olur diye düşünmüyor değiliz doğrusu. Eğer istenmiyorsa da, şu anda haberleri olmadığı içindir diye düşünüyorum. Çünkü dergimizden haberi olan herkes düzenli istiyor ve ona gönderiyoruz. Sonraki süreç içerisinde belki yine göndeririz ama desteğe ihtiyacımız olabilir.
Gönderiyoruz ama bu sayı çok fazla olunca bazen ne olur diye düşünmüyor değiliz doğrusu. Eğer istenmiyorsa da, şu anda haberleri olmadığı içindir diye düşünüyorum. Çünkü dergimizden haberi olan herkes düzenli istiyor ve ona gönderiyoruz. Sonraki süreç içerisinde belki yine göndeririz ama desteğe ihtiyacımız olabilir.
Dergiye
ulaşmak isteyenler…
Müftülükten temin edebilirler, bizden temin edebilirler.
Müftülükten temin edebilirler, bizden temin edebilirler.
“Bu bölümde ise İstanbul
Müftülüğü bünyesinde yürütülen çalışmaları konuştuk”
DİN
HİZMETİNE KADIN ELİ DEĞSİN
Bir
kadın olarak İstanbul müftü yardımcısı olmayı nasıl başardınız? ‘Kadından müftü
yardımcısı olur mu?’ sorusuna cevabınız ne oldu?
Doğrusu tepki alacağımı
düşünmüştüm. ‘Toplum hazır mı, değil mi?’ açısından bakılıyordu meseleye ama
şunu samimiyetle belirtmek gerekir ki hemen hemen hiç olumsuz tepki almadım
diyebilirim, genelde olumlu tepki aldım. Çünkü toplumun yarıdan fazlası kadın
ve kadınları temsilen her makamda kadınlar bulunmalı. Dini makamlar da
dahil. Müftü Bey’le dini makamda çalışan kadınların çalışma şartlarını
konuştuk. Mesela bir vaizle vaizenin çalışma şartları çok farklı. Vaiz cuma
günü gidiyor, camide vaazını yapıyor. Erkek vaiz, zaten cuma günü camiye gelen
erkekleri hazır bulmuş bir şekilde hemen konuşmasını yapıyor. Bu çok kolay bir
şey. Vaize yani kadın vaiz, cuma günü camide vaaz edemiyor. Vaize kadınların
özel çalışmalarının arasında dine yer açtıracak, kadınları camiye toplayacak ve
onlara orada din anlatabilecek. Bu zor bir şey!.. Kadınların çocukları var,
gezmeleri var veya çalışıyorlar. O kadar meşguller ki... Ve vaizenin bu cemaati
elinde tutması gerekiyor. Sürekli olarak haftanın belirli günlerinde kadınlara
vaaz etmesi gerekiyor. Bunu bir erkek müftünün anlaması mümkün değil, erkek
yöneticinin anlaması da mümkün değil. Çünkü kadınların yanına gidip onları
dinlememiştir, kadın vaiz anlatsa da onu yaşamadığı için aklında yer
etmiyordur. Ama bu alandan gelmiş bizler, kadınları çok iyi anlıyoruz, kadın
çalışanlarımızın durumlarının daha farkındayız. Kadınların dini daha iyi
anlaması için neye ihtiyaçlarının olduğunu daha iyi biliyoruz. Onun için
toplumun her kademesinde olduğu gibi Diyanet’te de kadın yöneticilere ihtiyaç
var. Bunun adı müftü olur, müftü yardımcısı olur...
HEP ŞUNU SÖYLEDİLER: ‘İYİ Kİ ARTIK VARSINIZ, ALLAH SAYINIZI ÇOĞALTSIN!
Allahü Teala (cc) yaratırken kadın ve erkeği birlikte yaratmış. Biri olmadığı zaman diğeri hiçbir şeye yaramıyor biliyorsunuz. Öyle yaratmış Yüce Yaradan… Din hizmeti de öyle bir şey. Bir alan boş kaldığı zaman diğer alanda bir göçme oluyor, bir sıkıntı meydana getiriyor. Bu ister din eğitimi olsun, ister o din eğitimini yönetme olsun hiç fark etmiyor. Kur’an kursu hocası varsa o zaman onların ilgilisi de olmalı. Yani erkek müftü varsa, kadın müftü de olması lazım. Erkek müftü yardımcısı varsa kadın müftü yardımcısı da olması lazım ki din hizmetine kadın eli değsin. Din hizmeti kadın bakış açısıyla da şekillensin. Şimdi bütün Türkiye’yi düşünelim, hiç erkek müftü ya da erkek müftü yardımcısı, yani erkek yönetici olmadığını düşünelim. Nasıl bir sıkıntı çıkacaksa, emin olun aynısı kadın olmadığı zamanda da aynı. O alanda boşluk var ve hayat boşluk kabul etmiyor. Bir şekilde bu boşluklar yanlışlarla, kadınların cehaletiyle doluyor, bu durum ailelere yansıyor. Oysa kadınlara nasıl ulaşılabilir, nasıl çözümler bulunabilir bunları belki daha iyi anlıyor kadın yöneticiler. Toplum da bunun sıkıntılarının farkına varmış olmalı ki bizler de tayin olduğumuzda olumsuz bir tepki almadık. Diyanet İşleri Başkanlığı da bu süreçte muhtemelen ihtiyacı fark etti ve bizleri görevlendirdi. Görevlendirilmemizden sonra toplumda da çok olumlu tepkiler aldık. Hep şunu söylediler, “İyi ki artık varsınız, Allah sayınızı çoğaltsın!”
HEP ŞUNU SÖYLEDİLER: ‘İYİ Kİ ARTIK VARSINIZ, ALLAH SAYINIZI ÇOĞALTSIN!
Allahü Teala (cc) yaratırken kadın ve erkeği birlikte yaratmış. Biri olmadığı zaman diğeri hiçbir şeye yaramıyor biliyorsunuz. Öyle yaratmış Yüce Yaradan… Din hizmeti de öyle bir şey. Bir alan boş kaldığı zaman diğer alanda bir göçme oluyor, bir sıkıntı meydana getiriyor. Bu ister din eğitimi olsun, ister o din eğitimini yönetme olsun hiç fark etmiyor. Kur’an kursu hocası varsa o zaman onların ilgilisi de olmalı. Yani erkek müftü varsa, kadın müftü de olması lazım. Erkek müftü yardımcısı varsa kadın müftü yardımcısı da olması lazım ki din hizmetine kadın eli değsin. Din hizmeti kadın bakış açısıyla da şekillensin. Şimdi bütün Türkiye’yi düşünelim, hiç erkek müftü ya da erkek müftü yardımcısı, yani erkek yönetici olmadığını düşünelim. Nasıl bir sıkıntı çıkacaksa, emin olun aynısı kadın olmadığı zamanda da aynı. O alanda boşluk var ve hayat boşluk kabul etmiyor. Bir şekilde bu boşluklar yanlışlarla, kadınların cehaletiyle doluyor, bu durum ailelere yansıyor. Oysa kadınlara nasıl ulaşılabilir, nasıl çözümler bulunabilir bunları belki daha iyi anlıyor kadın yöneticiler. Toplum da bunun sıkıntılarının farkına varmış olmalı ki bizler de tayin olduğumuzda olumsuz bir tepki almadık. Diyanet İşleri Başkanlığı da bu süreçte muhtemelen ihtiyacı fark etti ve bizleri görevlendirdi. Görevlendirilmemizden sonra toplumda da çok olumlu tepkiler aldık. Hep şunu söylediler, “İyi ki artık varsınız, Allah sayınızı çoğaltsın!”
Önümüzdeki
süreçte kadın din görevlilerinin sayısını artmış görebilecek miyiz?
Önemli olan ulaşabileceğimiz alanlarda, ihtiyaç olan alanlarda, doğru yerde, doğru anda bulmak. Ünvan gerekli olan şey değil. Eğer kadınlara biz Kur’an kurslarıyla ulaşıyorsak, Kur’an kurslarının sayısını arttırmalıyız, daha nitelikli hale getirmeliyiz. Rehberlik bürolarıyla ulaşıyorsak, onların sayısını arttırmalıyız. Bu alanda kadınları istihdam etmeliyiz. Hangi alanda ihtiyaç varsa o alanda istihdam etmeliyiz. Sayı önemli ama nitelik daha önemli. Bazen az ama kalifiye eleman olduğu zaman daha çok işler başarılabiliyor.
Önemli olan ulaşabileceğimiz alanlarda, ihtiyaç olan alanlarda, doğru yerde, doğru anda bulmak. Ünvan gerekli olan şey değil. Eğer kadınlara biz Kur’an kurslarıyla ulaşıyorsak, Kur’an kurslarının sayısını arttırmalıyız, daha nitelikli hale getirmeliyiz. Rehberlik bürolarıyla ulaşıyorsak, onların sayısını arttırmalıyız. Bu alanda kadınları istihdam etmeliyiz. Hangi alanda ihtiyaç varsa o alanda istihdam etmeliyiz. Sayı önemli ama nitelik daha önemli. Bazen az ama kalifiye eleman olduğu zaman daha çok işler başarılabiliyor.
Kadınların
daha çok görev alabileceği alanlar ya da boşluklar var mı? Bununla ilgili
çalışmalar oluyor mu?
Bu konuda herhangi bir istatistiki çalışma yapmadık. Fakat şu ihtiyaç bariz: Dinin olduğu her alanda kadınların da olması gerektiğini düşünüyorum. Şu anda Türkiye’de 9 kadın müftü yardımcısı var. Bu sayı çok az tabi ki. Ama başkanlığımızın her ile kadın müftü yardımcısı projesi var. Henüz hayata geçmedi ama biz de bunu sabırsızlıkla bekliyoruz. İleride inşallah onların müftü olacaklarını da hayal ediyoruz. Kadın vaizlerin sayısının mutlaka artması gerekir<. Mesela benim en çok söylediğim şeylerden birisi bu, buna çok ihtiyaç var.. Emin olun her mahalleye bir kadın vaiz yetmez. daha çok olması lazım. Kur’an kurslarının işi ayrıdır, vaizlerin işi ayrıdır. Kur’an kursları sıfırdan alıyorlar, Kur’an’ı öğretiyorlar, dini bilgiler de öğretiyorlar, tabii ki bu çok güzel. Ama vaizeler kadınlara daha çok dini bilgiler öğretiyor ve kadınları din alanında daha sosyalleştirmek istiyor. Çünkü kadının eğitilmesi, ailenin eğitilmesidir. Bunu hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla kadınların camilerden, dinden ve sohbetten uzak kalması çocuklarının da dinden uzak kalması demektir.
KADINLAR DİN HAKKINDA NE BİLİYORSA ÇOCUKLARI DA ONU BİLİYOR
Hayatımda tecrübe ettiğim bir şey var. Vaize olduğum ilk zamanlar da hanımlar çok basit sorular sormuşlardı bana. Mesela, “hocam tesbihi seccadenin sağına mı koyalım, soluna mı koyalım?” gibi. Ben de “Sen tesbih çek de, ister sağına koy, ister soluna” demiştim. Niye bunu soruyorlar diye düşünmüştüm. Hatta öğretmenliğe geçsem de çocuklara idealize edecekleri bilgiler mi versem diye böyle bir düşünce geçirmiştim. Öğretmenlik yapan arkadaşımın biri, "Aynı soruyu bizim çocuklar da soruyor, emin olun dedi. Sizin göreviniz, yani vaizelerin görevleri bizden daha önemli” demişti o zaman. Benim vaizeliğe devam etmeme sebep olan bir cümleydi bu. Onun için kadınlar din hakkında ne biliyorsa çocuklar da onu biliyor. Dolayısıyla son zamanlarda Kur’an kurslarında kadınların okuyor olması büyük bir kazanım oldu. Bu yüzden biz çok mutluyuz. Onun için nitelikli Kur’an kursu hocalarının sayısı arttırılmalı. Keza vaizelerin, din hizmetleri uzmanlarının sayıları da. Koca İstanbul’da 3 tane din hizmetleri uzmanı var. Her ilçede en az 1 din hizmetleri uzmanı olmalı, ve o ilçenin kadın din hizmetlerini koordine edebilmeli.
Bu konuda herhangi bir istatistiki çalışma yapmadık. Fakat şu ihtiyaç bariz: Dinin olduğu her alanda kadınların da olması gerektiğini düşünüyorum. Şu anda Türkiye’de 9 kadın müftü yardımcısı var. Bu sayı çok az tabi ki. Ama başkanlığımızın her ile kadın müftü yardımcısı projesi var. Henüz hayata geçmedi ama biz de bunu sabırsızlıkla bekliyoruz. İleride inşallah onların müftü olacaklarını da hayal ediyoruz. Kadın vaizlerin sayısının mutlaka artması gerekir<. Mesela benim en çok söylediğim şeylerden birisi bu, buna çok ihtiyaç var.. Emin olun her mahalleye bir kadın vaiz yetmez. daha çok olması lazım. Kur’an kurslarının işi ayrıdır, vaizlerin işi ayrıdır. Kur’an kursları sıfırdan alıyorlar, Kur’an’ı öğretiyorlar, dini bilgiler de öğretiyorlar, tabii ki bu çok güzel. Ama vaizeler kadınlara daha çok dini bilgiler öğretiyor ve kadınları din alanında daha sosyalleştirmek istiyor. Çünkü kadının eğitilmesi, ailenin eğitilmesidir. Bunu hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla kadınların camilerden, dinden ve sohbetten uzak kalması çocuklarının da dinden uzak kalması demektir.
KADINLAR DİN HAKKINDA NE BİLİYORSA ÇOCUKLARI DA ONU BİLİYOR
Hayatımda tecrübe ettiğim bir şey var. Vaize olduğum ilk zamanlar da hanımlar çok basit sorular sormuşlardı bana. Mesela, “hocam tesbihi seccadenin sağına mı koyalım, soluna mı koyalım?” gibi. Ben de “Sen tesbih çek de, ister sağına koy, ister soluna” demiştim. Niye bunu soruyorlar diye düşünmüştüm. Hatta öğretmenliğe geçsem de çocuklara idealize edecekleri bilgiler mi versem diye böyle bir düşünce geçirmiştim. Öğretmenlik yapan arkadaşımın biri, "Aynı soruyu bizim çocuklar da soruyor, emin olun dedi. Sizin göreviniz, yani vaizelerin görevleri bizden daha önemli” demişti o zaman. Benim vaizeliğe devam etmeme sebep olan bir cümleydi bu. Onun için kadınlar din hakkında ne biliyorsa çocuklar da onu biliyor. Dolayısıyla son zamanlarda Kur’an kurslarında kadınların okuyor olması büyük bir kazanım oldu. Bu yüzden biz çok mutluyuz. Onun için nitelikli Kur’an kursu hocalarının sayısı arttırılmalı. Keza vaizelerin, din hizmetleri uzmanlarının sayıları da. Koca İstanbul’da 3 tane din hizmetleri uzmanı var. Her ilçede en az 1 din hizmetleri uzmanı olmalı, ve o ilçenin kadın din hizmetlerini koordine edebilmeli.
İstanbul
Müftülüğü’nün Aile İrşat büroları var. Burada görevli hocalarınız telefonla ya
da yüz yüze sorulan soruları cevaplandırıyorsunuz. Aile İrşat bürolarınız
hakkında bilgi verir misiniz? İrşat bürolarınıza hangi sorular daha çok
soruluyor? İnsanlar neye cevap arıyorlar?
Biz bu bürolarda aileyi ilgilendiren dini sorulara cevap veriyoruz. Bu bazen yanlış anlaşılabiliyor, bizler burada psikolojik hizmet vermiyoruz ya da psikolojik danışmanlık yapmıyoruz. Biz aile bürosu değil, Aile İrşat ve Rehberlik bürosuyuz. Bunu özellikle vurgulamak istiyorum. Aile irşat, yani aile bireylerini dini açıdan irşat etme, yani onları bilgilendirme bizim büromuzun görevi ve bir de rehberlik yapma, yani yol gösterme... Diyelim ki bize gelen bir soruda bir dini boyut var, bir de dini olmayan bir boyut var. Bizi ilgilendirmeyen boyutla ilgili olarak onun için de şuraya müracaat ediniz diyoruz.
Biz bu bürolarda aileyi ilgilendiren dini sorulara cevap veriyoruz. Bu bazen yanlış anlaşılabiliyor, bizler burada psikolojik hizmet vermiyoruz ya da psikolojik danışmanlık yapmıyoruz. Biz aile bürosu değil, Aile İrşat ve Rehberlik bürosuyuz. Bunu özellikle vurgulamak istiyorum. Aile irşat, yani aile bireylerini dini açıdan irşat etme, yani onları bilgilendirme bizim büromuzun görevi ve bir de rehberlik yapma, yani yol gösterme... Diyelim ki bize gelen bir soruda bir dini boyut var, bir de dini olmayan bir boyut var. Bizi ilgilendirmeyen boyutla ilgili olarak onun için de şuraya müracaat ediniz diyoruz.
Mesela şiddet gören bir kadın
bize dini bir soru soruyor. Diyor ki, “Kocam
beni dövdü, ben ona küstüm, ayrı odada yatıyorum. Acaba günaha giriyor muyum?” Bizi bunun için arıyorlar. Tutup da
bizi kurtarın diye aramıyorlar. Ama bazısı bunun şiddet boyutundan da
bahsediyor, şöyle dövdü, böyle dövdü diye. Biz de ona diyoruz ki sen bir
karakola git, bu şiddeti de mutlaka bildir. Bu da rehberlik kısmı. Bizim asıl
görevimiz dini kısmına cevap vermektir. Ya da anne baba hakkıyla ilgili sorular
geliyor. “Anneme
babama diğer çocukları bakmıyor, ben bakıyorum. Bana annem malından biraz fazla
vermek istiyor. Acaba kardeşlerimin hakkına girer miyim?” diye soruyor. Ya da “Benim engelli çocuğum var,
dayanamıyorum. Acaba bir kuruma versem, günaha girer miyim? Onu başımdan atmış
olur muyum?” diye
soruyorlar. Bize daha çok bu tür, daha çok günah ve dini yorum soruları
geliyor.
En sık
olarak size gelen sorular neler?
Daha çok karı koca
münasebetleriyle ilgili sorular geliyor.. Kadınlar daha çok kocalarıyla ilgili
soru soruyorlar. Bunlar hangi sorular oluyor; ekonomik, şiddet, kayınvalideyle
ilişkiler, kadına kötü davranma ve şiddetin değişik şekilleriyle ilgili sorular
geliyor. Erkeklerden de soru geliyor. Erkeklerden şiddetle ilgili soru pek
gelmiyor ama kadınların kendi ailelerini istememesi, kadınların cinsel sorun
çıkardığıyla ilgili sorular gelebiliyor. Kadınların özel halleriyle ilgili, ana
baba hakkıyla ilgili, komşularla ilgili, gayri müslimlerle ilgili, internet
bağımlılığıyla ilgili sorular geliyor. Biz bunları da aile konuları içerisinde
mütalaa ediyoruz.
Diyanet
İşleri Başkanlığı’nın kadınların da camide namaz kılmasına imkan sağlayacak
alanlar açılmasıyla ilgili olarak camilerde bir düzenlemesi oldu. Siz de
İstanbul Müftülüğü olarak bizzat destek verdiniz? Camilerde başlattığınız
bu çalışma ibadet eden kadınlar tarafından nasıl karşılandı? Bununla ilgili
nasıl tepkiler alıyorsunuz? Camilerde ibadet eden kadınların ne tür istekleri
oluyor?
Çok sevindirici tabii ki.
Aslında bu, yıllarca ihmal edilen bir olayın anlaşılması. Dinde kadınların
namaz kılması erkekler gibi farz. Hz. Peygamber (sav) zamanında kadınlar zaten
camide cemaat olur, namaz kılarlarmış. Bu arada vahiy geldiğinde de erkeklerle
beraber kadınlar da vahyi dinliyor, onlar da bilgileniyor, cami adabından,
kültüründen nasipleniyor...
CEMAATLE NAMAZ KILMAK 27 KAT SEVAPSA, BU DURUM SADECE ERKEKLER İÇİN DEĞİL KADINLAR İÇİN DE GEÇERLİ"
CEMAATLE NAMAZ KILMAK 27 KAT SEVAPSA, BU DURUM SADECE ERKEKLER İÇİN DEĞİL KADINLAR İÇİN DE GEÇERLİ"
Ben Hac’dan yeni geldim, orada kadınlara anlattığımız konulardan bir tanesi
tamamen ‘cemaatle namaz nasıl kılınır?’ konusuydu. Türk kadınları cemaatle namaz kılıyor
fakat hiç imama uymuyor. Çünkü bilmiyorlar öyle bir şey. Mesela Cuma namazı kılmamışlar hiç
ömürlerinde. Cuma namazı imam eksik kıldı diye iki rekatı, dörde tamamlıyorlar.
Veya biz tekrar kılalım, yanlış kılındı diyorlar. Bize farz değil, biz
kılmayalım diyorlar. Bunların her birisi bu kültürün unutulması, namaz
bilgisinin olmaması, cemaat sevabının farkında olmamak veya unutulmasından
kaynaklanıyor. Oysa cemaatle namaz kılmak 27 kat sevapsa, bu sadece erkekler
için değil kadınlar için de geçerli. Kadınlar bundan niye mahrum kalsın.
Kadınların
camide namaz kılmamaları kültürel bir şey mi?
Bu kültürel bir şey tabi ki.
Yıllarca camiiden uzak kalmışlar. Camilerimizde kadınlara yer var aslında. Mahvil
yapmışlar bizim atalarımız. Girişini de ayrı yapmışlar. Fakat zamanla kadınlar
alınmaz olmuş, alınmamış.
GENÇLERİMİZ
CAMİYE GELSİNLER. CAMİ FARKLI BİR ŞEY
Şimdi bir dönüşüm başladı.
Kadınlar sosyal hayata atıldı, ya çalışıyorlar ya okuyorlar üniversitelerde.
Dün bana Boğaziçi
Üniversitesi’nden bir grup öğrenci geldi, onların camiyle ilgili talepleri
vardı. Biz kızlarımız camiye gelsin diye yalvarıyoruz. Gelsinler diye gözümüz
onların gözünün içine bakıyor. Gençlerimiz camiye gelsinler, camilerden
uzaklaştıkça cehalet artıyor. Cami
farklı bir şey. Bunu namaz kılanlar bilirler. “Allah’a 5
vakit yönelen bir insan ahlaken de güzel olur” diyor Cenab-ı Hakk. İnşallah öyle de
umuyoruz biz. Onun için biz gençlerimiz camiye yönelmesini istiyoruz. Ben dün
çok duygulandım öğrenciler gelince, çok mutlu oldum. “Neredeydiniz… Hoş
geldiniz” dedim. “Biz sizleri bekliyoruz” dedim.
Camilerimize siz gelin, nasıl düzenleme istiyorsanız biz yaparız camilerimize
dedim. Yeter ki gelsin gençlerimiz. Buna kızlarımız da dahil. Lise
öğrencilerimiz öğle namazlarını kılmak için bir camiye gittikleri zaman,
kızlarımızın rahatlıkla abdest alıp, namaz kılacak yerler bulmaları lazım. Onun
için bu çok önemli.
Dün kadınlar evden
çıkmıyorlardı, onun için camide de ihtiyaç yoktu belki. Ama artık sosyal
hayatta kadın okuyor, çalışıyor, işinden çıkıp namazını kılıp işine devam etmek
istiyor. Üniversitesinden çıkıp namazını kılıp dersine devam etmek istiyor.
Lisede öğle arasında namazını kılıp derse devam etmek istiyor. Öğle aralarında
namaz için ders ekmek zorunda kalan çocuklarımız oluyor. Bu çok üzücü bir şey.
Biz onlara yer açmayacaksak kurumumuzun bir manası yok. Geçmişte biz bunu
erkekler için yaptığımız kadar kızlar için de yapmalıydık. Çünkü onlar da
namazdan sorumlu. Biz öyle komik şeylere, o kadar üzücü şeylere şahit oluyoruz
ki… Mesela kadın dışarıda bekliyor, adam içeride namaz kılıyor. Zannediyorsun
ki özel durumu var. Kadın yok diyor, abdest alacak yer yok, abdestim de yoktu
onun için kılmadım. Veya abdestim vardı ama namaz kılacak yer yoktu, onun için
kılmadım. Ve kadın dışarda namazı geçiyor. Bu reva mıdır, ona farz değil mi
namaz? Burası Müslüman bir ülke değil mi? O cami onun da camisi değil mi?
Onun için bu proje çok önemli.
ABDEST ALACAĞIZ AMA YER YOK!
Kadınlar bu sıkıntıyı yaşıyorlardı zaten ve inanılmaz sevinç oldu. Başkanlığımız’a ve İstanbul Müftülüğü’ ne teşekkür telefonları yağdı. Farklı yorumlar, farklı düşünceler de olmuş olabilir. Yüzde 90 emin olun çok mutlu oldu. Mesela İstanbul Ticaret Üniversitesi’nin yanında bir cami var. O üniversitenin öğrencileri beni aradılar, dediler ki, “Hocam, abdest alacağız ama yer yok”. Sonra ben camiyi aradım, “oraya abdest alacak bir yer yapalım” dedim. Zor oldu tarihi bir cami olduğu için ama Allah razı olsun, yaptırdık. Bana teşekküre geldi bir grup kız, bunu söylemek ne kadar uygun bilmiyorum ama görünüşlerinden namaz kıldıklarını anlayamazsınız. Namaz kılabileceğini tahmin edemeyeceğiniz kızlar, namazlarını kılıyorlar. Çünkü hani derler ya, “Parayla imanın kimde olduğu bilinmez…” Benim gencim namaz kılmak istiyor da, ben ona abdest alacak yer yapmıyorsam bu çok büyük bir zafiyet. Böyle bir sürece girdik. Bu zaten talep üzerine başladı. Çok kötü yerlerdi kadınlar için ayrılan yerler. İyileştirdik, tabi süreç devam ediyor, bitmedi. İnşallah tamamlanınca daha güzel bir sonuç alacağımızı umuyorum sizlerin de desteğiyle.
ABDEST ALACAĞIZ AMA YER YOK!
Kadınlar bu sıkıntıyı yaşıyorlardı zaten ve inanılmaz sevinç oldu. Başkanlığımız’a ve İstanbul Müftülüğü’ ne teşekkür telefonları yağdı. Farklı yorumlar, farklı düşünceler de olmuş olabilir. Yüzde 90 emin olun çok mutlu oldu. Mesela İstanbul Ticaret Üniversitesi’nin yanında bir cami var. O üniversitenin öğrencileri beni aradılar, dediler ki, “Hocam, abdest alacağız ama yer yok”. Sonra ben camiyi aradım, “oraya abdest alacak bir yer yapalım” dedim. Zor oldu tarihi bir cami olduğu için ama Allah razı olsun, yaptırdık. Bana teşekküre geldi bir grup kız, bunu söylemek ne kadar uygun bilmiyorum ama görünüşlerinden namaz kıldıklarını anlayamazsınız. Namaz kılabileceğini tahmin edemeyeceğiniz kızlar, namazlarını kılıyorlar. Çünkü hani derler ya, “Parayla imanın kimde olduğu bilinmez…” Benim gencim namaz kılmak istiyor da, ben ona abdest alacak yer yapmıyorsam bu çok büyük bir zafiyet. Böyle bir sürece girdik. Bu zaten talep üzerine başladı. Çok kötü yerlerdi kadınlar için ayrılan yerler. İyileştirdik, tabi süreç devam ediyor, bitmedi. İnşallah tamamlanınca daha güzel bir sonuç alacağımızı umuyorum sizlerin de desteğiyle.
Günümüzde
yaşayan ve örnek alınan kadın din görevlisi profili nasıl olmalıdır?
Bunun için tam bir profil
çizmek doğru olmaz. Farklılıklar zenginliklerimizdir. Bir din görevlimizin sesi
çok güzeldir, o sesiyle de hizmet eder, o sesiyle de gönüllere hizmet eder. Ama
diğerinin sesi çok güzel değil diye o din görevlisi kötü din görevlisi
değildir. Onun da başka özellikleri vardır. Öyle bir konuşma yapar ki onun
sesiyle nüfuz ettiği kalbe o da sözleriyle nüfuz eder. Bir diğeri o kadar halim
selim, o kadar naziktir ki davranışlarıyla nüfuz eder. Hepsi bir arada olan da
vardır ama bütün çalışma alanlarında olduğu gibi din görevlilerinde de bütün
hasletlerin aynı şekilde bir kişide toplandığı azdır. Onun için görevini en iyi
yapmaya çalışan, heyecan duyan, aşk duyan kişidir ideal din görevlisi bence.
Onun için bir şekil çizmekten ziyade görevine o kadar aşkla bağlı olmalı ki…
Nedir bizim görevimiz?
İnsanlara dini anlatmak, insanlara dini, Allahü Teala (cc) aşkını hissettirmek.
Bunun için bilmeliyiz ki hissetmediğimiz bir şeyi nasıl hissettireceğiz.
Heyecan duymalıyız. Allahü Teala (cc)’nın varlığını gördüğümüz her zerrede önce
kendimiz heyecan duymalıyız ki bunu karşıdakine hissettirebilelim. Dolayısıyla
bu hissettirmenin, anlatmanın yolu da tek değil. Az önce dergide de
bahsettiğimiz gibi çok yöntemleri var. Bu yöntemlere iyi sarılmalı, iyi
kullanmalı ve iyi değerlendirmeliyiz. Her halimizle inşallah Yüce Rabbim çok
kaliteli, dinimizi insanlara doğru anlatacak, her haliyle örnek olacak din
görevlileri olmayı nasip etsin. En zor görev din görevliliği ama en faziletli
görev de din görevliliği. Yüce Rabbim bunun altında ezdirmesin, şerefimizle bu
görevimizi tamamlamayı nasip etsin!


