Kimse Yok Mu Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği 2004 yılında
İstanbul merkezli olarak kurulan kamu yararına çalışan bir yardım
derneği.
17 Ağustos Depremi’nden sonra bir televizyon programıyla
başlayan yardım faaliyetleri artık televizyon programına sığmayacak boyuta
ulaştığında 2002 yılında bir dernek yapısı kuruldu. Gittikçe artan talep
üzerine ise Kimse Yok Mu Derneği televizyon bünyesinden ayrılarak sivil toplum
kuruluşu hüviyeti kazandı. Kimse Yok Mu Derneği uluslararası anlamda bir insanî
yardım derneği misyonuyla 10 yılı aşkın süredir yardım faaliyetlerini
sürdürüyor.
Kimse Yok Mu Derneği’nin yapmış olduğu çalışmaları Kimse Yok Mu
Derneği Halkla İlişkiler Sorumlusu Yavuz Şahin Bey’le konuştuk.
KİMSE
YOK MU DAYANIŞMA VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ
"DÜNYANIN HERHANGİ BİR YERİNE 48 SAAT İÇERİSİNDE
ULAŞABİLİYORUZ"
Kimse Yok Mu Derneği, hangi amaçla ne zaman kuruldu?
Kimse Yok Mu Derneği, özellikle İstanbul Depremi’nden sonra
STV’de bir program olarak başladı ve belli bir müddet Kimse Yok Mu program
olarak devam etti. Programdan sonra da bir yardım kuruluşu olarak 2002 yılında
dernek çatısı altında resmi anlamda kuruldu.
Biz 11 yıldır faaliyetteyiz. Türkiye’de 40’a yakın şubemiz var.
Bunu yılsonuna kadar 45’e çıkartmayı düşünüyoruz. Dünyada da 90’dan fazla
ülkede bulunuyoruz. Özellikle Türk okulları aracılığıyla temsilcilerimiz
bulunuyor. Dünyanın herhangi bir yerinde bir şey olduğunda 48 saat içerisinde ulaşabilme
imkanımız oluyor. Böyle bir imkana sahibiz biz.
Bugüne kadar yapmış olduğunuz çalışmalar hakkında kısaca bilgi verir misiniz?
Yurtdışında yapmış olduğumuz faaliyetler şunlar: Özellikle
yurtdışında yeni bir proje başlattık, “Kardeş Aile Projesi”. Tamamıyla bizim
aracılığımızla zengin aileyle fakir aileyi birleştiriyoruz ve 7/24 her zaman
bunlar görüşüyorlar. Herhangi bir şey olduğunda yoksul aile bizim
aracılığımızla tekrar zengin aileyle kontak kurarak istediğini alabiliyor. Veya
zengin aile yoksul ailenin yanına giderek onların tedariklerini
karşılayabiliyor ya da dertlerini dinleyebiliyor. Birebir kardeş aile durumunu
yaşayabiliyorlar. Bir sene ya da iki sene –bu zengin ailenin isteğine bağlı-
fakir ailenin bütün her şeyiyle ilgileniyorlar. Çocuklarıyla, onların
eğitimiyle, ailenin diğer bireyleriyle ve diğer ihtiyaçlarıyla ilgili…
"ASYA
ARAMA KURTARMA EKİBİ KURDUK"
Yurtdışında yaşayan aileler mi yoksa bizim ülkemizdeki aileler
mi bunlar? Bu aileler nasıl görüşüyorlar bize anlatır mısınız?
Bizim ülkemizdeki aileler bunlar. Tamamen bizim aracılığımızla
görüşüyorlar. Hem yoksul ailenin profilini hem de zengin ailenin profilini
alıyoruz. Bunların ikisi birbirine denk olur mu diye ilk önce netleştiriyoruz.
Ondan sonra da bunları birleştiriyoruz. İki ailede genellikle bu durumdan
memnun kalıyorlar. Çünkü devamlı onları birileri takip ediyor. Herhangi bir şey
olduğunda diyebileceği bir şey var. Ona güveniyorlar yoksul aileler. Ve şu ana
kadar olumlu bir şekilde gidiyor bu proje.
Dünyada da Afrika’da su kuyusu, katarak ve yetim projesi ile
varız. En son Haiti ve Amerika’daki depremde, Japonya’daki tsunamide yer aldık.
Akut’un bizcesi olan ASYA (Arama kurtarma ekibi)’yı kurduk biz. Bunlar
tsunamide özellikle yer aldılar. Hatta Japonya’ya ilk giden arama kurtarma
ekiplerinden bir tanesiyiz.
ASYA arama kurtarma ekibiniz ne zaman kuruldu?
O da birkaç yıl önce kuruldu. 40 tane şubemizin her birinin
kendi içerisinde ASYA ekibi var. Bu ekipler her iki ayda bir eğitim alıyorlar.
İtfaiyeye ve sağlık kurumlarına gidiyorlar. Burada eğitimler alıyorlar. Bazen
kampa giriyorlar ve kendilerini geliştirmeye çalışıyorlar.
Derneğe, “Kimse Yok Mu” adını kim koydu?
Bir soruydu “Kimse yok mu?” 17 Ağustos Depremi’nin sonrasında
taşlar, enkazlar arasından bu ses yükseliyor, can pazarında enkaz altındakiler
ve onları kurtarmak isteyenler birbirlerine sesleniyordu: Kimse yok mu? Deprem
bölgesine koşan Samanyolu Televizyonu ekipleri ve gönüllüler, döndüklerinde de
yardım faaliyetlerine ara vermediler. İhtiyaçlar bitmek bilmiyor, üstelik artık
Türkiye’nin dört bir yanından yardım çağrıları geliyordu. Kimse Yok Mu
televizyon programının yapımına böylece karar verildi.
Kimse Yok Mu programının yapmış olduğu bu yardım çağrıları ve
yardımseverlerin yoksullara ulaştırılmak üzere yapmak istedikleri bağışlar
artık televizyon programının yayınına sığmayacak boyutlara ulaştığında ise 2002
yılında televizyon bünyesinde yoksulla yardımseveri buluşturan bir dernek
yapısı kuruldu. Bunun da adı Kimse Yok Mu Derneği oldu.
"SEVGİLİLERİ
İÇİN GÖZ AÇTIRIYORLAR"
Kimse Yok Mu Derneği’nin ne tür yardım faaliyetleri var?
Yurtdışı yardım faaliyetleriniz hakkında bize bilgi verir misiniz?
Şu an Afrika’da “Katarak ve Su Kuyusu” projemiz var. Afrika’da
10 milyona yakın insan katarak nedeniyle görme engellisi. Katarak hastalığının
bu kadar yaygın olmasının sebebi de güneş ışınlarının dik vurması ve çöl
fırtınalarının olmasından dolayı özellikle Sudan ve Darfur’da 10 milyona yakın
insan görme engellisi. Biz şu ana kadar 90 bin insanın gözünü muayene ettik, 10
bin kişiyi ameliyat ettik. Her iki ayda bir doktorumuz Sudan’a gidip geliyor
özellikle. 2008 yılında başladığımız bu projede şu ana kadar 52 tane
doktorumuz, 19 tane de sağlık personelimiz görev yaptı. Bunların hepsi ikişer
yıl arayla değişiyor. Sudan’da yer alıp bir tane hastane yaptık. Bütün alet
edevatlar buradan gitti. Ameliyatları da burada gerçekleştiriyoruz.
Ayrıca balık yemeği değil balık tutmayı da öğretiyoruz. Oradaki
hemşirelere bizim olmadığımız zamanlarda da kendi halkının gözlerini açacak
şekilde yetiştiriyoruz. Bizim doktorumuzun olmadığı zamanlarda da onlar kendi
ameliyatlarını yapabiliyorlar.
Bu proje 100 dolar. Özellikle okullardan destek alıyoruz biz.
Fatih Koleji ve diğer okullar, Milli Eğitim’den de aynı şekilde öğrenciler
yardım ediyorlar. Sevgilileri için göz açtırıyorlar. Sevgililer gününde ünlüler
de özellikle göz açtırıyor. Hakan Şükür’den tutun da diğerlerine… Onlar da
sevdikleri için göz açtırıyorlar.
Su Kuyusu Projesi’nde de şu ana kadar Afrika’da 20’den fazla
ülkede 292 tane su kuyusu açtık. Ve su kuyusu fiyatları 3 bin dolardan başlıyor
9 bin 500 dolara kadar çıkabiliyor. Sebebi de bazen 30 metrede suyu buluyoruz
bazen 50 metrede bazen de daha derin olabiliyor bu. Ona göre de fiyat artışı
olabiliyor.
Bu zamana kadar açtığımız su kuyularında iş adamlarının büyük
gayreti oldu. Bazen de okullar sınıfça su kuyusu açtırabiliyorlar. Bu konuda da
baya duyarlı Anadolu insanı.
"HIZLI
HAREKET ETMEMİZ EN BÜYÜK ÖZELLİĞİMİZ"
Türkiye’de birçok yardım kuruluşu olmasına rağmen siz neden
kuruldunuz? Diğer yardım kuruluşlarından farklı ne tür çalışmalarınız var ya da
fakınız nedir?
Biz 11 yıldır çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Şu an Birleşmiş
Milletler Ekonomik ve Sosyal Konseyi (ECOSOC)’ne üye olan bir yardım
kuruluşuyuz. Şu ana kadar herhangi bir Müslüman kuruluş buraya üye değil. Yani
biz BM ile organize bir şekilde çalışıyoruz. Mesela Suriye olayında 7 tane kamp
var Türkiye sınırında. Biz orada BM ile beraber çalışıyoruz. Bazı noktalarda
fikir alışverişi yapıyoruz. Veya dünyanın herhangi bir yerinde bir şey olsun
-Japonya’da özellikle- sürekli kontaktaydık BM’le. Herhangi bir şey olduğunda
görüşerek yönlendirmeler yapıyoruz. Ve dünyanın en iyi ilk 10 yardım kuruluşu
arasındayız. Sebebi de çok kısa bir süre içinde çok çabuk yardım edebiliyoruz
insanlara. Hızlı hareket etmemiz en büyük özelliğimiz.
Evet, Türkiye’de çok fazla
yardım kuruluşu vardır ama belki Kimse Yok Mu da yetmeyecek. Daha da fazla
yardım kuruluşu kurulması gerekiyor belki de. Çünkü her kitlenin kendine göre
bir yardım kuruluşu var. Bu ne kadar çoksa da o kadar iyidir. Çünkü Kimse Yok
Mu Derneği olarak belli baktığımız noktalar var. 1200 aileye bakıyoruz sadece
İstanbul şubesi olarak. Ama diğer derneklerin de yardımlarıyla daha çok aileye
bakılabilir.
"EN BÜYÜK DESTEĞİMİZ GÖNÜLLÜLERİMİZ"
Yardım faaliyetlerinizi sürdürmenizi sağlayan alt yapıyı nasıl
sağladınız? Beslenme kaynaklarınız hakkında bilgi verir misiniz?
Bizim altyapı olarak gönüllülerimiz aktif şekilde bu 1200 aileye
bakıyor her ay. Gönüllü sayımızda İstanbul şubesinde 1700 civarında.
Biz yarı resmi devlet kuruluşuyuz. Kesinlikle devletten herhangi
bir maddi destek almıyoruz. Tabi bu durum yurtdışındaki derneklerde farklı
olabiliyor. Mesela Güney Kore’deki derneğimiz tamamen devletten yardım alarak
bu yardımları yapıyor. Biz kesinlikle bir yardım almıyoruz diğer dernekler
gibi. Burada yüzde yüz gönüllüler araya giriyor. İş adamları sayesinde bu
noksanlarımızı kapatıyoruz ve yardım edilecek kişilere yardım ediyoruz.
Geçen yıl (2012) Kurban Bayramı’nda 200 bin aileye et dağıttık.
Yine burada gönüllülerimiz yer aldı. İlkokul çocukları Afrika’ya giderek buraya
gıda paketlerini götürdüler. Bunlar tamamen gönüllülerimizin çalışmasıyla
oldu.
Biz İstanbul Şubesi olarak 30 kişilik bir ekibiz. Bu 30 kişi,
yardım ettiğimiz 1200 ailenin paket dağıtımını bile yapamayız bir ayda.
Gönüllülerimiz geliyor ve biz kendilerine adres veriyoruz. Gönüllülerimiz bu
adrese gıda paketlerini kendileri bırakıyorlar. Böyle bir aktivitemiz var
gönüllülerimizle yardım sahipleri arasında. En büyük desteğimiz,
gönüllülerimiz.
"KENDİ İÇ MEKANİZMAMIZDA DA BİR İÇ DENETİME TABİYİZ"
Kimse Yok Mu Derneği’nin iç denetimini nasıl yapıyorsunuz?
Toplanan yardımlarınızın suistimale uğramaması için iç denetim mekanizmanızı
nasıl oluşturuyorsunuz?
Biz yarı resmi devlet kuruluşuyuz. Kesinlikle bağışsız hiçbir
şey alamıyoruz. Her aldığımız şeye makbuz kesiyoruz. Devlet tarafından da her
zaman denetleniyoruz. Bu noktada hassas davranıyoruz.
Bir de bizim yönetim kurulumuz
var. Bu yönetim kurulundaki insanların hepsi belli noktalarda bulunan iş
adamları. Bir şey olduğu zaman bu yönetim kurulumuz hemen devreye giriyor.
Yönetim kurulundaki insanlar gelir-gideri onaylayarak aynı zamanda bir takibi
de gerçekleştiriyorlar. Böylelikle kendi iç mekanizmamızda da bir iç denetime
tabiyiz bu anlamda.
"KADIN VE SAĞLIK AĞIRLIKLI BİR YARDIM ÇALIŞMAMIZ VAR"
Hangi kriterlere göre ihtiyaç sahiplerini belirliyorsunuz?
Yaptığınız yardımlarda neleri önceliyorsunuz?
Yoksul bir aile bize e-mail ya da mektupla bize başvuruyor,
durumunu anlatıyor. Biz de en geç üç hafta içerisinde o aileye yardımları
ulaştırıyoruz. Mağdur Araştırma Birimi’miz var. mektubu aldıktan sonra bu
Mağdur Araştırmalar Birimi’miz o mağdur ailenin evine gidiyor ve A’dan Z’ye her
şeye bakıyor. Buzdolaplarına bakıyorlar, evde sigara içiyorlar mı buna
bakıyorlar vb.
Bizim kriterlerimiz şöyle: Hakikaten de insanlar yoksulsa onlara
yardım ediyoruz. Düşmek üzere olanlara değil de düşen insanlara yardım etmeye
çalışıyoruz. Dul bayanlara, yetimlere yardım etmeye çalışıyoruz. Birinci
kriterimiz bunlar. Bu anlamda biz biraz daha kadın odaklı çalışıyoruz.
İkinci kriterimiz ise; hakikaten de sağlık durumu iyi değil ve
çocuklarına bakamıyorsa biz bu çocukların eğitimine ve kendi sağlığına, evin
kirasını veremiyorsa kirayı da vererek yardımlarımızı gerçekleştiriyoruz.
Kısaca, kadın ve sağlık ağırlıklı bir yardım çalışmamız var.
"BİR
İKİ AİLEYİ GEZMEK İNSANDA ÇOK ŞEYİ DEĞİŞTİRİYOR"
Yardım faaliyetlerinizi yürütürken size heyecan ve umut veren ya
da sizi çok üzen ve karamsarlığa uğratan bir durumla hiç karşılaştınız
mı?
Ben ilk Mağdur Araştırmalar Birimi’nde çalışırken insanların
evine gitmiştik denetlemek için, bir aile vardı kadının çocuğu intihar etmiş
yoksulluktan dolayı. Buna çok üzülmüştüm. Şükretmeyi de öğrendim orada.
Hakikaten bir iki aileyi gezmek çok şeyi değiştiriyor insanda. Bir gıda paketi
götürdüğünüzde özellikle çocuklardaki gülümsemeyi gördüğünüzde çok mutlu
oluyorsunuz. Bir insanın gülümsemesini gördüğünüz zaman siz de gülümsersiniz ya
aynen öyle bir şey. O mutlu olduğunda siz de hissediyorsunuz mutlu olduğunuzu.
Yardımlarınızı nasıl ulaştırıyorsunuz? Kısaca yardımların sizden
ihtiyaç sahiplerine ulaşana kadar nasıl bir yol izlediğinize dair bize bilgi
verir misiniz?
Mağdur Araştırma Birimi’miz aileyi araştırdıktan sonra ve “işte
bu aileye yardım edilebilir” dedikten sonra biz hemen yine yardım etmiyoruz.
Her hafta düzenlenen yönetim kurulumuz var, 7 tane iş adamından oluşan. Onların
önüne dosyaları koyuyoruz ve onlar da gerekli görürlerse “Evet, bu aileye
yardım edebilirsiniz” derlerse hemen iki hafta içinde o aileye yardım
ulaştırılıyor. Ve bu yardım bir yıl boyunca da sürüyor.
"7’DEN 70’E HERKES GÖNÜLLÜMÜZ OLABİLİR"
Bu yardımlarınızın daha kalıcı hale gelmesi, o ailenin sosyal
hayata tekrar kazandırılması için yaptığınız herhangi bir çalışma var mı?
Özellikle bayanlara ilgili bir çalışmamız var. Bizim buradaki
şubemizde dikiş-nakış kursumuz var. Onlara burada birkaç ay seminer veriyoruz
ve burada öğreniyorlar dikiş-nakış işini. Buradaki kursta onlara bir de
sertifika veriyoruz ve dışarıda çok rahat bir şekilde iş bulabiliyorlar.
Özellikle dul bayanlara bunu yapıyoruz. Bir meslek kazanmasını sağlıyoruz.
Yardım faaliyetlerine katılmak isteyen insanlarda ne gibi
özellikler arıyorsunuz? Herkes yardım faaliyetlerinize katılabilir mi? Kimleri
gönüllü olarak kabul ediyorsunuz?
Bunun için belli bir kriterimiz yok. 7’den 70’e herkesi gönüllü
olarak kabul ediyoruz.
Yurtdışındaki yardım faaliyetleriyle ilgili çalışmalarımızda
özel bir yerimiz var. Eğer ben her şeyimi karşılarım derseniz biz sizi hangi
bölgeye gidiyorsak oraya götürebiliriz. Bunu okullardaki projelerde genellikle
yaptık. Okulun yaptırdığı su kuyusunun açılışına okulun isteği doğrultusunda 3
öğrenciyi götürdük. Bu da insanların daha çok gönüllü olmasını sağlıyor. Orayı
yerinde görmesini ve orayı yaşamasını sağlıyor.
Türkiye’deki insanların sosyal duyarlılığını nasıl buluyorsunuz?
Yardım kampanyalarınızda sizlere yeterli desteği veriyorlar mı?
Türkiye’deki insanlar bu kadar duyarlı olmasalardı biz de
dünyada 90’dan fazla ülkede olamazdık. Sonuçta oradaki insanlar da Türk.
Türkiye’deki insanların bu yardımlarda çok büyük katkısı var.
"YARDIMLARIN ARTMASINDA GÖRSELLİĞİN BÜYÜK BİR ETKİSİ
OLUYOR"
Kimse Yok Mu Derneği’nin yapmış olduğu yardım çalışmalarını konu
edinen Selam filmi geçen ay vizyona girdi. Selam filminin yardımlara etkisi
oldu mu?
Selam filminden sonra baya bir su kuyusu yapımında artış oldu.
Görselliğin büyük bir etkisi oluyor yardımların artmasında. İnsanlar o filmi
izledikten sonra hakikaten bir suyun değerini anlıyor. Çünkü suyu bulamamak bir
insanın ölmesine neden olabiliyor. Ve biz su kuyusu açarken şuna dikkat
ediyoruz: Dünya Su Örgütü’nün açıklamış olduğu bir rapor (2012) var. Bir
insanın bir günde her şeyiyle beraber kullanabileceği su miktarı 25 litre. Ama
bu Amerika ve Japonya’da 300 litre, Türkiye’de 20 litre, ama bunu Afrika’ya
sadece bulabilen aile için söylüyorum bir aile için bu suyun miktarı 20
litre.
Türkiye devletinin, yürütmüş olduğunuz yardım faaliyetinde size
olumlu ya da olumsuz ne tür etkisi oluyor? Devletin imkanlarından
yararlanabiliyor musunuz?
Biz yarı resmi devlet kuruluşu olduğumuz için anlaşmama gibi bir
durum hiç olmuyor. Biz yardımlarımızı devletin bize çizdiği sınırlar içerisinde
yapıyoruz. Herhangi bir şey yapacağımız zaman devlete soruyoruz: Dünyanın
herhangi bir yerine şu yardımı yapacağız ama herhangi bir şey var mı? Bu
anlamda kendi başımıza buyruk değiliz kesinlikle.
Diğer yardım kuruluşlarıyla beraber ortak yardım faaliyeti
yürütüyor musunuz?
Türkiye’de en son yapılan Suriye olayıyla bir araya geldik. Ve
“Bir Ekmek Bir Battaniye” kampanyasını yürüttük. Bu çalışmayla da daha büyük
kitlelere ulaştık. Çünkü tek ses olarak hareket ettik.
Bunun dışında herkesin kendi
projesi olduğu için ortak bir çalışma yürütmüyoruz.
"SİVİL TOPLUM KURULUŞLARINDA AKTİVİST OLMA ÖZELLİĞİNİN YENİDEN KAZANDIRMALI LAZIM!"
Türkiye’nin sosyal yardımlaşma konusunda eksiklerinin neler
olduğunu düşünüyorsunuz? Uluslararası yardımlarda en büyük eksikliğimiz hangi
alandadır?
Türkiye olarak reklam anlamında çok büyük eksikliğimiz var. Bir
de algıyla ilgili problem var. Mesela sivil toplum kuruluşu Avrupa’da çok
önemliyken, elit bir şeyken ve herkes tarafından saygı duyulan bir şeyken
(Asya’da da aynı şekilde) burada maalesef yardımlaşma ve dayanışma derneği
ikinci kısma atılabiliyor. Bu durum bazen kötü bir pozisyonmuş gibi
görülebiliyor. Bence bu algının değiştirilmesi lazım. Sivil toplum
kuruluşlarında aktivist olma özelliğinin yeniden kazandırılması lazım. Bununla
ilgili özellikle okullarda bir çalışma yapılabilir.
"KENDİ UÇAĞIMIZLA YARDIMLARIMIZI GÖTÜRMEK İSTİYORUZ"
Türkiye’de ve dünyada son 10 yılı değerlendirerek, gelecek 10
yılda nasıl bir sosyal yardım politikası uygulamayı hedefliyorsunuz? Gelecekte
ne gibi yardımlar yapmayı planlıyorsunuz?
Kimse Yok Mu Derneği olarak belli bir noktadan sonra kendi
uçağımızı alıp dünyanın herhangi bir yerinde bir şey olduğu zaman 24 saat
içinde o ülkeye ulaşabilmek. Bizim hedefimiz bu. Bunu da inşallah çok kısa bir
süre içerisinde yapacağız.
12 yılda bizim de belli bir potansiyelimiz ve gücümüz oldu.
Seviyemiz de yaptığımız yardımlardan anlaşılabilir. Bu noktada biz kendi
uçağımızla kendi yardımımızı yardıma ihtiyaç duyan insanlara ulaştırmak
istiyoruz. Çünkü bazen ilaç gönderirken sıkıntı yaşanabiliyor. Buradan parasını
gönderiyoruz ve oradan temin ediliyor bu ihtiyaçlar. Biz de istediğimiz her
malzemeyi uçağa koyup yardıma muhtaç insanlara ulaştırabileceğiz. Ve dünyanın
her yerinde olmak istiyoruz.