Türk sineması üzerine yazılar yazan günümüz genç kalemlerinden Suat Köçer, Sepya Kitaptan çıkan ilk kitabı 'Bu Ne Biçim Cumartesi' ile okurlarıyla buluştu.
SUAT KÖÇER'DEN SİNEMATOGRAFİK ÖYKÜLER
Köçer sinema yazıları yazmasına rağmen ilk kitabının hikâye olmasına, Mustafa Kutlu ile tanışmasının vesile olduğunu belirtiyor. Onu tanıdıktan sonra tek hobisinin hikâye yazmak olduğunu bir röportajında belirtmişti. Sinemayla ilgilenmesi nedeniyle sinematografik anlatımı kitabındaki etkisi öne çıkıyor. Farklı renklerde insanların hayatını yansıtan hikâyelerle toplumsal bazı problemlere de parmak basan bir gerçeği içinde barındırıyor. Bu Ne Biçim Cumartesi için hayatta karşılaştığımız kimi zaman yaşadığımız hikâyeler demek doğru olacaktır. Her bir hikâyesinde kendi kişisel serüvenlerinde yol alan kahramanların dünyalarından kesitler sunuyor bizlere. Toplumsal sorunlara bireylerin kişisel tecrübeleri üzerinden göndermelerde bulunuyor. Bu Ne Biçim Cumartesi hayatta yaşadığımız problemleri sade bir üslupla okuyucuyla buluşturuyor.
Bu Ne Biçim Cumartesi'de yer alan 6 hikâye ise şöyle: “Taş, Gerçeğin
Peşinde, Muharrem, Bu Ne Biçim Cumartesi, Hasibe'nin Rüyası ve Kırmızı Gül
Demet Demet.”
Gerçeğin Peşinde bölümünde Kürt sorununa değinilirken, Çetin'in babasıyla
yaşadığı kuşak çatışması ve bu sorunda birbirlerine ne kadar farklı
baktıklarını ortaya koymuştur. Ayrıca Çetin'in basında çalışması ona
medya-iktidar ilişkilerinin arka yüzünü de göstermiştir. Gazetelerin nasıl
çalıştıkları ve arka planına dikkat çekilmiştir.
Muharrem de ise 17 yaşında bir delikanlı olan Muharrem'in hayatının bir
yangınla nasıl değiştiğini anlatılıyor. Yangınla annesini kaybetmesi, yüzünün
yangınla değişmesinin getirmiş olduğu yalnızlık ve sonrasında hayata tutunuşu,
hayata yalnız olan bir genç gözüyle bakmayı bize göstermiştir.
Bu Ne Biçim Cumartesi bölümünde ise bir dolmuş şoförü olan Cahit"in
hayatına götürüyor bizi. Yazar “bu ne biçim cumartesi” denilecek bir günle bizi
buluştururken, Cahit"in hayatına bakmakla görmek arasındaki farkı adeta
ortaya çıkarıyor.
Hasibe'nin Rüyası bizi ideolojik tartışmaların ötesine götürüyor ve
başörtüsü gerçeği ile bizi baş başa bırakıyor. Başörtüsü sorununda pek söz
edilmeyen peruk gerçeğinin psikolojik yanlarını adeta canlandırıyor. Başörtüsü
sorunu nedeniyle üniversitelere alınmayan genç kızların neler çektiğini, bunun
ötesinde peruk takmaları ve sanki onlar için oluşmuş bu zorlu yaşamda ne gibi
değişim ve dönüşümler geçirdiklerini Hasibe/Rüya"nın hayatı üzerinden
anlatıyor.