Sinemanın şairi: Tarkovski


Sinema tarihinin en önemli yönetmenlerinden Andrey Tarkovski (1932-1986), sinemacı, yazar, filozof, şair, düşünce adamı ve ayrıca natüralist, gerçekçi, ‘şiirsel sinema’nın en önemli temsilcisidir. Sovyet Film Okulu'na girmeden önce müzik ve Arapça eğitimi aldı. Babası şair Arseni Tarkovski. Kendisini bir sinemacı gibi değil, hep bir şair olarak gördüğünü söyleyen oğul Tarkovski de babasından etkilenir ve kamerayla şiir yazar âdeta.

Tarkovski, umut ve inanç aşılayan, ideale erişmeye çabalayan, hakikati arayan, içsel yolculuğa inanan, maneviyat için çabalayan sanattan yanadır. Sanatın amacını, insanın kendisine ve çevresindekilere bu gezegende ne aradıklarını, neden yaşadıklarını, varlık sebeplerinin ne olduğunu açıklamak veya bu soruları sormak, bunlarla insanları yüzleştirmek olarak görür. İnsanı ölüme hazırlayan, onun ruhunu yumuşatan, ona iyeye ve güzele yönelme yeteneğini kazandıran sanatı önemser. Sanat insanın aklına değil, duygularına seslenir. Kendimizi tanımamıza ve keşfetmemize, iç sesimizi duymamıza yardımcı olur. Sanatçı dürüst, içten, sorumlu ve fedakâr olmalıdır. Tarkovski'nin fikirleri, filmdeki imgeleri tasavvuf düşüncesi ile birçok açıdan benzerlikler taşır.

İnsan neden sinemaya gider? Neden film izleriz? Tarkovski'ye göre sinemaya giden bir insan oraya zaman için gider; yitirdiği ve kaçırdığı zaman ya da henüz hiç yanına bile yaklaşamadığı zaman. İnsan sinemaya hayata dair deneyimlerini zenginleştirmeye gider. Zira sinema, hiçbir sanatın yapamadığı ölçüde insanın olgusal, pratik deneyimlerini genişletir, zenginleştirir ve yoğunlaştırır. Gerçek sinemada seyirci, seyirci olmaktan ziyade tanıktır.

İzleyicisini Arayan Yönetmen

Sinemada kendi şiirsel dilini inşa eden Tarkovski, hayatı boyunca yedi film çekti: Ivanovo Detstvo (İvan’ın Çocukluğu - 1962), Andrei Rublyov (Andrey Rublev - 1966), Solyaris (Solaris -1972), Zerkalo (Ayna - 1976), Stalker (İz Sürücü - 1979), Nostalghia (Nostalji - 1983), Offret (Kurban - 1986).

Filmlerini anlayabilmek için öncelikle Tarkovski’nin zihin dünyasına girmeniz gerekir. Bunun için onun yazdığı “Günlükler”i veya “Mühürlenmiş Zaman” eserini okuyabilirsiniz. Hatta yan okumalarla, araştırmalarla, sorgulamalarla kendinizi besleyebilirsiniz. Yönetmeni tanımadan, fikirlerini bilmeden izleyeceğiniz filmleri size anlamsız, sıkıcı gelebilir. Çünkü Tarkovski, edilgen bir izleyici istemez. Onun filmlerini izleyenler etkin olmak zorundadır. İzleyiciden çabalamasını, soru sormasını, düşünmesini, hissetmesini, duygulara özne olarak katılmasını bekler. Anlayacağız, sabırla izleyip, dert ortağı olmaktan başka çareniz yok!

Tarkovski’nin sanat ve sinemayla ilgili (1970-1986) fikirlerini ve deneyimlerini paylaştığı Mühürlenmiş Zaman’da sanatla alâkalı bize ait sorular ve cevaplar olduğunu düşünüyorum. Batı’nın bağırışına karşı Doğu’nun sessiz ama güçlü cevabının ‘şiirsel sinema’ ile olabileceğini Buğday filmi ile yönetmen Semih Kaplanoğlu ispatladı. Bu yolda yürüyebilirsek gelecekte sinema ile Batı’nın kararttığı ışıkları yeniden yakmaya vesile olabiliriz. Kim bilir!..

Mühürlenmiş Zaman, Anrey Tarkovski, Çeviri: Mazlum Beyhan, Agora Kitaplığı, 249 Sayfa, 4. Baskı