Yayın hayatında 14 yılı geride bırakan Ay Vakti Dergisi denemeden şiire, öyküden incelemeye
edebiyatın farklı türlerine ait ürünleri okuyucuyla buluşturuyor. Şeref Akbaba’nın öncülüğünde yayın
hayatını sürdüren dergi, edebiyat-sanat alanında farklı yeteneklerin ürünlerine
yer veriyor, genç kuşağın yetişmesine katkıda bulunuyor.
“Türkiye’de
Dergiciliğin Sorunları”nı Ay Vakti Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Şeref Akbaba ile konuştuk.
Öncelikle bize derginizi tanıtır mısınız? Hangi amaçla ne zaman
yayın hayatınıza başladınız? Ne tür eserler yayınlıyorsunuz? Yayın politikanız
nedir?
2000 yılı. Okumalarımız, kitap
etütlerimiz, sohbetlerimiz devam ediyor. İçimizdeki feveranlarla dışımızda yol
bulan birbiriyle zaman zaman çatışıyor. Üniversiteye gitmeden başlayan şiir ve
yazı hayatı, üniversitede “Genç Kuşak” dergisiyle çizgisini ve rengini az da
olsa belli eden dergicilik faaliyeti, bize bir şeyler söylüyordu. Okumalı,
yazmalı, yetenek alanında bir işlevin olmalı ki, yapılan çalışmalardan daha bir
verim alabilesin. Eğitimci olmanın kuşatıcılığının yanı sıra, arda kalan zamanlarda
bahsettiğim kulvarın zaman zaman dışına çıktık. Yetenek kuyusunu kapattık.
Gelişen olaylar muvacehesinde sosyal aktivitelerin içinde yer aldık. Onlarda
hoş, güzel, olması gereken çalışmalardı ama, tarafımdan ihmal edilen bir şey
vardı; yazın hayatı ve özellikle şiir... Düşünce, kültür, sanat alanında daha
aktif olmak için demek ki bağlayıcı bir sebebin de oluşması gerekiyordu. Hobi
olarak değil, kendimizi geliştirmek, sanat alanında faaliyet yapmak ve farklı
yeteneklerin ürünlerini yayınlayacakları bir kulvar açmak istiyorduk. Ay Vakti
doğdu.
"DERGİCİLİK
SANAL ALEM KARŞISINDA ZIRHINI BÜRÜNÜP SAVUNMAYA GEÇTİ"
İngiliz
edebiyat tarihçisi Mark Parker, 1800'lü yıllarda İngiltere’de dergiciliğin
“soyluluk mücadelesi” için bir araç olma özelliği gösterdiğini söylüyor.
Osmanlı’dan günümüze Türkiye’deki dergiciliğin tarihsel gelişimini de
düşündüğünüzde bizde yayınlanan dergilerin nasıl bir mücadelenin aracı olduğunu
düşünebiliriz? Bu anlamda Türkiye’de dergiciliğin geçmişini, hangi dönemlerden
geçerek bugünlere ulaştığını söyleyebilirsiniz?
Beyan’ül Hak üzerine doktora
yaptım. 1900’lü yılların başları. Aynı dönemde Sırat-ı Müstakim var, farklı
düşünceleri temsil eden gazeteler var ki, sonraki zamanların dergileri
formatında. Fikri akımlar belirgin ve dergiler ayrıştırıyor. Türkçülük,
İslamcılık, Batıcılık, Milliyetçilik v.s. Beyan’ül Hak, Cemiyeti İslamiyyenin,
gelenekçi Ulemanın Gazetesi. Sırat-ı Müstakim yeniliklere açık… Burada
ayrıntılara girersek iş uzar… Çizgi ve Format değişiklikleri, ilerleyen zamana
göre sürüyor. Ekol olan dergiler var, öncülük yapan, kitleleri kuşatan… Kendi
mecrasında hizmet edenlerde… Dergiciliğin
sanal alem karşısında zırhını bürünüp savunmaya geçtiği bir dönemi yaşıyoruz. Direnmek güzeldir. Üstad’ların
adıyla anılan dergiler, kadro dergileri, düşünce ve edebiyat
dünyasında... Sosyal, Bilimsel ve Akademik olanlar farklı…
Sosyal olaylar, siyaset,
teknoloji etkiliyor. bu etkileşimi görerek bu gün ki dergileri değerlendirmek
lazım.
"BİZ BİR İNSANIN ELİNDEN TUTACAĞIZ O DA BİR NESLİN"
Türkiye’de
dergilerin eskiden bir okul işlevi gördüğünü, yeni düşünceler doğurduğunu,
fikir tartışmaları yürüttüğünü biliyoruz. Düşüncenin ve hayatın merkezinde olan
dergileri bugün baktığınızda nerede görüyorsunuz?
Bu gün de okuldur. Dünü anlatanlar okul diye anlatıyorlar, bugünü anlatanlar dünde kalıyorlar. Ay Vakti için söylüyorum; magazinleştirmeden, çirkinleştirmek için ne yaptınız diye soranlara cevap vermeden söylüyorum. Bir dergiden beklenen neyse, o işlevi görüyoruz. Biz bir insanın elinden tutacağız, o da bir neslin. Sanat, Kültür, Edebiyat uzun soluklu yol.
Bu gün de okuldur. Dünü anlatanlar okul diye anlatıyorlar, bugünü anlatanlar dünde kalıyorlar. Ay Vakti için söylüyorum; magazinleştirmeden, çirkinleştirmek için ne yaptınız diye soranlara cevap vermeden söylüyorum. Bir dergiden beklenen neyse, o işlevi görüyoruz. Biz bir insanın elinden tutacağız, o da bir neslin. Sanat, Kültür, Edebiyat uzun soluklu yol.
İnsanlığa teklifi “oku” olan
bir medeniyetin çocuklarıyız. Muhammed Mustafa (a.s) bu emirle muhatap olduğuna
göre, biz haydi haydi muhatabız. Okumak insanın ruh zenginliğidir. Bilgi
toplumu diyoruz, hiç bilenle bilmeyen bir olur mu diyoruz. Biri insan,
biri hayvan ayırımını da okumakla yapıyoruz. Burada dikkat edilmesi gereken şey
şu; eskiden olduğu gibi kitaba, bilgiye zor ulaşmıyor toplumlar. Köyde kasabada
herkesin toplanıp okuduğu tek kitap yok. Hasılı kaynak, kitap çok.. Elektronik
kitap bile çıktı, internette seçkin metinler var. Popüler kitapları da katarak
söylüyorum, nitelikli okumalar yapmak lazım. Çağımız; nitelikli insan,
nitelikli okur, nitelikli okul, nitelikli yaşam çağıdır. Zamanı ve gözlerimizi
hor kullanmayacağız, nitelikli okumalar yapacağız.
Diploma insan hayatında birkaç
tane, okuma eylemi devamlı olmalıdır. Diplomalı okumazlar sınıfında yer
almamalıyız.
İşte tam burada insanla kitap
arasında bir köprü var, dergi… Okuldur elbette, okur için mekteptir.
Yazan için de hakeza. Ben oldum delisi olmayan, dergilere sanatı, yazısı,
olması için değil de, zihninde kurguladıklarıyla gidenler, aradıklarını bulamaz,
giderler. Günümüzde daha çok imkanı olan magazinle her söylenene yorum, öyle
değil böyle ile uğraşırlar. Bunların yerine fikri tartışmalar, özlü
eleştiriler, sanat mahreçli ürünler almalı, yetenekler harcanmamalıdır.
"ÖZGÜN VE ÖZGÜR ORTAMDA SANAT NEŞVÜNEMA BULUR"
İki de
bir kapanan, satmayan, okunmayan, sürekli olduğu yerde dönüp duran, boyu ne
uzayan ne de kısalan dergilerin olduğuna şahidiz. Matbu dergilerin en temel
sıkıntılarından birisi de ya ferdi ya da belli gruba dayanarak belli bir süre
sonra kısır döngüye hapsolmaları. Dergilerin böylesine bir kısır döngüye
hapsolmasının nedenleri nelerdir? Bunun dergiciliğe olumlu ya da olumsuz
anlamda sonuçları neler oluyor?
Gönüllü üç beş genç
heyecanlarını yenememiş bir dergi çıkarmışlar, sonra kapanmış. Küçük görmek
yerine alkışlamak lazım. Onlar yarınlarda daha güzel şeyler yaparlar. Satmayan,
okunmayan dergileri sahiplenmeyenler utansın. Çalışması yayınlandığı halde
dergiyi almayıp sanaldan okuyanlarla mı dergiler ayakta duracak… Kültür sanat
mahfillerinde bulunmuş, sonrasında imkan sahibi olmuş niceleri sırtını
döndükten sonra, konuşmanın anlamı yok.
Kısır döngü değil de
kendilerini birbirlerine yakın görenler, yâda bir dergiye kendisini daha yakın
görenler oraya gidiyor. Bir kahvede bile otursanız, maslarda kümeleşir
insanlar. Bunlar doğal şeylerdir. Ziya Paşa’ya kulak vermeli. Ayinesin iştir
kişinin lafa bakılmaz.
Dergilerden
ne bekliyoruz?
Okunmuyor, satmıyor demek
yanlış. Sosyal içerikli dergilerle bahsettiğiniz dergileri ayırın. Nitelikli
eser var da, dergiler yer vermedi mi..? Tespiti doğru yapmak lazım ki, doğru
teşhis koyalım.
Cemaat mantalitesiyle onbinler
satan dergiler vardır... Ama özgün ve özgür ortamda sanat neşvünema bulur.
Bunların işlevi önemli. Üstad Necip Fazıl Kaf dağında dükkandan bahseder ki,
müşterisi azdır…
"SANAL ALEMİN DİSİPLİNİ OLMADIĞI İÇİN BİRÇOK YETENEK YOK
OLDU"
Günümüzde
dergiler internetle birlikte bir değişim dönüşüm geçiriyor. Matbu dergiler her
geçen gün okur kaybedip kapanırken, internet dergileri gün geçtikçe daha da
çoğalıyor... Türkiye’de son yıllarda okur sayısı düşüyor kullanıcı sayısı
artıyor. Peki tablet bilgisayarlar ve mobilleşen dünya dergicilik için bir
tehdit mi yoksa bir fırsat mı?
Bekleyip göreceğiz. Sanal alemin henüz disiplini olmadığı
için bir çok yetenek yok oldu. Yayınlamakla her şey tamam zehabı
doğru değil, sanat emek ister, uzun soluklu bir yoldur. Genç kuşak hep
mukayeseler yapıyor kendisiyle dergilerde yayınlananlar arasında ve sanala
kaptırıyor kendini. Teknolojiye sırtımızı dönemeyiz, ama bugün sanal alem
yetenek köreltiyor. Bir disiplini olsa, elbette faydalı olacaktır... Eleştiriye
açık, nitelikli esere bakmak lazım. Oradan çıkar arzulanan, sabredilirse.
Taşlar zamanla yerine oturur.
İnternet dergiciliği öne
çıkarsa, orada devam eder sanat, kültür, edebiyat… Sanatçı duruşu olandır. Bu
teferruatın dışındadır, o üretir. Yazılı, sanal farketmez…
"TELİF, EĞİTİM AMAÇLI DERGİLERDE ZATEN YOKTUR"
"TELİF, EĞİTİM AMAÇLI DERGİLERDE ZATEN YOKTUR"
Tablet
ve mobil uygulamalara derginizi hazırlıyor musunuz? Gelecekle ilgili
planlarınız neler?
Henüz değil. Böyle bir
çalışmamız da yok. Yarınlarda Allah bilir…
Derginizin
reklam, dağıtım, telif ücreti gibi problemlerini nasıl çözüyorsunuz. Bu anlamda
dergiciliği genel anlamda problemlerini düşündüğünüzde, Türkiye’de
dergiciliğinin içinde bulunduğu çıkmazların neler olduğunu düşünüyorsunuz?
Reklam, dağıtım her zaman
sorun. Telif eğitim amaçlı dergilerde zaten yoktur. Dergiciliğin çıkmazları
ayrı…. Kolaycılığa, bedavaya, çilesizliğe, çabasızlığa alışanların çıkmazları
ona katlar... Herkes kendi nefs muhasebesini iyi yapmalı..
Bugünün
dergileri yazar yetiştiriyor mu? Sizin derginizde yetişen yazarlar kimler oldu?
Elbette yetiştiriyor, çelik
çomak oynamıyorlar ya. Sağına soluna dikkatli bakanlar onları görürüler.


