Boğaziçi
Üniversitesi Kadın Araştırmaları Kulübü tarafından hazırlanan “Başörtüsü
Belgeseli”, Boğaziçi Üniversitesi'nde 1980’lerden günümüze yaşanan başörtüsü yasağını konu
ediniyor.
Belgeseli çeken Boğaziçili öğrenciler, yaptıkları belgeselle Boğaziçi özelinde bir tartışma başlatmayı
hedeflediklerini ve mağdurların yaşanan yasağı dramatize etmeden daha çok naif
ve ironili bir dille anlatmaya çalıştıklarını dile
getiriyor. Boğaziçi'nde Başörtüsü Belgeseli filminin gösteriminin ardından belgesel
ekibinden Öykü Tümer (B.Ü. Sosyoloji Yüksek Lisans) ve Senem Kara (
Psikoloji-1) ile belgesel hakkında konuştuk.
Bu belgeseli kimler çekti? Siz kimsiniz?
ÖYKÜ: Bizler “Boğaziçi Üniversitesi Kadın Araştırmaları Kulübü”yüz (BÜKAK). 2000 yalında kurulduk. Bu bizim ilk belgesel çalışmamız oldu. İlk kez kamerayı elimize aldık.
Biz genelde daha çok yayın alanında ve Boğaziçi Üniversitesi’nde kadın gündemi oluşturmak, kadınların yaşadıkları sorunları tartışmaya açmak amacıyla bir dizi faaliyet yürütüyoruz.
ÖYKÜ: Bizler “Boğaziçi Üniversitesi Kadın Araştırmaları Kulübü”yüz (BÜKAK). 2000 yalında kurulduk. Bu bizim ilk belgesel çalışmamız oldu. İlk kez kamerayı elimize aldık.
Biz genelde daha çok yayın alanında ve Boğaziçi Üniversitesi’nde kadın gündemi oluşturmak, kadınların yaşadıkları sorunları tartışmaya açmak amacıyla bir dizi faaliyet yürütüyoruz.
Sizi başörtüsü sorununa dahil eden şey neydi? Neden bu konuda söz söyleme ihtiyacı duydunuz?
ÖYKÜ: 2008 yılında anayasa değişikliği söz konusu oldu ve bu başörtüsü mevzusu aldı başını yürüdü. Bizim daha önceleri bu konuda bir çalışmamız yoktu açıkçası. Konuşmamıştık, düşünmemiştik... “Ne düşünüyorsunuz?” sorusunun cevabı yoktu. Aslında çok karışık bir grubuz. Azda olsa içimizde başörtülü arkadaşlarımız da vardı (Belgesel çalışmasından sonra çoğaldı). Ama dediğim gibi daha önce bu konuda bir tartışma, araştırma yürütmemiştik.
2008 yılında kadınlar üstünden bir siyaset yapılıyor ve buna bizim cevabımızın ne olması gerektiğini düşündük ve aslında bu kadın sorunu üzerine kadınların konuşması gerektiğini düşündük. Bu dönemde dünyada bu konuda neler yazılıyor çiziliyor diye araştırma yaptık. Boğaziçi’nde okuyan başörtülülerle iletişime geçtik ve temelde şunu konuştuk: "Başörtülü başörtüsüz ayrımı üzerinden değil, kadınlar olarak başka bir söz söyleyebiliriz. Bu alanda başka bir mücadele alanı açabiliriz ve bu meseleyi yüksek siyasetin konusu olmanın ötesine de taşıyabiliriz" dedik. Bu belgesel çalışması ortaya çıktı.
Türkiye’de başörtüsü kullanmayan kadınların bazılarında şöyle bir korku var; misal İran’da olduğu gibi gün gelir bize de zorla başımızı kapattırırlar mı diye. Sizde böyle bir korku yok mu?
SENEM: Bizim böyle bir korkumuz yok. Belgeselde de bazı karelerde bunu vurguladık. Biz genel olarak Boğaziçi kampüsünde ve başka kampüslere de yayılarak tartışmayı amaçladık. Arafta bırakan bir niteliği de var belgeselin ki böyle tartışmalar da olmadı değil. Belgeselin ilk gösterimi İstanbul Üniversitesi'nde oldu. Bu tür tartışmalar orada yaşandı. Ortak birliktelikle bu konunun madurlarının sözünün ne olduğu önemli. Belgesel böyle bir şeye hizmet ediyor.
ÖYKÜ: Başörtülü kadınların okula girememesi sadece onların sorunu değil. Özgürlük dediğimiz kavramın birçok parçası olsa da bu parçalar birbirleriyle ilişkili ve tabanı olabildiğince geniş tutularak yapılacak bir mücadele. Ben başörtülü ve Müslüman değilim. Ancak bu benim de sorunum. Bir kadın üniversiteden içeri giremiyorsa bu benim sorunum. Korku elbette vardı. Herkesin korkuları var, önemli olan bunları oturup iyi niyetli bir şekilde konuşmak, tartışmak ve uzlaşmaktır. Bizim kuşak zaten malum korkularla yetiştirilmiş bir kuşak.
Başörtüsü yasağının uygulanmasında değişiklik neye göre oluyor? Çünkü Boğaziçi’nde dönem dönem yasağın olduğunu biliyoruz.
ÖYKÜ: 28 Şubat sonrası 90’lar ve 2000’in başında yasak süreci başlıyor. Ama tabi en son Boğaziçi’nde uygulanmaya başlanıyor ve şapka formülü geliştiriliyor. Sonrasında dönem dönem uygulanıyor. Ciddi bir keyfiyet uygulaması var. Bugün bahçede başörtülü arkadaşlarımız rahat rahat oturuyorlar gördüğünüz gibi. Ama eğitim fakültesinden bir hoca “Hayır derse giremezsin!” diyebiliyor. 2008’de de rektör değişiminde 3 gün yasak uygulandı ve soruşturmalar açıldı. Soruşturmaların da bir sonucu olmadı.
Yasak sürecinde neler yaşadınız?
SENEM: 2008 yılında başörtülü kadınlar kapının önünde kalınca
biz de onlarla beraber kapının önünde kaldık. Kameralar onları çekmeye
çalışırken biz de önlerinde barikat kurduk. Onlar giremediğinde biz de girmedik.
Biz dışarıdan gözleyenlerden değil kulüp olarak arkadaşların eylemlerinin
içindeydik.
Diğer farklı siyasi grupların bu konuda tutumları nasıl oldu?
ÖYKÜ: 2008de anayasa mahkemesinin kararından sonra okulda herkesin başörtüsü taktığı bir eylem yapıldı, “Henüz özgür olmadık!” mesajıyla. Tartışmalar uzun uzun yaşandı tabi. Bütün gruplardan destek de aldık, karşı duranlar da oldu. Tek bir ses çıkmadı.
Şu an Boğaziçi Üniversitesi’nde başörtüsü yasağı var mı?
SENEM: Gördüğünüz gibi başörtülü arkadaşlar kampüs içinde rahat rahat dolaşıyorlar. Kapıda da bir sorun yaşanmıyor. Ancak bazı hocalar “ben izin vermiyorum” deyip derse almayabiliyorlar. Hocaların inisiyatifinde. Biz bu belgeselin fonunu Boğaziçi Üniversitesi'nden sağladık. Bu da aslında bu konunun tartışılmaya açıldığının en önemli kanıtı ayrıca.
Belgeselde bir bayan konuşmacı dedi ki "Bu bizim konumuz olmasına rağmen erkeklerin egemenliği vardı. Mitinglerde ön saflarda onlar vardı, alınacak kararlarını onlar belirliyorlardı ve biz buna bir dur dedik, kendi sözümüzü kendimiz söyledik." Buna erkekler nasıl tepki verdi?
ÖYKÜ: Bu eylemler sürecinde bir basın açıklamasını bir erkek okudu ve bundan rahatsız olduk. Bu tartışmaya açıldı ve başörtülü kadınların aklında da bir soru işaretleri oldu. Nitekim bir sonraki mitingte bir kadın okudu. Erkekler rahatsız oldu mu derseniz, ben erkek olsam rahatsız olurdum tabi, ama direkt bir tepki almadık.
İlk gösterimden sonra bir erkek arkadaş söz aldı. İlk başta bizim ne işimiz olduğunu, Müslüman olmamızı sorguladığını, yabancılaştığını söyledi. Ancak belgeseli izledikten sonra fark etmiş ki bir erkek olarak kız arkadaşlarının ne yaşadığı gerçek anlamıyla ve detaylarıyla bizim belgeselimiz sayesinde öğrenmiş. Erkeklere özel bir gösterim yapmamızı bile teklif ettiler sonunda.
Belgeselde hakim bir ironi var. Bu bilinçli bir tercih midir?
Başörtülü kadınlar var, "eziliyorlar, mağdurlar" demek istemedik zaten. Belgeseli eylem görüntüleriyle bitirmemiz de bir tesadüf değildi aslında. Daha güçlü bir mücadeleye vurgu yapalım istedik. Konuştuğumuz kadınlar da öyleydi. Kamera karşısında ağlayan konuşmacılar olsaydı belgeselin genel dokusu böyle olmayacaktı tabi. Konuşmacılar yaşadıklarını böyle anlatmak istediler, belgesel de böyle oldu.
Proje Ekibi Kolektif Kadın Çalışması (Aslı Sakalllı, Burcu Tokat, Deniz
Nihan Aktan, Elif Sakin, Gizem Aksu, Gülsüm Kavuncu, Öykü Tümer, Senem Kara,
Sümeyye Kavuncu, Şebnem Keniş)
