Suriye’ye belgesel çekmek için giden, ardından 70 gün boyunca Suriye’de
tutsak kalan gazeteci Adem Özköse ile kameraman Hamit Coşkun günler sonra
serbest bırakıldı ve Türkiye’ye döndü. Suriye’de yaşanan kaos ortamı, insan
hakları ihlallerinin sıradan bir hal alması, işkencenin rutin bir
sorgulama yöntemine dönüşmesi iki gazetecinin de şahit olduğu ve yaşadığı bir
durum oldu. Suriye’de iki gazeteciden hiçbir haber alınamazken, Dışişleri
Bakanlığı ve İHH başkanı Bülent Yıldırım’ın girişimiyle tekrar yurda dönüşleri
gerçekleşti. Suriye ile Türkiye arasındaki gerginliğin had safhaya
ulaştığı bugünlerde kameraman Hamit Coşkun’la Suriye’de neler
yaşadıklarını konuştuk.
"TÜRKİYE'NİN BİRLEŞMESİ VE DUALAR SAYESİNDE KURTULDUK"
En başından başlayalım. Adem Özköse nasıl bir teklifle geldi size? Aileniz
Suriye’ye gideceğinizden haberdar mıydı? Ne söylediniz evden ayrılırken?
Adem abiyle uzun süredir Suriye için ne yapabiliriz diye konuşuyorduk ve
sonunda bir çocuğun gözünden Suriye'yi anlatan bir belgesel çekmeye karar
verdik.
Ailemin haberi yoktu gideceğimden. Ailemi endişelendirmemek için Venedik'e
belgesel çekmeye gideceğimi söyledim.
Suriye’ye resmi yollarla giriş yapmadınız. Hatay sınırından nasıl geçtiniz?
Ulusal ve uluslararası basının kullandığı yoldan geçerek Suriye girdik.
Sınırdan geçtikten sonra nereye gittiniz? Sizi kim karşıladı?
Bizi rehberimiz karşıladı. Sınırdan geçtikten sonra İdlip bölgesine gittik.
Suriyeli milisler tarafından yakalandığınızı biliyoruz. Nasıl yakalandınız?
Sizi neyle suçladılar? Sorguda neler sordular?
Arabamızla yolda giderken, ben kameramla çekime başladım. Rehberimiz bize
bölgeyi anlatıyordu. 5-6 dakika böyle gittik. Sonra genel bir kaç görüntü almak
için kameramı çevirdim ve kadraja 70-80 kişilik silahlı bir grub girdi.
Ardından üzerimize bir kaç el ateş edildi, durdurulduk, gözlerimiz bağlandı,
ellerimiz kelepçelendi... Neye uğradığımızı şaşırdık.
Milislerin neler sorduğunu bilmiyorum. Onu da Adem Özköse’den öğrenin
derim. Ben Arapça bilmiyorum, neler dediklerini anlamadım.
Milislerin size karşı muamelesi nasıldı? Neler yaşadınız o 11 gün boyunca?
Savcılıktan izin alınarak, demokratik yollarla yakalanmadık, biz
kaçırıldık. Pek iyi davranmadılar. 11 gün boyunca 3 tane ev değiştirdik. Gece
saat 2-3 gibi elleri silahlı insanlar evi sert ve gürültülü bir şekilde basıp
bizi diğer evlere götürdüler. Sürekli namluların ucunda 11 gün geçirdik. Lavaboya
giderken 3-4 kişi üzerimize silahlarını doğrultuyordu.
11 günün sonunda sizi Şam’a götürdüler, nereye gittiğinizden ve kimlere
teslim edildiğinizden haberdar mıydınız?
Bize Halep'e gideceğimiz ve polise teslim edileceğimiz, 1-2 gün içinde de
Türkiye'ye gönderileceğimiz söylendi. Ama bizi istihbaratçılar almış ve Şam'a
götürmüşler. Ben de bunu sonradan öğrendim. Amaçları neydi, bize ne
yapacaklardı, biz onlara ne yapmıştık bununla ilgili hiçbir şey bilmiyorduk.
Orada nasıl bir muameleyle karşılaştınız?
En kötü günlerimiz oradaydı. Bizi helikopterle Şam'a götürdüler.
Sorgulanacağımız yere götürecek araca adeta fırlatarak bindirdiler, yere
yatırdılar, o şekilde 10 dakika yolculuk yaptık. Sonra sorgulandık.
Sorguda sürekli benden ciddi bir şeyler söylememi istediler. Ben onlara, sadece
belgesel çekmek için geldiğimizi söyledim, ama daha ciddi şeyler almakta
kararlıydılar. Baktım olacak gibi değil, işi makaraya vurdum. Bana “Özgür
Suriye Ordusu”nu sordular. Ben de onlara “Özgür mü, Özgür kim?” dedim. Sorgu
sonunda, benim yalan konuştuğumu ama ellerinde çok güzel işkence yöntemleri
olduğunu söylediler. Ve beni bir hücreye attılar, iki ay oradan çıkamadım.
Şam’a getirilene kadar Adem Özköse ile beraberdiniz, ne zaman ayrıldınız ve
onun yaşadığından ne zaman şüphe etmeye başladınız?
Şam'a götürüldüğümüz helikopterden indikten sonra Adem abiden ayrıldık, 53
gün boyunca görüşmedik. Sorgulandıktan sonra şüphelenmeye başladım, günler geçtikçe
kaygılarım arttı.
Sizi Şam’da tek kişilik hücrelere kapattılar. Kapı ilk kapatıldığı an ne
hissettiniz?
Suriye hapishanelerinde 20-25 sene kalan insanların hikayelerini
dinlemiştim. Kapı kapatıldığı an, ‘20 sene kalsam neler olur’ diye düşünmeye
başladım. Tabi ki çok kötü oldum. Bu anlatılabilecek bir şey değil. Gerçekten
çok kötü bir durum.
2 aya yakın bir süre tek kişilik hücrede kaldınız. Neler yaptınız o süre
zarfında?
Adem abinin yaşayıp yaşamadığının bilmediğim için 6 gün boyunca yemek yiyemedim.
6 gün sonra Adem abiyi hücresinde Kur'an okurken duyunca rahatladım ve yemek
yemeye başladım. Bol bol düşündüm, hayal kurdum, bir iki film senaryosu
bitirdim. Kur'an okudum. Yasin Sûresini, Tebareke Sûresini ezberledim. Abimin
adı Yahya, 'Yahya' çok geçiyor diye 'Meryem' Sûresini ezberlemeye başladım.
Hücre şartları nasıldı? Yemek, lavabo, banyo gibi ihtiyaçlarınızı nasıl
karşıladınız?
2 ayımızı güneş görmeyen bir hücrede geçirdik. Hücrede her gün aynı
güne uyandık. Hiç bir değişiklik yoktu. Salatalık ve yoğurt yedik. Lavaboya
günde 3 kere izin veriliyordu ve lavabo süresi en fazla 2 dakikaydı. İlk
banyomuzu 27 gün sonra yaptık. Toplamda iki kere banyo yapabildik.
Adem Özköse’nin hayatından şüphe ettiğiniz için 6 gün yemek yememişsiniz,
ilk ne zaman ve nasıl iletişim kurdunuz?
Sürekli birbirimizle konuşma fırsatı arıyorduk. Aklımda şu vardı: Adem
abiye bir şey söylemeliyim ve biraz rahatlatmalıyım. 15-20 gün sonra
başımızdaki nöbetçi gardiyan uzaklaştığı bir an ilk kez iletişim kurduk. Adem
abi bana 'nasılsın' diye sordu. Ben de Adem abiye, 'abi çıkınca beni oyuncu
yapacan mı?” dedim. Çıkınca Adem o an çok rahatladığını söyledi.
"ÖZGÜRLÜK DÜNYANIN EN GÜZEL ŞEYİ, ÖZGÜR OLALIM YORULALIM"
Bu arada unutamayacağın bir doğum günü geçirdin. 21 yaşına tek kişilik bir
hücrede girdin.
Evet! 20 yaşında hücreye girdim, 21 yaşımda çıktım. 1 sene yattım.
Bize ilk ulaşan videolarınızda ‘Bülent Ağabey’i gördüğüme hiç bu kadar
sevinmemiştim’ diyordun. Bülent Yıldırım’ın yanına ne diyerek götürdüler sizi?
Görüşmeniz nasıl oldu?
Yanlış anlaşılmasın Bülent abiyi önceden de gördüğümde seviniyordum, ama o
an Bülent Yıldırım kurtuluşumuzun simgesiydi.
Götürürken bir şey söylemediler beni banyoya soktular, üzerime bir tas su
döktüm, 'tamam çık' dediler. Üzerime parfüm sıktılar. Biz yine sorgulanacağımızı
beklerken karşımıza Bülent Yıldırım ve İzzet Şahin çıktı.
Şam’daki son günlerinizde Adem Bey’le aynı hücrede kalmaya başladınız. Adem
Bey’le hücre arkadaşlığı nasıldı?
Hapisteki en güzel günlerimdi. Çünkü birisiye konuşmak, konuşacak birisinin
olması büyük nimet. Ve bu birisi Adem Özköse ise daha da büyük nimet. Adem
abiye her akşam gittiği ülkeri anlattırdım, onun anlattığı şeyleri hayal ettim.
Adem abiyi rahatlatabilmek için sürekli espri yaptım. Bir haftamızı bu şekilde
geçirdik.
Dönüş yolculuğuna geçecek olursak, önce İran’a oradan da Türkiye’ye
getirildiniz. İran’a giderken hâlâ tedirgin miydiniz?
Hayır!
Ne zaman esaretin bittiğinden emin oldunuz?
İran uçağına bindiğim an 'kurtulduk' dedim. İranlı yetkililere teşekkür
ediyorum.
Türkiye sizin için seferber oldu. Meseleyle ilgili olarak kamuoyu
oluşturuldu. Bekliyor muydunuz bu kadarını?
Birkaç haber olacağını tahmin etmiştim, ama doğrusu bu kadar büyük bir şey
beklemiyordum. Türkiye'nin birleşmesi ve dualar sayesinde kurtulduk. Bizim için
uğrasan, dua eden herkesten Allah razı olsun.
Nasıl geçiyor döndüğünüzden beri günler, neler yapıyorsunuz?
Biraz yorucu geçiyor; çünkü herkese neler olduğunu, neler yaşadıklarımızı
anlatıyorum. Ama şikayetçi değilim. Özgürlük dünyanın en güzel şeyi, özgür
olalım yorulalım.
On5yirmi5


