“Susayana su, susamayana mikrofon olan dergi” mottosuyla 3 yıl
önce yayına hayatına başlayan ctf PANAROMA dergisi, Cerrahpaşa ve Çapa tıp
fakültelerinde okuyan bir grup ilim meraklısı gencin çıkartmış olduğu bir
dergi.
Dergi ekibi, yaşadığı serüveni
ilmin sonsuz okyanusunda küçük kayıkla yapılan bir yolculuğa benzetip yol
almaya çalışıyor. Bu yolculukta edindiği bilgi ve tecrübeleri satır satır
okuyucularına sunuyor; böylece dertliye deva, hastaya şifa, yoldakine
yoldaş isteyene kardeş, zorlanana kolaylık gönüllere ferahlık, vazifeye ifa,
hayırlara vefa ve samimiyet ile tebessüme vesile olmayı umuyor. Tüm bunları yaparken, ayrılıkların ve
ayrımcılıkların ayırdığı bir zamanda farklılıklarımızla ve farkındalıklarımızla
bir arada yaşanılabilir bir dünya düşlüyor.
ctf
PANAROMA dergisi editörü Hüseyin Küçükali (3. Sınıf) ile ctf Panorama
dergisini, tıp öğrencilerinin ve tıp dünyasının sorunlarını konuştuk.
DERGİMİZİN YAYINA BAŞLAMA HİKAYESİ BAŞÖRTÜSÜ MÜCADELESİNE KADAR UZANIYOR
ctf
PANAROMA dergisi nasıl doğdu? Kısaca yayına başlama hikayenizi bize anlatır
mısınız?
ctf PANORAMA bir öğrenci
dergisi. Dergimizin yayına başlama hikayesi de Cerrahpaşa ve Çapa tıp
fakültelerindeki başörtüsü mücadelesine kadar uzanıyor. O zor zamanlarda bir
ikindi namazı sonrası, tıbbiyeli gençlere söyleyecek sözü olan üç dertli
abimizin “bir dergi
mi çıkartsak?” fikri
üzerine başlıyor macera. Derken dört oluyor, beş oluyor ve bir heyecanla ilk
sayının hazırlıklarına başlıyorlar. Bir yandan da dergimizin “İçerikte ve sunuşta Müslüman’a yakışır bir kalite ortaya
koymak” diye
ifade edebileceğim temel prensipleri şekillenmeye başlıyor.
Başörtüsü mücadelelerine şahit
oldukları hanım arkadaşlara da (gerçi biraz gecikmeli olarak) “biz böyle bir dergi çıkarıyoruz” diye haber veriyorlar. Onlar da
bu heyecanla enfekte olunca ortaya dokuz kişilik, ilim meraklısı, yerinde duramayan
bir ekip çıkıyor. İlk sayıdan sonra usul, üslup ve içeriğe dair yoğun
tartışmalarla, fikri bir zemin ve iyi işleyen bir usul ortaya çıkıyor.
Cerrahpaşa ve Çapa Tıp’tan yeni arkadaşların dahil olmasıyla akıp gidiyor.
SAMİMİ VE BECERİKLİ BİR EKİBİMİZ VAR, EN BÜYÜK FARKIMIZ BU!
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ndeki
arkadaşlarınızla beraber üç yıldır bu dergiyi çıkartıyorsunuz. Nasıl
bir ekipsiniz? Dergiyi çıkartırken neler yaşıyorsunuz?
Elhamdülillah,
samimi ve becerikli bir ekibimiz var. Bence en büyük farkımız da budur. Bir
öğrenci dergisi olması sebebiyle ekibi de tamamen öğrenci tutuyoruz. Şu anda
Cerrahpaşa’lı 11 kişiden oluşuyor ve bu ctf Panorama’nın ikinci nesli. İlk
ekipteki abilerimiz, ablalarımız dergiden mezun oldu. Bu önemli bir nokta, bir
sistemin devredilebilir olması. Elhamdulillah, biz ikinci nesil olarak iki sayı
çıkardık ve okurlarımızın ifadesiyle “çıtayı
her sayıda yükseltiyor”uz :) Allah kabul etsin.
Dergi çıkartırken çok şey
yaşadık, öğrendik, dergiciliğin ötesinde hayata dair, sosyal ilişkilere dair,
tıbba, hocalara, hayır işlerinin nasıl yürüdüğüne dair… Bunlardan kısaca
bahsetmem pek mümkün olmayacak, belki başka bir röportaja… :)
KARARLARIMIZI
İSTİŞARE İLE ALIYORUZ
Genellikle amatör dergilerin problemidir, dergiyi çıkartan kişi
o derginin bütün yükünü taşır. ctf PANAROMA dergisi de bir kişinin sırtında mı
yükseliyor?
Biz de amatör bir dergiyiz.
Şimdilik... :) Ama ctf Panorama, en başından beri hiç böyle bir dergi olmadı,
inşallah da olmaz. Biz kararlarımızı istişare ile veriyoruz. İşler istişare
düzleminde yürüyünce editör, karar verici olmaktan daha ziyade iletişimi
sağlayan, kişileri ve işleri organize eden kişi oluyor.
Dergiye tüm ekip sahip çıkıyor.
Tabi bunun için de fedakarlık gerekiyor. Bir yandan tıp dersleriyle mücadele
ederken, tek başına ayrı bir iş olan dergicilikle uğraşmak zor bir iş. Allah
onlardan razı olsun, şimdiye kadar ctf PANORAMA yayın kurulundan geçmiş, yirmi
kadar kişinin her biri samimi insanlardı ve fadakarca emek verdiler.
BİZ DERGİYİ KAĞIT PARÇASI OLARAK GÖRMÜYORUZ
“Susayanlara
su, susamayanlara mikrofon olan dergi” mottosunu neden kullanıyorsunuz?
:) Bu aslında bizim tüzüğümüzde
yer alan bir ifadedir. Biz şimdilerde moda olduğu üzere dergi çıkarmış olmak
için dergi çıkarmıyoruz. Bu motto da üniversitelerin, bilhassa tıp
fakültelerinin sosyo-kurak ortamında bir serinlik/bir sıcaklık, artık hangi
mevsimdeyseniz ona göre, olmak gayretimizi ifade ediyor. Biz dergiyi bir “kağıt parçası”olarak
görmüyoruz. Dergi bizim için bir bina, bir adres; okurlarının (buna biz de
dahiliz) belli bir periyotta buluştuğu. Dolayısıyla fakültemizde kardeşliğe,
ilme, hayra susayanlara dergimizi sunuyor; yine kardeşlik, ilim ve hayır namına
yerinde duramayanların, susamayanların sesini dergimizle taşıyor,
kuvvetlendiriyoruz.
DERGİ MUHTEVASI ‘TIP’ VE ‘ÖĞRENCİ’ EKSENİNDE
ctf
PANAROMA derginizin muhtevasında neler var? Daha çok hangi konuları işliyor ne
tür yazılara ağırlık veriyorsunuz? İçerik oluştururken yalnız tıpla ilgili
konulara mı ağırlık veriyorsunuz?
Dergimizin hitab ettiği kitle
tıp öğrencileri. Dolayısıyla dergimizin muhtevası da “tıp” ve
“öğrenci” ekseninde. Her sayımızda tıbbiyelilere sunmak
istediğimiz bir gündem çerçevesinde bir dosya konumuz, röportajlarımız oluyor. “Hayra Dair” adında bir sayfamız var, çevremizdeki
bir STK’yı, faaliyetlerini tanıtıyor, arkadaşlarımızın ilgisine
sunuyoruz. Yine “Hekimliği
Ararken” sayfasında
bir hekimi model olarak sunuyor ve“böyle de hekim olunuyor bakın” diyoruz. Dergimize has bir sayfamız
var mesela“Hastanenin
Sesi” diye,
bu sayfada fakültemizdeki personeller olsun, intörn dediğimiz zavallı son
sınıflar olsun, kantinciler olsun… sesi daha zayıf çıkan gruplara mikrofon
tutuyoruz. Tabi gençlik dergilerinin olmazsa olmazı kitap ve film tahlilleri,
kültür-sanat tavsiyeleri… Bunun haricinde de arkadaşlarımızdan gelen denemeler
ve şiirler yer alıyor.
HEKİMLER
MUTSUZ VE YORGUN, HASTALAR MEMNUNİYETSİZ VE ÖFKELİ
İstanbul
Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Türkiye’nin en büyük hastanelerinden
biri. Siz de Cerrahpaşa’da eğitim gören öğrencilersiniz. Öğrenci gözüyle
baktığınızda hastaların ve hekimlerin sağlıkla ilgili genel dertlerinin neler
olduğunu görüyorsunuz?
Hekimler de hastalar da çok
dertli. Son dönemin sağlık politikası hastalardan yana büyük bir rahatlama
sağladı, bilhassa da maddi olarak. Ama bizim
de şahit olduğumuz şöyle bir gerçek var, hekimler mutsuz ve yorgun, hastalar
memnuniyetsiz ve öfkeli. Bu
tablo “hekime yönelik şiddet”in
medyaya yansıyan örnekleriyle de iyice belirginleşti.
Tek tek değerlendirdiğimizde haklı veya haksız bulabileceğimiz birçok sebebi var insanların. Ama genel manada bir şey söyleyeceksek: hekimler yaptıkları işe hürmet, hastalar dertlerine ilgi bekliyor.
Tek tek değerlendirdiğimizde haklı veya haksız bulabileceğimiz birçok sebebi var insanların. Ama genel manada bir şey söyleyeceksek: hekimler yaptıkları işe hürmet, hastalar dertlerine ilgi bekliyor.
Hamd eden bir topluma
ihtiyacımız var.
"HASTANIN HEKİME DUYDUĞU GÜVENİN TEDAVİDE % 40’LARA VARAN ETKİSİ OLDUĞUNDAN SÖZ EDİLİYOR"
Sağlık
çalışanlarına yönelik şiddetle ilgili ne düşünüyorsunuz?
Bu hususu biz Mayıs 2012
sayımızda (bkz. ctfpanorama.com/dergiler/9) dosya
konusu olarak işledik. Yaşanan hadiseler biz tıbbiyelilerin de akıllarına soru
işaretleri düşürmüştü. Hekimlerde ve tabi hekim adaylarında, şiddete maruz
kalma endişesi ortaya çıktı. Aslında bu bir insanlık meselesi, şiddet
hayatımızın her alanında yaygınlaşırken hastanelerimizi de es geçmiyor. Pek
tabi insan ani gelişen durumlarda, stres altında çok daha kolay ajite oluyor ve
yakınını kaybetmenin acısı küçümsenemeyecek bir acı. Ama yine de bunlar şifaya
vesile olmak için uğraşan hekime ve diğer sağlık çalışanına şiddet uygulamaya
mazeret olamaz. Hekime şiddetin, Yaratıcı’ya isyana varan çok derin dinamikleri
var.
Ayrıca hekime yönelen şiddet ve
azalan hürmet doğrudan tedavi sürecini de ilgilendiriyor.Hastanın
hekime duyduğu güveninin tedavide %40’lara varan etkisi olduğundan söz
ediliyor. Halkın
hekime itibarı azalırsa bu yine dönüp dolaşıp halka, hepimize zarar verecek.
Hadisenin gözlerden kaçan bu yönüne de dikkat çekmek isterim.
"ÇÖZÜMÜN TEMELİ BİLİNÇLEN-ME/DİRME"
"ÇÖZÜMÜN TEMELİ BİLİNÇLEN-ME/DİRME"
Sağlık çalışanlarına yönelik şiddetle ilgili neler yapılabilir
sizce?
Bununla ilgili yapılabilecekler düşünülürken caydırıcı cezalar ve güvenlik önlemleri ilk akla gelen şeyler fakat yasal veya idari düzenlemeler kâfi değil. Sadece sağlık bakanlığına ve hastane yönetimlerine düşmüyor vazife. Başta biz hekimlere sonra, hatiplere, medyaya, eğitimcilere, anne-babalara… hepimize düşüyor. Biraz düşününce hepimizin aklına gelebilecek şeyleri sıralayayım madem:
• Devlet, hekimlerin çalışma şartları ve sağlık hizmetlerinin sunulma kalitesiyle ilgili geliştirmeler yapmalı.
• Hekimler, yaptıkları işi kaliteli yapmaya odaklanmalı, hastalara ihtiyaç duydukları ilgiyi göstermeli, onları kafi derecede bilgilendirmeli.
• Hekim adayları, hekimliğin ne demek olduğu üzerine kafa yormalı.
• Tıp fakültelerindeki eğitimde “hekim-hasta ilişkileri”ne daha fazla yer ve önem verilmeli.
• Üniversite adayları, para için, itibar için, yüksek puan için tıp okuma temayülünden kurtarılmalı.
• Hastalar ve yakınları -hepimiz yani- hastalığın ve şifanın Allah’tan olduğunu, hekimin ancak bir vesile olduğunu idrak etmeliyiz.
Anlayacağınız birçok sosyal meselede olduğu gibi, çözümün temelinde yine bilinçlen-me/dirme var.
"ALTERNATİF TIBBIN ALTERNATİF OLABİLMESİ İÇİN HİÇBİR SEBEP YOK!"
Bununla ilgili yapılabilecekler düşünülürken caydırıcı cezalar ve güvenlik önlemleri ilk akla gelen şeyler fakat yasal veya idari düzenlemeler kâfi değil. Sadece sağlık bakanlığına ve hastane yönetimlerine düşmüyor vazife. Başta biz hekimlere sonra, hatiplere, medyaya, eğitimcilere, anne-babalara… hepimize düşüyor. Biraz düşününce hepimizin aklına gelebilecek şeyleri sıralayayım madem:
• Devlet, hekimlerin çalışma şartları ve sağlık hizmetlerinin sunulma kalitesiyle ilgili geliştirmeler yapmalı.
• Hekimler, yaptıkları işi kaliteli yapmaya odaklanmalı, hastalara ihtiyaç duydukları ilgiyi göstermeli, onları kafi derecede bilgilendirmeli.
• Hekim adayları, hekimliğin ne demek olduğu üzerine kafa yormalı.
• Tıp fakültelerindeki eğitimde “hekim-hasta ilişkileri”ne daha fazla yer ve önem verilmeli.
• Üniversite adayları, para için, itibar için, yüksek puan için tıp okuma temayülünden kurtarılmalı.
• Hastalar ve yakınları -hepimiz yani- hastalığın ve şifanın Allah’tan olduğunu, hekimin ancak bir vesile olduğunu idrak etmeliyiz.
Anlayacağınız birçok sosyal meselede olduğu gibi, çözümün temelinde yine bilinçlen-me/dirme var.
"ALTERNATİF TIBBIN ALTERNATİF OLABİLMESİ İÇİN HİÇBİR SEBEP YOK!"
Son yıllarda yaygınlaşan alternatif tıpla ilgili neler
düşünüyorsunuz? Üniversitenizde bu yönde bir çalışma yapılıyor mu? Derginizde
bu konuyu hiç işlediniz mi?
Alternatif tıp adlı büyümekte olan
bir sektör var. Açıkçası mesele hayat-memat meselesi olunca insan her yola
başvuruyor, en “bilimci” adam bile. Pek tabi bu insanlar iş yapıyor, insanlar
modern tıptan derman bulamayınca pek tabii muhtelif yollara başvuruyor. Şahsen
alternatif tıp’ın en büyük açmazının bilimsel metodolojiyi, birikimli ilerlemek
gibi temel ve insani çıkarımları yok saymaları olduğunu düşünüyorum. Aslında alternatif tıbbın “alternatif”
olması için hiçbir sebep yok, geleneksel teknikler, bitki karışımları vs. gayet
bilimsel metodoloji üzerine ilerleyebilecek, böylelikle bu zamanın tıbbına
dahil edilebilecek şeyler. İspatlı
bilgiden bahsediyorum. Akıl ve deney insana verilmiş mühim birer nimet bu
ikisine bigane kalmamak lazım. Yoksa bizim, modern tıbbın mensupları olarak alternatif
tıbba bir düşmanlığımız yok. Sadece bozduklarını düzeltmek her zaman mümkün
olmuyor, hayatlara mal oluyor, o kadar.
Bu hususlar üzerine dergideki
arkadaşlarla kafa yoruyoruz, tartışıyoruz. Henüz işlemedik, zira mevzu derin,
bir öğrencinin dokunamayacağı yerlere uzanıyor, tafsilatlı bir çalışma
gerekiyor. Bu konu aklımızda, inşallah ilerleyen sayılarda işlemeyi
düşünüyoruz.
Teşekkür
ederim. Çalışmalarınızda başarılar diliyorum…
Dergimize teveccühünüz için
ekip adına ben size teşekkür ediyorum.

