Yardımeli Derneği; din, dil, ırk ayırımı gözetmeksizin ayni ve nakdi her
türlü yardımı gerçek ihtiyaç sahiplerine en kısa ve en kaliteli bir şekilde
ulaştırma anlayışıyla 2007 yılında kuruldu.
Yardımeli, cehaletle mücadele olmadan, mağduriyetle mücadele olmayacağını,
yolsuzlukla mücadele olmadan, yoksullukla mücadele olmayacağını, adaletli
desteklemeden mazlumiyete son verilmeyeceği bilinciyle, tüm yardım
çalışmalarında, acil yardımların akabinde, eğitim öncelikli hizmetlere ağırlık
vererek çalışmalarını sürdürüyor.
Yardımeli Derneği’nin yapmış olduğu çalışmaları Yardımeli Derneği Yönetim
Kurulu Başkanı Dr. Sadık Danışman Bey’le konuştuk.
"KAMU YARARI STATÜSÜNDE BİR DERNEĞİZ"
Yardımeli Derneği hangi amaçla ve ne zaman kuruldu?
Öncelikle hoş geldiniz diyorum, bu röportajdan dolayı da sizin şahsınızda
on5yirmi5.com’a teşekkür ediyorum. Yardımeli Derneği’ni, özellikle programınıza
almış olmanızdan dolayı tüm çalışanlarınıza teşekkür ediyorum. Yardımeli
Derneği 2007 yılında kuruldu, merkezi İstanbul’da. Akabe Vakfı çevresindeki
altmış gönül dostunun kuruculuğuyla oluşturuldu. Derneğimiz, 2007 yılında
kurulduğunda kurucu başkanlığını yaptım. Şu ana kadar da başkanlığını
sürdürmekteyim. Yönetim Kurulumuz var. Yardımeli Derneği bu yıl 3. Kongresini
oluşturdu. Bu kongrede de şube açma, daha evvel temsilcilik oluşturma konumumuz
vardı, şu anda da şubeleri açmaya başladık. İnşallah yakın bir tarihte Ankara
şubemizi açacağız. Tabii, derneğimizin çok önemli bir konumunu da röportajın
başında sizlerle paylaşmış olayım.
Derneğimiz, şu anda Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’ün de onayıyla kamu
yararına dernek statüsünü kazanmış bir dernek. Elhamdülillah, demek ki
hızlı çalıştık, gayret ettik, bizi izleyen yetkililerin de teveccühüne ulaşmış
olduk. Hem Bakanlar Kurulu kararıyla hem de Cumhurbaşkanımızın onayıyla kamu
yararı dernek statüsüne geçtik. Tabii bunun özellikle bağışçılarımız yönünden
anlamı var. Yardım ettiğimiz, özellikle mağdur, mazlum ve özellikle muhtaç
durumdaki kardeşlerimiz yönünden anlamı var. Çünkü aldığımız yardımları
özellikle bağışçılarımız noktasında kendileri bunu kendi ticarî şirketlerinde
gider kalemi olarak gösterme imkânına artık sahipler. Bizler de bazı
işlemlerimizde bürokrasiyi daha da aza indirme imkânını bulmuş olduk.
Yaptığımız projeleri daha evvel onay alarak başlatabiliyorduk, bu da epey
bir zaman alıyordu. Ama artık projeleri uygulayıp sadece ilgili birimlere,
Dışişleri Bakanlığımızın ilgili birimlerine sadece bilgi veriyoruz.
"EKSENDE İNSAN, TAVIRDA DENGE, İHTİYAÇTA TASARRUF"
Bugüne kadar yapmış olduğunuz çalışmalar hakkında kısaca bilgi verir
misiniz?
Yardımeli’nin şu konusunu da paylaşarak isterseniz devam ettirmek
istiyorum. Biz kuruluşumuzda bazı ilkeler çerçevesinde kurulduk. Özellikle
bunlardan birkaçını sizlerle paylaşayım. İlahî sınırlara riayet diye bir
ilkemiz var. Bütün yaptığımız faaliyetlerin mutlaka İlahî sınırlar çerçevesinde
olması gerekli. Bu bizim ilkemiz, emanete sadakat ilkemiz var. Şeffaflık
ilkemiz var. Emanete sadakatte sizin Yardımeli’ne yaptığınız bir bağışın
ulaştırılmasını istediğiniz noktaya kadar ulaşması ve o ulaştırılacağı noktaya
kadar götürüldükten sonra size geri dönüşünün mutlaka yapılması ve o emanetin
bağışçı tarafından Yardımeli’ne teslim edilen aynî veya nakdî yardımın mutlaka
olduğu gibi bağışçıya ulaşmasını temin etmektir. Eğer ulaştıramama durumu hâsıl
olursa yine bağışçıya dönülüp bunun nedenleri kendisine açıklanır ve farklı bir
seçeneği olup olmadığı sorulur. Şu anda Yardımeli merkezinde bulunuyorsunuz,
istediğiniz hesaba rahatlıkla girebilme imkânına sahipsiniz. İstediğiniz
herhangi bir gönüllümüzün, bağışçımızın bağışını hangi aşamada ve nereye
ulaştığını öğrenme imkânına sahip olabilirsiniz. Bir de bizim özellikle yardım
yapacağımız kişilerin rengi, dini, ırkı, coğrafyası, mezhebi sorgulanmaz.
Mazlumsa mazlumiyeti bizim için yeterli bir durumdur. Diğer bir önemli ilkemiz
ve özellikle bizi diğer yardım kuruluşlarından farklı kılan bir konumumuz, aç
midesini doyurmanın yanı sıra kalbini ve beynini de doyur ilkemizdir. Mutlaka
bu yaptığımız faaliyetler içerisinde kalplere ve beyinlere hitap edecek
çalışmalarımızı da paralel olarak götürmeye çalışıyoruz. Bu şekilde ilkeler
çerçevesinde, ben sadece birkaçını saydım, derneğimiz bu ilkeler çerçevesinde
kurulmuş bir dernek.
Tabii faaliyet alanlarımıza geçecek olursak en başta doğal afetler. Daha
sonra savaş ve mültecilik. İslam coğrafyasının nasıl yangına dönüştüğünü,
hangisini sayayım ki? Irak’ı mı, Somali’yi mi, Afganistan’ı mı, Çeçenistan’ı
mı, Suriye’yi mi yanı başımızda ümmet coğrafyası bir yangın alanına
dönüştürülmüş. O açıdan savaş ve mültecilikte, Filistin, Gazze, Kudüs… Bir
diğeri de açlık ve yoksullukla mücadele. Aç ve yoksul durumda olan ihtiyaç
sahibi ailelere ulaşabilmek, onlara yardım elini uzatabilmek. Bu şekilde bir
faaliyet alanımız var. Bu faaliyet alanı içinde dernek 2007’de kurulduktan
hemen sonra da şöyle bir projeyi hayata geçirmeye çalıştık. Elhamdülillah iyi
bir noktaya geldi bu proje. Biz bunun özellikle “Kardeşlik Sınır Tanımaz”
dedik. Sudanlı, Somalili, Çeçenistanlı, Filistinli ya da Türkiyeli, Arap olsun,
Kürt olsun farklı farklı etnik gruplara mensup olsun, önemli olan kardeşliğin,
kardeşlik bilincinin yerleşmesidir. Zaten Derneğimizin temel amaçlarından
birisi de kardeşlik bilincini geliştirmek, ümmet bilincini geliştirmek ve
vahiyle insan inşa edilmesini temin etmek. Bir ilkemizi söylemiştim, aç
midesini doyurmanın yanı sıra kalbini ve beynini de doyurmak, bu konuda
kardeşlik bilinci verebilmek, ümmet bilinci verebilmek ve en güzeli de insanı
sevme, biz temel eksene insanı koymuşuz. Eksende insan diyoruz, tavırda denge
diyoruz, ihtiyaçta tasarruf diyoruz. Bu çerçevede bir yapılanma modelini
özellikle Yardımeli oluşturuyor.
"MAZLUM, MAĞDUR VE MUHTAÇ DURUMDAKİ İNSANLARA YARDIM YAPIYORUZ"
Genel çerçevede ne tür yardım faaliyetlerinden bahsederseniz? Yurt içi,
yurt dışı yardım faaliyetleriniz nelerdir?
Genel çerçevede Yardımeli, ulusal ve uluslararası yardım kuruluşu olan
insanî bir dernek. Biz bu çerçevede mazlum, mağdur ve muhtaç durumdaki
insanlarımıza aynî ve nakdî yardımlar yapmaktayız. Bu aynî ve nakdî
yardımlarımız bazen bir eğitim materyali olabiliyor, bazen sağlıkla ilgili
olabiliyor, bazen gıdayla ilgili olabiliyor. İhtiyacı belirleyerek bu ihtiyaç
çerçevesinde özellikle ihtiyaç duyulan alanları tespit ederek o alanlarda
yapılması gerekenleri aynî ve nakdî olarak yerine getirmeye çalışıyoruz. Tabii
bunun yanı sıra bizim özellikle yetimlere yönelik yoğun bir çalışmamız var.
Yetimler öncelik verdiğimiz bir çalışma alanımız. Sağlık alanı keza bu şekilde.
Derneğimizin bir özelliği de Filistinli kardeşlerimizin kuruluşumuzdan
bugüne kadar hep yanlarında olmaya çalıştık. Ben o açıdan özellikle Kardeş Aile
Projesini bir iki cümleyle paylaşmak istiyorum. Biz “Kardeşlik Sınır Tanımaz”
dedik ve yola koyulduk elhamdülillah. Bu projenin ilhamını Ensar ve Muhacir
kardeşliğinden ilham alarak acaba bunun bir esintisini, söz gelimi denizde bir
damlasını oluşturabilir miyiz diye yola çıkmıştık. Allah’a şükürler olsun,
bugüne kadar 6500’ü aşkın kardeş ailemiz oldu. Bunun çoğu Gazze’de, 2500’ü
aşkın kardeş ailemiz Gazze’de ve bu kardeş ailelerimiz de hemen hemen 4 ülkede
başlamıştık. Filistin mülteci kampları, Beyrut, Lübnan dâhil olmak üzere,
Suriye mülteci kampları, Habeşistan, Keşmir, Pakistan ve Türkiye. Şu anda 11
ülkede uyguluyoruz. Daha sonra Somali, Sudan, Bosna Hersek, Kazakistan,
Moritanya vb bazı ülkeleri de kattık. Özellikle 14 ayrı ülkeden veren el kardeş
aileleri var. Her ay muntazam olarak alan el kardeş ailelere maddî destek
sağlanıyor. Filistin, Türkiye, Bosna Hersek’te alan el ailelere ayda 200 TL
ödeme yapılıyor. Diğer ülkelerde ise ayda 100 TL ödeme yapılıyor, ama inanınız
ki 100 TL’nin Etiyopya(Habeşistan)’da, Keşmir’de, Somali’de ne anlama geldiğini
inşallah bir gün beraberce orada olduğumuzda, o ailelere ne tür bir katkı
sağladığını bizzat müşahede etmiş olursunuz.
"ON BİNLERCE MAZLUM, MAĞDUR VE MAHZUN FAKİRİN YÜZÜNÜ
GÜLDÜRÜYORUZ"
Yaptığınız projelerden bahseder misiniz?
Yukarıda da bahsetmiş olduğum gibi, Ensar ve Muhacir kardeşliğinden ilham
alarak Kardeş Aile Projesini hayata geçirdik. Bizim yürüttüğümüz “Kardeş Aile
Projemiz” var. Veren el ile alan el arasında hayır ve şefkat köprülerini
oluşturmak için 6 bin 500 ailede uyguluyoruz.
Bir diğeri Sudan’da “Akabe Yetimler Külliyesi”ni kurduk. Geçen yıl 65
yetimimizi orada barındırdık. Hem eğitim veriyoruz hem de barınma imkânlarını
temin ediyoruz. Açtığımız bu Külliye ile; yetimlerin eline kalem verildi, tek
başına hayatını idame ettirmeye gücü yetmeyen yetimlere kendi ayakları üzerinde
duracak yeterliliğe ulaşıncaya kadar destek olmak, dinî, beşerî ve meslekî
eğitim ortamlarını oluşturmak ve onları aile şefkati ile kucaklayarak topluma
uyumlarını sağlamayı amaçladık. Bu yüzden açtığımız yetimhanemiz, aile ortamını
aratmayacak şekilde düzenlenmiş olup çocukların sevgi, huzur ve şefkat
atmosferinde her türlü ihtiyaçlarının en iyi şekilde karşılanmasına dikkat
edilmektedir.
Somali’de en önemli sorunlardan biri olarak gördüğümüz açlığın yanı sıra
sağlık problemleri çok fazla. Biz de orada Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesi
kuruyoruz. Bu hastanede inşallah Somalili bir anne, “Ben bebeğimi bir sağlık
birimine götürdüm ve orada tedavi ettirdim” deme noktasına gelebilecek. Bu,
Somalili kardeşlerimizin dünya insanlığından bekledikleri ve hak ettikleri bir
hizmettir. Bizler Yardımeli olarak Somali’de “Çocuklar Ölüm Sıralarını
Beklemesin, Anneler Ölüm Nöbeti Tutmasın” parolasıyla yola çıkarak, siz
hayırsever bağışçılarımızdan aldığımız güç ve destekle Çocuk ve Kadın Doğum
Hastanesinin inşaatına hızla devam ediyoruz. İnşallah 2014 yılının başında
hastanemizi Somali halkının hizmetine sunacağız inşallah.
Yine Pakistan’da sel mağdurlarına yönelik “Eyüp Sultan Köyü”nü kuruyoruz.
Köyümüzü inşallah bu temmuzda açmayı düşünüyoruz. Köyümüzde okul, mescid,
sağlık merkezi, iş atölyeleri olacak; çeşitli el sanatları, seracılık,
arıcılık, hayvancılık faaliyetleri yapılacaktır. İnşallah köyümüz, model ve
modern bir köy olup örneklik teşkil edecektir.
Yardımeli olarak Ramazan’da gerek yurt içinde gerekse yurt dışında
“Yardımeli Kumanya Kartları” dağıtıyoruz, “Ramazan İftar Organizasyonları” ile
on binlerce mazlum, mağdur, muhtaç ve mahzun fakirin yüzünü güldürüyoruz.
Ramazan ayında ağırlıklı olarak ülkemizde her yıl “Ümmet İftarları”
düzenliyoruz. Ve burada da her yıl bir ülkeyi öne çıkartıyoruz. O iftar
programında o ülkenin şiirlerinden, türkülerinden, tiyatrosundan vb. şeylerinden
oluşan programlar düzenliyoruz. Bir diğer iftarımız da “Peygamber Sofrası
İftarı”mız. Sadece su, çorba ve hurma veriyoruz.
Ülkemizde fakirlere, muhtaçlara gıda, kömür, giysi, aynî ve nakdî yardımlar
yapıyoruz. Muhtaç ve kimsesiz öğrencilere eğitim bursu ve kırtasiye
yardımları yapıyoruz, bizden tekerlekli sandalye isteyenlere tekerlek sandalye
yardımı yapıyoruz, değişik kalemlerde yardımlar yapmaktayız.
Ülkemizde yürüttüğümüz “7 Bölge, 7 İl, 7 Okul” projemiz var. Her yıl
ülkemizin değişik bölgelerinde, kırsal kesim ağırlıklı olmak üzere her türlü
desteği vererek okullar inşa ediyoruz.
"HAYIRDA YARIŞMAK LAZIM"
Az önce değindiniz buna, ama Türkiye’de birçok yardım kuruluşu olmasına
rağmen siz neden kuruldunuz? Yani sizi diğer yardım kuruluşlarından farklı
kılan nedir?
Hayırda yarışmak lazım, hayırda koşmak lazım. Eğer şu anda 10 tane yardım
kuruluşumuz varsa dua edelim bu yirmi olsun, otuz olsun. Yardım kuruluşları
arttıkça gerçekten en azından bir mazluma, bir mağdura, bir muhtaca daha ulaşma
imkânı olur. Ama bir duamız daha var ki inşallah dünyada bu şekilde mazlumun,
mağdurun, muhtacın olmadığı bir dünya inşa edelim ki bu yardım kuruluşlarına da
ihtiyaç olmamış olsun.
Şunu görüyoruz, bu sorunuza cevaben söylüyorum, İslam bir hayır
medeniyetidir. Gerçekten tarih sürecine baktığımızda Fatih Sultan Mehmet’ten
alalım, vakfiyesinde bizzat bu mevcuttur, diyor ki: “Akşam vakti, fakir
insanların evlerinin önüne yiyecek koyalım.” Gerçekten, güneşin battığı
saatlerde fakir insanların evlerinin önüne yiyecek bırakılırdı. Sadaka taşları
vardı, borç defterlerini yırtma geleneği var. Bunlar hep eskiden dedelerimizin
uyguladığı yardım metotlarıydı. Güzel hasletlerdi, güzel davranışlardı. Çünkü
İslam bir hayır medeniyetidir, biz bu hayır medeniyetinde ümmet coğrafyasında
yeryüzü coğrafyasını dolaştığımızda yardım kuruluşu olmamız hasebiyle sık sık
yurt dışında bulunuyorum, çok net olarak bunları görebiliyorsunuz. Bunun altını
çizerek söylüyorum. Bu hayır medeniyetinin öncülüğünü de bu topraklardaki
insanlar oluşturuyor. Gerçektende Türkiye’de yaşayan insanlar hayır
medeniyetinin öncülüğünü yapıyor. Hatta Mustafa İslamoğlu Hocamızın güzel bir
cümlesi var, diyor ki: “Türkiye’nin en güzel en iyi ihraç ürünlerinden birisi
de hayırdır.”
"BENİM DE BİR KATKIM OLSUN"
Yardım faaliyetlerinizi sürdürmenizi sağlayan altyapıyı nasıl sağladınız?
Beslenme kaynaklarınız hakkında bilgi verir misiniz?
Sizin gibi medya organları Allah razı olsun, bizim gibi yardım
kuruluşlarının yaptıkları faaliyetleri tanıttıkça hayırsever gönül dostu
insanlarımız da “benim de bir katkım olsun” diyerek yardım yapmaktadır. Bu konuda
imkânlarını dahi zorlayarak katkıda bulunan kardeşlerimiz, ailelerimiz var.
Yaptığımız faaliyetleri toplumla paylaştıkça insanların gerçekten bir şey
yapmak istemeleri sonucunda yardımlar bize ulaşmaktadır.
Diğer taraftan yaşanılan sorunlar üzerinden düşündüğümüzde, yeryüzünde şu
anda çekilen tüm sıkıntıların temelinde güç ve sömürgeci bir medeniyetin hâkim
olmasıdır. Şu an da yeryüzüne “güç medeniyeti” hâkimdir. “Ben daha fazla elde
edeyim, diğeri bana hizmet etsin” mantığına ait bir medeniyet bugün hâkimdir.
Biz yeryüzüne vahiyle insanları inşa eder ve hakkın ve adaletin hâkim olduğu
bir medeniyeti oluşturursak inanın ki insanoğlunun problemlerinin çoğunun
hallolacağını görmüş olacağız.
"GİDERLERİMİZ %7’Yİ HİÇ GEÇMEDİ"
Yardımeli Derneğinin iç denetimini nasıl yapıyorsunuz? Toplanan
yardımlarınızın suiistimale uğramaması için iç denetim mekanizmanızı nasıl
oluşturuyorsunuz?
Bizim bağış olarak aldığımız her bir kuruşu mutlaka mağdura ve mazluma
yansıtmanın gayreti içerisinde oluyoruz. Yasal ve şer’i çerçevede hemen hemen
bağışçılarımızın yardımlarının yüzde 10’unu gider olarak gösterme imkânımız
var. Ama bu miktar, derneğimiz kurulduğundan bu güne kadar hiçbir zaman yüzde
7’yi geçmedi.
Derneğimizin denetimi ise, derneğimizin 3 kişiden oluşan denetleme kurulu
var. Onlar zaten resmi denetleme kurulu olarak bizi denetliyor. Kamu yararı
statüsünde olduğumuz için devletin 3 ya da 4 aylık periyotlarla denetlemesine
tâbiyiz. Bu iki denetlemenin ötesinde bir üçüncü denetleme de oluşturduk.
Özellikle gönül dostlarından oluşan yine 3 kişilik denetleme kurulumuz var.
Bunların yasal bir mecburiyeti yok. Buna rağmen bizim görmediğimiz,
bilmediğimiz ya da atladığımız; “bir eksiğimiz, kusurumuz, hatamız varsa lütfen
bizi uyarın!” dercesine, ayrıca gönül dostlarından oluşan ayrı bir denetleme
kurulumuz daha var. Bu anlamda 3 ayrı noktadan denetleniyoruz.
Hangi kriterlere göre ihtiyaç sahiplerini belirliyorsunuz? Yaptığınız
yardımlarda neleri önceliyorsunuz?
Bizim “Kardeş Aile Projemiz” var. Onun üzerinden anlatacak olursam ilk
olarak şehit ailelerini önceliyoruz. Örneğin Gazze’de 2 bin 500 kardeş ailemiz
var. Daha sonra yaralı olanlara, esir olanlara, özellikle muhtaç durumda
olanlara bakıyoruz. Bu şekilde bir sıralamamız var. Bu Gazze için böyle
sıralanabilir ama bir Somali’ye baktığımızda ise daha farklı oluyor. Somali’de
yetimlerden ya da yaşlı ve bebeklerden başlıyoruz. Biz yardımları bu şekilde o
ülkedeki en önemli ihtiyaca göre bir sıralamaya tâbi tutuyoruz.
"BİZİ MUTLU EDEN BİR YETİMİN GÜLÜMSEMESİDİR"
Yardım faaliyetlerinizi yürütürken size heyecan ve umut veren ya da sizi
çok üzen ve karamsarlığa uğratan bir durumla hiç karşılaştınız mı?
Bizi özellikle sevindiren, mutlu eden bir yetimin gülümsemesidir, bir
mazlumun size sarılmasıdır, kucaklaşmasıdır. Bunun bedeli olmaz, bunun tarifi
olmaz.
Karşılaştığımız zorluklar ise, tabii ki bazı yerlerde riskli bölgeler var.
Güvenlik sorunları, sağlık sorunları var. Bütün bu zorluklara rağmen özellikle
sıkıntı duyduğumuz şey, A ülkesine siz yardım etmek istiyorsunuz, ama ülkenin
yöneticileri o olayın farkında değiller. Yardım amacıyla götürdüğünüz
malzemeleri gümrükten geçirirken, size birçok problemler çıkarıyorlar. Bu sizi
üzüyor, ama azminizi belki daha fazla kamçılıyor. Zaten bu tür yöneticilerin
durumundan dolayı bu ülkeler bu durumda diyebiliyorsunuz.
Mesela üzüntümüzü anlatmak babında söylemek istediğim bir şey daha var: En
son Somali gezisinde karşılaştığımız bir durum bu. Somali’de bir ağacın
gölgesinde 10 bebek ve anneleri de çevrelerinde oturuyorlar. Ama o bebekler
ölüm sıralarını bekliyor. Anneler de bebeklerin ölüm nöbetini tutuyor. Başka
yaptıkları bir şey yok! Bebekler vefat edecek, alacaklar gidip defnedecekler.
Ve o anneler o bebeklerin çevresinde gözyaşı döküyorlar.
Bu tablo yaşadığımız dünyada olmamalıydı. Niye? Bugün 11 milyar dolara
Avrupalı dondurma tüketiyor, 230 milyar dolara kozmetik tüketiyor. 1.4 trilyon
dolar sadece silahlanmaya ayıran bir dünya. Ama bunun karşı tarafında
Batılıların Darfur’a giderken beraberinde götürdükleri su şişelerini
çocuklarına ayakkabı yapan anneler var. Böyle bir dünya! Ya da Etiyopya
(Habeşistan)’da 4 aylık hamile bir kadının 4 katlı bir binaya sırtında çimento
taşıması gibi. Bu ve buna benzer günde 860 milyon insanın aç yattığı bir dünya.
Güç ve sömürge medeniyetinin doğurduğu sonuç budur. Gerçekten hakka ve adalete
dayalı bir medeniyete insanoğlunun ne kadar muhtaç olduğu ne kadar ihtiyaç
duyduğu ortada.
Yardımlarınızı nasıl ulaştırıyorsunuz? Kısaca yardımların sizden ihtiyaç
sahiplerine ulaşana kadar nasıl bir yol izlediğinize dair bize bilgi verir
misiniz?
Bizim Türkiye’de il temsilcilerimiz var. Hem bağış toplama noktasında hem
de yardımların ulaştırılması noktasında onların aracılığıyla bu yardımları
yapıyoruz.
Dış ülkelerde de partner kuruluşlarımız ve ofislerimiz var. Ofisimizin
olduğu yerlerde ofisler aracılığıyla -ki bunların da yaygınlaşmasını istiyoruz-
ofisimizin olmadığı yerlerde de partner kuruluşlarla bu yardımları organize
ediyoruz.
"GÖNÜLLÜLERİMİZDE EN BAŞTA İNSAN SEVGİSİ OLACAK"
Yardım faaliyetlerine katılmak isteyen insanlarda ne gibi özellikler
arıyorsunuz? Herkes yardım faaliyetlerinize katılabilir mi? Kimleri gönüllü
olarak kabul ediyorsunuz?
Burada 3 şey çok önemli: En başta insan sevgisi olacak. Gönüllümüz olacak
kişi insanı sevecek, onunla bütünleşecek. Bu olmazsa olmaz kuralımız. İnsan
sevgisi ön planda olan gönüllü kardeşlerimiz olsun istiyoruz. İkincisi,
Yardımeli’nin ilkelerini benimsiyor olması lazım. Üçüncü aşaması da gönüllü
faaliyetlerde bulunacak kişilerin gönüllü faaliyetlerde bulunacaksa bir
pasaportu olması lazım, sürücü belgesinin olması, yabancı dile sahip olması…
Fransızca, İngilizce, Arapça gibi dilleri bilmesi bizim için bir artıdır.
Gönüllülerimizi bu 3 kategoride değerlendiriyor, onlarda bu özellikleri
arıyoruz.
"DEVLET ELİYLE YÜRÜTÜLEN YARDIMLAR SİVİL YARDIM KURULUŞLARIYLA
YÜRÜTÜLMELİ"
Türkiye Devleti’nin, yürütmüş olduğunuz yardım faaliyetinde size olumlu ya
da olumsuz ne tür etkisi oluyor? Devletin imkânlarından yararlanabiliyor
musunuz?
Türkiye Devleti de özellikle TİKA ve AFAD aracılığıyla yardımları
yürüttüğünü görüyoruz. Gerçekten son yıllarda nerde bir mazlum varsa nerede bir
mağduriyet varsa Türkiye Devleti de orada oluyor.
Bizim de bazı işbirliği çalışmalarıyla yürüttüğümüz yardım faaliyetleri
oldu. Bu anlamda Türkiye devletinin katkısının ve desteğinin olduğunu
söyleyebiliriz. Bu anlamda bürokratik işlerin azaldığını görüyoruz. Bundan da
istifade ediyoruz. Bu da olumlu bir çalışma. Devletin ister yurt içinde olsun
ister yurt dışında olsun bu tür yardımları, yardım kuruluşları üzerinden belli
bir tüzük ve yönetmelik çerçevesinde icra etme imkânı verilmeli. Devlet eliyle
ulaştıracağınız yardımların belki yardım kuruluşları aracılığıyla daha iyi
organize edilecek şekilde, devletin imkânlarını minimum düzeyde
kullanabileceğimiz bir sisteme geçme durumu olursa daha fazla mazlum ve mağdura
daha isabetli bir tercihle ulaşma imkânını yakalayabiliriz.
Diğer yardım kuruluşlarıyla beraber ortak yardım faaliyeti yürütüyor
musunuz?
Diğer yardım kuruluşlarıyla birlikte yürüttüğümüz bir iki çalışmamız oldu.
Ama arzumuz gerçekten müşterek çalışmaları icra edebilmek. Bakıyorsunuz aynı
bölgeye Türkiye’den 8 tane yardım kuruluşu gitmiş. Böyle olunca masraflar
çoğalıyor, fakat birlikte bu iş organize edilirse gider masrafları azalacak,
böylece azalan bu masrafları muhtaca, mazluma harcamış olacağız.
Bununla ilgili bir girişiminiz oluyor mu?
Her yıl Kurban döneminde bununla ilgili bir çağrı yapıyoruz.
"YARDIM KURULUŞLARI ORTAK İŞBİRLİĞİ YAPMALI"
Türkiye’nin sosyal yardımlaşma konusunda eksiklerinin neler olduğunu
düşünüyorsunuz? Uluslararası yardımlarda en büyük eksikliğimiz hangi alandadır?
Türkiye’yi uluslararası yardım kuruluşlarıyla kıyasladığınızda artılarımız
var, eksiklerimiz yok diyebilirim. Örneğin Finlandiya’da kiliseye bağlı bir
kuruluş 1 Milyon Euro ile Somali’ye yardım ediyor. Ama Kenya’da gelip büro
tutuyor bu yardım kuruluşu. Özel kiraladığı uçakla Mogadişu’ya gidip geliyor.
Ve o 1 Milyonluk yardımdan da Somalili’ye ulaşan ise sadece 200 bin Euro
oluyor. O yardım kuruluşlarının organizasyon giderleri o kadar yüksek ki
topladıkları ya da aldıkları o fonların mağdura ve mazluma ulaşma imkânı çok
düşük. O açıdan kıyasladığımızda gerçekten bu yönüyle Türkiye’deki yardım
kuruluşlarımız çok çok önde ve artı konumunda. Ama bizim de kendi aramızda
işbirliği yapma noktasında bir şeyler yapmamız gerekiyor. Devletin yapmış
olduğu yardım faaliyetlerini sivil toplum örgütleriyle işbirliği halinde
götürmesinin çok daha yararlı olacağı kanaatindeyim.
"ÜRETKEN BİR YARDIM!"
Türkiye’de ve dünyada son 10 yılı değerlendirerek, gelecek 10 yılda nasıl
bir sosyal yardım politikası uygulamayı hedefliyorsunuz? Gelecekte ne gibi
yardımlar ve faaliyetler yapmayı planlıyorsunuz?
Bugün insanoğlunun çektiği sıkıntının temeli yeryüzüne hâkim olan güç ve
sömürge medeniyeti. Bunun karşısında durmanın yolu ve çözümü de hakka ve
adalete dayalı bir medeniyet. Bunun da temeli vahiyle inşa edilen insan
modelinin yetişmesi. Biz buna önümüzdeki 10 yıl içinde hep böyle
bakıyoruz.
Yardım noktasına geldiğimizde hem ülkemizde hem de dünyada ofislerimizi,
şubelerimizi, yardım faaliyetlerimizi geliştirmeyi düşünüyoruz. Bunu hem sayı
itibarıyla hem de imkân itibarıyla geliştirmeyi öngörüyoruz. Ve kalıcı
hizmetler yapmaya çalışıyoruz. Temelde hem ülkemiz açısından hem ümmet
coğrafyası açısından hem de yeryüzü coğrafyası açısından da yardımın özellikle
şu mantığa getirilmesine gayret ediyoruz: Üretken bir yardım. Kişileri pasiften
aktife geçişlerini temin edecek bir yardım sistemine ulaşmaları için gayret ediyoruz.
Bu noktada çalışmalarımız devam ediyor. İnşallah Rabbim nasip eder.
Verdiğiniz bilgiler için çok teşekkür eder, çalışmalarınızda başarılar
dilerim.
Ben de bu güzel röportaj için sizlere çok teşekkür ederim. Bütün
gönüllülerimize ve bağışçılarımıza en kalbî selamlarımı, muhabbetlerimi ve
dualarımı iletirim.
Ayrıntılı Bilgi İçin: www.yardimeli.org.tr