İbn Haldun Üniversitesi ile El-Medine
Enstitüsü işbirliğinde İstanbul’da “Suhba Burs Programı” adında bir
etkinlik düzenlendi. Aralarında Amerika, Kanada, İngiltere, Güney Afrika,
Pakistan başta olmak üzere 10 farklı ülkeden 100’ü aşkın Müslüman aileleriyle
birlikte İstanbul’da on aylığına misafir edildi. Program süresince
katılımcılara üç dönem (4-4-2 ay) İslami ilimler ve Arapça eğitimi verildi.
Tatil zamanlarında ise İstanbul başta olmak üzere Konya, Bursa, Edirne gibi
Türkiye’nin farklı şehirlerini gezip görmeleri sağlandı.
Muhammed Er Hoca’dan
icazetli Nakşi Halidi Şeyhi Muhtar Mağravi liderliğinde yapılan
programda, bireylerin kendi kendilerine değişmeleri sağlayarak manevi
potansiyellerini artırmaları hedeflendi. Üsküdar’da Valide-i Atik Külliyesi’nde
eğitim gören misafirler arasında günlük hayatta avukat, doktor, yönetici, kick
boksçu, mimar, mühendis, üniversite öğrencisi olan dervişler de bulunuyordu.
Nefis tezkiyesi, usul-i fıkıh, hadis usulü, siyer ve akaid dersleri alan
misafirler, sene içinde yapılan etkinliklerle İslami kültürü yaşayarak
deneyimleme fırsatı buldular. Biz de Türkiye’de benzeri olmayan “Suhba Burs
Programı” deneyimlerini hocaları ve öğrencileriyle konuştuk.
İyad Erbakan (Suriye/Türkiye – Arapça hocası)
Programa katılan arkadaşlar çok gayretliydiler. Ödevleri ne
kadar çok olursa olsun yapıyorlardı. İlk haftaki gayretleri ile son hafta
gösterdikleri gayret aynıydı. Ben böyle karışık bir ortamda hiç ders
işlememiştim. Hepsi birbirinden farklı ama sanki bir aile gibiydiler. Hocalara
karşı çok saygılıydılar. Bir de arkadaşlar çok kültürlü insanlardı, zihinleri
açıktı. Farklı alanlardan geliyorlardı ve çok mütevazı insanlardı. Benim
dersime katılan öğrencilerin hepsi benden yaşlıydı ama çok edepli
davranıyorlardı. Çok sade insanlardı; kıyafetleri, konuşmaları, oturmaları
sadeydi. ABD’de, Kanada’da yaşayanlar vardı ancak Batılı gibi değillerdi. Orada
yaşıyorlardı ama bir hayranlıkları yoktu.
![]() |
Solda İyad Erbakan, sağda Şeyh Muhtar Mağravi |
Yeni bir şey öğreniyorlardı ve her biri heyecanla, ilgiyle
dersi takip ediyordu. Benim derse çalıştığımı gördüklerinde onlar derse daha
çok çalışıyorlardı. Her zaman soru sorabiliyorlardı, birebir ilgileniyordum.
Onlar da “Bize niye bu kadar hizmet ediyorsunuz? Biz Amerika’da böyle hizmet
görmedik!” diyorlardı. Kendi ülkelerinde okurken sınıftan çıktıktan sonra
hocalarıyla iletişimi kesilirmiş, burada tam tersini yaşamışlar. Arkadaş gibi
istedikleri zaman bana soru sorabiliyorlardı, konuşup muhabbet edebiliyorduk.
Bu da onların çok hoşuna gitti.
Biz, ilim yolculuğunu biliyoruz, bir de “nefis tezkiyesi” eğitimi var. Bunun birebir eğitimini aldılar ve bunu yaşayarak deneyimlediler. Bu bizi de çok etkiledi. Biz buradayız, her şey istediğimiz gibi ama nefis tezkiyesi meselesine bu kadar önem veremiyoruz.
Biz, ilim yolculuğunu biliyoruz, bir de “nefis tezkiyesi” eğitimi var. Bunun birebir eğitimini aldılar ve bunu yaşayarak deneyimlediler. Bu bizi de çok etkiledi. Biz buradayız, her şey istediğimiz gibi ama nefis tezkiyesi meselesine bu kadar önem veremiyoruz.
Bu arkadaşların çoğu Amerika’dan geldi, biz hocalar Şam’dan
buraya geldik. Burada İstanbul’da Şamlılar, Amerikalı Müslümanlara Arapça
öğretiyoruz. Bu ilginç bir deneyim.
İstanbul dergâh gibi bir buluşma merkezi oldu. Ne kadar
güzel bir yerde yaşıyoruz, bu program vesilesiyle bir kez daha görmüş olduk.
Programın iki ana hattı var: hayat ve miras
Dr. Ahmed Snobar (Ürdün/Türkiye – Arapça
Koordinatörü/Hadis doktoru)
Dünyada Arapçayı sıfırdan öğrenmek isteyenler için İstanbul
kadar coşku ve enerji dolu başka bir şehir yoktur. Çünkü şu anda İstanbul,
Arapça eğitimi için kurulmuş dil merkezleri, kursları ve enstitüleriyle dolu
bir şehir.
İbn Haldun Üniversitesi ile bir Arapça eğitim programı
tasarladık. Hocalarımızı itinayla seçtik. Öğrencilerimiz ise dünyanın muhtelif
yerlerinden gelen fakat çoğunlukla Amerika ve Kanada'dan olan bir gruptan
oluşuyor.
Programımızın temayüz ettiği iki ana hattı var: hayat ve
miras. Öğrencilerimize Arapçayı hem gündelik hayatta konuşmak hem de dini ve
geleneksel kaynakları (tefsir, hadis, hikâyeler, tarih metinleri vs.) anlamak
üzere öğretiyoruz. Derslerimizi, öğrencilerimizin İstanbul’un manevi havasını
soluyacakları otantik bir mekânda, Üsküdar’da Valide-i Atik Külliyesi’nde
yapıyoruz. Geride bıraktığımız dönemde hocalarımız grubumuzdan gerçekten çok
memnun kaldı. Geçtiğimiz on beş yılın en güzel programlarından biri olduğunu
söyleyebilirim.
Şeyh Muhtar Mağravi (ABD – Fizik
Profesörü/Nakşi Şeyhi)
Bu sohbet programıyla amaçladığımız Türkiye’deki İslami
mirası görmek. Burada hepimiz ailelerimizle birlikte bir sohbet grubu
oluşturduk. Maksadımız Efendimizin (sav) sahabe-i kirama öğrettiği gibi
yaşayarak, tecrübe ederek ve bir uhuvvet içerisinde ilim edinerek dinimizi
hakkıyla yaşamayı öğrenmek. Allahtan niyazımız, bize hakiki manada bir muhabbet
bahşetmesidir.
Kendimi tanıma fırsatı buldum
Mutasım Atiye (ABD – Bilgisayar
Mühendisi/Program Koordinatörü)
Aslen Filistinliyim ama Kuveyt doğumluyum. İki yaşındayken
Amerika’ya göç etmişiz. Bu da New York’ta Şeyh Muhtar’ın murakabesi
altında büyümeme vesile oldu, elhamdülillah. Hocamı otuz senedir tanıyorum ve
otuz sene boyunca onun kalbini her daim Allah Teala ve Peygamber Efendimizle
(sav) irtibat halinde tutmaya çalışan bir kul olduğuna şahit oldum.
Zaman geçtikçe ve bilhassa çocuk sahibi olduktan sonra Şeyh
Muhtar’la daha çok vakit geçirmek istedim. Çünkü onun hayat tarzını ve mirasını
kendi hayatıma ve çocuklarıma aktarmak istedim. Bir gün dedim ki: “Üstadım,
acaba bir yıl boyunca beraber yaşamamıza ne dersiniz?” O da dedi ki: “Nasıl
yani?” Dedim ki: “Yani ailelerimizi alsak bir yıllık Türkiye’ye
taşınsak. Ben Arapça çalışmalarıma yoğunlaşırım ve bir yıl boyunca sizden
yakından eğitim alırım.” Kendisi de “Müsaade et, bir istihare edeyim!”
dedi. Üç ay sonra bana “tamam” dedi ve sekiz kişi, o ve ben ve
ailelerimiz bir yıllık Türkiye’ye gelmeye karar verdik. Lakin birden başkaları
da haberdar oldu ve “Biz de gelebilir miyiz?” dediler.
Gittikçe daha fazla kişi katılmak istedi. Ta ki o kadar
büyük bir grup oluştu ki mecbur resmi program yapmak zorunda kaldık. Sonunda 10
farklı ülkeden katılan tam 105 kişi olduk. Nitekim bu güzel ülkeye, bu güzel
Osmanlı mirasını tecrübe etmeye ve Şeyh Muhtar’la bir arada ders yapmaya
geldik. Amerika'da yetişen Arap kökenli birisi olarak bu program vesilesiyle kendi
aslımı tanıma fırsatı buldum.
Hayatımın en güzel günlerini yaşıyorum
Riyad Saluci (Güney Afrika/Kanada – Avukat)
Kanada’da siyasi-medyatik eylemcilikle meşguldüm ve İslami
ilimleri araştırmaya karar verdim. Güney Afrika’ya gittim ve orada belli bir
süre İslami ilimleri öğrenmeye talip oldum. Bu arada devamlı Şeyh Muhtar’la
irtibattaydım.
Güney Afrika’da Şeyh Muhtar’la beraber vakit geçirmek nasip
olmamıştı. Bu program onun ilminden, maneviyatından ve irşadından istifade için
bir fırsat oldu. Ailemle karar aldık ve hep beraber geldik. Elhamdülillah,
muhteşem bir tecrübe oldu. Hayatımın en güzel günlerini yaşıyorum. Beş kızım
var ve şimdi hiçbiri İstanbul’dan ayrılmak istemiyor. Hatta bir tanesi ille de
Türk vatandaşı olmak istiyor.
Hayatımda birçok ülkeyi gördüm. Müslüman ülkelerinin hepsi
kendine has bir güzelliğe sahip fakat İstanbul ayrı bence. Buradaki İslami
sanat, mimari, camiler, türbeler, büyük zatlar, evliyalar, ulemalar... Türkler
İslam’ı özümsemişler ve İslami bir kültür ortaya koymuşlar. İstanbul’un
ihtişamını ve güzelliğini başka yerlerde görmedim.
Burada öğrendiğim ilim ve tecrübe ettiğim maneviyat benim
için çok kıymetli. Türkiye’de insanların dini miraslarına sarılıp onu muhafaza
ettiklerini gördüm. İnsanlar burada Müslüman kimlikleriyle gurur duyuyor. İlmi,
canlanmış bir şekilde manevi bir havaya bürünmüş halde içinize çekiyorsunuz ve
programda bunu kalbinizde hissediyorsunuz. İşte bu programımızı benzeri olmayan
bir tecrübeye dönüştürüyor.
Türk milleti çok cana yakın
Rahim David Artnath (ABD – Mimar)
İsmim David Artnath ama Müslüman olduğumdan beri bana Rahim
derler. Amerikalıyım,
Kaliforniya, Los Angeles’ta yaşıyorum. Bir buçuk sene
önce Müslüman oldum. Hanımım 14 yıl evvel Müslüman olmuştu benim de yavaş yavaş
kalbim İslam’a ısındıktan sonra İslam’la müşerref oldum, elhamdülillah.
Bu programı eşim buldu. Eşimin anne ve babası vefat
ettikten sonra manevi yönden böyle bir şeye ihtiyacımız vardı. Aslında ben
Arapça derslere katılmayı düşünmüyordum ama bir süre sonra birkaç derse
katıldım ve manevi lezzetine varınca Şeyh Muhtar’ın da derslerine devam etmeye
başladım. Daha sonra iyice içimiz ısındı.
Gerçekten kaynaklar açısından çok zengin bir ülkede
yaşıyorsunuz. Türk milleti de çok cana yakın. Burada kendimi gerçekten güvende
hissediyorum. Özellikle metroyla seyahat etmekten hoşlandım. Los Angeles’ta
otobüslerde olsaydım kendimi bu kadar emniyette hissedemezdim.
Burayı öyle sevdim ki eve dönmek istemiyorum
Muhammed Davis (ABD – Kick boksçu)
İki yaşımdayken babamın dini ve İslami araştırmaları
sebebiyle ailecek Yemen’e taşındık ve on yıl sonra tekrar ABD’ye geri döndük.
On yıl İslam diyarında on yıl da Amerika’da yaşadım. Yani burada olmak şu an
benim için vatanıma dönmek gibi oldu. On yaşımdan beri kick boks yapıyorum. WBC
(Dünya Boks Konseyi) milli şampiyonuyum, Amerikan Muay Thai serbest dövüş
şampiyonuyum.
Burada olduğum için çok mutluyum, burası çok büyük bir
nimet. Açıkçası ilk geldiğimde biraz endişeliydim. Yani rahat hayatımı bir
kenara bırakıp tanımadığım bir yere gideceğim diye bir his vardı içimde. Ama
artık burayı öyle sevdim ki eve dönmek istemiyorum.
Gayrimüslim bir ülkede yaşamak insanın dini hayatını çok
etkiliyor. Sanki bir nehirde akıntıya karşı yüzüyormuş gibi. Dikkat etmezsen
seni alıp götürür. Buraya gelmemin sebebi aslında imanımı tazelemek,
kuvvetlendirmek ve dini hayatıma can katmaktı. Maksadım geri döndüğümde
gençliğe iyi bir örnek olmak. Çünkü kick boks ve dövüş sanatları dünyasında
gençliğin bakıp örnek aldığı birçok meşhur insan var fakat ne yazık ki bunların
arasında Müslüman sayısı pek az, Müslüman olanlarsa maalesef gençlere iyi örnek
sayılmazlar.
Hedefim dinine göre amel eden birisi olmak. Dininden ötürü
utanmayan bir Müslüman olarak görülmek. Nitekim Batı’da meşhur olan Müslümanlar
maalesef dini kimliklerini saklıyorlar. Mesela ismi Muhammed ise kendisine
kısaca “Mo” denilmesini istiyor. Böyle olması çok abes, böyle olmamalı. İşte bu
yüzden rol model olmayı hedefliyorum. Bunun için kendimi güçlendirmeli ve
nefsimi tezkiye etmeliyim. Bu anlamda Muhammed Ali benim kahramanımdır. Asla
onun kadar olamam, yalnızca onun ayak izlerine basabilmeyi arzuluyorum.
Samir Amus (ABD – Üniversite Öğrencisi)
Aslen Filistinliyim. Annem ve babam doksanlı yılların
başında Amerika’ya göç etmişler. Dallas’ta Texas Üniversitesi’nde işletme
okuyorum. Bir yıl boyunca İstanbul’da Arapça ve İslami ilimler okumaya geldik.
İstanbul’da olmak inanılmaz bir duygu. Dünyada birçok yere gittim, gördüm ama
İstanbul farklı. Evliyaların bulunduğu yerlerde bulunmak, onların yürüdüğü
yollarda yürümek çok başka.
Türk milleti bence çok ama çok cömert bir millet. Benim
gibi misafirlere hatta bütün insanlara daima ellerinden gelen en iyi şekilde
davranıyorlar. Allah onların bu güzel hasletlerini artırsın.
Açıkçası Amerika’dayken maalesef dini hayatımda bir
gevşeklik vardı. Fakat buradayken sanki imanımı tazelemiş ve Allah ile aramdaki
ilişkiyi ve dinime karşı ciddiyetimi kuvvetlendirmişim gibi hissediyorum.
Abdulbasit Khan (Kanada – Avukat)
İbn Haldun Üniversitesi vesilesiyle El-Medine programı
bünyesindeki kardeşlerimle birlikte Türkiye’ye geldik. Allah nasip etti ve Şeyh
Muhtar Hocamızla beraber bir senedir Valide-i Atik Külliyesi’nde sürdürdüğümüz
program dahilinde çok güzel eğitimler aldık, tecrübeler edindik. Türkiye’de
bulunmak hakikaten büyük bir nimet. Burada bize Allah’tan nimet üzerine nimet
geldiğini gördük.
Türk milleti Resulullah’ın sünnetini yaşıyor
Naim Saluci (Güney Afrikalı / Kanada – Şirket
yöneticisi)

Türk milleti Resulullah’ın sünnetini, yani o numune şahsiyeti
özümseyip asırlar boyu muhafaza etmiş. Burada güzel ahlaklı, güler yüzlü
insanları gördüğümde aslında bize o numune karakteri talim ettiklerini gördüm.
Sadece sözde kalmıyorlar, yaşıyorlar. Allah’ın sevdiği hasletleri ve
Peygamberimiz’in sünnetini birebir fiiliyatta görünce bunlar kalbime
nakşoluyor.
Programla ilgili paylaşımlara enstitünün Facebook
sayfasından ulaşabilirsiniz.
Not: Söyleşinin bazı kısımları Genç Dergi’nin 142. sayından
alınmıştır.