Çocukluğunda gittiği Almanya’da en alt seviyede
başladığı eğitimine en üst seviyede başarılarıyla devam ederken iki yıl önce
Türkiye’ye geldi. Ülkesini, vatanım dediği yeri çok farklı buldu.
Anlamlandırmada güçlükler yaşadı. Hayatını manevi dinamiklerle devam ettirme
kararı aldı. Tesettüre girdi, güçlükler yaşadı ve hala yaşıyor.
Işınsu Torun;
okuyan, düşünen, eleştiren, bilen, inanan, zikreden tarafları ile bunları
aşmaya çalışıyor. Biz de kendisiyle Almanya'dan Türkiye'ye yolculuğunu,
tesettürle tanışmasından sonra yaşadığı güçlükleri konuştuk.
Işınsu kim, bize kendini tanıtır mısın?
İstanbul Bakırköy’de doğdum.
Birinci sınıfa kadar Türkiye’de yaşadım, daha sonra Almanya’ya gittim.
Almanya’da 3 aylık bir eğitim süreci gördükten sonra ancak okula başlayabildim.
Önceleri en düşük okula gittim, genelde Türkleri gönderdikleri bir okul. Ondan
sonra yükseldim orta-normal- seviyede olan bir okula, sonrasında en üst okula
geçiş yaptım. Orada da 3 sene okuduktan sonra Türkiye’ye geri döndük. Şimdi Erenköy
Kız Lisesi’nde okuyorum.
Hayatta inişlerimiz çıkışlarımız oluyor sen de
bir dönüşüm geçirdiğinden bahsetmiştin bu süreçten bahseder misin bize?
Yaşıma göre hep olgun
davrandığımı düşünüyorum, küçükken de böyleydi. Babam dini anlamda bana daha
yakındı ve küçükken Kur’an-ı alır mealinden “bak şurada şu yazıyor” diye anlatırdı.
Namaz kılmayı -7 yaşında başladım namaza- ilk ondan öğrendim. Namaz kılıyordum
ama tabii hiçbir şeyi bilmiyordum, kimse bir şey öğretmiyordu. Sonra 7. sınıfta
kapanmaya karar verdim, bunda da çok zorluklar yaşadım. Ailem çok karşı çıktı.
Okula gidiyordum Almanya’da, -kapalı gidilebiliyor okula-. Mescidimiz vardı,
hiçbir zaman namazı bırakmadım. Allah da çok yardımcı oldu.
Ben böyle değildim. Böyle olmamı
anneme borçluyum. Annemle iletişimim çok iyi, böylece hem daha iyi kendimi
anlatabiliyor ve dertleşebiliyorum. Mesela anneme de dini yönden hiçbir şey
öğretmemişler… O açıktır ben kapalı, yanyana gezeriz durdurup “görümcen mi
derler” ama şimdi o da kapanmayı düşünüyor, namazına başladı işte yeni yeni.
İkimiz de birbirimize bayağı bir şeyler kazandırdık. Bakış açısı…
Hangi yabancı dilleri biliyorsun? Kısaca
faydasından bahseder misin bize?
Almanca, İngilizce ve
Fransızca’yı biliyorum. Arapça’ya yeni başladım. İtalyanca ve İspanyolca’yı
anlayabiliyorum. 3 ay içerisinde bütün dilleri öğrendim. Kur’an-ı Kerimi de 2
günde öğrenmiştim.
Peki hayattaki hedefin nedir?
“Çok güzel yerlere gelip,
insanları değiştirebilmek” diyorum. İnsanları değiştiremem belki ama yaptıkları
bazı şeyleri değiştirebilmek.
Ülkemizde özgürlüklerin kısıtlı olması seni
tekrar Almanya’ya gönderecek mi?
Vatanıma hizmet etmeyi çok
isterim. Ben buradaki insanların çok iyi olmasını isterim. Ama kendimi tanıdığımdan
biraz da benim özgür olmam gerekiyor başörtü konusunda. Başörtüsü ile gidip
okuyabilmem herkes arasında kabul edilebilmem gerekiyor. Yine hocalarım
tarafından desteklenmek istiyorum. Almanya’da olduğu gibi.
Hayatta en çok yapmak istediğin şey nedir?
İlk istediğim ÖSS’de iyi bir
başarı elde etmek. Hani televizyona çıkarlar ya “başörtülü biri bu başarıyı
yaptı” demelerini çok isterim. Bir başörtülünün de bunu yapabileceğini
ispatlamak isterim. İleriye yönelik düşüncelerimde arkadaşlarımla birlik oluşturabilirsem
insanlar bir yerlere gelebilirse belki o bir şeyleri değiştirebilir diye
düşünüyorum.
Mutlu musun peki?
Eleştirdiğim için çok mutlu
olamıyorum ama. En mutlu olduğum zamanlar arkadaşımın namaza başladığı zamanlar
oluyor. Namaz başka bir şey özellikle gece namazı, teheccüdümüz. Sessizlik, sen
ve Allah var sadece. Ağlayabiliyor, anlatabiliyorsun derdini. Tek rahatladığım
anlar ibadet ettiğim anlar.
Türkiye dışarıdan nasıl gözüküyor?
Gelmeden önce “vatanım vatanım”
diye ağlıyordum ama geldim hala “vatanım vatanım” diye ağlıyorum.
Almanya’dayken “biz Türküz, biz şöyleyiz, böyleyiz” diye anlatıyordum. Baktım,
şimdi hepimiz Avrupalıyız!

