Doctors Worldwide (Yeryüzü Doktorları), uzun yıllar süren
dostluk, işbirliği ve istişareler sonucunda bir grup gönüllü doktor tarafından
2000 yılında uluslararası bir tıbbi yardım kuruluşu olarak İngiltere’de
kuruldu. 2004 yılında da “Yeryüzü Doktorları Türkiye” adıyla Türkiye şubesi
faaliyete başladı.
Yeryüzünün neresinde, temel tıbbi bakım ve sağlık hizmetlerinden
mahrum hasta, sakat, felaketzede, mazlum, mağdur insan varsa bunun acısını
yüreğinde hisseden, bunun sorumluluğunu idrak ederek yola çıkan bir grup gönül
insanıdır Yeryüzü Doktorları. “Orada
ve Her Yerde” sloganı
ile din, dil, ırk, cinsiyet ayrımı
gözetmeksizin, yeryüzünün tüm ihtiyaç bölgelerine tıbbi ve
insani yardım götürmeyi hedef edinen Yeryüzü Doktorları, tıbbi yardımlar
yaparak adeta “bir şeyi yapan her şeyi yapar” diyor.
Yeryüzü Doktorları’nın yapmış olduğu çalışmaları Yeryüzü Doktorları Türkiye Yönetim Kurulu Üyesi ve Yeryüzü Doktorları Genel Sekreteri Uzm. Dr. Yahyahan Güney Bey’le konuştuk.
Yeryüzü Doktorları’nın yapmış olduğu çalışmaları Yeryüzü Doktorları Türkiye Yönetim Kurulu Üyesi ve Yeryüzü Doktorları Genel Sekreteri Uzm. Dr. Yahyahan Güney Bey’le konuştuk.
"30 ÜLKEYE TIBBİ VE İNSANİ YARDIM ULAŞTIRDI"
Hangi amaçla ne zaman kuruldunuz? Bugüne kadar yapmış olduğunuz
çalışmalar hakkında kısaca bilgi verir misiniz?
Yeryüzü Doktorları (Doctors Worldwide), uzun yıllar süren
dostluk, işbirliği ve istişareler sonucunda, aralarında ülkemizden de
arkadaşlarımızın bulunduğu bir grup gönüllü doktor tarafından Nisan 2000’de
uluslararası bir tıbbi yardım kuruluşu olarak İngiltere’de kurulmuştur. 2004
yılında da “Yeryüzü Doktorları Türkiye” adıyla Türkiye şubesi faaliyete
başlamıştır.
O günün siyasi, sosyal konjonktüründe, o günün imkanları ve
vizyonuyla uluslararası bir hareket düşünülerek kuruldu. Tabi bir arkadaş grubu
tarafından; vakıf ve dernekçilik konusunda tecrübeli hekimler, eczacılar,
sağlıkçılar tarafından kurulmuş bir yapıydı.
Yeryüzü Doktorları’nın inisiyatifi, genel standartları ve
prensipleri bizim tarafımızdan oluşturulmuş çok ülkeli, çok ırklı bir yapı hedeflenerek
kuruldu. Tabi ki
bizim tarafımızdan kurulmuş bize ait bir yapıydı. Merkezi hâlâ İngiltere’de,
Manchester’da. O zaman ki kurucu başkanımız Dr. Kamil Bey daha sonradan
Somali’deki insani yardım sırasında bu yöndeki tecrübeleri sebebiyle
Başbakanımız tarafından Somali Büyükelçisi olarak atandı. Hâlâ Manchester’daki
ana ofisle ilişkilerimiz sürmekte.
Yeryüzü Doktorları, bugüne kadar dört kıtada 30’a yakın ülkeye
tıbbi ve insani yardım ulaştırmıştır. Bunlar arasında, Sudan, Inguşetya,
Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Filistin, Sierra Leone, Gana, Hindistan, Kenya,
Bangladeş, Nijer, Gine Bissau, Suriye, Libya, Sri Lanka, Bosna Hersek, Irak,
Kosova, Guatemala, Makedonya, Endonezya, Lübnan, Afganistan, Pakistan, Lübnan,
Gürcistan, Azerbaycan, Yemen, Moritanya ve Somali sayılabilir.
Türkiye ve dünya ölçeğinde, insani ve tıbbi yardım hizmetlerinde
kullanılan maddi destek, üye ve gönüllülerin nakdi ve ayni yardımları yanında,
operasyonel partnerlik ilişkisi kurulan kuruluşların katkılarıyla
sağlanmaktadır. Sağlık elemanları da, gönüllü insan gücünü oluşturmaktadır. Gönüllü listemizde yaklaşık olarak ülkemizden 1000,
dünyadan 3000 kadar sağlık çalışanı bulunmaktadır.
"BİR
FARKINDALIK, SAVUNUCULUK OLUŞTURUYORUZ"
Ne tür yardım faaliyetleriniz var? Yurtdışı yardım
faaliyetleriniz var mı?
Esas olarak yurt dışı yardım faaliyetleri yapıyoruz. Yardım
faaliyetlerimizi üç ana başlık altında toplayabiliriz:
Birincisi,
Acil Tıbbi Ve İnsani Yardım: Deprem,
savaş, kuraklık gibi durumlarda yaptığımız acil yardımlar. Mesela Van depremi
oldu, timlerimiz oraya insan kurtarmaya gitti. Ya da bir yerde savaş oldu,
mültecilik olayları oldu… Şu an Türkiye-Suriye sınırındaki gibi orada da
yürüttüğümüz faaliyetlerimiz var. Somali’de açlık oldu, Nijer’de başka bir şey
oldu. Onlara yönelik başka yardımlarımız oldu. Bu acil kısmımız.
İkincisi, Uzun Vadeli-Kalıcı Sağlık Hizmetleri: Uluslararası yardım
teşkilatlarını, uluslararası ajanslardan takip ediyoruz. Herhangi bir yerde bir
problem olduğunu duyarsak hemen o bölgeye ilgili problemi algılayabilir
profesyonel bir ekip gönderiyoruz. Ekiplerimiz gidiyorlar ve yerinde o problemi
tespit ediyorlar. Nedenlerini, süreçlerini ve sonuçlarını bir rapor haline
getiriyorlar. Rapor haline getirdikleri sonuçları biz alıyoruz ve “Buna ne
yapabiliriz?” diye profesyonel destek alacak bir kurul oluşturuyoruz.
Örnek bir yerde yaygın bir salgın hastalık var. Biz enfeksiyon
hastalıklarıyla uğraşıyoruz ve diyoruz ki nasıl bir çözüm üretebiliriz. Ya da
kadın doğumla ilgili bir rahatsızlık var. Kadın doğum uzmanlarını alıyoruz ve bir
proje üretiyoruz ve diyoruz ki bunu şöyle yapabiliriz. Hemen bunu bir proje
haline getiriyoruz. Bir
farkındalık, savunuculuk oluşturuyoruz.Ve arkasından ilgili
ülkede o problemi çözmeye yönelik bir profesyonel ekip oluşturup o bölgede
yerel teşkilat veya kamu kurumlarıyla irtibat kurarak o problemi
çözüyoruz.
Mesela Azerbaycan’da çok fazla dudak-damak yarığı var dendi.
Oradan bir ekip geldi. Buradan bizim doktor arkadaşlarımız gittiler bir ön
inceleme yaptılar. Evet, hastalık vardı. Hemen bir proje geliştirildi ve bizim
daha önce başka ülkelerde uyguladığımız “Gülümseyen Çocuklar” (Smiling
Children) projemiz için Azerbaycan’a gidildi. Azerbaycan taşra bölgesinde
birçok çocuk dudak-damağı (tavşan dudağı rahatsızlığı) ameliyatı edildi. Aynı
şey Suriye’de de oldu daha önce. El Halil’de oldu, Gazze’de ve Somali’de de,
Sudan’da da oldu. Böylece profesyonel bir ekibimiz oluştu. Bu ekip dünyanın her
yerine gidip bu ameliyatları yapar oldular.
Yine ürolojik olaylar… Peygamber sünneti denilen ve sünnet çocuklarında
görülen bir rahatsızlık vardı. İdrar çıkış deliğinin daha geride olmasıyla
ilgili. Bununla ilgili ürolog profesör, doçent, uzaman arkadaşlarımız birçok
ülkeye gidip, o ülkedeki hekimler tarafından yapılamayan veya yapılmış başarılı
olamayan şeyleri gittiler yaptılar, başardılar ve geldiler.
Bu yaptığımız son örnek çalışmalardan biri: Bir çalışma grubu oluşturduk. Somali’de çok fazla Hepatit B var. ‘Biz bununla ilgili ne yapabiliriz?’ dedik. Oturduk, çalıştık ne yapabiliriz diye. Derneğimizde aktif olarak çalışan enfeksiyon hastalıkları uzmanıyla buluştuk. Bu kişiyi aldık, bununla birlikte Türk Halk Sağlık Kurumu ile görüştük. Kalktık Türk Viral Hepatoloji Derneği başkanını bulduk, onunla konuştuk. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Kliniği ile irtibat kurduk ve çalışma grubu oluşturduk. Somali’de olan hepatit salgını ve yüksek hepatit (sarılık) hastalığıyla ilgili neler yapabiliriz, nasıl bir çalışma yapabiliriz; önce bunu nasıl bilimsel olarak tespit edebiliriz, sonra buna nasıl bir projelendirme yapabiliriz diye bir dizi toplantı ve görüşmeler gerçekleştirdik.
Bu yaptığımız son örnek çalışmalardan biri: Bir çalışma grubu oluşturduk. Somali’de çok fazla Hepatit B var. ‘Biz bununla ilgili ne yapabiliriz?’ dedik. Oturduk, çalıştık ne yapabiliriz diye. Derneğimizde aktif olarak çalışan enfeksiyon hastalıkları uzmanıyla buluştuk. Bu kişiyi aldık, bununla birlikte Türk Halk Sağlık Kurumu ile görüştük. Kalktık Türk Viral Hepatoloji Derneği başkanını bulduk, onunla konuştuk. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Kliniği ile irtibat kurduk ve çalışma grubu oluşturduk. Somali’de olan hepatit salgını ve yüksek hepatit (sarılık) hastalığıyla ilgili neler yapabiliriz, nasıl bir çalışma yapabiliriz; önce bunu nasıl bilimsel olarak tespit edebiliriz, sonra buna nasıl bir projelendirme yapabiliriz diye bir dizi toplantı ve görüşmeler gerçekleştirdik.
Mesela Somali’de aşılama ve onunla ilgili eksiklikler vardı. Biz
bu projeleri hazırlarkenDünya Sağlık Örgütü ekstradan formalite Hepatit B aşısına
başlamıştı. Halbuki
bizde bu konuda çalışıyorduk. Daha sonra onlarla entegre olduk. Projenin bir
kısmı rafa kalktı ancak bir kısmını da revize ederek çalışmaya devam ediyor.
Ayrıca yine Nijer’de, Burkina Faso’da, ‘Sahel’ denilen Sahraaltı Batı Afrika ülkelerinde bir rahatsızlık var: “Fistül hastalığı”. Bu hanımların doğum sonrasında idrar kaçırmasıyla ilgili bir rahatsızlık, çok kolay tedavi edilemiyor. Profesyonel eller lazım. Artı, bu kişiler de sosyal olarak zor durumda kalıyorlar. Çünkü bir hanım düşünün sürekli idrar kaçırıyor. Sosyal, kültürel, ekonomik olarak farklı, düşük yerler. Buradaki hanımların bu zor durumuyla ilgili yıllardan beri birçok hekim arkadaşımızı oraya gönderdik/gönderiyoruz. Defalarca ameliyatlar yaptık. Eşim kadın doğum uzmanı, onunla beraber ben de gittim.
Ayrıca yine Nijer’de, Burkina Faso’da, ‘Sahel’ denilen Sahraaltı Batı Afrika ülkelerinde bir rahatsızlık var: “Fistül hastalığı”. Bu hanımların doğum sonrasında idrar kaçırmasıyla ilgili bir rahatsızlık, çok kolay tedavi edilemiyor. Profesyonel eller lazım. Artı, bu kişiler de sosyal olarak zor durumda kalıyorlar. Çünkü bir hanım düşünün sürekli idrar kaçırıyor. Sosyal, kültürel, ekonomik olarak farklı, düşük yerler. Buradaki hanımların bu zor durumuyla ilgili yıllardan beri birçok hekim arkadaşımızı oraya gönderdik/gönderiyoruz. Defalarca ameliyatlar yaptık. Eşim kadın doğum uzmanı, onunla beraber ben de gittim.
Bu Fistül hastalığıyla ilgili bir savunuculuk geliştirdik. Bu
hastalıkla ilgili broşürler bastırdık, internet sitemizde duyurular yaptık.
Kamu otoritelerine, dünyadaki değişik sivil toplum kuruluşlarıyla ortak
çalışmalar düzenledik. Şu an bizim de farkındalık oluşturmamız ve
savunuculuğumuzla birlikte Türkiye Cumhuriyeti de TİKA’yı yönlendirdi. Ve Nijer’de bir Fistül Hastanesi kurulma
projesi başladı. Bizde
bu projeyle ilgili çalışmalara teknik destek verdik.
Elimizden geldiği kadarıyla
bütün kamu kurumlarını, dünyadaki bütün uluslararası teşkilatları bu problemi
çözmeye yönelik olarak çalıştırıyoruz. Burada çok ülkeli, çok yönlü, çok
kültürlü bir çalışma yapmaya yönelik bir çalışma içerisindeyiz. Buna benzer
birçok projemiz ve yapımız var.
Üçüncüsü,
Rehabilitasyon, Yeniden Yapılandırma Ve Tıbbi Eğitim: Normal sağlık problemlerini, tespit edilmiş
rahatsızlıkları ya da o bölge tarafından kanıksanmış birtakım problemleri
çözmek için o bölgenin toplam sağlık kalitesini yükseltmek için kalıcı
çalışmalar yapmak. O bölgedeki sağlık çalışanlarının hemşirelikten anestezi
teknisyenliğine, doktordan diş hekimliğine, eczacıya varana kadar eğitmek,
yetiştirmek, kendi kendine yetebilir hale getirmek. O bölgede kendi sağlık
personelini kendilerinin eğiterek yetiştirmesini sağlayacak bir eğitim sistemi
kurmak.
Bununla ilgili de Yemen’de “BOR” sistemli bir yapı başlattık. Somali’nin Tıp’ta Uzmanlık Sınavı’nı
ilk biz yaptık. İlk
kez bu eğitimi biz başlattık. O ülkenin sosyal, ekonomik, bilimsel şartlarıyla
bizim ülkemizi karşılaştırdığınızda düşük kabul edilebilir bir yapısı var.
Fakat sonuçta bir sistem kurduk. O sistem süreç içerisinde eksikliklerini
tamamlayarak bir yere gelecektir.
Bununla ilgili eğitim ve uzaktan öğrenim şeklinde bir model
başlattık. Ülkemizdeki üniversitelerle, eğitim ve araştırma hastaneleriyle, ülkemizin
güzide kurumlarıyla, hocalarıyla o bölgenin hocalarını, eğitimcilerini karşı
karşıya getirdik, tanıştırdık. Ortak sağlık kongreleri oluşturduk. Ve bu sağlık
kongreleriyle, Türk sağlık gücüyle ilgili zor durumdaki Afrika ülkesinin gücünü
tanıştırarak, yan yana getirerek bir ortak çalışmaya, üretime ulaştırdık.
Bir kardeşlik duygusu oluşturarak, bir ortak çalışma arzusuyla
hem bir medeniyetler ittifakı kuruyoruz, hem komşularımız hem de dindaşlarımız
hem de zor durumdaki insanlara yardım ederek dünyada sağlık alanındaki
hizmetlerin kalitesini arttırıyoruz.
"TÜRKİYE’DEN UZAK BİR COĞRAFYA İLK DOKTOR GÖNDEREN KURUM BİZİZ"
Türkiye’de birçok yardım kuruluşu olmasına rağmen siz neden
kuruldunuz? Diğer yardım kuruluşlarından farklı ne tür çalışmalarınız
var?
Bu soru Yeryüzü Doktorları’nın gerçek anlamda durduğu yeri
anlatan bir şey. Biz sağlık çalışanlarıydık, sadece kendi işimizi yapıyorduk. “Her şeyi yapmaya çalışan hiçbir şey
yapamaz. Bir şeyi yapan her şeyi yapar.” Bu genel bir düsturdur. Biz sağlık
çalışanlarıyız ve sağlıkla ilgili tıbbi hizmetlerde bulunuyoruz. Bununla ilgili
profesyonelliğimiz var, bu işi yapıyoruz. Hiçbir yere gidip de kuyular
açtırmaya çalışmadık. Tabi bazen çok dar alanda sağlık dışı işlerimiz de oldu.
Fakat insani krizlerde aç bir insanı doyurmadan ona antibiyotik vermenin de bir
anlamı yoktu. Ya da deprem olmuş, insanları binanın altından çıkartacaksınız ki
ondan sonra tıbbi müdahale yapacaksınız. Biz o anlamdaki boşlukta da bir şeyler
yapmaya çalıştık. Ama esas olarak organizasyonumuzun durduğu yer sağlık
hizmetleridir. Ve Türkiye’deki
insani yardım teşkilatlarının hepsine biz Yeryüzü Doktorları olarak bir model
olduk, onlara çok destek verdik, bizden çok ilham aldı arkadaşlarımız. Bizim de tabi ki katkı aldığımız,
faydalandığımız birçok yerde ortak çalıştığımız hem yurtiçi cemiyetlerimiz hem
de yurtdışı kurumlar oldu. Fakat Türkiye’de bu anlamda öncüyüz
diyebilirim.
Mesela, Türkiye’den uzak bir coğrafyaya ilk doktor gönderen
kurum biziz. Uzak coğrafyada ilk ameliyat yapan, hastane açan ve eğitim veren
kurum biziz. Biz diğer kurumlara da bu yönden örneklik teşkil ettiğimiz için
son derece memnunuz, bununla iftihar ediyoruz. Bizim gibi kurumların sayısının
da artmasını arzu ediyoruz. Çünkü bir hayrı başlatanın bütün yapılacak hayırdan
bir hissesi vardır. Biz de böyle bakıyoruz.
Yardım
faaliyetlerinizi sürdürmenizi sağlayan alt yapıyı nasıl sağladınız? Beslenme
kaynaklarınız hakkında bilgi verir misiniz?
Bizim alt yapımız zaten insan
gücüne dayanıyordu. Biz zaten sağlıkçılardık. Hepimiz profesyonel sağlık
çalışanlarıyız. Aramızda
üniversite öğretim görevlileri, eğitim ve araştırma hastanesinden şefler, tıp
fakültesi öğrencileri, eczacılık fakültesi öğrencileri şeklinde hem yatay hem
de dikey yayılan bir organizasyon şemamız var. Öğretim görevlileri, dekanlar,
uzman hekimler, pratisyen hekimler, öğrenciler şeklinde örgütlenme modelimiz
olduğu için bu model bize zaten alt yapıyı sağlıyordu.
Beslenme
kaynaklarımız ise; öncelikle bizim kendi maaşlarımızdan, kredi kartlarımızdan
kestiğimiz bölümlerle başladı. İlk başta derneğimizin
vizyonu büyüktü ama daha küçük olduğu dönemde kendi imkânlarımızla
–maaşlarımızdan kesintilerle- bir ofis ve sekretarya ile başladı. Süreç
içerisinde profesyonelleştikçe, hizmet ürettikçe değişik kurumlardan değişik
hayırseverlerden de birtakım yardımlar aldık. Bu da devam edince uluslararası
birtakım fonlardan gerçekleştirilmiş somut, anlaşılabilir, ifade edilebilir şeffaf
projelerle kaynaklar aldık.
Son dönemde de devletin
imkanlarından da faydalandık. Ülkemizde bu anlamda sivil toplum kuruluşlarının
önünü açtı. Genel olarak beslenme kaynaklarımız bunlar diyebilirim. Ama tek bir
yere bağımlı değiliz. Özellikle ofis hizmetlerini ve kurumsal hizmetleri
kendimiz karşılıyoruz büyük oranda.
"TÜM YARDIMLAR ONLİNE OLARAK DEKLARE EDİLİYOR"
Vakfınızın/
Derneğinizin iç denetimini nasıl yapıyorsunuz? Toplanan yardımlarınızın
suistimale uğramaması için iç denetim mekanizmanızı nasıl oluşturuyorsunuz?
Bu anlamda derneğimiz kendine
gelen bütün insani, tıbbi ve maddi yardımların hepsini yıl sonunda online
olarak açıklamakta, tümüyle kamuoyuna deklare etmektedir. Dernek içerisinde ve
çevresinde tümüyle profesyonel çalışılıyor. Elden para
gönderilmiyor. Bütün her şey online hizmetlerle gönderiliyor ve online hizmetlerle açıklanıyor,
beyan ediliyor. Aynı şekilde uluslararası kurumlara da beyan ediliyor. Aynı
şekilde profesyonel olarak hizmet aldığımız dış denetçilerimiz var. Kendi
kurumumuzu dışarıdan profesyonel muhasebeci ve kişilere denetlettiriyoruz.
Böylece çok denetçi ve tamamıyla ortada şeffaf bir yapımız var. bu anlamda
belki bizim kadar şeffaf bir kurum yoktur.
Hangi kriterlere göre ihtiyaç sahiplerini belirliyorsunuz?
Yaptığınız yardımlarda neleri önceliyorsunuz?
Bizim kriterlerimiz tamamıyla tıbbi kriterler. Bunlar bizim ana
faaliyetlerimizde üç ana başlığımız var demiştim: Tanımlanmış Projeler ve Acil
Hizmetler. Acil
Hizmetler’e kriter her zaman belli oluyor. Bir yerde sel oluyor insanlar
gidiyor ya da bir salgın oluyor. Projelerde de bunun, Dünya Sağlık Örgütü
(DSÖ)’nün uluslararası yardım teşkilatları raporlarına bakıyoruz. Artık bizde
bu alanda her yerde bütün ülkelerde tanışıklıkları olan, ilişkileri olan birçok
sivil toplum kuruluşuyla ilişkiliyiz. Bunlarla düzenli mailleşiyoruz,
telefonlaşıyoruz, tanışıyoruz.
Gelişmekte olan ülkelerin sivil
toplum kuruluşlarının Birleşmiş Milletler (BM)’deki projelerinin yöneticisi
biziz. BM tarafından yapılmış En Az Gelişmiş Ülkeler Konferansı (EAGÜ)’na ev
sahipliği yaptık Türkiye Cumhuriyeti devleti ile birlikte. Buradaki sivil
toplum kuruluşlarının koordinatörü bizdik.
Herhangi bir yerde karnı aç bir
kişiye karnını doyurmak ya da bir yerde bir ihtiyacı varsa onu karşılamak gibi
bir faaliyetimiz yok. Biz dar bir alanda olduğumuz için işimiz bu anlamda belki
diğer insani yardım kuruluşlarından daha rahatız. Çünkü biz hekimiz, hekimlik
yapıyoruz. Bu anlamda sadece kendi işini yapmak hem bir başarı hem de bir
kolaylık sağlıyor. Ama öbür yandan diğer yardım teşkilatlarının da birçok
eksikliklerini kapattık, kapatıyoruz. Dönem dönem diğer arkadaşlarımızdan
yardım istedik, faydalandık. Ama genel olarak tek başımıza kendi işimizi
yapıyoruz.
"AMELİYATTAN ÇIKAN HASTALARIN YÜZLERİNİ GÖRDÜK"
Yardım faaliyetlerinizi yürütürken size heyecan ve umut veren ya
da sizi çok üzen ve karamsarlığa uğratan bir durumla hiç karşılaştınız mı?
Yüzlerce kez. Burada insana dokunan, insanın derdini yaşayan çok
kişisel hikayeler yaşadık. Ameliyattan çıkan hastaların yüzlerini gördük. Veya
evladını kaybeden anneleri gördük. Ya daeşiyle boşanma durumuna gelmiş, hiç
durmadan altından idrar akan bir kadının (yolda yürürken pıt pıt idrarı
damlayan bir kadının) ameliyattan sonra o idrar akıyor mu diye altına bakışını
gördük. Bunlar
inanılmaz şeylerdi. Yine buna benzer birçok şey yaşadık.
Bir kadının, ağzı burnu
dağılmış küçük bir çocuğunun ameliyattan hemen sonra hayatında ilk defa bir
şeyi dudağıyla ısırmasını gördük.
Yardımlarınızı nasıl ulaştırıyorsunuz? Kısaca yardımların sizden
ihtiyaç sahiplerine ulaşana kadar nasıl bir yol izlediğinize dair bize bilgi
verir misiniz?
Bizim yardımlarımız buradan alıp götürüp orada ekmek yedirme şeklinde olmuyor çoğu zaman. Ama birtakım tıbbi gelişmiş cihazları, tıbbi saha malzemelerini ekiplerimizle, kargolarla beraberimizde götürerek hizmet yapıyoruz. Veya gittiğimiz yerdeki kurumlardan satın alıyoruz.
Bizim yardımlarımız buradan alıp götürüp orada ekmek yedirme şeklinde olmuyor çoğu zaman. Ama birtakım tıbbi gelişmiş cihazları, tıbbi saha malzemelerini ekiplerimizle, kargolarla beraberimizde götürerek hizmet yapıyoruz. Veya gittiğimiz yerdeki kurumlardan satın alıyoruz.
"YARDIMLARA KATILMAK İSTEYENLERDE ARADIĞIMIZ TEK ŞART:
MESLEKİ LİYAKAT"
Yardım faaliyetlerine katılmak isteyen insanlarda ne gibi
özellikler arıyorsunuz? Herkes yardım faaliyetlerinize katılabilir mi? Kimleri
gönüllü olarak kabul ediyorsunuz?
Yardım faaliyetine katılmak isteyenlerde aradığımız tek şart “mesleki liyakat”. Ve uluslararası kabul edilebilir etik değerler. Bu insanların milliyetlerine, dinlerine, hayat algılarına, ideolojilerine bakmıyoruz. Biz, ne kadar ahlakla ne kadar düzgün bir insani yardım yapabiliriz, buna bakıyoruz.
Yardım faaliyetine katılmak isteyenlerde aradığımız tek şart “mesleki liyakat”. Ve uluslararası kabul edilebilir etik değerler. Bu insanların milliyetlerine, dinlerine, hayat algılarına, ideolojilerine bakmıyoruz. Biz, ne kadar ahlakla ne kadar düzgün bir insani yardım yapabiliriz, buna bakıyoruz.
Bizim insani yardımlarımıza katılmak isteyen gönüllü olarak
kabul ettiğimiz insanlarda ırk, din, dil ayrımı yok. Herkese kapımız
açık.
"DİĞER YARDIM KURULUŞLARININ FARKINDALIKLARINI SAĞLADIK"
"DİĞER YARDIM KURULUŞLARININ FARKINDALIKLARINI SAĞLADIK"
İnsani yardım
faaliyetlerinize katılmak için yalnızca sağlık çalışanı mı olmak gerekiyor?
Sağlık çalışanı olmaya kişilerde bize çok katıldılar. Çünkü dönem dönem onların da yardımlarına ihtiyaç duyduk. Ancak temel olarak insani, tıbbi bir yapımız var.
Sağlık çalışanı olmaya kişilerde bize çok katıldılar. Çünkü dönem dönem onların da yardımlarına ihtiyaç duyduk. Ancak temel olarak insani, tıbbi bir yapımız var.
Mesela hastane koordinasyon işlerinde gönüllülere ihtiyacımız
oldu. ya da bir hastanenin tıbbi ekipmanının tamirinde Biyomedikal
Mühendislerine ihtiyacımız oldu. o tip faaliyetlerde yardım aldık. Yoksa gidip
bir yerde büyük bir baraj yapmaya çalışmadık. Dolayısıyla da böyle bir yardıma
ihtiyacımız olmadı.
Gittiğimiz yerlerde eksikliğini gördüğümüz, tespit ettiğimiz
birtakım (hepimiz sağlık çalışanıyız ama) insani görgümüzle kesp ettiğimiz bazı
eksiklikleri bu anlamda hizmet yürüten diğer yardım teşkilatlarına ilettik ve
bilgilendirdik. Onların farkındalıklarını sağladık. Bu tür faydalarımız da
oldu.
Türkiye’deki insanların sosyal duyarlılığını nasıl buluyorsunuz?
Yardım kampanyalarınızda sizlere yeterli desteği veriyorlar mı?
Türk insanının sosyal duyarlılığını çok yüksek buluyoruz. Fakat
bu yardım kampanyaları zaman zaman birtakım güncel, politik yanılsamalarla
değişebiliyor. Bunun en güzel örneği burnumuzun dibindeki şu Suriye olayı.
Binlerce, yüzbinlerce insan kapımıza gelmiş. Bunlar bizim komşularımız,
akrabalarımız, dindaşlarımız, birçoğu ırkdaşlarımız… Böyle bir insani durumda
devletimizin bu kadar bakmasına rağmen Türk halkının bu çabuk etkilenebilir
basit politik, siyasi söylemlerden de çok etkilenmesinden üzülüyoruz. Fakat
bunları da yenecek insani bir duyarlılığı da oluşturmaya çalışıyoruz.
Türkiye
devletinin, yürütmüş olduğunuz yardım faaliyetinde size olumlu ya da olumsuz ne
tür etkisi oluyor? Devletin imkanlarından yararlanabiliyor musunuz?
Devletimiz yürütmüş olduğumuz faaliyetlerde bize her zaman
katkısı oluyor. Çünkü biz Yeryüzü Doktorları olarak gittiğimiz her yerde Dr.
Yahya gittiğinde aslında Türk devleti, bayrağı gidiyor. Mesela Somali’deki
hastanemizde Türk bayrağı dalgalanıyor. Uzaktan bakıldığında hiç kimse orası
Yeryüzü Doktorları demiyor, Türklerin hastanesi diyor.
Aynı şekilde bundan 1,5 yıl önce Somali’de bir saldırı oldu, bir Türk işçisi öldürüldü. Türklerin hastanesine götürdüler. Orası da Yeryüzü Doktorları’nın hastanesiydi. Yine geçen bir saldırı oldu Somali Mogadişu’da. Kızılay personeline saldırı oldu. Kızılay personeli Türkiye’nin hastanesine geldi. O da Yeryüzü Doktorları’ydı.
Biz kendimizi devletten farklı görmüyoruz. Çünkü devlet bizim devletimiz, biz de onun insanlarıyız. Devletten de bu anlamda son derece önemli katkılar da aldık.
Aynı şekilde bundan 1,5 yıl önce Somali’de bir saldırı oldu, bir Türk işçisi öldürüldü. Türklerin hastanesine götürdüler. Orası da Yeryüzü Doktorları’nın hastanesiydi. Yine geçen bir saldırı oldu Somali Mogadişu’da. Kızılay personeline saldırı oldu. Kızılay personeli Türkiye’nin hastanesine geldi. O da Yeryüzü Doktorları’ydı.
Biz kendimizi devletten farklı görmüyoruz. Çünkü devlet bizim devletimiz, biz de onun insanlarıyız. Devletten de bu anlamda son derece önemli katkılar da aldık.
"TÜRKİYE’DE ULUSLARARASI YARDIM KURULUŞLARIYLA EN FAZLA
ÇALIŞAN YARDIM KURULUŞU"
Diğer yardım kuruluşlarıyla beraber ortak yardım faaliyeti
yürütüyor musunuz?
Birçok yardım kuruluşuyla birlikte ortak yardım faaliyeti
yürüttük. Özellikle (kendi kültür ve medeniyetimiz var tabi) ülkemizdeki birçok
kurumla da yürüttüğümüz gibi uluslararası insani yardım teşkilatlarıyla da
yardım faaliyetleri yürüttük. Hem dindaşımız olan altyapısı olan kuruluşlarla
hem de uluslararası kurumlarla yürüttük.
UNİCEF’le ortak projelerimiz oldu. Kuzey Amerika Müslüman Doktorlar Birliği(IMANAY) ile Arap Doktorlar Birliği (AMU) ile ya da FİMA, bütün dünyadaki Müslüman doktorlar tarafından kurulmuş federasyonların hepsiyle yıllardan beri ortak çalışmalar yapıyoruz. Benzer faaliyetler yaptık. Onların faaliyetlerine biz kaynak sağladık, bizim yaptığımız faaliyetlere onlar kaynak sağladılar. Bazen alanda birlikte çalıştık. Bu anlamda uluslararası yardım kuruluşlarıyla en fazla çalışan kurum sanırım Yeryüzü Doktorları’dır. Bizim Türkçe bilmeyen personellerimiz var.
UNİCEF’le ortak projelerimiz oldu. Kuzey Amerika Müslüman Doktorlar Birliği(IMANAY) ile Arap Doktorlar Birliği (AMU) ile ya da FİMA, bütün dünyadaki Müslüman doktorlar tarafından kurulmuş federasyonların hepsiyle yıllardan beri ortak çalışmalar yapıyoruz. Benzer faaliyetler yaptık. Onların faaliyetlerine biz kaynak sağladık, bizim yaptığımız faaliyetlere onlar kaynak sağladılar. Bazen alanda birlikte çalıştık. Bu anlamda uluslararası yardım kuruluşlarıyla en fazla çalışan kurum sanırım Yeryüzü Doktorları’dır. Bizim Türkçe bilmeyen personellerimiz var.
"YARDIM AMACIYLA BAŞKA ÜLKELERE GİDEN İNSANLAR, ORADAKİ
İNSANLARIN KÜLTÜRLERİNE, DİNLERİNE, ALGILARINA DİKKAT ETMİYORLAR"
Türkiye’nin sosyal yardımlaşma konusunda eksiklerinin neler
olduğunu düşünüyorsunuz? Uluslararası yardımlarda en büyük eksikliğimiz hangi
alandadır?
Uluslararası alanda birçok eksiğimiz var ama bir şeyi söylersem
akılda kalabilir. Bizim yardım amacıyla başka ülkelere giden insanlarımız
oradaki insanların kültürlerine, dinlerine, algılarına, dini algılarının alt
gruplarına dikkat etmiyorlar. Oradaki insanlara bir şey vermek için
gittiklerini düşünüyorlar. İnfak ve iyilik duygusuyla oradalar. Dini, insani
duygularla, evrensel etik değerlerle oradalar fakat oradaki insanların
algılarını ve oradaki insanların gerçekliklerine dikkat etmiyorlar. O yüzden
yardımlar bazen etkisiz kalıyor, bazen tam değerlendirilemiyor; bazen yanlış
anlaşılıyor, bazen de oranın birtakım içyapısındaki siyasi, sosyal, politik
yapıya zarar veriyor.
Siz öyle bir insani yardımla
oraya gitmelisiniz ki sizin yardıma geldiğinizi oradaki bütün sosyal, dini,
politik gruplar “Gerçekten
evet bunlar insan erdemiyle buraya gelmiş”diyebilmeli! Bizim
insanlarımız ise biraz milli, dini arzular ve duygulardan kaynaklanan
tarafgirlikle daha tarafgir yaklaşıyorlar. Daha dini misyonlarla gidiyoruz daha
milli misyonlarla gidiyoruz. Tabi ki dinimiz var milliyetimiz var. Tabi ki
anlatmak istiyoruz, tebliğ etmek istiyoruz, daha iyi olsun istiyoruz.
Değiştirmek istiyoruz. Ama ötekini dikkate almayan bir yaklaşımla
gidiliyor.
Mesela bir gönüllümüzle bir
ülkeye gitmiştik. Söylememize rağmen birdenbire cebinden yüzlerce küçük
kitapçık çıkarttı ve gönüllümüz insanlara orada hızlıca kitapçık dağıtmaya
başladı. Biz bir kitaba, dini bir esere karşı değiliz tabi ki. Fakat onun
dağıtılmasına da karşı değiliz. Ama bir tıbbi yardım organizasyonunda
karşınızdaki daha sizi algılamadan dağıtmaya karşıyız. Çünkü o yanlış anlaşılıyor
ve bir hayır engelleniyor. Elinizdeki güzel bir şey olabilir, vermekte
gerekiyor olabilir ama bir üslup ve usul gerekiyor.
"ÜLKEMİZ İLE AFRİKA ÜLKELERİ ARASINDA SAĞLIK KÖPRÜSÜ OLMAYI
HEDEFLİYORUZ"
Türkiye’de ve dünyada son 10 yılı değerlendirerek, gelecek 10
yılda nasıl bir sosyal yardım politikası uygulamayı hedefliyorsunuz? Gelecekte
ne gibi yardımlar yapmayı planlıyorsunuz?
Biz gelecekte eğitim alanına biraz yoğunlaşmak istiyoruz. Bir de spesifikleşmeyi çok arzu ediyoruz. Çünkü herkesin her yerde her şeyi yapması mümkün değil. Bir şeyi çok iyi yapmak istiyoruz. O bir şeye yoğunlaşmak ve onu gerçekten üretmek istiyoruz. Özellikle hedeflediğimiz alan da eğitim alanı.
Ülkemiz ve Afrika ülkeleri arasında ciddi, insani bir sağlık köprüsü olmak ve karşılıklı bilimsel bir entegrasyonu hedefliyoruz.
Biz gelecekte eğitim alanına biraz yoğunlaşmak istiyoruz. Bir de spesifikleşmeyi çok arzu ediyoruz. Çünkü herkesin her yerde her şeyi yapması mümkün değil. Bir şeyi çok iyi yapmak istiyoruz. O bir şeye yoğunlaşmak ve onu gerçekten üretmek istiyoruz. Özellikle hedeflediğimiz alan da eğitim alanı.
Ülkemiz ve Afrika ülkeleri arasında ciddi, insani bir sağlık köprüsü olmak ve karşılıklı bilimsel bir entegrasyonu hedefliyoruz.
Son olarak dünyada tıbbi yardım faaliyeti alanında en ciddi
kuruluşun Kızılhaç olduğunu biliyoruz. Bu ve benzeri kuruluşları kendinize
örnek alıyor musunuz?
Belki örnek almak kelimesi yanlış olabilir. Şöyle diyelim: Bir
şey eğer dünyada başka bir kültür, ırk, devlet, din ya da siyasi yapı
tarafından denendiyse, yapıldıysa, üretildiyse kazanımları ve kayıpları,
riskleri görüldüyse bunun hepsini inceleyip bunları örnek almak
istiyoruz.
Mesela, Sınır Tanımayan Doktorlar Birliği (MSF)’nin
25 bin profesyonel çalışanı var dünyada. MSF bir Fransız organizasyonudur. 25
bin çalışanlı bir sivil toplum kuruluşu. Böyle bir kuruluş dikkate alınması
gereken bir yapıdır. Bunun tecrübelerinden faydalanmak gerekir. Aynı şekilde
Dünya Sağlık Örgütü’nün altında tanımlanmış buna benzer birtakım uluslararası
yardım teşkilatları var. Bir IMS ya da
AMU ya da Dünya Müslüman Doktorlar Birliği (FİMA) böyle ciddi kurumlardır. Bunların
tecrübeleri önemlidir, dikkate alınmalıdır. Biz hem uluslararası yardım
kuruluşlarının faaliyetlerini inceliyoruz, dikkate alıyoruz, tecrübelerinden
faydalanıyoruz. Hem de ülkemizdeki kurumların tecrübelerini dinliyoruz, görüyoruz,
sahada etkinliklerini tespit ediyoruz.
Çok
teşekkür ederiz.
Ben teşekkür ederim.