ÖZGÜR AÇILIM PLATFORMU
Özgür Açılım Platformu, 2008 yılında
İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde, “doğru bilgi: özgür açılım” sloganı ile
hassasiyet ve ilgi alanı birbiriyle kesişen bir grup genç tarafından kurulmuş
bir platform. Kamuoyunun temas etmediği alanlara değinen Özgür Açılım Platformu
düzene uygun olmayan kafaların ötekileştirilmesine; etnik, dini, coğrafi ve
kültürel farklılıkların öcüleştirilmesine karşı kurulmuş, bilgiye, adalete ve
özgürlüğe doğru açılımlarda bulunma iddiasında olan bir gençlik hareketidir.
Özgür Açılım Platformu; özgürlük ve adalet mücadelesinin, dostluğun,
merhametin, kardeşliğin ve ahlaki tutarlılığın kendisinde bütünleştiği bir
ortam oluşturma çabasındadır. Siyasal anlamda bir yandan
toplumun ıslahını, öte yandan toplumsal mücadele ile de sosyal dönüşümü amaçlamaktadır. Bu
çerçevede emperyalizme, adaletsizliğe ve sömürüye karşıdır, kapitalizm ve
türevlerine karşı direnişi savunur, liberal ideoloji ile
temelden çatışır.
Düşünce özgürlüğüne ve insani değerlere
yönelik hak ihlallerine karşı mücadele vermek iddiası ile yola çıkan Özgür
Açılım’ın ilgi alanında olan konular ise şu şekilde özetlenebilir: “Türkiye’de ve dünyada Yoksulluk, Çocuk, Enerji Savaşları İçin Yok
Edilen Halklar, Küreselleşme, Kapitalizm, Sekülerizm, Başörtüsü Meselesi,
Liberalizm, Eğitim, Latin Amerika Halkları, Afrika’da Açlık, Ortadoğu Ve
Filistin Meselesi, Kürt Sorunu, Vicdani Ret, Emperyalizm.”
Özgür Açılım Platformu'nun yapmış olduğu
çalışmaları ve Türkiye'de gençliği Özgür Açılım Platformu adına Filiz Işıker
ile konuştuk.
"BİLGİ ÜNİVERSİTESİ’NDE BİR ARAYA
GELEN MÜSLÜMAN ÖĞRENCİLER"
Öncelikle bize Özgür Açılım
Platformu'nu anlatır mısınız? Hangi amaçla, ne zaman kuruldunuz? Kimsiniz,
neler yapıyorsunuz?
Özgür Açılım Platformu, 2008 yılında Bilgi Üniversitesi'nde kendini Müslüman olarak tanımlayan bir grup öğrencinin bir araya
gelerek oluşturduğu bir Platform, bir buluşma noktasıdır. İlk etapta
3-4 kişiyle başlayan bu hareketlilik zamanla genişledi. Kendini ne bir
üniversite ile ne de üniversiteli olmak ile sınırlamadan genişledi.
İçinde bulunduğumuz zaman ve mekan
inandığımız hayatı yaşayabilmemiz için bilinçli ve örgütlü bir birlikteliği
zorunlu kıldığı için bir aradayız. Fikirlerimizi, imkânlarımızı,
gayretlerimizi, dualarımızı birleştirerek İlahi Davet’e en iyi biçimde icabet
etmeye çalışıyoruz. Bunun için kitaplar okuyor, meseleleri eleştirel gözlerle
tartışıyoruz. Konuklar ağırlıyor, önemli gördüğümüz etkinlikleri takip
ediyor, eylemler üretiyoruz. Hep birlikte, Rabbimizin “dikkat edin” dediği
yerlere dikkat etmeye, “dikkat çekin” dediği yerlere dikkat çekmeye
çalışıyoruz.
"‘MÜSLÜMAN ÖĞRENCİLER BULUŞMASI’ YAPIYORUZ"
Özgür Açılım olarak “gençlik” kavramını
nasıl tarif ediyorsunuz? Gençlerle ilgili ne tür çalışmalar yapıyorsunuz?
Gençlik, doğrudan yaş ilgili bir kavram
değil. Genç olmak heyecanlı, coşkulu, diri, kararlı, yerine göre pervasız ve
gözü kara olmak demektir. Açıkçası bizim gerçekleştirdiğimiz ameller aslında
sadece gençleri gözeterek yapılmış şeyler değil, ama özel olarak geçtiğimiz
senelerde tertip ettiğimiz ve bu sene de dördüncüsünü yapmayı
planladığımız "Müslüman Öğrenciler Buluşması" var. Çeşitli üniversitelerde okuyan gençlerin
bir araya gelip Müslüman öğrencilerin üniversitedeki konumlarının ve çeşitli
sorunların konuşulup tartışıldığı ve çözüm arandığı bir ortam. Mesela geçen
seneki buluşmamızda ana konumuz ‘Vicdani Red’di.
Buluşma sonrası, katılımcı grupların altına imza attığı ortak bir metin yazıldı
ve bildiri olarak yayınlandı.
Yine 2012'de ilk kez bir liseye söyleşiye davet
edildik. Kartal Anadolu İmam Hatip Lisesi'nden arkadaşları ziyaret ettik.
Oradaki kardeşlerimizle buluşmak, sohbet etmek değerli bir tecrübeydi bizim
için. Onların heyecanlarına ortak olmak, hayata ve geleceğe dönük endişelerini
ve ürkekliklerini, hayallerini, hayretlerini paylaşmak öğreticiydi bizim için.
"HERKESİ GENÇ OLMAYA VE GENÇ ÖLMEYE DAVET EDİYORUZ"
"HERKESİ GENÇ OLMAYA VE GENÇ ÖLMEYE DAVET EDİYORUZ"
İnsan gençken daha savruk, daha gözü kara,
daha hesapsız oluyor… Bu anlamda gençlerin doğru yönlendirilmesi zorunlu
oluyor. Gençlere kılavuzluk yaparken, örnek olurken hareket ettiğiniz temel
dinamikleriniz (değerleriniz) nelerdir?
Evet, gençlerle ilgili söyledikleriniz kısmen doğru
ancak bunu bence dönemsel olarak değerlendirmemiz gerekiyor. Mesela 80 kuşağına
baktığımız zaman söyledikleriniz biraz daha anlamlı, ancak 90 ve sonrası için
bunları söylemek pek doğru değil gibi. Çünkü 80’lerde mücadele eden kuşak
büyüdü ve biraz daha içe kapanık bir kuşak geldi sonrasında. Yani onların
yetiştirdiği çocuklar onlar kadar mücadeleci bir ruha sahip değiller. Davasına
çok fazla sahip çıkmayan, ya da çıkmayan demeyelim de onlardan daha farklı ve
çok da göze batmayan yöntemler kullanıyorlar.
Mesela eskisi kadar meydanlara inmiyor
artık gençler. Bunun yerine sanal ortamlarda çeşitli
mevzular hakkında "sloganlar" atıp mangalda kül bırakmıyor ve
eleştiriyi bir silah olarak kullanıyorlar. Oturduğu yerden her
şeyi eleştirip hiçbir şey yapmayan birileri var artık özellikle sanal ortamda.
İslami camia özelinde bakacak olursak herkes birbirini çok acımasızca eleştiriyor
hatta bazen argo ifadeler bile kullanılıyor maalesef. Bahsettiğiniz gözü kara
ve hesapsız davranışlar kendisini daha çok sanal âlemde gösteriyor.
Gençlere örnek olmaya çalışırken en
sağlam kaynak olan Kur'an ve sünnete dayanıyor ve yaptığımız her işi buna göre
temellendirmeye gayret ediyoruz. Gençlere örnek olmaktan bizim anladığımız
layıkıyla genç olmaktır. Özgür Açılım’ın bu anlamda bir Çağrı’sı var, kendine
ve bütün insanlığa:
“Herkesi kendi imtihanında sahneye çıkmaya, banttan değil canlı yayına, başrol oynamaya, kendi şiirini okumaya, ilahî koroya katılmaya, baharlara kapılmaya, mazlumlara yardıma, zulümlere isyana, erdemliler ittifakına, Fatiha’da Biz’e, vakfedilmiş İz’e, bin tefekküre, bin tezekküre, bin teşekküre, genç olmaya ve genç ölmeye çağırıyoruz!”
“Herkesi kendi imtihanında sahneye çıkmaya, banttan değil canlı yayına, başrol oynamaya, kendi şiirini okumaya, ilahî koroya katılmaya, baharlara kapılmaya, mazlumlara yardıma, zulümlere isyana, erdemliler ittifakına, Fatiha’da Biz’e, vakfedilmiş İz’e, bin tefekküre, bin tezekküre, bin teşekküre, genç olmaya ve genç ölmeye çağırıyoruz!”
"GENÇLERE YUKARIDAN DEĞİL AYNI HİZADAN BAKABİLMENİZ GEREKİYOR"
Türkiye’de yıllarca gençliğin önüne
birtakım idealler servis edildiğini ama yapılanların genellikle bunların
anlatılmasından ibaret kaldığını görüyoruz. Bu anlamda geleceğin inşası için
gençlere ne yapmak gerekiyor?
Evet dediğiniz gibi oldu yıllardır.
Belki ayakları yere daha sağlam basan bir takım şeyler yapmak gerekir.
Geleceğin inşası için önce herkesin dönüp kendisine bir bakması gerekiyor.
Gençlere tavsiye edilen, yapılması istenilen ya da anlatılan idealleri kim ne
ölçüde gerçekleştirebilir.Birilerini “gaza getirmek”
kolaydır ancak elle tutulur somut işler yapmak gayret ister, cesaret ister,
ikna kabiliyeti ister, özveri gerektirir. Dolayısıyla siz,
gençlere sadece hayallerinizden bahsediyor ve bunların nasıl yapılacağına dair
yol gösterici olamıyor ya da olmuyorsanız çok da tutarlı olduğunuz
söylenemez. Gençlerle aynı dili konuşmanız gerekiyor. Gençlerin içine doğdukları zamanın ruhunu idrak edebiliyor olmanız
gerekiyor. Gençlere “yukardan” değil aynı hizadan bakabilmeniz gerekiyor!
"HİÇ ESKİMEZ OLANLARI YENİ VE
YARATICI FİKİRLERLE YENİDEN YAPMAK İSTİYORUZ"
Gençlerle ilgili çalışmalarınızı
yürütürken gelenekten nasıl besleniyor, geleceğe nasıl bakıyorsunuz?
Önce gelenekten ne anladığımıza bakmamız
lazım. Gelenek dediğimiz şey, bazen bizi biz yapan değerler, bazen ise yüzümüzü
yere eğdiren ve onaylanması mümkün olmayan şeylerin bütünüdür. Bu bağlamda
gelenek kimi zaman yol gösterici olabiliyorken kimi zaman da ne yapmamamız
gerektiğini anlamamıza yardımcı oluyor. Mesela İslami mücadelede
önemsediğimiz birçok değerli isim var, ancak bu bütün fikirlerini
benimsediğimiz anlamına gelmiyor. Yeri geliyor onları da
eleştirebiliyoruz. Ama bunu yaparken de insafsızca değil hakkaniyetli olmaya
gayret ediyoruz. Çünkü birçok mevzu bazen tarihsel bağlamda
değerlendirilmelidir. Yani o zamanın şartlarını göz ardı etmemek gerek.
Geleceğe dair yapılabilecek en güzel şey
ümitvar olmaktır sanırım. Bizim de bir sürü hayalimiz, yapmak istediklerimiz
var. Yeni çağa, yeniliklere ayak uydurarak, hiç eskimez olanları yeni
ve yaratıcı fikirlerle yeniden eylemek ve söylemek istiyoruz.
"ZİHNİYET KALIPLARI VE ÖNYARGILAR
DEĞİŞMEDİKÇE BU MESELE ÇÖZÜLMEYECEKTİR"
Türkiye’de yakın zamana kadar
özgürlüklerle ilgili ciddi sorunlar yaşanıyordu. Bu sorunlarla ilgili adımlar
atılsa da önümüzde ciddi sorunlar olduğu aşikâr. Türkiye’de özgürlüklerle
ilgili neler düşünüyorsunuz?
Özgürlüklerle ilgili çözülmeyen dünya
kadar şey var. Yani aslında bazı şeyler kısmen çözülmüş gözükse de,
yöneticilerin inisiyatifine ya da lütufkâr tavırlarına maruz kalınıyor ne yazık
ki. İşte en bilineni başörtüsünün her yerde serbest olması isteği, her yerde
karşılık bulmuyor. Yani bir yerde başörtülü olarak staj yapabiliyorken, aynı
yerde öğretmen olarak varlığınızı devam ettiremiyorsunuz. Hâlbuki staj yapan da
öğretmen olan da yine sizsiniz. Zihniyet kalıpları ve
önyargılar değişmedikçe bu mesele çözülemeyecektir ne yazık ki. Ha
tabi buna bir de devlet yöneticilerinin bazı olaylar karşısındaki kayıtsızlık
halini de dâhil etmemiz gerekiyor ki bu da en önemli etken bence. İstense bu
sorunlar bu kadar uzatılmadan çözülebilirdi ama biz artık "her şeyi
devletten beklememeyi" öğrendik.
Özgürlükler deyince aslında aklıma birçok mevzu
geliyor, özellikle de haksız yere tutuklanan üniversite öğrencilerinden tutun
da, belli dönemlerde siyasi sebeplerle suçu ispat edilmemiş ve hala tutuklu
bulunan pek çok insan yıllardır içerde. Salih Mirzabeyoğlu mesela yıllardır
tecritte. Pınar Selek için de hâlâ adalet yerini bulmuş değil. Ergenekon ve KCK
davalarında hukuksuzluklar olduğu malum. Bu ülkedeki hantal bürokrasi ya da
bilinçli "unutkanlıklar" nedeniyle insanlar özgürlüklerini
kullanamıyorlar. En temel, fıtri haklardan mahrum bırakılıyorlar; dine, dile,
kültüre dair…
Kendine Müslüman değil de herkese
Müslüman olunduğunda yani sadece kendi hakkının değil “ötekinin” hakkının da
takipçisi olunduğunda hep birlikte çok daha özgür bir hayatı yaşayacağız
inşallah.
Yapılan araştırmalara göre Türkiye’deki gençlerin büyük bir çoğunluğu imkanı olsa yurt dışına gidebileceğini ve orada yaşayabileceğini söylüyor. Sizce gençler Türkiye’den neden gitmek istiyorlar? Gençler, Türkiye’de neyden memnun değil?
Yapılan araştırmalara göre Türkiye’deki gençlerin büyük bir çoğunluğu imkanı olsa yurt dışına gidebileceğini ve orada yaşayabileceğini söylüyor. Sizce gençler Türkiye’den neden gitmek istiyorlar? Gençler, Türkiye’de neyden memnun değil?
Türkiye'de gençlerin yurtdışına gitme isteği
çeşitlilik gösterse de belki de en önemli neden, Türkiye'deki üniversitelerin
dünya sıralamasında hiç de iyi yerlerde olmaması olabilir. Akademik yayınlar
konusunda maalesef Türkiye'de çok eksiklik var. Tabi bunun nedenleri arasında
insanların özgürce istediklerini yazamaması ve söyleyememesi de yer alıyor.
"TEKNOLOJİYİ İYİ YÖNDE KULLANIRSANIZ ACAYİP GÜZEL İŞLER
YAPABİLİRSİNİZ"
Bugünkü gençlerin hepsi televizyonla
büyüdü. Şimdi buna bir de sanal dünya eklendi. Gençlerin algılamaları, hayal
dünyaları, zihinlerinin çalışması, bakışları, görüşleri, kodlamaları, hepsi
görsel ya da sanal dünyanın kurallarına göre şekilleniyor. Bu dünyanın
nimetleri ya da kötülükleri gençleri nasıl etkiliyor? Bu anlamda genç
arkadaşlara neler tavsiye edersiniz?
Teknoloji bağımlılığı diye bir tanımlama
var artık literatürde. Sizin de bahsettiğiniz gibi, televizyon, internet ve cep
telefonu hayatın olmazsa olmazı gibi. Her alanda karşınıza çıkıyor. Otobüste,
vapurda, evde... Bence bu nimetlerin nasıl kullanıldığına bağlı. Yani iyi yönde kullanırsanız acayip güzel işler yapabilirseniz ama
bunun yanında bağımlı da olabiliyorsunuz. Böyle de bir tehlike var.
Kitap Ayracı projesi var mesela. Acayip güzel bir iş. Bir üniversite
öğrencisi yeteneğini kullanıp ayraçların üzerine karikatürler çiziyor ve
bunları hayır için satıyor. En son baktığımda sanırım oradan elde edilen
gelirle Patani'de bir yetimhane açmışlardı. Bu işin büyük bir kısmını sanal
ortamda organize ediyor bu kardeşimiz. Bu müthiş bir iş. Bu bağlamda
değerlendirilirse teknoloji acayip işe yarıyor, elde edilen sonuçlar sizi
şaşırtmaya yetiyor.
"SOSYAL MEDYADA NARSİST VE NİHİLİST
KİŞİLİKLER TÜREMEKTEDİR"
Sanal dünyanın nimetlerinden biri de
gençlerin sosyal medyada kendilerini ifade etmelerinde aracı olması. Hatta son
dönemde ‘Arap Baharı’ ile sosyal medya üzerinden gerçekleşen ayaklanmaların,
devrimlerin olduğu söyleniyor. Sosyal medyayla ilgili ne düşünüyorsunuz?
Gençler özellikle Facebook ve Twitter’da başka bir dünyada yaşıyor gibi… Bu
dünya nereye gidiyor sizce?
Sosyal medyayı yeri geldiğinde biz de kullanıyoruz
elbette. Çünkü bu şekilde daha çok insana ulaşabiliyor ve sesimizi duyurabiliyoruz.
Aslında "başka dünya" diye tanımladığınız artık o kadar gerçekmiş gibi sunuluyor ki bunun dışında
kalmak neredeyse imkansız. Ama tabi her ne kadar bu sanallıklar gerçek olsa da
tamamıyla hakikati yansıtıyor diyemeyiz. Çünkü gerçekle hakikat farklı
şeylerdir.
Bu dünya nereye gidiyor sorusunun
muhatabı sanırım ben değilim beni aşıyor bu sorunun cevabı, ama yine de kısaca
şunu söyleyebiliriz: Herkesin gözüne çarpan şey tüketimin acayip derecede
artmış olması. Bu her anlamda tüketimi kapsıyor. Sadece maddi
olanı değil soyut olanı da tüketiyoruz çok çabuk. Bu uzun
vadede beraberinde tatminsiz ve memnuniyetsiz insanlar ortaya çıkaracaktır ki
şu an da azımsanmayacak kadar çok örnek vardır etrafımızda. Benlik çok ön planda, herkes kendini en iyi şekilde sunma peşinde
ve bunu yaparken de diğerlerini ezme, hakka girme ve daha birçok ahlak dışı
davranış sergilemektedir. Narsist ve nihilist kişiler
türemektedir. Bu insanlar kendilerine olduğu kadar etraflarına
da zarar vermektedirler ne yazık ki.
"GENÇLER ÜRETKENLİKTEN ÇOK HER ŞEYİ HIZLICA TÜKETİYOR"
Yeni kuşak gençlik “Y kuşağı gençlik”
olarak da adlandırılıyor. Bu kavram genellikle 90’ sonrası doğumlular için
kullanılan bir ifade. Y kuşağı gençler; iyi seviyede teknoloji algısı, bilgisi,
kullanımı olan gençler olarak ifade ediliyor… Sizce teknoloji gençleri nereye
götürüyor? Ya da gençler bu teknolojiyle nereye gidiyor?
Açıkçası Y kuşağı gençlik
kavramsallaştırmasını çok iyi bilmiyorum ama sanırım teknoloji kullanımıyla birlikte tüketim odaklı bir yaşam tarzına
eklemlenmiş durumda. Her anlamda tüketim söz konusu: Tavır, tarz,
stil, saç, makyaj, telefon, bilgisayar vs...
Teknoloji bağımlılığına az önce de değinmiştik. Bu
gençler üretkenlikten çok maalesef her şeyi hızlıca tüketiyor. Yani teknolojiyi
bu amaçla kullanıyorlar daha çok. Özellikle son zamanlarda internet üzerinden
yapılabilen alışverişler tüketimi daha da arttırıyor.
Genel olarak teknolojinin gençliği çok
iyi bir yere götürmediğini düşünüyorum ve karamsarım bu konuda. Ama şöyle de
bir şey var. Devlet de bunu bir nevi destekliyor gibi sanki, mesela okullarda
herkese tablet bilgisayarlar vermesi bunun bir göstergesi diye düşünüyorum. Bu
belki başka bir tartışma konusu ama böyle de bir gerçeklik var.
"ŞU AN GENÇLER ARASINDA MÜTHİŞ BİR AKADEMİ FETİŞZMİ VAR"
Türkiye’yi gençler üzerinden
düşündüğünüzde nasıl bir gelecek tasarlıyorsunuz? Nasıl bir Türkiye’de yaşamak
istiyorsunuz? Gelecek hayalinizi kısaca anlatır mısınız?
Aslında biz de bu soruyu biraz daha
farklı bir şekilde büyüklerimize sorduk ve hâlâ sormaya devam ediyoruz. Geçen
sene yayınlanan yıllığımızda ve bu sene Ocak sonu gibi çıkacak olan 4.
yıllığımızda bu sorunun cevaplarını arıyoruz. Bizim sorumuz da
şöyle, "Nasıl bir Müslüman gençlik hayal
ediyorsunuz?". İslami camianın tanınan yüzleri bu soruyu
kendi bakış açılarına göre cevaplandırıyorlar ve çok önemli tespitlerde
bulunuyorlar. Bu çalışmamızı ilerde kitaplaştırmayı planlıyoruz inşallah.
Bizim gençlik tasavvurumuza gelince,
bazı önemli tespitler yapmak gerekiyor. Şu an gençler arasında müthiş
bir akademi fetişizmi var. Üniversite mezunu olmanın kariyer
için yetmediği bir dönemdeyiz. Bilhassa AKP iktidarıyla birlikte, önceden
ulaşılamayan kaleler için, oralarda mücadele etmek için belki de, Müslüman
gençler kendilerini akademik kariyere vermiş durumda. İşin içine bir de statü
sahibi olma ve sanki sadece bu yolla saygın olabilme düşüncesini de dahil etmek
gerek. Artık bilgiye kolayca ulaşılabiliyor. Binlerce vakıf,
dernek, STK çatısı altında İslami-sosyal-siyasal-kültürel her türlü alanda
dersler veriliyor. Gençler o seminerden bu eğitime, dil kurslarından
konferanslara koşturarak ömürlerini geçiriyor. Ancak bu kuşağın kaçırdığı bir
şey var; cemaat olma ve omuz verdiğin insanlara dokunma bilinci.
Akademi-bilgi fetişizmi bu şekilde
devam ederse bireyselliğin ve seküler hayatın İslami hassasiyete sahip gençleri
kaçınılmaz bir şekilde daha da kuşattığına, ilişkilerin sanal ortamlarla
sınırlı kalıp yakın akraba-arkadaş-komşu ilişkilerine uğramadığına ve cepleri
dolan ama yalnızlaşan insanların çoğaldığına şahit olacağız. Ne yazık ki,
özellikle gençlerin inandıklarını yaşama çabası, daima ertelenen, teoriden
pratiğe geçemeyen, bedel ödenmeyen, büyük sözler ancak az eylemler ile ömrü 'dolduracak' bir söylemin ötesine
geçemeyecek… Ramazan Kayan’ın tabiri ile 'müsait zamanlar
müslümanlığı'…
Biz bilhassa bu sebeple, herhangi bir uzmanın, alimin,
hocanın verdiği seminerlerden daha cazip olmayan, sadece gençlerin söz aldığı
ancak birbirlerinin dertlerine dokunma, yüz yüze konuşma imkanının olduğu pazar
derslerimize ısrarla devam etmek istiyoruz. işte bu sebeple arkadan gelecek
kardeşlerimizle bir araya gelip tecrübelerimizden devşirdiklerimizi paylaşarak,
1400 yıl önce başlayan zincirin bir halkasını da biz bağlamak istiyoruz.
İmkânların çokluğu sorumluluğu artırır. Maddi-manevi
müthiş imkânların olduğu bu dönemde Allah için mücadele etmezsek, her türlü
kısıtlamanın olduğu 80'li, 90'lı yıllara nazaran hesabımızın çok daha zor
olacağını düşünüyoruz. Kendi odalarına kapanmış gençlerin, beton binaların,
amele dönüşmeyen bilginin çoğaldığı; yoksul-zengin ilişkisinin, ailevi
bağların, inanmışlıkların yok olduğu, annelerin anneliği, babaların
babalığı unuttuğu, çocuklarınsa hiç çocuk olmadıkları zamanlardan Allah'a
sığınırız!
Bizim temennimiz, Haktan, Adaletten yana
tavır koyabilen ve bunlardan mümkün mertebe taviz vermemeye çabalayan bir
gençlik hayali. Kur'an ve Sünnet'i hayatın ana kaynağı
olarak gören vicdanlı ve ahlaklı gençlerin yetişmesi. Biz umutluyuz her zaman iyi insanlar var olacaktır. Çok
değerli genç arkadaşlarımız var, Allah yollarını açık etsin her daim.
