Batı’da İslam karşıtı, İslamofobik söylemler çoğu insanı İslam’dan uzaklaştırırken bazılarını da
İslam’ı araştırmaya, Müslüman olmaya sevk ediyor. Ebu Davud ikinci yolu
seçenlerden; talihli, nasipli, bahtı açık bir yolculuk onunkisi.
Osman Nuri Topbaş
Hocaefendi’nin “Muhabbetteki Sır” eserini okuyup, İslam'ı öğrenmek için
Haiti'den İstanbul'a gelen ve bir yıldır Aziz Mahmud Hüdayi Vakfı’nda İLAM’da derslere
katılan Ebu Davud ile hidayete erme hikâyesini konuştuk.
Eski
ismim Obed Dev Theodor, yeni adım Ebu Davud. 1981 yılında Haiti’de doğdum. İki
çocuklu bir ailenin büyük çocuğuyum. Liseden sonra Dominikler’e gidip turizm okudum
ve ülkeme dönüp çalışmaya başladım. 2010 yılında Haiti Devlet Üniversitesi’nde
hukuk eğitimimi tamamladım. Bir vakıf hastanesinde idari sorumlu, ardından bir telekomünikasyon
şirketinde satış sorumlusu olarak çalıştım.
İslam’la tanışmana ne
vesile oldu?
Medyada
yayınlanan haberlerde; Müslümanların “terörist!”, İslam’ın “terör dini!” olarak
gösterilmesi beni işkillendirdi. İslam hakkında araştırma yapmaya başladım ve
İslam ilgimi çekti. Bu konuda bilgimi arttırmak için internetten İslam’la
alakalı PDF kitapları okumaya başladım. Osman Nuri Topbaş Hocaefendi’nin “Muhabbetteki
Sır” kitabını okudum ve ardından dört farklı kitabını daha satın alıp, hepsini
okudum.
Karar
verme evresinde çevremde Müslüman olup-olmadığını araştırdım. Bu araştırma
esnasında Birleşmiş Milletler’in askeri olarak görev yapan Pakistanlı
Müslümanlardan da bilgilendim. Müslüman olmaya karar verdiğimde en yakın cami
evimden 350 km uzaktaydı ve oraya Müslüman olmaya gittim. Sonradan evime yakın
(50 km uzaklıkta) iki cami buldum ve cuma namazlarını kılmak için bu camilere
gittim.
Müslüman olmaya nasıl
karar verdin? Seni Müslüman olmaya iten şey neydi?
Nedenini
tam olarak net bir şekilde açıklayamam. Ben Hristiyan bir ailenin çocuğuyum,
babam Protestan bir papaz. Hristiyanlıkta bir mantık örgüsü kurmak çok zor ve
bazı şeyler açıklanamıyor.
Osman
Hoca’nın kitaplarını okuduğumda zihnimde oturması dışında farklı bir ünsiyet
oluştu. Belli bir sebep aramaktan ziyade manevi hislerden, kalbimin
ısınmasından mütevellit İslam’a yakınlaşmam oldu. Ancak herhangi bir akıl yürütmeyle
olmadı bu.
İslam hakkında “terör
dini!” algısı yaratılıyorken sen İslam hakkında sahih bilgilere ulaşmak için
soru işaretlerinin peşine düşüyorsun. Bunu neyle başardın?
İç
sesime kulak verdim ve içgüdüsel olarak avukatlığın da öğrettiği bilinçle bu
işin üzerine gittim. Haberlerin arka planını araştırarak bir kanıya varmam
gerektiğini biliyordum; o yüzden böyle bir yol izledim. Sonrasında medyada İslam’la
ilgili söylenenlerin aksinin doğru olduğunu gördüm.
İslam’da ilk olarak ne
etkilemişti seni? Neler hissetin Müslüman olduktan sonra?
İslam’da
tevhit inancı beni etkiledi. İnandığımız tek bir yaratıcı var ve o tek tanrı.
Hristiyanlıktan sonra İslam’ın bu bakışı beni etkileyen bir unsur oldu. Çünkü
mantığıma yatmayan bir meseleden çok net olan tevhit inancına geçmiş oldum.
İslam’ı
kabul ettikten sonra hissettiklerim ise bir rahatlama ve huzur haliydi.
Her şeyini bırakıp,
İslam’ı öğrenmek için İstanbul’a gelişini anlatır mısın?
Bir
süre sonra İslam’ı daha iyi öğrenmem gerektiğini anladım. Haiti’de İslam’ı
öğrenebileceğim imkânlar bulunmadığından ve daha önce Osman Nuri Topbaş
Hocaefendi’nin kitaplarını okuduğumdan; kitaplarında İstanbul’da olduğu
yazıyordu, İstanbul’a gidip İslam’ı ondan öğrenmem gerektiğini hissettim.
İstanbul’a gelmeden önce kendisinin bir vakfın başında hizmet verdiğini
bilmiyordum. Yalnızca İslam hakkında geniş malumatı olan bir âlim olduğunu
düşünerek İstanbul’a gelip, ondan bir şeyler öğrenebilirim düşüncesiyle
İstanbul’a gelme kararı almıştım. Kendisine nasıl ulaşabileceğimi de
bilmiyordum.
İstanbul’a
geldiğimde havalimanında Tacik biriyle tanıştım. Sohbet ederken buraya geliş
amacımı onunla paylaştım, o da aradığın hocayı belki burada bulabilirsin deyip,
beni Eyüp’e getirdi ve bir misafirhaneye yerleştirdi.
Eyüp’teki
misafirhanede yaklaşık bir ay kaldıktan sonra Kongolu bir öğrenci olan Cuma ile
Pierre Loti’de tanıştım. Sohbet esnasında İstanbul’a niye geldiğimi anlattım ve
Osman Hoca’yı tanıyıp tanımadığını sordum. Cuma da Hüdayi Vakfı’nda eğitim
aldığını ve Osman Efendi’yi tanıdığını söyledi. “Ben de kendisini görebilir
miyim?” diye sordum. Cuma da onların kurumlarına seni götürüp tanıştırabilirim teklifinde
bulundu. Ben de kabul ettim. Sonra Hüdayi Vakfı’na geldik ve yöneticilere hikâyemi
anlattım. “Bavulun alıp, gel buraya!” dediler. Ben de geldim, o gün Osman Nuri
Topbaş Hocaefendi ile de görüştük.
Osman Nuri Topbaş
Hocaefendi ile görüşmeniz nasıl geçti? Neler konuştunuz? Neler hissettin?
Hocamız,
benim ne maksatla, niye geldiğimi sordu. Ben de kısaca hikâyemi anlattıktan sonra
bana; buraya hoş geldiğimi ve benimle alakalı her şeyi üstleneceklerini söyledi
ve “sen de inşallah, burada İslam’ı öğrenip, sonra Haiti’ye gidip oradakilere
İslam’ı anlatacaksın” diye bir görev
verdi. O günden beri Hüdayi Vakfı bünyesinde İLAM’da derslere katılıyorum,
İslam’ı öğrenmeye gayret ediyorum.
Osman Hocamızın kitabında seni
ne etkilemişti?
Daha
önce medyada İslam’ı kaos, terör vb. çok kötü bir şey olarak anlatmalarına
karşın Osman Hoca’nın kitabında İslam’ın insana değer veren bir din olduğu
anlatılıyordu. Mesela medyada kadınların İslam’da her zaman arka plana
atıldıkları, değersizleştirildikleri anlatılırken kitapta; kadınların İslam’da
çok değerli olduğu, cennetin annelerin ayakları altında olduğu gibi çok güzel
nitelemeler yapılıyordu. Bunlar beni etkiledi.
Aynı
zamanda kitabın bir bölümünde İslam’ın manevi, irfani boyutundan, tasavvuftan
bahsediyordu. O da benim ilgimi çeken ve kendimi bulduğum, benim için hayat
tarzı olabileceğini düşündüğüm bir şeydi. Açıkçası kendimi İslam’da buldum.
Daha önce aradığım ve bendeki boşluğu dolduracak şeyin İslam’da olduğunu
anladım.
İslam’la ilgili
düşündüklerini Müslümanlarda ya da Müslüman bir ülkede bulabildin mi?
Türkiye’ye
gelmem Allah’ın bir lütfudur. Çünkü ben Haiti’deyken kitaplar okuyordum ancak
Kur’ân’ı okuma, öğrenme imkânım yoktu. Ben bu niyetle İstanbul’a geldim. Türkiye’de
Müslümanları gördüm. Zihnimdeki Müslüman algısı burada gerçek manasıyla yerli
yerine oturdu.
Ben
artık, ailemdeki ve çevremdeki bireylerle İslam’la alakalı meseleleri
tartışabiliyorum ve onlara İslam’ı anlatabiliyorum. Orada medyanın yansıttığı
kötü İslam algısının, bize gösterilenlerin doğru olmadığının kanaatine burada
kesin olarak farkına vardım.
İslam’ı öğrendikten sonra
ne yapmayı düşünüyorsun? Hayattaki hedefin, hayalin nedir?
Buraya
geldiğimde hayalim ülkeme dönüp İslam’ı anlatmaktı. Ancak şu an Haiti’de
insanların mevcut anlayışlarını değiştirmek çok zor. Çünkü hepsi önyargılı ve
hepsinin kafasında şekillenmiş kötü bir İslam algısı var.
Hedefim,
yeni nesillere, tabiri caizse zihni zehirlenmemiş çocuklara küçük yaştan
itibaren eğitim vermek, bir Müslüman nesil yetiştirmek istiyorum.


