Bütün dünya Türkiye'ye dua ediyor



1930’lu yıllarda Amasya’da dünyaya gelen Nimetullah Hoca, küçük yaşlardan itibaren zamanının âlim ve âriflerinden dersler alır, sohbetlerinde bulunur. İstanbul’da devam ettiği imamlık vazifesine görevli olarak gittiği Mekke-i Mükerreme ve Mescid-i Nebevî’de devam eder.

Nimetullah Hoca, Medine’de tebliğ çalışmaları yaptığı sırada Japonya’dan gelen ısrarlı davetleri kırmayarak, Japonya’ya hicret eder. Ne maddi yetersizlik ne de lisan bilmemek yıldırır kendisini. Daha ilk günlerde geldiğini duyan Müslüman bir Japon olan Eşref Yesevi, kendisine gönüllü tercüman olur. Birlikte sürekli Japonya’daki farklı kurumları ziyaret edip, İslam’ın güzelliklerini anlatmaya çalışırlar.

30 yıl önce 2 cami olan Japonya'da bugün belki de bu çalışmaların bereketi ile 500’ü aşkın cami bulunuyor. Nimetullah Hoca, Japonlar’ın İslam’ı öğretecek, yaşayarak anlatacak insanlara ihtiyacı olduğunu söylüyor.

Japonlar, Nimetullah Hoca için, “Tüm insanlar Mavi Cami’ye gider, Mavi Camii’nin imamı buraya gelmiş.” diyorlar. Nimetullah Hoca, İslam’ın güzelliğini anlattıkça insanlardaki merak ve öğrenme isteği daha da artıyor. Herkesle teker teker ilgileniyor. Konferanslarında yüzlerce insana, “Bu iki kelime bütün dertlere devadır” deyip kelime-i tevhidi söyletiyor… Bugün Nimetullah Hoca, yüzlerce insana “La ilahe illallah, Muhammedun Rasulullah” sözünü söyletmek için elindeki kartları her gittiği yerde dağıtıyor, insanlarla konuşuyor, İslam’a davet için dünyanın farklı yerlerine sehayatler ediyor.

Japonya mücahidi Nimetullah Halil İbrahim Hoca ile 40 yıldır Japonya’da yapmış olduğu İslami hizmetleri, buradaki Müslümanların durumunu, Mahmud Sami Ramazanoğlu ile ilgili hatıralarını konuştuk.


BU KELİMEYİ SÖYLEYİN BÜTÜN PROBLEMLERDEN KURTULUN!

Japonya’da Müslümanlara yönelik hizmetleriniz oluyor. Bu hizmetlere nasıl ve ne zaman başlamıştınız? Japonya’da ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz? Oradaki Müslümanların durumunu bize anlatır mısınız?

Mescid-i Nebevî’de, Efendimiz’in camisinde vaaz ederken bir Pakistanlı Japonya’ya bizi ilk defa davet etmişti. O zamanlar, 1972’de Medine’de Efendimiz’in camisinde 10-15 saat nasihat ettiğim günler oluyordu. Efendimiz’in soyundan gelen Seyyid Cemil isminde bir zat beni davet etmişti. Bana telgraf çekmişti: “Ben şimdi Japonya’dayım, borç al hemen buraya gel.” diye. Japonya’ya gittiğimiz zaman orasının İslam için yepyeni bir memleket olduğunu anladık.

Japonlar çok edepli insanlar ve iki sözleri çok dikkatimi çekti: Birincisi, “Ey Müslümanlar, bize İslam’ın nurunu getirmeye neden bu kadar geç kaldınız!”. Bu söz çok mühim bir sözdür. “Ey Müslümanlar, biz İslam’ı Müslüman olmayanlardan işittik, onlara itimat etmiyoruz. İslam nedir?” diye soruyorlardı. Tokyo camisinde ben otururken geliyorlar, ellerine kâğıt kalem veriyorum; ‘Sizlere teşekkür etmeye geldim.’ diyorum. ‘Mallarınız İslam ülkelerine geldiği için, buraya size teşekkür etmeye geldim’ diyorum. ‘Ama burada mühim bir şey var; onu da alırsanız sizden bunu da alırlar. Bir kelime var, onu söyleyince her sıkıntıdan kurtulursunuz’ diyorum. O da “Lâ ilâhe illallah Muhammeden Resûlullah”. Ben Arapça söylüyorum onlar hemen yazıyorlar. Bu kelimeyi söylerseniz Allahüteala hazretleri sizi bütün problemlerden kurtarır. Bu kelimeyi de sizden almaya gelenler olacak diye Japonlara anlatıyorum.


BÜTÜN DÜNYA TÜRKİYE’YE DUÂ EDİYOR

Japonya’da İslami hizmetlere başlarken zorluklar yaşadınız mı?

Biz Japonya’ya gideceğimiz zaman oraya giden bazı hoca arkadaşlarımız “Biz oraya gittik, muvaffak olamadık. Sen ne yapacaksın orada hocaefendi?’ dediler. Oradaki hocalardan birisi bana: ‘İngilizce biliyor musun?” diye sordu. Ben de “hayır” dedim. Onlar da “Biz burada Japonca bilenlerle konuşarak muhatap olamadık. Sen dil bilmeden ne yapacaksın burada?” dediler. Oradaki ikinci gün Kur’ân okumaya başladığımız zaman bir tane Arapça bilen arkadaş geldi. “Ben Arapça öğrenmek için Mısır’a gitmiştim. Gideceğiniz zamana kadar burada ben size tercüman olurum.” dedi.

Ben camide oturduğum zaman başka insanları da getiriyorlar, onlar da Müslüman oluyorlar. Çok şükür faaliyetlerimiz çok ilerledi. Japonlar en son helal yemek yemeye başladılar. Her gün yedi bin tavuk kesen bir şirketle anlaştılar ve o şirketin sahibi Müslüman olmadığı halde tavukları Müslümanlara kestirerek helal olarak satıyor. Japonya’da helal lokantalar açıyorlar. Japonya ve Kore Türklerle doldu. Bu bölgeler İslam için yeni bölgeler… Japonya’daki bazı profesörler “Japonya İslam devleti olacak ama bunu neden geciktirdiniz” şeklinde yazılar yazıyorlar.

Son olarak sayın cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan o zaman başbakandı, Japonya’ya gelmişti. Orada kendilerine ifade ettim: “Bütün dünya Türkiye’den adalet gelebilir diye dua ediyor.”

JAPONYA İSLAM DEVLETİ OLACAK

Japonya’ya 40 yıl önce gittiğinizde görüp ve yaşadıklarınız ile bugün gördükleriniz arasında ne gibi bir değişimin yaşandığını düşünüyorsunuz?

Japonya’ya 38 seneden beri gidip geliyorum, son 20 senedir de orada kalıyorum. 20 sene önce Japonya’da sadece iki cami vardı. Şimdi 500 cami var. Orası da bir İslam devleti olacak. Şimdi Endonezya, Malezya gibi ülkeler daha önce Müslüman olmayan ülkelerdi. Şu anda en edepli ve Mekke’de en çok gördüğümüz Müslümanlar onlar.

Japonya’nın Nagoya şehrinde işçi kardeşlerimizin olduğu yerde bir cami yaptık. Japonya fetholunsun diye ismini “Fatih Camii” koyduk.


SİZ YEMEZSENİZ BİZ DE YEMEYİZ

Son dönemde Kore’ye ziyaretlerde bulunuyorsunuz. Buradaki Müslümanlarla ilgili bizlerle paylaşmak istediğiniz bir hatıranız var mıdır?

Bizden davet bekliyorlar. ‘Müslümanlar bizi davet etsin’ diyorlar. “Sen geldin söyle de onlar da gelsin. İnsanları İslam’a davet etsinler.” diyorlar.

Kore’de Müslüman olanların yanına gittim. Karın üstünde namaz kılan askerlerin arkasında namaz kılıyorlardı. Teşekkür etmek için o askerlerin yanına gittim. Koreliler de bize yiyecek içecek getirdiler. Ramazan ayı olduğu için biz geri çevirdik ama ‘siz yiyebilirsiniz’ dedik. Onlar da edeplerinden dolayı yemediler. ‘Bunları biz sizin için hazırladık, siz yemezseniz biz de yemeyiz’ dediler. Türkiye’deki insanlara benziyorlar. Âdeta tarikat edebi vardı onlarda.

GÜZEL EVLİYALAR

Merhum Mahmud Sami Ramazanoğlu efendiyle ilgili bir hatıranız var mı?

Birçok hatıramız var. Sami Efendimiz “Bizi sevenler bizim müridimiz” buyururdu. Tabi ben biraz tebliğ cemaatine karıştım. O zamanlar Abdüsselam Camii’nde imamdım. Tebliğe 8 kişi, ilk olarak orada başladık. Sami Efendiyle Medine’de de görüşürdük. İstanbul’da Tahtakale’de dükkânında ziyaret etmeye giderdik. Sohbetler de hep buluşurduk.

Bir defa Musa Topbaş Efendinin evinde –ben o zamanlar Sultançiftliği’nde imamdım– bir müezzin arkadaşı alıp sohbete gittik. O da bana “Hocam şeyh efendiye herkes hürmet ediyor. Oradaki hizmetçi bile çok hürmet ediyor. Ben abdest aldığım zaman bana birisi havlu getirdi, bu havlu getiren kimdi?” diye sordu bana. Ben de ‘Musa Efendi hazretleri’ dedim. Bunlar öyle güzel evliyalardandı.

Ben İstanbul’dayken, belediyeden bir hafta su olmayacağına dair haber geldi. Biz de yağmur duasına çıkmak için karar aldık ama bütün gazete ve televizyonlar bizimle dalga geçtiler. Mahmud Efendi hazretleri, Yuşa Hazretlerinin türbesine gidip yağmur duasına başlamışlar. Orada hutbeye çıkıp yağmur duasına başladıkları zaman yağmur yağmaya başladı ve bu yağmur bir hafta boyunca sürdü.

BAŞBAKAN'DAN İKİ ŞEY RİCA ETTİM

Başbakan Ahmet Davutoğlu’na çocukluğunda Kur’an hocalığı yaptığınızı öğrendik. Sizinle görüştüğünde neler söylediniz kendisine?

Başbakan bana: “Siz babamın dükkânında bana Kur’ân öğretiyordunuz, siz benim Kuran hocamsınız.” dedi. ‘Ben de sizden iki şey istiyorum’ dedim. Birincisi, Tokyo camisinin yanında büyük bir arazi var buraya bir cami daha yapılmasını rica ettim. İkincisi, ‘yüz tane hoca Japonya’ya, yüz tane hoca Kore’ye, iki yüz tane hoca da Rusya’ya istiyoruz’ dedim. Bir diğer konu da zulüm gören Suriye, Irak, Mısır gibi ülkelerden Türkiye’ye gelen âlimlerimiz var. Bu âlimleri üniversitelere Arapça hocası yapar mısınız diye rica ettim.

Japonya’daki merkeziniz, İslami Center’da neler yapıyorsunuz?

Buraya Japon talebeler, iş adamları geliyorlar. Onları İslam’a davet ediyoruz, İslam’ı anlatıyoruz, Müslüman oluyorlar. En sonunda onlara 5 defa salavat çektiriyoruz.

Ezan okumayı, namaz kıldırmayı seviyorum. İslami Center’da ezanlar okuyup, namaz kılıyoruz. Müslüman olan kardeşlerimiz diğer insanlara İslam’ı anlatıyor. Salavat çektiğimiz zaman imanlarımız tazeleniyor. İşitenler imana geliyor. Bilerek ya da bilmeyerek İslam’a düşmanlık yapanlarda bu vesileyle düşüncelerini değiştiriyorlar. Buradaki toplantılarda bunları söylüyoruz. ‘Bunu söylediğiniz zaman her türlü sıkıntıdan kurtulacaksınız’ diyoruz.