MAVERA GENÇLİK HAREKETİ
Mavera Gençlik Hareketi, [Anma, Yaşatma, Hatırlatma, Anlatma, Sevdirme, Tanıtma, Vefa, Eylem] alt başlığıyla 2010 yılının Temmuz’unda Zarif Haykırışlar isimli kitap okuma etkinliği ile kuruldu. Kitap okuma etkinliğinin teması Cahit Zarifoğlu ve Yedi Güzel Adam olduğu için de isimlerini de o isimlerin bir araya geldiği Mavera dergisinden mülhem Mavera Gençlik Hareketi koyuyorlar.
Hareketlerinin temelini edebiyata ve dirilişe dayanmakta olduğunu ifade
eden Mavera Gençliği, unutulan, unutturulan Müslüman şahsiyetleri tekrar hatırlatmak
ve ümmete faydalı olmak için programlar düzenliyor, kitap okuma etkinlikleri
gerçekleştiriyor.
Mavera Gençlik Hareketi’nin yapmış olduğu
çalışmaları ve Türkiye’de gençliği Mavera Gençlik Hareketi kurucusu Yavuz Selim
Güneş’le konuştuk.
"İSLAMİ KONULAR KAFE MUHABBETLERİNE İNMİŞ DURUMDA"
Öncelikle bize kendinizi tanıtır mısınız?
Hangi amaçla, ne zaman kuruldunuz? Kimsiniz, neler yapıyorsunuz?
Mavera Gençlik Hareketi, ilk olarak 2010 yılının Temmuz ayında
gerçekleşen "Zarif Haykırışlar" isimli
kitap okuma etkinliğinden meydana geldi. Bu okuma etkinliğinin 7. ayından sonra
böyle bir gençlik platformu kurma ihtiyacı hissettik. Ve kitap okuma
etkinliğinin teması Cahit Zarifoğlu ve Yedi Güzel Adam olduğu
için, ismimiz de onlarla ilintili olsun istedik, Mavera Gençlik Hareketi
koyduk.
Peki Mavera Gençlik Hareketi olarak “gençlik” kavramını nasıl tarif ediyorsunuz? Siz, gençlerle ilgili ne tür çalışmalar yapıyorsunuz?
Gençlik kavramı çok geniş bir kavram. Belki bununla ilgili bir şey söyleyemeyeceğim ama günümüzde gençlerin büyük çoğunluğunun zamanı sosyal medyada geçiyor. Okuma oranı maalesef çok da yeterli seviyede değil. Bugün Rasim Özdenören’i, Sezai Karakoç’u, Hasan El Benna’yı, Ali Şeriati’yi kaç genç okuyor? Kitap okuma meselesini bir tarafa bırakalım, gençlerin artık günümüzde nargile dumanıyla ülke kurup ülke yıktığına çoğu kez şahit oluyoruz. Çok derin İslamî konular kafe muhabbetlerine inmiş durumda maalesef. Tüm bunlarla birlikte herkes sonu olmayan bir tartışma ve kibir içerisinde. Herkes her şeyi çok iyi biliyor. Bu tehlikeli ve absürt bir durum.
Bugün maalesef Yusuf Kaplan, Abdurrahman Arslan ile iki çay içip bir şeyler kapmaya çalışan gençler olmak yerine bizler, olabildiğine basit sosyal medya muhabbetleri içerisinde ömür tüketiyoruz. Siyasi muhabbetlerimiz parti fanatizminden öteye geçemiyor. Bir devlet bir toplum hayalimiz yok. Bir kütüphanemiz yok. Mevlana’yı, İbn-i Haldun’u, İbn-i Arabi’yiinternette gördüğümüz birkaç spot sözünden öte tanımıyoruz. İslam Coğrafyası, savaş ve patlamalar olmadığı sürece gündemimize giremiyor. Keşmir’de, Arakan’da, Afrika’da, Filistin’de ölen çocuklar, mağaza raflarındaki şallar veya gömlekler kadar dikkatimizi çekmiyor. Tam sorununun cevabı oldu mu bilmiyorum ama maalesef gençlik denildiğinde benim aklıma en çok bunlar geliyor.
Biz neler yapıyoruz-a gelirsek. En başta
kendimizden başlayarak birbirimize iyi kitaplar tavsiye ediyoruz. Simge
isimler, alimler, tarih ve yaşadığımız dünya… Tüm bunları anlamlandırma gayreti
içerisindeyiz. Bu yaparken de büyüklerimizden destekler alıyoruz. “Abi sen gel şu konuyu bize anlat” diyoruz mesela.
Bu toplantıya başka insanları da davet ediyoruz. Platformun bütün esprisi budur
aslında.
"BU DÜNYAYA MÜSLÜMANCA SÖYLEYECEK
SÖZÜMÜZÜN OLMASI GEREKİYOR"
İnsan gençken daha savruk, daha gözü kara,
daha hesapsız oluyor… Bu anlamda gençlerin doğru yönlendirilmesi zorunlu
oluyor. Gençlere kılavuzluk yaparken, örnek olurken hareket ettiğiniz temel
dinamikleriniz (değerleriniz) nelerdir?
Öncelikle biz örnek olunacak kişileriz demekten
Allah’a sığınırız. Biz önemli adamları hatırlatıyoruz, hayatımıza ve gençlerin
hayatlarına sokmaya çalışıyoruz. Onların örnek hayatlarını kılavuz olarak
alırsak bu dünyaya dair daha az problemimiz kalacağını düşünüyoruz.
Türkiye’de yıllarca gençliğin önüne
birtakım idealler servis edildiğini ama yapılanların genellikle bunların
anlatılmasından ibaret kaldığını görüyoruz. Bu anlamda geleceğin inşası için
gençlere ne yapmak gerekiyor?
Okumak, okumak, okumak gerekiyor. Ve okuduklarımızla kendimizi yetiştirip, bu dünyaya
Müslümanca söyleyecek sözümüzün olması gerekiyor. Maalesef günümüzde genel
olarak ideal dediğimiz şey iş güç sahibi olmaktan ibaret görülüyor. Oysa biz genç arkadaşların, grafik, sinema, internet, tiyatro, müzik,
edebiyat vs. gibi alanlarda da büyük ideallerinin ve hayallerinin olması
gerektiğini savunuyoruz.
"SEBAT, İNANÇ VE MÜCADELE..."
Gençlerle ilgili çalışmalarınızı
yürütürken gelenekten nasıl besleniyor, geleceğe nasıl bakıyorsunuz?
Bizim “gelenekten” anladığımız
şey İslam geleneğidir. Bu da bizim için Sezai Karakoç’un iftarını saatler sonra yapmasına neden
olan Büyük Doğu Dergisi heyecanıdır. Hasan El Benna’nın kısa bir sürede dünyaya sesini
duyuran bir teşkilat kurmasıdır. Malik El Şahbaz’ın
başına gelecekleri bildiği halde hakkı söylemekten geri durmamasıdır. Aliya İzzetbegoviç’in yakınına her an bir bomba düşme
ihtimali varken yürümesini kesmemesi ve “yürüyorum, çünkü yürümek için
sebeplerim var” demesidir. Atasoy Müftüoğlu’nun,
yıllardır gerçekleşen yüzlerce şeye rağmen o vakur duruşunu asla
bozmamasıdır. Yani, sebat, inanç ve mücadele...
Geleceğe nasıl baktığımıza gelirsek; tüm
olumsuzluklara ve sıkıntılara rağmen umudumuz var. Çünkü Allah var ve biz buna
iman ettik.
"TÜRKİYE’DE ÖZGÜRLÜKLER ANLAMINDA
HÂLÂ ÇOK CİDDİ SIKINTILAR VAR"
Türkiye’de yakın zamana kadar
özgürlüklerle ilgili ciddi sorunlar yaşanıyordu. Bu sorunların birçoğuyla
ilgili adımlar atılmış olsa da önümüzde ciddi sorunların olduğu aşikâr.
Türkiye’de özgürlüklerle ilgili neler düşünüyorsunuz?
Biz böyle düşünmüyoruz aslında. Türkiye’de birçok sorun hala çözülmeyi beklemekte. Başörtü
sorunun üniversite kanadında çözülmesi, bu ülke sorunlarının çözüldüğü sonucuna
götürmez bizi. Şu an tarihte hiç olmadığı kadar aile yapısının içine giriyor
mesela. Devlet, insan yetiştirmeye çalışıyor. Devlet insanı adam etmez,
toplum eder. Toplumun irfanı da, o ülkeye huzuru getirir ve o
toplumdan huzuru yok eder.
Türkiye’de özgürlükler anlamında hâlâ
çok ciddi sıkıntılar var. Türkiye hâlâ Kürt sorunu ile tam manasıyla
yüzleşebilmiş değil. Hala Kürt dilini tanımayan bir devletiz. Hâlâ insanları
ideolojik düşüncemize ters olduğu için aylarca, yıllarca hapishanelerde mahkûm
edebiliyoruz. Bugün binlerce insan, bir defa bile hakim karşısına çıkmadığı
halde hapishanelerde yatıyor. Neden? Muhalefet, bizatihi Müslüman
hükümet tarafından Kemalist rejim zamanlarındaki gibi ağır uygulamalara maruz
kalıyor. Polis, bırakın daha insani olmayı, son yıllarda daha
çok sertleşti. Son birkaç yılda polis kurşunuyla kaç tane vatandaş öldü. Ve en
acı durum, bunların kimseden hesabının sorulamaması.
Ülkemizde hâlâ zorunlu askerlik dayatmasını
tartışamıyorsunuz bile. İnsanlar belli bir yaşa geldiğinde, devlet onları tüm
haklarını yok sayarak silah altına alıyor. Sadece son birkaç yılda yüzlerce
intihar eden asker var. Bunlar neden devleti ve gerekli kurumları akletmeye
itmiyor. Bu durumda Türkiye’de özgürlükten bahsetmek çok yersiz olur.
"TÜRKİYE’DE GENÇLERİN DÜŞÜNCELERİNE ÖNEM VERİLMİYOR"
Yapılan araştırmalara göre Türkiye’deki gençlerin büyük bir çoğunluğu imkanı olsa yurt dışına gidebileceğini ve orada yaşayabileceğini söylüyor. Sizce gençler Türkiye’den neden gitmek istiyorlar? Gençler, Türkiye’de neyden memnun değil?
"TÜRKİYE’DE GENÇLERİN DÜŞÜNCELERİNE ÖNEM VERİLMİYOR"
Yapılan araştırmalara göre Türkiye’deki gençlerin büyük bir çoğunluğu imkanı olsa yurt dışına gidebileceğini ve orada yaşayabileceğini söylüyor. Sizce gençler Türkiye’den neden gitmek istiyorlar? Gençler, Türkiye’de neyden memnun değil?
Çok güzel soru. Türkiye’de gençlerin düşüncelerine önem verilmiyor. Ben birçok girişimci genç tanıyorum, gidip projelerini Amerika’da
yapıyorlar ve çok iyi destekler alıyorlar. Türkiye’de ise destek
alabileceğiniz maddi imkâna sahip yapıların görevlileri ile görüşmek bile ayları
buluyor. Ülkemizde eğitim sistemi maalesef hiç iç açıcı değil. Ne ilköğretim,
ne lise ne de üniversite.
Bununla birlikte yurtdışında samimi olarak/mecburiyetten gitmek isteyen gençleri tenzih ederek söylersek ben genel olarak bu yurtdışına ilgi meselesini çok samimi bulmuyorum. Bu yurtdışına gitmek isteyen gençlere sorun, yüzde doksanı Avrupa ve Amerika’ya gitmek istiyordur. Burada biz Doğulu toplumların yüzyıllardır beyin felci geçirmemize neden olan Batı özentiliği meselesine girmek gerek. Biraz uzun mesele. İnşallah, herkes bulunduğu topraklarda bulduğu imkanlarla en iyi ve nitelikli işi ortaya koymaya çalışır.
Bununla birlikte yurtdışında samimi olarak/mecburiyetten gitmek isteyen gençleri tenzih ederek söylersek ben genel olarak bu yurtdışına ilgi meselesini çok samimi bulmuyorum. Bu yurtdışına gitmek isteyen gençlere sorun, yüzde doksanı Avrupa ve Amerika’ya gitmek istiyordur. Burada biz Doğulu toplumların yüzyıllardır beyin felci geçirmemize neden olan Batı özentiliği meselesine girmek gerek. Biraz uzun mesele. İnşallah, herkes bulunduğu topraklarda bulduğu imkanlarla en iyi ve nitelikli işi ortaya koymaya çalışır.
"SOSYAL MEDYA VAR MADEM, O
HALDE İÇERİĞİ SAĞLAYAN BİZ OLALIM"
Sanal dünyanın nimetlerinden biri de
gençlerin sosyal medyada kendilerini ifade etmelerinde aracı olması. Hatta son
dönemde ‘Arap Baharı’yla sosyal medya üzerinden gerçekleşen ayaklanmaların,
devrimlerin olduğu söyleniyor. Sosyal medyayla ilgili ne düşünüyorsunuz?
Üretemediğiniz alanda var olan şeylere
maruz kalırsınız. Sosyal medya ve internet çok büyük bir
gerçek. Bu gerçeği görmezden gelirseniz kaybederseniz. Bunu
görmezden gelmek yerine, içerik üretmeye çalışmalıyız. Sosyal medya var madem, o halde burada içeriği sağlayan biz olalım.
İnsanlar internete girdiklerinde bizim paylaştığımız şeyleri görsün. Google’da bir şey arattığında bizim ürettiğimiz içerik çıksın
karşısına. Yoksa çıkacak şey zaten çıkıyor.
Sosyal medya değil de, ürünleri konuşmak
gerek. Zamanında MySpace vardı. Facebook kadar popülerdi nerdeyse. Yahoo. Mirc.
vs… Zamanla Facebook ve Twitter’ın da modasının geçeceğini ve yeni ürünlerin
bunların yerini alacağını düşünüyorum. Hep dediğimiz şey, kendi
ürünlerimizi üretemediğimiz sürece Batı’nın ürettiği ürünlere maruz kalacağız.
"İNTERNETTE NİTELİĞE ÇÖZÜM ARAMALIYIZ"
"İNTERNETTE NİTELİĞE ÇÖZÜM ARAMALIYIZ"
Yeni kuşak gençlik “Y kuşağı gençlik”
olarak da adlandırılıyor. Bu kavram genellikle 90’ sonrası doğumlular için
kullanılan bir ifade. Y kuşağı gençler; iyi seviyede teknoloji algısı, bilgisi,
kullanımı olan gençler olarak ifade ediliyor… Sizce teknoloji gençleri nereye
götürüyor? Ya da gençler bu teknolojiyle nereye gidiyor?
Basit bir ifade ile, teknoloji dediğimiz
şey hem iyi hem de kötü bir şey. Teknoloji bilgiye çabuk ulaşmanızı sağlıyoruz.
Ama kolay ulaşılan bilgi kolay tüketiliyor. Genç arkadaşların bu kolay ulaşılan
bilginin çabuk tüketilmemesi anlamında bir çözüm bulması gerekiyor. Bu
hepimizin sorunu. İnternet ile nitelik kelimesini nasıl bir
araya getiririz, buna çözümler aramalıyız.
"DÜNYA GENÇLERİYLE İLETİŞİM KURDUĞUMUZ BİR TÜRKİYE HAYAL EDİYORUM"
Türkiye’yi gençler üzerinden
düşündüğünüzde nasıl bir gelecek tasarlıyorsunuz? Nasıl bir Türkiye’de yaşamak
istiyorsunuz? Gelecek hayalinizi kısaca anlatır mısınız?
Tüm genç arkadaşların ve hepimizin, bir
derdinin olduğu, bir hayalin peşinden koştuğu, dünya
gençleri ile iletişim kurduğu bir Türkiye hayal ediyorum. Kimsenin “öteki” olduğu için, Müslüman olduğu için, Kürt olduğu
için, Ermeni olduğu için hor görülmediği bir Türkiye hayal ediyorum.
Kuru tartışmaların, kahve
muhabbetlerinin sona erdiği, herkesin bir bilinç devrimi geçirdiği ve aklettiği
bir Türkiye hayal ediyorum. Bunlar olmayacak, bunu da biliyorum. Kur’an’ı, ayetleri ve Efendimiz’in hayatını tekrar tekrar okuyup
anlamaya çalışalım. Ancak böyle yola geleceğiz, hayallerimizi
gerçekleştireceğiz.
