Esad Dağlı
sivil toplum kuruluşlarında hayatının ötesi için mücadeleyi tercih eden birisi.
Son olarak İHH gemisi ile Filistin’e giden insani yardım faaliyetinde yer aldı.
Biz de bu mevzu üzerinden kendisi ile konuştuk.
Kendini bize
kısaca tanıtır mısın?
1989
doğumluyum. Anadolu Gençlik Derneği’nde ve İHH’da çeşitli görevlerde bulundum.
Şu anda Açıköğretim Fakültesi Sosyoloji bölümü öğrencisiyim ve bir hukuk
bürosunda çalışıyorum.
Mavi Marmara
gemisine neden katılma isteği duydun?
Öncelikle
gemiye uzun uğraşlar sonunda binebildim. Siz de çok iyi biliyorsunuz ki bu
zulümler yüzünden yıllardır yapılan eylemlerin, mitinglerin, protestoların
haddi hesabı yok. Ama medyamız olayı haber yapmaya, diplomatlar olaydan söz
etmeye bile tenezzül etmiyor. Ve artık izlemenin dışında bir şeyler yapmak
insanı çok heyecanlandırıyor. Gazze konusunda gerçekten somut bir şeyler
yapabileceğimi hissettiğim için gemiye bindim.
Nasıl bir
yolculuktu, kısaca bahseder misin? Neler
hissetmiştin?
Gemide
rahatlığını sağlayacak üç şey olması gerekir: Yemek, su ve uyku. Günde 2 öğün
yemek yiyorduk ve evlerdeki yemekler gibi değil… Sabah kahvaltıda 1 tabak
kahvaltılık ve biraz ekmek, akşam 1 konserve ve 1 ufak ekmek yiyorduk. Su
meselesinde de birkaç gün sonra tuzlu deniz suyu ile idare etmek zorunda
kaldık. Ve uykuda, uyku tulumları ile güvertede nerede yer bulursak orada
yatıyorduk. Ayrıca gemide beklemekte ayrı bir sıkıntı idi ama bütün bunların
yanında Bülent abiye kesin bir itaat vardı. Gemideki insanların arasındaki
muhabbet çok güzeldi. Hayatımda hiçbir zaman marşları o kadar güzel söylemedim.
“Sevgilim Hayat” şiiri hiç bu kadar anlam kazanmamıştı zihnimde. Yolculuk,
saldırı ve hatta esaret sonrasında bile insanların gözleri parlıyordu, herkeste
muhteşem bir huzur vardı, yaşanması gereken.
Gemidekiler
saldırı bekliyor muydu? Sen geminin İsrail tarafından işgal edilebileceğini
düşünmüş müydün hiç?
Evet. Zaten
İsrail haftalar öncesinden tehditler savurmaya başlamıştı ve biz de İsrail’in
nasıl bir millet olduğunu bildiğimiz için her türlü saldırıyı bekliyorduk.
Gemiye giren
İsrail askerlerini nasıl beklediniz?
Askeri gemiler
ufukta gözüktükten sonra can yeleklerimizi, gaz maskelerimizi alıp nöbet
tutmaya başladık. Nöbet yerimizde marşlar söyleyerek gayet sakin bir şekilde
bekledik askerleri ve sonrasını biliyorsunuz.
Her şey
oldu-bitti ve Türkiye`ye döndünüz?
9 kişi şehit
oldu ve daha bilemediklerimiz...
Filistin
davası hakkında neler düşünüyorsun bundan sonrası için?
Cahit
Zarifoğlu Afganistan gezisi sırasında gördüğü ve savaşla büyüyen bir Afgan
çocuğa övgüler yağdırmaya başlar. Afgan çocuk tarihi bir cevap verir: “Abi
bizim iyilerimiz şehid oldu” der.
Gerçekten de
bizim iyilerimiz şehit oldu. Geride kalmak ve geri dönmek kötü bir şey.
Ama döndükten
sonra fark ettiğim güzellik şudur ki insanlar özellikle Müslüman topluluk en
son Bosna ve Çeçenistan savaşından sonra yani yaklaşık 10-15 yıldan sonra
şahadeti hatırladı ve şehitlerin kanı bu topraklara bereket verdi, insanları
heyecanlandırdı. Gördüğüm her insan, biz orada iken kendilerinin burada günlerce
ne kadar sıkıntı çektiklerini anlatıyor. Bu muhteşem bir şey. İnsanlar
yataklarında rahat edememişler, günlerce meydanlarda yatıp kalkmışlar.
Döndükten sonra bizim İsrail kurşunundan daha çok canımızı acıtan şey buradaki
bazı Müslümanların "ne gerek vardı" veya "otoriteye karşı gelmek
gerekir miydi" tarzında sözleridir. Müslüman olarak gördüğümüz insanların
“gavurla aynı dili konuşmaları” özellikle böyle bir konuda hiç hazmedilebilir
bir şey değil.
Ama en azından
insanlar, “uluslararası hukuk, Birleşmiş Milletler ve insan hakları” gibi
kavramların veya kanunların birer saçmalıktan ibaret olduğunu anladılar veya
anlamak üzereler.
Filistin
davası için hissettiklerimin inşallah sonu Bosna gibi olmaz. Yani yıllarca
mücadele edip de masa başında uğruna mücadele ettiğin her şey bazı muğlaklıklar
içinde kaybolursa bu gerçekten kötü olur.
Ve bundan
sonrası için genel olarak niyetimiz İsmet Özel`in dediği gibi
"Sorumluluklarımızı siyaset şemalarına hapsetmeden ve onları ahlâki
özlerinden koparmaksızın ifâ edersek bundan Allah’ın rızası umulur."


