''Cennete Kaçış'' kısa filmi, iki öğrencinin
arkadaşlarıyla birlikte birçok engeli aşarak Cuma namazına kaçışını anlatıyor.
Yönetmen Fatih Bıçakçı ile film hakkında konuştuk.
“Cennete Kaçış” kısa
filmi, okuldaki öğle arası tatili ile Cuma namazı saatinin bir türlü uyuşmadığı
zamanların öğrencileri Enes ve Musa’nın arkadaşlarıyla birlikte birçok engeli
aşarak Cuma namazına kaçışını anlatıyor. Fatih Atatürk İmam Hatip Ortaokulu’nda
İngilizce öğretmenliği yapan yönetmen Fatih Bıçakçı, kötü
karakteriyle okul müdürünü canlandırıyor; okuldaki öğretmenler ve öğrenciler
filme ellerinden gelen desteği esirgemiyor, oyuncu olarak filme destek
veriyorlar. İki aylık çekimlerin sonrasında ortaya “Cennete Kaçış” filmi
çıkıyor.
Benim bildiğim imam hatiplerde topluca Cuma namazlarına
gidiliyor ancak diğer okullarda Cuma saatinde hâlâ ders yapılıyor mu
bilmiyorum. Bugünlerde kamuda çalışanlarla ilgili Cuma namazı düzenlemesi
yapılıyor. Bu gündemin içinde “Cennete Kaçış” filmini izlemenin tam sırası diye
düşünüyorum. [Aşağıda kısa filmi bulacaksınız.] Biz de yönetmen Fatih Bıçakçı
ile “Cennete Kaçış” kısa filmi üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.
“Cennete Kaçış” filmi nasıl ortaya çıktı?
“Cennete Kaçış” filmi nasıl ortaya çıktı?
“Cennete Kaçış” ile bu ülkede Müslümanlar olarak geçmişte
dini özgürlükler adına yaşadığımız zorlukları hatırlatmak ve bugünle kıyaslamak
istedim.
İmam hatiplerin orta kısmının açılmasıyla benim görev
yaptığım okul da imam hatip ortaokulu oldu. Yeni nesil öğrencilerimizle derse
başladığımız ilk hafta, öğretmen arkadaşlarla Cuma namazına öğrencileri götürme
işlerini organize ettik, topluca ilk Cuma namazına gittik ve hâlâ her geçen gün
çoğalarak namaza gitmeye devam ediyoruz.
Bu ilk Cuma’daki topluca vardığımız ilk secdede ne kadar
duygulandığımı hatırlıyorum. Geçmiş senelerde olmayan “özgürlük” şimdi vardı ve
bu bizim için çok güzel bir heyecandı. Eskisi gibi dar zamanda koştura koştura
namaza gitmek gibi dertlerimiz kalmamıştı. Bu özgürlüğün farkına varılması ve
geçmişin unutulmaması için bir şeyler yapma fikrinden yola çıktım.
Filmi ne kadar sürede, nasıl çektiniz?
Kadroda kimler var?
Filmi iki ay gibi bir zamanda çektik. Aslında daha kısa
sürebilecek bir işti ama sadece hafta sonları okula gelerek çekiyorduk. Ayrıca
montaj aşaması da biraz işi uzattı. Filmde rol alanların hepsi kendi
öğrencilerimden ve arkadaşlarımdan oluşuyor.
Cuma namazını kılmak için okuldan kaçan
öğrencilerin hikâyesini anlatan bir kısa film çekmeyi neden düşündünüz? Bu
hikâye bize neler anlatıyor?
Aslında hepimizin Cuma namazına gidebilmek için
gösterdiğimiz çabalardan, maruz kaldığımız trajikomik olaylardan esinlenerek
senaryoyu yazdım. En çok da öğrencilerin ve öğretmenlerin yaşadığı sorunlar
benim ilgimi çekmişti. Ayrıca geçmişte daha çok hâkim olan, üst'ün alt'a
merhamet nazarıyla bakamadığı ve en temel dini bilgilerden bile yoksunluğun,
cahilliğin yaygın olduğu dönemleri anlatmak için okul harika bir mekândı.
Bu kısa filmde, Cuma namazı gitmek isteyen iki öğrencinin
hikâyesini anlatıyorum. Yaşadıkları dönemin şartlarında epey zorlanıyorlar.
Türkiye’deki birçok insan gibi aslında dindar ve geleneklerine bağlı bir
aileden gelmesine rağmen kendi kültürüne yabancılaşmış, din cahili okul müdürü
ise öğrencilere bütün işgüzarlığıyla engel olmaya çalışıyor. Sonrasında gelişen
trajikomik olaylar hem heyecanlandırıyor hem de duygulandırıyor.
Öğrenciliğinizde ya da öğretmenliğinizde
filmde anlattığınız hikâyeye benzer şeyler yaşadınız mı? Öğrenciyken hiç
Cuma'ya kaçtınız mı? Öğretmenlik yaparken izinsiz Cuma’ya gittiğiniz ya da izin
alamadığınız durumlar oldu mu?
Ben imam hatipte okuduğum için haliyle orta öğrenimim
sırasında zorlanmadım. Yine de o zamanlar toplu olarak namaza gitme gibi bir
durum yoktu. Fakat Cuma’ya gitmek için okuldan kaçan birçok arkadaşımın
hikâyesini dinledim. Üniversite yıllarımda ise Cuma namazına gitmek ve hatta
vakit namazlarını kılabilmek için bile birçok sorun yaşadım. Cuma namazına denk
gelen derslerde camiye gitmemize izin vermeyen hocalar, onlarla
tartışmalarımız, kampüsün dışındaki küçük camiye zar zor namaza yetişmeye
çalışmamız vs... Vakit namazlarını da tıp fakültesi binasının altındaki
kampüsün tek mescidinde kılıyorduk. Mescidin morgun hemen yanında olması da çok
manidardı.
Öğretmenlik zamanımda da bazı yöneticilerin benzer
tavırları sıkıntıya yol açıyordu. Beni üzen ise normalde Cuma’ya gidebilecekken
sıkıntı çıkar korkusuyla namaza gitmeyen bazı arkadaşlarım ve konu açıldığında
“canım ders vermek de bir ibadettir” diyerek işi alaya alan bazı öğretmenlerdi.
En çok da babamın öğretmenken yaşadıkları ilgimi çekmiştir. Mesela bir keresinde babam Cuma’ya giderken müdür çağırıyor ve bir iş vermek istiyor. Babam Cuma’dan sonra yapacağını söylediğinde ise müdür “bu işi yapalım, Cuma’yı evde kılarsın” diyor. Bu olay filmdeki müdür karakterine ilham olmuştur.
Filmde okul müdürü öğrencilerin ders saatinde
Cuma'ya gitmesini istemiyor, onlara izin de vermiyor. Sonra hastanede yatan
annesi vefat ettiğinde okul müdürü yanlış yaptığını anlıyor ve bir değişim
geçiriyor. Okul hayatımızda birçoğumuz şahit olmuştur dinimizle arasına mesafe
koyan böyle hocalara… Siz böyle düşünen hocalara film üzerinden nasıl bir mesaj
veriyorsunuz?
Gerçeklerin farkına varmak için illa başınıza bir şey
gelmesini beklememek gerekir diyorum. Yönetici konumundaki insanların
Müslümanların inanç ve ibadet özgürlüğü konusunda cahil kalmamaları gerektiğini
söylüyorum ve onlara asıl hükümdarı hiç unutmamaları gerektiğini hatırlatmaya
çalışıyorum.
Kendi okulunuzda kendi öğrencilerinizle
çektiniz filmi. Öğrencileriniz filmin çekiminde ve sonrasında filmi izlerken ne
tür tepkiler verdi? Filmi izleyenlerden nasıl tepkiler alıyorsunuz?
Çekimler çok eğlenceli geçti fakat çocuklarla film çekmek
gerçekten zor. Birçok tekrar yapmak zorunda kaldık. Çekim hataları da başlı
başına komik bir film olacak uzunlukta. Onları uzun süredir tanıyor olmasam
herhalde işimiz çok daha zor olurdu. Hepsi heyecanlı ve istekliydi çünkü onlara
senaryoyu anlattığımda çok beğenmişlerdi. Aslında onların bu iştiyakı benim de
motivasyonumu artırdı. Filmde kendileri ve arkadaşlarıyla kendi mekânlarında
rol aldıklarından tabii ki diğer izleyicilere göre çok daha heyecanlandılar.
Birçok kez izlemek istediler. Diğer izleyenlerin de genel olarak yorumları
iyiydi. Bu benim için çok güzel bir duygu.
Kısa film çekmeye devam edecek misiniz?
Bundan sonra neler çekmeyi düşünüyorsunuz? Nasıl bir anlatım tarzı tercih
ediyorsunuz?
İnşallah devam edeceğim. Yazılmış ve fikir aşamasında
olan senaryolarım var. Arkadaşlarımın çalışmaları var. Yine “namaz” üzerine ve
“dini doğru anlama” üzerine bir şeyler yapmak istiyorum. Bunları gerektiği
kadar bir aksiyon ve abartmayan bir mizah içerisinde sunmak gerektiğine
inanıyorum. Buna göre senaryolarımı şekillendiriyorum. Çünkü sanatsal
çalışmalar insanlara ulaşmazsa pek değeri kalmıyor. Yapılacak görsel
çalışmalara açıktan verilen sadaka gözüyle bakmak lazım belki de. Halık zaten
bilir ama halk da bilsin ki özensin, etkilensin, faydalansın, mesajı alsın ve
uygulasın diye düşünüyorum.
“Cennete Kaçış” kısa filmi:
Dünyabizim





