ULUSLARARASI GENÇ DERNEĞİ (UGED) – GENÇ DERGİ
Varoluşunu anlamlandırmak ve
dünyanın gidişatına olumlu katkıda bulunmak isteyen gençler tarafından 2009
yılında kurulan Uluslararası Genç Derneği, sadece adı değil yüreği genç olan
herkese yönelik her türlü eğitim, gelişim ve değişim şartlarını oluşturmayı
amaçlayan ve bu çerçevede gelişim ve sosyal sorumluluk projeleri
düzenleyen bir gönüllüler hareketi.
Uluslararası Genç Derneği çalışmalarının
startını 2006yılında Genç Dergi ile
veriyor. Dergi etrafında bir araya gelen gençlerin birlikteliği ile Genç Gönüllüler doğuyor. Üniversitelerde birçok
kulüp kurup sosyal sorumluluk projeleri gerçekleştiren Genç Gönüllüler bugün
dünyanın birçok ülkesine ulaşan çalışmalara imza atıyorlar.
Uluslararası Genç Derneği, Genç
Dergi, Genç Gönüllüler, Genç Akademi, Genç Raydo, Dertli Sözlük ile
yeryüzünün farklı noktalara uluşan projelerle gönüllere temas etmeye devam
ediyor.
Bizde Uluslararası Genç
Derneği’nin çalışmalarını ve Genç Dergiyi, Genç Dergi Editörü ve Uluslararası
Genç Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Yrd. Doç. Dr. Mehmet Lütfi Arslan Bey’le
konuştuk.
"GENÇLERİN DUYMADIĞI SÖZÜ KİMSE DUYMAZ"
Genç Dergi ile başlayan
yolculuğunuzu anlatır mısınız? Bir de Genç Dergi çıktığından beri dile
getirilen, çok sık söylenen bir şey var: “Dertli olmak!” Nedir dertli olmak,
bunu bize anlatır mısınız?
GENÇ adlı
bir dergi çıkarmaya yönelik ihtiyacın üç sebepten kaynaklandığını
söyleyebilirim. Birinci sebep mevcut piyasa algısı içerisinde
gençlere yönelik bir dergi formatının olmamasıdır. En azından biz
çıkarken öyleydi. Gençler; kapitalist dünyanın, moda, müzik ve biraz da
cinsellik dışında nabzını nasıl tutacağını kestiremediği bir alanda yaşıyorlar.
Çocukluk ve yetişkinlik gibi iki temel alanın arasında "muvakkaten"
duran bir kitlenin nabzını ölçmeye kalkışmak ekonomik anlamda verimli
olmayabiliyor. Piyasa bu geçiciliği aşıp, kârını azamileştirmek için gençlikle
ilgili ürün ve kavramları bir kaç alana sıkıştırıyor. Biz evvela bunu aşmak
istedik.
İkinci sebep çok kritik bir
zaman diliminde hayatlarının en stratejik kararlarını almak zorunda kalan
gençlere yardımcı olmak istememizdir. Gençler iş, eş ve
hayatta tutacakları istikamet gibi en stratejik kararları, kanın damarlarında
deli gibi aktığı ve fakat donanım ve birikim olarak en tecrübesiz oldukları
dönemde almak zorunda kalıyorlar. Bu kritik dönemin en az hasar atlatılması
gerekiyor. Bunun da yolu saptırıcı değil doğruya erdirici güzel insanları örnek
edinmek ve tüketici değil besleyici çevrelerin içerisinde yer almaktan geçiyor.
Bir de hayattan gayenin ne olduğunu sorgulamaktan tabii… GENÇ bunu, soru
sorarak yapmaya çalıştı.
"ALLAH GENÇ’İ NEDEN
YARATTI?"
İlk sayımızdan bu yana gençlere
dert çağrısı yaptık ve insan olmamıza ait en temel derdin izini sürmeyi
önerdik. Niye var olduğumuza dair sahih bir cevabımız olmalı ve bu
cevabı hayatımızın ana muharriki yapabilmeliyiz. Bu çerçevede gençlere şunu
sorduk: Seni bu topraklarda, bu zaman diliminde ve bu insanlar arasında
var kılanın muradı nedir acaba? Senden murat nedir yani, seni 7 milyar insan
arasında neden artı bir olarak yarattı Yaratan?
İnsanların niye yaratıldığını biliyoruz; bunu zaten kitabımız söylüyor. Ama “ben” dediğimizin ya da bu sorulara muhatap kimse, onun yaratılış sebebi ne olabilir, gençlere bunu sorduk. Bu sorunun cevabı muhtemeldir ki “ben”i “ben” kılan özelliklerde saklıdır. Bizi, bu kadar insan içerisinde artı bir olarak yaratan Rabbimiz sadece bize ait özel lütufları ile özel bir misyon biçmiş olmalı. Bu misyonu ya da hakkımızdaki muradı bulmak hepimizin derdi olmalı. GENÇ, işte gençlere bu derdi teklif etti. Gittiğimiz her yerde bunu anlattık, bunu söyledik.
Hatta bir keresinde gencin birisi “Peki Allah GENÇ’i niye yarattı” diye sormuştu da aynı şeyi söylemiştim: “Allah GENÇ’i, ‘senden murat nedir’ sorusunu sana soralım diye yarattı.”
İnsanların niye yaratıldığını biliyoruz; bunu zaten kitabımız söylüyor. Ama “ben” dediğimizin ya da bu sorulara muhatap kimse, onun yaratılış sebebi ne olabilir, gençlere bunu sorduk. Bu sorunun cevabı muhtemeldir ki “ben”i “ben” kılan özelliklerde saklıdır. Bizi, bu kadar insan içerisinde artı bir olarak yaratan Rabbimiz sadece bize ait özel lütufları ile özel bir misyon biçmiş olmalı. Bu misyonu ya da hakkımızdaki muradı bulmak hepimizin derdi olmalı. GENÇ, işte gençlere bu derdi teklif etti. Gittiğimiz her yerde bunu anlattık, bunu söyledik.
Hatta bir keresinde gencin birisi “Peki Allah GENÇ’i niye yarattı” diye sormuştu da aynı şeyi söylemiştim: “Allah GENÇ’i, ‘senden murat nedir’ sorusunu sana soralım diye yarattı.”
Bir Allah dostu vefat ederken
etrafındakilere “hakkınızdaki muradı koruyun” diye vasiyet ediyor. Hakkındaki
muradı bilmeyen, onu koruyamaz. Muradın korunması söz konusu ise onun
düşmanları da söz konusudur. Biz, GENÇ olarak hayatlarının
“ser-hoş” zamanlarını yaşayan gençlere haklarındaki muradı bulmalarını,
anlamalarını, ona göre yaşamalarını ve düşmanlarının farkında olarak
muratlarını korumalarını önerdik. Muradı bulmanın yolu onun
derdine düşmektedir. Mevlana’nın ifadesi ile dert yol açar. Herkesin bir derdi
var zaten. Önemli olan derdin hakikisini bulmaktır. GENÇ, "sahte dertler
seni yakalamadan sen hakikisinden bir dert bul" teklifi yaptı ve eğer
derdin hakikisini bulabilirsek şu an elimizde bulunan nimetin yani gençliğin
ebedileşebileceğini söyledi.
"BİR GENÇLİK DİLİ KAYGIMIZ
VAR"
Üçüncüsü, ne kadar doğru, sahih
ve geçerli de olsa sözümüzü yeni gelenler ve onların kendileri kadar özgün ve
biricik yapıları ile –ki bunu Kur’anımız şakile olarak adlandırıyor- uygun
bir üslupla buluşturabilme kaygısıdır. Ne söyleyeceğimiz
konusunda kafamız net olabilir ama nasıl söyleyeceğimiz sürekli dönüp dönüp
yeniden ziyaret etmemiz gereken bir alandır. Bu, neyi, nerede ve ne şekilde
söyleyeceğimizi sürekli düşünmek demektir. Açıktır ki bu bir üslup ve dil
arayışıdır. Ahmet Taşgetiren ağabeyimizin
sürekli ifade ettiği “din dili” vurgusuna
benzer bir “gençlik dili” kaygımız
bulunmalı. Gençlik dili, sözü muhataba uygun söyleme derdinin bir tezahürü
olmalıdır. Bunun için çok afilli sözler etmeye ya da teoriler
oluşturmaya gerek yok; gönül köprüsünün kurulması yeterlidir. Her insan muhatap
olduğu teklifle kendine ait bir bağlamda buluşmuş, buluşuyor ve buluşacak. Ona
ait bir dili de bulacak ya da üretecek. Yeter ki derdine düşsün… Gençler de bu
anlamda kendi dillerini üretecekler. Onlara gönüllerimizi açıp, doğru zaman ve
zeminlerde buluşabilsek kâfidir.
Yazı İşleri Müdürümüz Süleyman Ragıp bir keresinde gençlere isar kavramını anlatmış, sonrasında ne anladıklarını sormuş. Bir tanesinin tarifi çok hoş: “isar, kendini pas geçmektir…” Bu, gençlik dilinin bir örneği olmanın ötesinde sözün yerine ulaştığının da bir göstergesidir. Sözün anlamı yerine ulaşmış ki o gençte yeni bir format kazanmış. O formatı eleştirebiliriz ama gençlerle hemhal olmanın yolunun bu formatı keşfetmek olduğunu unutmamalıyız.
Yazı İşleri Müdürümüz Süleyman Ragıp bir keresinde gençlere isar kavramını anlatmış, sonrasında ne anladıklarını sormuş. Bir tanesinin tarifi çok hoş: “isar, kendini pas geçmektir…” Bu, gençlik dilinin bir örneği olmanın ötesinde sözün yerine ulaştığının da bir göstergesidir. Sözün anlamı yerine ulaşmış ki o gençte yeni bir format kazanmış. O formatı eleştirebiliriz ama gençlerle hemhal olmanın yolunun bu formatı keşfetmek olduğunu unutmamalıyız.
"İNSANLARA ULAŞMAK
İSTİYORUM DİYEN ÖNCE GENÇLERE ULAŞMALIDIR"
Gençlik dili kaygısı ile yola çıkmak demek sözünüzü sürekli yeniden üretmek demektir. Bir de neyin önceleneceğini sürekli vurgulamak tabii… Popüler kültür dediğimiz o sinsi ve melun düşmanın dayattığı sahte ve suni dertler hayatlarımızda o kadar baskın ve belirleyici ki nefes almaya dahi fırsat bulamıyoruz. Ne kariyer, ne üniversite, ne iş, ne aş, ne de eş, hiçbir ama hiçbir dert, Rabbimizin bizi neden bu kadar insan içerisinde, bu zaman diliminde ve bu mekânda artı bir olarak yarattığına dair o temel sorudan daha önemli olamaz. Bunu, gençlerin kulaklarına, zihinlerine ve gönüllerine ulaştırmak zor değil; zor olan kulaklar, zihinler ve gönüllerdeki suni ve köksüz dertleri söküp atmaktır, çünkü sahtesi hakikisine hayat hakkı tanımıyor. Bu ise, sözünüze sürekli ayar vermeniz anlamına geliyor; neyi nasıl söyleyeceğinizi durup durup yeniden düşünmenizi gerektirecek derecede oynak bir zeminde yürümeye çalışıyorsunuz çünkü.
Gençlik dili kaygısı ile yola çıkmak demek sözünüzü sürekli yeniden üretmek demektir. Bir de neyin önceleneceğini sürekli vurgulamak tabii… Popüler kültür dediğimiz o sinsi ve melun düşmanın dayattığı sahte ve suni dertler hayatlarımızda o kadar baskın ve belirleyici ki nefes almaya dahi fırsat bulamıyoruz. Ne kariyer, ne üniversite, ne iş, ne aş, ne de eş, hiçbir ama hiçbir dert, Rabbimizin bizi neden bu kadar insan içerisinde, bu zaman diliminde ve bu mekânda artı bir olarak yarattığına dair o temel sorudan daha önemli olamaz. Bunu, gençlerin kulaklarına, zihinlerine ve gönüllerine ulaştırmak zor değil; zor olan kulaklar, zihinler ve gönüllerdeki suni ve köksüz dertleri söküp atmaktır, çünkü sahtesi hakikisine hayat hakkı tanımıyor. Bu ise, sözünüze sürekli ayar vermeniz anlamına geliyor; neyi nasıl söyleyeceğinizi durup durup yeniden düşünmenizi gerektirecek derecede oynak bir zeminde yürümeye çalışıyorsunuz çünkü.
Kaldı ki gençlik, sözümüzü ve
sesimizin diriliğini test edebileceğimiz en hayati alandır. Sözünü her tarafa
ve her yüreğe ulaştırmak isteyen önce gençlere ulaşmalıdır. Allah Rasulü ilk defa ortaya çıktığında O’na ilk inananlar
gençlerdi. Kutlu çağrı önce gençleri cezbetti yani. Bu şu demek
değil midir: Bugün Allah Rasulü’nün sözünü temsil etme
iddiasında bulunanların sözleri önce gençleri cezbetmelidir. Gençlerin
duymadığı sözü kimse duymaz. İslam, doğuşu ve mahiyeti itibarıyla bir gençlik
hareketidir; hep öyle olmuş, hep de öyle kalacaktır. İslam hep diriltmiştir,
çünkü kendisi bizatihi diri ve gençtir. Dolayısıyla insanlara ulaşmak istiyorum diyen önce gençlere ulaşmalıdır.
"SALİH VE SADIK ÇEVRELER GENÇLERİN DERDİNE DÜŞSÜNLER"
"SALİH VE SADIK ÇEVRELER GENÇLERİN DERDİNE DÜŞSÜNLER"
Bugünkü gençlerin hepsi
televizyonla büyüdü. Şimdi buna bir de sanal dünya eklendi. Gençlerin
algılamaları, hayal dünyaları, zihinlerinin çalışması, bakışları, görüşleri,
kodlamaları, hepsi görsel ya da sanal dünyanın kurallarına göre şekilleniyor.
Bu dünyanın nimetleri ya da kötülükleri gençleri nasıl etkiliyor? Bu anlamda
gençlere ne yapmalarını tavsiye edersiniz?
80 sonrası doğanların hepsi
TV’lerle büyüdü. Şimdikilerin haznesine bir de sanal dünya eklendi.
Algılamaları, hayal dünyaları, zihinlerinin çalışması, bakışları, görüşleri,
kodlamaları, hepsi görsel ya da sanal dünyanın kurallarına göre şekillendi.
Sözü ona göre söylemek gerekiyor. Gençlere anladıkları dilden
konuşmamız lazım. Şunun farkında mıyız bilmiyorum: kurtarılmış alan kalmadı. Artık hatt-ı müdafaa yok, sathı müdafaa var, o da zihnimiz,
kalbimiz ve hayallerimizin de dâhil olduğu yeni bir mekândır. Bu
yeni mekânda zaman geçmiş, gelecek ve şimdisiyle tek bir noktada yaşanıyor. O
nokta tüketim endeksli, daha çok satmaktan başka bir gayesi olmayan zombilerin
kurban tahtasının çakılı olduğu yerdir. Bundan kurtulmanın yolu gençleri aşkın sözler ve seslerle buluşturmaktır. En
heyheyli dönemlerinde ebediyet nefesli muhteva ile birkaç kez buluşmaları bile
ileride hepten kaybolup gitmelerini engelleyecek bir panzehir hükmüne
geçecektir.
Gençleri ne yapıp edip ebediyet
nefesli sözlerin sadece söylendiği değil yaşandığı salih ve sadık çevrelerle
buluşturmamız gerekiyor. Buluşma işteş bir fiildir, iki
tarafın da iradesini gerektirir. Tamam, gençler böyle çevrelerin
derdine düşsünler, ama daha önemlisi salih ve sadık çevreler de gençlerin
derdine düşsünler. Kendi şartlarını, imkanlarını ve önceliklerini
birazcık empati yaparak gençlere göre ayarlamaya çalışsınlar. Sadece korunma
saiki ile değil, daha fazla insana ulaşma iradesi ile dokunduğunu ya da teğet
geçtiğini bile kokusundan, sesinden, izinden ve derdinden nasiplendirecek bir
metafizik gerilim içinde yaşasınlar. Ürkmesinler, ayıplamasınlar,
zorlaştırmasınlar, nefret ettirmesinler; rahat olsunlar, güzelliğe
odaklansınlar, kolaylaştırsınlar, müjdelesinler.
"BİZİM DEĞERLERİMİZDEN BESLENEN BİR KÜLTÜR-SANAT DÜNYASINA TALİP OLMALIYIZ"
Gençlerin aidiyet hissi
duyabilecekleri ve kendilerini faydalı hissedecekleri ortak platformlar
oluşturmak lazım diye düşünüyorum. Bu platformlarda okuma ve yazma merkezde
olmalı, müzik, kültür, sinema gibi uygun sanat dallarında kardeşlerimizin
temayüz edecekleri, daha doğru bir ifade ile teneffüs edebilecekleri alternatif
ortamlar oluşturmalı. Kültür ve sanat dünyası sahte dertlerin çığlıkları ile
inliyor. Bizim değerlerimizden beslenen bir kültür-sanat dünyasına talip
olmalıyız. Bunun da ilk şartı gönlü alabildiğine genişletmekten
geçiyor. Kendi zenginliğimizin farkına varmalı ve zamanımızı iyi tahlil
etmeliyiz. Bize ait değerleri, popüler ve küresel değerlere
karşı bir alternatif olarak ortaya koyabilmeliyiz. Sosyal medya
bunun en iyi örneğidir.
Bakın, okullarda tabletler
dağıtılıyor. Yasaklamak, yok saymak çözüm değil; çözüm,
sanal dünyada alternatif alanlar, gözetim grupları ve sanal cemaatler
oluşturmaktadır. Filmse film, oyunsa oyun, site ise site, platform
ise platform, alternatif teneffüs alanları oluşturmalıyız ki gençlerle
aramızdaki müşterek zemin tekrar oluşsun. Buluşmadan ulaşamayız. Buluşmak
için ise onların bizi bizim de onları bulacağımız, keşfedeceğimiz ortak
mekânlar üretmeliyiz.
"DERDİMİZİ ‘EBEDİ GENÇLİK’ OLARAK KODLADIK"
Genç Dergi Yazı İşleri Müdürü
Süleyman Ragıp Yazıcılar ile, 6 yılı aşkın süredir yayın hayatına devam eden
Genç Dergi’nin hikayesini konuştuk.
Genç Dergi olarak Türkiye genelinde
10 bini aşkın bir tirajınız var. Bu rakamlara ulaşmış bir gençlik dergisi de
yok. Nedir Genç Dergi’nin asıl derdi?
Biz ‘dert’ dedik yola
çıktığımızda. Bugüne kadar da derdimizden kurtulmak gibi bir gayemiz olmadı.
Mehmet Lütfi Arslan ağabeyimiz diyor ki: “Kendisinden başka gündemi
olmayan nasipsizdir!” İşte bizim anladığımız dertlilik, dertli
olmak budur. Dünya kazan gibi kaynarken sen ne yapıyorsun, bir derdin var mı,
hayat gayen nedir, nelerin ümidiyle ve kaygısıyla yaşıyorsun… Bugün artık, tamamen
bireysel hazza odaklanmış, sorumluluk, gaye, ideal gibi kelimelerden nefret
eden bir tip giderek yayılıyor. İşte biz bu yüzden ısrarla “dert” dedik bugüne kadar. Dert dedik çünkü dertlenmeden olmayacağını biliyoruz... Önce
bir dert düşecek gönüllere ve o dert yol açacak.. Biz bunu kendi hayatımızda da
böyle gördük… Ve asıl derdi “Ebedî Gençlik” olarak
kodladık, buna inandık…
Hamdolsun, geride kalan 6 yıl boyunca, dayatılan gündemin dışında kendi gündemimizi, kendi derdimizi dosya konuları, yazılar ve birbirinden önemli röportajlarla okurlarımızla paylaştık. Türkiye’nin her noktasından okurlarımız yazılarını, röportajlarını göndererek içeriğimize katkı sağlıyor. Aynı derdi paylaştığımız binlerce genç, yayınlarımıza sahip çıkıyor.
"‘BEN SENİ ANLAYAYIM, SEN BENİ ANLA VE BERABER BİR ŞEYLER YAPALIM’ DİYE DÜŞÜNEN ÇOK GENÇ VAR"
Hamdolsun, geride kalan 6 yıl boyunca, dayatılan gündemin dışında kendi gündemimizi, kendi derdimizi dosya konuları, yazılar ve birbirinden önemli röportajlarla okurlarımızla paylaştık. Türkiye’nin her noktasından okurlarımız yazılarını, röportajlarını göndererek içeriğimize katkı sağlıyor. Aynı derdi paylaştığımız binlerce genç, yayınlarımıza sahip çıkıyor.
"‘BEN SENİ ANLAYAYIM, SEN BENİ ANLA VE BERABER BİR ŞEYLER YAPALIM’ DİYE DÜŞÜNEN ÇOK GENÇ VAR"
Türkiye’de yıllarca gençliğin
önüne birtakım idealler servis edildiğini ama yapılanların genellikle bunların
anlatılmasından ibaret kaldığını görüyoruz. Bu anlamda geleceğin inşası için
gençlere ne yapmak gerekiyor?
Gerçekten büyük topluluklar
tarafından benimsenmiş bir gençlik hareketi olmak sadece söylemle olacak iş
değil, esaslı işler bunlar. Bu anlamda biz de bir sınav veriyoruz. Uluslararası Genç Derneği, Genç Dergi, Genç Gönüllüler gençlerle
buluşabiliyor mu, gençlerin dilinden anlayabiliyor mu, gençlerin kalbine,
yüreğine girebiliyor mu?.. Bu soruyu sık sık soruyoruz kendimize… Derdimiz
hayırda, güzellikte yarışmak, dünyada hoş bir seda bırakmak.
Ben seni anlayayım, sen beni anla
ve beraber bir şeyler yapalım diye düşünen çok genç var. Uluslararası
Genç Derneği ve Genç Gönüllüler de bu felsefe ile hareket ediyor. Gençlere
üstten bakışımız yok. Bir şeyler yapacaksak birlikte yapacağız. Yapamayacaksak
da bu işte başarısız olduk diyeceğiz, kendimizi sigaya çekeceğiz. Biz bu
aşamada hayallerimize sınır koymuyoruz, hedeflerimize de sınır koymuyoruz.
"SOSYALLİK HER TÜRLÜ ŞİFADIR"
"SOSYALLİK HER TÜRLÜ ŞİFADIR"
Geleceğin inşası için birim
insana yatırım yapmamız gerekiyor. Birim gence… Hayatın
öğrenildiği yerler sadece üniversiteler değil. Biz üniversite yıllarının sivil
topluma katılma, kabiliyetlerimizi inkişaf ettirme, farklı farklı yerlerden
beslenme anlamında en bereketli yıllar olarak görüyoruz. Mutlaka iyi
değerlendirilmesi lazım. Hayat sadece doğdum, ilkokulu,
ortaokulu, liseyi bitirdim, üniversiteyi bitirdim, sonra iş sahibi oldum, sonra
yaşadım ve sonra da öldüm değil. Bu çok basit bir düzenek.
Hayat bu mu yani!.. Ne sürprizler var, ne riskler var, yapılması gereken ne
işler, girilmesi gereken ne alanlar var…
Sosyal ilişkilerimiz artmalı. Sosyallik her türlü şifadır. İslam dini de sosyal faaliyetleri ve
sosyal ibadetleri şahsi ibadetlerden efdal görüyor, daha faydalı görüyor. Bunun
kanıtı nedir? Peygamber Efendimiz “Size namazdan, oruçtan, hacdan daha değerli
bir şey söyleyeyim mi?” diye soruyor, ashâb şaşırıyor. “Ya Resullullah nedir?”
dediklerinde, Efendimiz “İki küsü barıştırmaktır.” diyor. Nedenini de söylüyor.
Çünkü iki insan küs olduğu zaman dinin bütün değerleri yıkılıdır orada, huzur
kaçar, merhamet biter, ibadetler tatsızlaşır. Yani bu ikisini barıştırman, bu
iki insanın gönlünü bir etmen diğer birçok şeyin önüne geçiyor. Çünkü bu iki
kişinin barışmasında huzur da var, bereket de var, kardeşlik de var, sevgi de
var. Uluslararası Genç Derneği’miz de bu anlamda gönülleri birleştirme niyetini
kuşanmış durumda…
Geleceğin inşası da böyle
böyle gerçekleşecek... Bir gencin gönlünü insanlığı
kuşatacak şekilde açabiliyorsak mesele tamamdır… Öyle bir gönülle her şey
yapılır… Afrika’ya da, Avrupa’ya da, Amerika’ya da gitsen şifa olursun.
"HERKESİN ELİ
TELEFONDA"
Yeni kuşak gençlik “Y kuşağı
gençlik” olarak da adlandırılıyor. Bu kavram genellikle 90’ sonrası doğumlular
için kullanılan bir ifade. Y kuşağı gençler; iyi seviyede teknoloji algısı,
bilgisi, kullanımı olan gençler olarak ifade ediliyor… Gençlerin teknoloji ile
kurmuş olduğu irtibatı nasıl yorumluyorsunuz?
İnsan fıtratı hiç değişmedi,
Hz. Adem’den bu yana insanların meseleleri, insanların durakları birbiriyle
aynı. Bundan önce televizyon için bu gibi sorular sorulabilirdi.
Ondan önce radyo için.. Bu böyle devam eder. İnsan fıtrat olarak değişmiyor.
Ama çağın getirdikleri diye bir şey var. Bunu es geçmemek lazım. Çağın
araçlarından bir tanesi teknoloji ve bu teknoloji hayatımızın her alanını kuşatıyor.
Buna bir vebalı muamelesi yapmamak lazım. “Peygamberimiz uçağa biner
miydi” diye sorular çok saçma sorulardır. Böyle bir soru sormak
hadiseleri kavramamak demektir. Biz insanız ve insanlığın icabı olan her şeyde
varız.
Teknoloji müthiş bir şey. Ve
görünen o ki bu tekamül, bu gelişme devam edecek. Ve bunun ilk alıcısı da biz
gençler olacağız, bu kaçınılmaz. Lakin meselenin şöyle bir yanı da var:
Saadettin Ökten’indi sanıyorum, şöyle bir cümle kurmuştu röportajlarından
birinde: “Biz her şeyi hazmederek yaşadık!” Buna
paralel, bir Allah dostuna ‘Bu güzel hâlinizi nasıl koruyorsunuz’ diye
sorulmuş. O da, “Ben otururken sadece otururum, kalkarken sadece kalkarım,
yemek yerken sadece yemek yerim. Yatarken sadece yatarım, düşünürken sadece
düşünürüm.” diyor. Yani her şeyi yerli yerince yaparım diyor.
Şu an biz öyle değiliz. Yemek yerken düşünüyoruz, bir yere giderken kaygılar
içindeyiz, acayip bir bilgi bombardımanı altındayız. Mesela bir
konferanstasınız ya da birileriyle bir şey konuşuyorsunuz, bakıyorsunuz herkesin
eli telefonlarında. Osman Çetinkaya’nın
bir sözü var: “Bu yoğun teknolojik trafik öyle bir hale getirecek ki bizi
boğulacağız, kusacağız, sadeliğe ve sükûnete döneceğiz.” Evet,
her şeyin dengesiz kullanımı hazım problemi ortaya çıkarır. Biz şimdi teknolojiyi
her anda deli gibi kullanıyoruz ama bu bir süre sonra insan fıtratıyla
çatıştığında kusma meydana getirebilir, buna da dikkat etmek gerekir.
"DÜNYA SOSYAL MEDYA DEVRİMİ YAŞIYOR"
Sanal dünyanın nimetlerinden
biri de gençlerin sosyal medyada kendilerini ifade etmelerinde aracı olması.
Hatta son dönemde ‘Arap Baharı’yla sosyal medya üzerinden gerçekleşen
ayaklanmaların, devrimlerin olduğu söyleniyor. Sosyal medyayla ilgili ne
düşünüyorsunuz?
Dünyanın sosyal medya devrimi
yaşadığını söyleyebiliriz. Yeniden izah etmeme gerek yok
sanırım, herkesin mâlumu. Biz bu anlamda şöyle düşünüyoruz: “Çocuklarınızı kendi yaşadığınız zamana göre değil, onların
yaşayacağı zamana göre yetiştirin.” Böyle söylüyor Hz. Ali. Bu
sözde büyük bir ufuk var. Bir nevi “geleceği öngörün” diyor
bizlere. Aksi takdirde insan nasıl geleceğe göre şekil verecek evladına? Yani
biz bu sözü, 2013 yılının gencini bu zamana göre değil, gelecekte yaşayacakları
zamana göre yetiştirin, donatın anlamında anlıyoruz. Ve sosyal medyanın tüm
nimetlerinden sonuna kadar yararlanmaya çalışıyoruz. Çünkü bir gence bu vizyonu
veremezsen çağı da anlamadın, geleceği de anlamadın demektir. Çağını
okuyamıyorsan, çağını anlayamadıysan sen yaralara merhem olamazsın.
Çağımız iletişim çağı, network
çağı, bilgisayar çağı, akıllı telefon çağı… Sen bunlardan
uzak gençlik projesi yap, gençlik çalışması yap, kusura bakma başarılı
olamazsın. Dünyaya söylenecek güzel bir sözüm var diyen insanların sosyal
medyayı kullanmaması büyük bir hatadır… Bu vesileyle, Genç Derneği çatısı altında Medya Akademisi’ni kurduk. Medya Okuryazarlığı, Yazı İşleri,
Dergicilik, Habercilik, Sosyal Medya ve benzeri eğitim
programları düzenliyoruz. Yaz, Güz ve Bahar olmak üzere üç ayrı dönemde dolu
dolu bir içerikle gençlerimizi çağın getirdiklerine hazırlıyoruz. Medya
alanında ağırlıklı faaliyet gösteren bir sivil toplum kuruluşu olarak hiçbir
alanı boş bırakmamak gayesiyle hareket ediyoruz.
Türkiye’de özgürlüklerle ilgili neler düşünüyorsunuz?
Süleyman Ragıp Yazıcılar:
Yeni dünyanın ideolojisi “hayat tarzı”dır desek abartmış olmayız sanırım. Bunu
Lütfi abimiz dile getirmişti ilk olarak. Daha sonra da Ertuğrul Özkök bir
yazısında vurgulamıştı. Evet, herkes bir hayat tarzı ortaya koyuyor. Herkes de
ortaya koyduğu hayat tarzının benimsenmesini istiyor, tarzına saygı duyulmasını
talep ediyor. Bunun kadar da insana yakışan bir şey olamaz. Bu anlamda da
özgürlükçü bir anlayış, geniş bir bakış, rahmetli, merhametli ve adaletli bir
yaklaşım olmak zorunda. Olmadığı her alan sıkıntı. İnsanların birbirini
boğduğu, küçük gördüğü her yerde sıkıntı bitmeyecek, o sıkıntıdan kurtulmak
imkansız olacak. Bu anlamda dünya genelindeki sorunlar iki türlüdür. Birincisi
ekonomiktir. Yani adaletsiz gelir dağılımları, haksız kazançlar büyük
sıkıntılara sebep olur. İkincisi de psikolojik olarak hor görme, küçük görme,
dalga geçme, küçümseme varsa bir yerde, orada huzur olmaz, problem başlar. Bu
iki şey bütün dünyanın vebasıdır. İki şey ortadan kalkmak zorunda en genel
manadaki huzur için. Aksi takdirde en büyük ölçüde dünya, en küçük ölçüde birim
insan mutsuz olmaya, huzursuz yaşamaya mahkum olacak demektir.
Ülkemizdeki özgürlükler de
çok açıdan tartışmaya açıktır elbette. Ama net olan bir şey var, eski günlere
nazaran elbette çok daha iyi bir hava söz konusu. Lakin her alanda huzurun,
barışın ve mutluğun sağlanması için çok gayret gerekiyor, gerek devlet eliyle,
gerekse sivil toplum kanalıyla.. Bundan başka çaremiz yok.. Bu anlamda da yeni
Anayasa çok önemli bir adımdır.. Dilerim hakkı verilerek hazırlanır ve süreci
kimse baltalamaz…
Bir de devletin değil de
insanların birbirine karşı özgürlük hakkı tanıması meselesi var.. Bu konuda da
sınıfta kaldığımız çok yer var. Mesela Tibet’ten kutsal bir kişi gelse
ülkemize, bir Lama mesela, kıyafetiyle dikkat çeker, herkes saygı duyar,
üniversitede konuşma yaptırırsın, ağırlarsın. Ama Fatih Çarşamba’da sakallı bir
adam tespihi ile yürüyor diye iğrençsiniz, Türkiye’ye yakışmıyorsunuz, siz
şusunuz, busunuz denebiliyor.. Bu tavır insan onuruna, insan haklarına yapılan
en büyük saygısızlıktır. Benzer bir şeyi muhafazakar bir insan başkasına yapsa
da bu böyledir, kimsenin kimseye bu tarz yaklaşmaya hakkı yok yani… İnsani
değerlerde buluşmak zorundayız.
Özgürlükler anlamında
başımızdan geçen bir hadiseyi de aktarmak isterim burada: Geçen sene bir liseye
gitmiştik, orada gönüllülük ve kariyer planlaması üzerine konuşmuştuk.
Söylemlerimiz de çok dengeli, öğrencilerin hoşlarına gidebilecek şeylerdi.
Konferans bittiğinde bir hoca mikrofonu eline aldı ve “siz kimsiniz, bir eğitim
kurumunda böyle şeyler söylenir mi?” tarzında şeyler söyledi. Anladım ki
vurguladıklarımızı beğenmedi, vicdanı, insafı, ahlakı, irfanı ve hikmeti ön
plana çıkartmamız hoşuna gitmedi, kendine göre çok “itici” buldu. Halbuki o
kadar da genel konuşmuştuk ki.. Ben de aldım mikrofonu ve şöyle dedim: “Hocam
bu zihniyetten kurtulun lütfen, öğrencileri koyun gibi düşünmekten vaz geçin
Allah aşkına! Herkesin kulağı var, dinlediler. Öğrenciler adına konuşmayın,
herkesin ağzı var. Arkadaşlara soralım beğendiler mi diye. Arkadaşlar
beğendiniz mi?” Sorum daha bitmeden salonda bir fırtına koptu, alkışlar çoğaldı
da çoğaldı. Hoca kıpkırmızı oldu ve diyecek bir şey bulamadı. Yani söylemek
istediğim şu: Susturarak, söyletmeyerek, engelleyerek, bastırarak hiçbir yere
varamayız… Herkes birbirini dinleyebilmeli... Herkes elindekini özgürce ortaya
koyabilmeli…
"GELECEĞİ KÜRESEL GÖNÜLLER
ŞEKİLLENDİRECEK"
Uluslararası Genç Derneği ve
Genç Dergi bünyesinde faaliyetlerini sürdüren Genç Gönüllüler’in çalışmalarını
Genç Gönüllüler Türkiye Koordinatörü Hasan Yavuz Uğurlu’dan dinledik.
Bize Genç Gönüllüler’i anlatır
mısınız? Neler yapıyorsunuz?
Türkiye genelinde Genç Gönüllüler buluşmaları yapıyoruz. Bugüne kadar 30 buluşma yaptık. Her buluşmada birlikteliğimizi kuvvetlendirdik,‘Tüm insanlığın faydasına olacak neler yapabiliriz’ diye tartıştık. Ağrı’dan Edirne’ye kadar pek çok ilde bu buluşmalarımızı gerçekleştirdik.
Türkiye genelinde Genç Gönüllüler buluşmaları yapıyoruz. Bugüne kadar 30 buluşma yaptık. Her buluşmada birlikteliğimizi kuvvetlendirdik,‘Tüm insanlığın faydasına olacak neler yapabiliriz’ diye tartıştık. Ağrı’dan Edirne’ye kadar pek çok ilde bu buluşmalarımızı gerçekleştirdik.
İlk yıllarda internet sitemiz
üzerinden 5 bine yakın kayıt oldu, forumlarda konuştuk,
istişareler yaptık bol bol. O bizim için büyük bir projeydi. Çok küçük bir şey
gibi görünüyordu ama oradaki bereketle çok güzel kampanyalar yaptık. Kitap kardeşliği, hediye kardeşliği gibi
başlıklarda faaliyetlerimiz de oldu. Daha sonrasında hareketimiz biraz daha
ivme kazandı. Bunun neticesinde Anadolu’nun birçok vilayetinde
temsilci kardeşlerimiz kendi illerinde benzer projeleri başlattılar.
Daha sonra arkadaşlarımız uluslararası projeler hazırlamaya başladılar.
Bugün Üsküdar’daki yerimiz
uluslararası bir gençlik merkezi hâline geldi. Kurban vesilesi ile yurt dışına
değişik ülkelere Afrika’dan Kafkaslar’a kadar geniş bir coğrafyada birçok genç
arkadaşımız gitti. Afrika’ya ilk kafilemiz 2010’da
gitti. Daha sonra 2012’de 34 gönüllümüz tekrar gitti Afrika’ya. Bosna’da
kulüp faaliyetlerimiz devam ediyor. Kırgızistan’daki arkadaşlarımızın
faaliyetleri devam ediyor. İş çekirdekten çıktı küreye yayılma aşamasında. Yeri
geliyor TİKA ile yeri geliyor bir başka sivil toplum kuruluşu ile ortak hareket
ediyoruz. İçişleri Bakanlığı ile yürüttüğümüz projeler var. Akademik
faaliyetlerimiz devam ediyor. Mesleki bilgilendirme seminerlerimiz devam
ediyor, tercih zamanında tercih rehberliği hizmeti veriyoruz. Geçtiğimiz sene,
üniversite sınavı sonrasında 150 gönüllüyle online tercih hizmeti verdik. Sağ
olsun arkadaşlarımız güzel bir çalışma yaptılar. Daha sonra da üniversiteyi
kazananlara rehberlik ettiler.
"HAYALLERİNİN PEŞİNDE
KOŞACAK CESARETİ OLAN NİZAM-I ALEM ŞUURUNDA, İLAYI KELİMETULLAH DAVASINDA BİR
GENÇLİK"
Yapılan araştırmalara göre
Türkiye’deki gençlerin büyük bir çoğunluğu imkanı olsa yurt dışına
gidebileceğini ve orada yaşayabileceğini söylüyor. Sizce gençler Türkiye’den
neden gitmek istiyorlar? Gençler, Türkiye’de neyden memnun değil?
Türkiye’den memnun
olmadıklarından daha ziyade, bence biraz farklı niyetler var. Beyaz perdedeki
rüyaya, gitmek istediği yerlere, aldandıkları dünyaya bakıyor gençler. Orada
daha bireyci bir yaşam tarzı, 1+1 evde kalabiliyor, hayal ettiği her şey orada
var diye düşünüyor. Burada da arabesk bir kültür var gibi lanse ediliyor.
Bıkkınlık, bezginlik, işsizlik, sonu belirsizlik… Senin hiçbir yeteneğin yok,
taşıdığın bir ideal yok, ufkun yok. Sonra bunun sonunda diyorsun ki fast food
kültürüne gideyim çalışayım, zengin olayım, yarın hemen bunu alayım, şunu
alayım. Böyle bir dünya yok. Yani yurt dışına çıkmak
istemesinin nedeni daha çok maddi. Maddi nedenler de geçinmek amaçlı değil,
daha çok zengin olma amaçlı, çabuk parlayabilme. Çünkü burada
sabırsız, tahammülsüz, burada yıllarca emek vereceğim ama oraya gidip bir anda
zengin olabilirim düşüncesinin etkisi var diye düşünüyorum. Tabi ki eğitim
amaçlı, kendini geliştirme amaçlı yurtdışına giden ve gitmek isteyen binlerce
genç var. Çok güzel gençler yurtdışında eğitim alıp ülkemizde ciddi hizmetler
veriyor bunu da göz ardı etmemek gerek.
Nasıl bir gelecek
tasarlıyorsunuz? Gelecek hayalinizi kısaca anlatır mısınız?
Gelecek yıllar özellikle
ülkemizin dünyaya yön verdiği, kalbi küreyi saran aşkın insanların sayısının
arttığı yıllar olacak. Yeniden hayal kuracak
ve hayallerinin peşinde koşacak cesareti olan, nizam-ı alem şuurunda,
ilayı kelimetullah davasında bir gençliğin tüm kürede adaleti tesis
ettiği, insana hak ettiği değerin verildiği bir gelecek olacak…
"KARDEŞLİK BAĞLARIMIZI
GÜÇLENDİRİYORUZ"
Uluslararası Öğrenci Merkezi Proje Koordinatörü Selman Özpınar ise misafir öğrencilere yönelik yaptıkları projeleri bize anlattı.
Uluslararası Öğrenci Merkezi Proje Koordinatörü Selman Özpınar ise misafir öğrencilere yönelik yaptıkları projeleri bize anlattı.
Şu an yürüttüğünüz Uluslararası
Öğrenci Merkezi projesi hakkında bize bilgi verir misiniz?
Derneğimiz Başbakanlık Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nın ortak kuruluşu olarak İstanbul’daki uluslararası öğrencilere yönelik hizmet gösteriyor. Öğrencilerin ilk İstanbul’a geldiklerinde karşılanmalarından başlayarak, adaptasyon sürecinin hızlandırılması, eğitim, sağlık ve emniyet problemlerinin giderilmesi, çeşitli sosyal ve kültürel faaliyetlerin sunulması ve bu öğrencilere Türk kültürünün tanıtılması gibi bir dizi faaliyet göstermekteyiz. Gurbete geldikleri ülkemizde bu öğrencilere bir aile sıcaklığı gösterebilmek ve ülkemizde hem eğitimlerini en iyi düzeyde tamamlamalarını sağlarken hem de ülkemiz hakkında, ülkemiz insanları hakkında güzel izlenimlerle yurtlarına dönmelerini hedeflemekteyiz. Bu amaçlar doğrultusunda 6 aydır faaliyet gösteriyoruz. Birebir ilgiyi sağlayabilmek için her 2-3 uluslararası öğrenciyle bir Türk öğrenciyi kardeş kılıyoruz.
Öğrencilerimize yönelik Türkçe ve İngilizce dersleri, Ülke tanıtım günleri, fasıl akşamları, Dünyadan Kur’an Sesleri, Geziler, Piknikler, Halı Saha maçları, Uluslararası Futsal Şampiyonası, Sinema Günleri, Kitap Okuma Günleri, Dergi Çalışması, Staj imkanı gibi bir çok imkan ve faaliyet sunmaya gayret ediyoruz.
Derneğimiz Başbakanlık Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nın ortak kuruluşu olarak İstanbul’daki uluslararası öğrencilere yönelik hizmet gösteriyor. Öğrencilerin ilk İstanbul’a geldiklerinde karşılanmalarından başlayarak, adaptasyon sürecinin hızlandırılması, eğitim, sağlık ve emniyet problemlerinin giderilmesi, çeşitli sosyal ve kültürel faaliyetlerin sunulması ve bu öğrencilere Türk kültürünün tanıtılması gibi bir dizi faaliyet göstermekteyiz. Gurbete geldikleri ülkemizde bu öğrencilere bir aile sıcaklığı gösterebilmek ve ülkemizde hem eğitimlerini en iyi düzeyde tamamlamalarını sağlarken hem de ülkemiz hakkında, ülkemiz insanları hakkında güzel izlenimlerle yurtlarına dönmelerini hedeflemekteyiz. Bu amaçlar doğrultusunda 6 aydır faaliyet gösteriyoruz. Birebir ilgiyi sağlayabilmek için her 2-3 uluslararası öğrenciyle bir Türk öğrenciyi kardeş kılıyoruz.
Öğrencilerimize yönelik Türkçe ve İngilizce dersleri, Ülke tanıtım günleri, fasıl akşamları, Dünyadan Kur’an Sesleri, Geziler, Piknikler, Halı Saha maçları, Uluslararası Futsal Şampiyonası, Sinema Günleri, Kitap Okuma Günleri, Dergi Çalışması, Staj imkanı gibi bir çok imkan ve faaliyet sunmaya gayret ediyoruz.
"KARDEŞLİK KÖPRÜLERİ
KURUYORUZ"
Öğrencilerin katılımı ne
durumda? Nasıl bir ortamla karşılaştınız?
Şu an 200 civarı öğrenciyle
ilgileniyoruz. Anadolu yakasında 3 bin civarı öğrenci var. Niyetimiz yılsonuna kadar 500’ün üzerinde öğrenciyle bir faaliyet
kapsamında irtibat kurabilmek. Faaliyet alanlarımızı planlamada
şöyle bir taktik uyguluyoruz. Düzenli olarak her ay öğrencilerle kahvaltı
programları organize ediyor ve faaliyetlerimizi öğrencilerle istişareli bir
şekilde başlatıyoruz. Böyle olunca etkinliklere katılım da yoğun oluyor. Tabi
en çok ilgiyi sosyal faaliyetler görüyor. Öğrenciler zaten gün içerisinde eğitim
gördükleri için ikinci bir eğitim yuvasındansa stres atabilecekleri, sanatsal,
sosyal ve kültürel faaliyetleri önceliyorlar.
Daha önce SAGEM Projesi'ni
yürütmüştünüz? SAGEM Projesiyle ilgili izlenimlerinizi paylaşırsınız
bizimle?
SAGEM Projesi, Selamsız’daki
8-15 yaş arası Roman çocuklar için tasarlanan bir projeydi. Benim
de proje bazlı sorumluluk üstlendiğim ilk çalışmaydı. Hem kitlenin etkisiyle
hem de sanırım ilk projem olmasından dolayı muhtemelen uyguladığım hiçbir
çalışmada oradaki tadı alamam. Selamsız, Üsküdar gibi merkezi bir ilçede yine
Üsküdar’ın merkezinde yer alan bir mahalle. Bugüne kadar devlet kaymakamlık
ve belediye eliyle yatırım yapmak için çok uğraşmış fakat başarılı olamamış. Zira
toplumdaki insani problemler sivil toplum eliyle çözülmeye muhtaç. Bölge okuma
oranının çok düşük olduğu, küçük yaşta evlilik ve çalışma oranının yüksek
olduğu, suç oranının (başta çocuk kaçırma, ufak çapta kargoculuk vs) yüksek
olduğu ve yine akraba içi evliliklerin çok yüksek olması sebebiyle çocuklarda çeşitli
problemlerin sık görüldüğü bir yer.
"MAHALLELİYE KENDİMİZE
BİRER EVLAT, ABİ, KARDEŞ OLARAK KABUL ETTİRDİK"
Diğer yandan Romanların
hareketli ve neşeli kültürlerini halen adetleriyle devam ettikleri capcanlı
mahallelerden oluşan, mahalle ilişkilerinin ve mahalle kültürünün çok hareketli
devam ettiği keyifli bir ortam olarak da görebiliriz. Biz projede mahalleliye kendimizi birer evlat, abi, kardeş olarak öncelikle
kabul ettirdik. O sıcaklığı gösterdikten sonra çalışmamıza
başladık. Ve bundan sonraki süreçte çocukların okula devamlılığı ve okul
başarısı için, toplum ve akranlarıyla kaynaşmaları, sosyal faaliyetler
içerisinde yer almaları için çok renkli faaliyetleri birçok kurum ve okul ile
ortaklaşa gerçekleştirdik. Maksadımız bir çok kurumu bu işe dahil ederek
mahalleyle alakadar kılabilmekti.
Gerçekleştirdiğimiz her projenin kalıcı olmasını önemsiyoruz. SAGEM şu an ikinci yaşını doldurmak üzere. Çalışmalarına aynı heyecanla devam ediyor. 150 öğrencisi ve 120 üniversite öğrencisi gönüllüsü var. Okula devam oranlarında ciddi artış elde etmiş durumdayız. Çocukların sözel ve fiziksel ahlaki yapılarında ciddi gelişmeler mevcut. Dönemin sona ermesinde geçen yaz olduğu gibi Kur’an eğitimi ve ahlaki eğitim çalışmalarına başlayabilmek için şimdiden hazırlıklarımıza başladık.
Gerçekleştirdiğimiz her projenin kalıcı olmasını önemsiyoruz. SAGEM şu an ikinci yaşını doldurmak üzere. Çalışmalarına aynı heyecanla devam ediyor. 150 öğrencisi ve 120 üniversite öğrencisi gönüllüsü var. Okula devam oranlarında ciddi artış elde etmiş durumdayız. Çocukların sözel ve fiziksel ahlaki yapılarında ciddi gelişmeler mevcut. Dönemin sona ermesinde geçen yaz olduğu gibi Kur’an eğitimi ve ahlaki eğitim çalışmalarına başlayabilmek için şimdiden hazırlıklarımıza başladık.
"SADECE ALLAH RIZASI İÇİN
YOLA ÇIKIYORUZ"
Afrika'ya gönderdiğiniz
öğrenciler ne gibi tecrübelerle geri döndüler?
Afrika’da 2 yılda 5 farklı
ülkeye 50’den fazla öğrenciyi en az birer aylığına gönderdik. Bu
seyahatlerdeki başlıca amaçlarımız öğrencilerin yaz aylarında yurtdışı
tecrübesi edinerek küresel bakış açısı kazanmalarına katkı sağlayabilmek,
Türkiye’deki yanlış olan (açlık ve vahşi doğa) Afrika algısını bir miktar tamir
edebilmek ve öğrencileri gönüllü çalışmalar içerisinde istihdam edebilmek.
Bu yaz giden öğrencilerimiz
tarihi ve kültürel güzellikleri gezmenin yanı sıra telefonun çekmediği,
elektriğin olmadığı köylerde camilerde yattılar, Müslüman okullarının
inşaatlarında çalıştılar, aile ziyaretlerinde bulundular, çocuklara abi
oldular, kendi azıklarıyla iftarlar verdiler. Bu yaşaması çok
zor ve bir o kadar harika bir tecrübe. Buradan uçakla yola çıkarken ‘Sadece Allah rızası için’ diyerek yola
çıkıyor ve orada beyaz Müslümanı temsil ediyorsun. Anlatılması zor bir deneyim.
Geri dönen arkadaşlarımız bütün bir sene ellerinden geldiği kadar Afrika için
ülkemizde çalışma yapmaya gayret gösteriyor.
Bizler de inşallah bu seferlerimizi gelenekselleştirmeyi planlıyoruz. Bu senede 4 farklı ülkeye 40 öğrenci göndermek üzere bir projeye hazırlanıyoruz. Muhtemelen nisan ayı içerisinde başvuruları başlatacağız.
Bizler de inşallah bu seferlerimizi gelenekselleştirmeyi planlıyoruz. Bu senede 4 farklı ülkeye 40 öğrenci göndermek üzere bir projeye hazırlanıyoruz. Muhtemelen nisan ayı içerisinde başvuruları başlatacağız.
"ÇAĞIN DİLİNİ DOĞRU
OKUYORUZ"
UGED Proje Birim Koordinatörü
Ali Ramazan Tak ise UGED’in ne tür projeler hayata geçirdiğini bize anlattı.
UGED’in ne tür projeleri
oluyor? Proje birimi olarak faaliyetlerinizden bahseder misiniz?
Uluslararası Genç Derneği bünyesinde faaliyet gösteren Proje Birimi’nde, üniversitelerin farklı bölümlerinde okuyan 20 genç arkadaşımızla projeler üretiyoruz. Biliyorsunuz, Türkiye son birkaç yıldır proje odaklı çalışmaların ağırlığının hissedilmesiyle, sistematik bir dönüşüm geçiriyor. Bizler, hayatın her alanında disiplini sağlayabilmiş, yolunu ve çizgisini belirlemiş, hayata nereden bakacağını bilen genç kardeşlerimizle ülkemize, milletimize hizmet edebilme arzusundayız. Bu doğrultuda gerek kamu kurum ve kuruluşların açtığı hibe programlara, gerekse paydaş sivil toplum kuruluşlarıyla yürüttüğümüz işlerde proje mantığını benimsiyoruz.
Uluslararası Genç Derneği bünyesinde faaliyet gösteren Proje Birimi’nde, üniversitelerin farklı bölümlerinde okuyan 20 genç arkadaşımızla projeler üretiyoruz. Biliyorsunuz, Türkiye son birkaç yıldır proje odaklı çalışmaların ağırlığının hissedilmesiyle, sistematik bir dönüşüm geçiriyor. Bizler, hayatın her alanında disiplini sağlayabilmiş, yolunu ve çizgisini belirlemiş, hayata nereden bakacağını bilen genç kardeşlerimizle ülkemize, milletimize hizmet edebilme arzusundayız. Bu doğrultuda gerek kamu kurum ve kuruluşların açtığı hibe programlara, gerekse paydaş sivil toplum kuruluşlarıyla yürüttüğümüz işlerde proje mantığını benimsiyoruz.
Ne tür projeler hayata
geçirildi bugüne kadar?
UGED’in kuruluşundan bugüne
kadar birçok projeyi hayata geçirdik. İçişleri Bakanlığı Dernekler Dairesi
Başkanlığı ile birlikte yürüttüğümüz Selami Ali Gençlik Merkezi projesiyle
hamdolsun çok güzel hizmetler hayata geçirdik. Daha çok Roman vatandaşların
yaşadığı Selamsız diye de bilinen Üsküdar Selami Ali Mahallesi’nde açtığımız
merkezde, çocuk ve gençlerin sosyal hayata adaptasyonu için bir takım
faaliyetler yaptık.
Şu an Başbakanlık Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı ile
birlikte Anadolu yakasında eğitim gören misafir öğrencilere yönelik merkez
projemizi sürdürüyoruz.
Geçtiğimiz yaz, TİKA ile ortaklaşa 34 Genç Gönüllüsü kardeşimizi Gana’ya gönderdik. Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Somali gezisinde ülkemize davet ettiği 20 Somalili kardeşimizi dernek merkezimizde ağırladık.
Geçtiğimiz yaz, TİKA ile ortaklaşa 34 Genç Gönüllüsü kardeşimizi Gana’ya gönderdik. Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Somali gezisinde ülkemize davet ettiği 20 Somalili kardeşimizi dernek merkezimizde ağırladık.
Önünüzde hangi projeler var?
Önümüzdeki dönemde bir yandan
uluslararası kimliğimizi pekiştirecek ve gelecek dönemde adından sıkça söz
ettirecek projeler tasarlarken, bir yandan da ülkemiz sınırları içerisinde
gerek GENÇ Dergi gerekse Genç
Gönüllüler çevresinde bulunan kardeşlerimize yönelik projeler
hayata geçirmeye devam edeceğiz. Bu anlamda, proje ekibimizle Türkiye’nin geleceğine katkı sağlayacak, küresel ve bölgesel
ölçekte yerini sağlamlaştırarak ve itibar kazandıracak projeler üzerine yoğun
bir şekilde çalışmayı sürdüreceğiz.
Ayrıntılı Bilgi İçin:
www.gencdernegi.org
www.gencdergisi.com
www.gencgonulluler.com
www.gencgonulluyuz.biz
www.dertlisozluk.com
Kaynak: http://www.on5yirmi5.com/genc/haber.122960/genclerin-duymadigi-sesi-kimse-duymaz.html
www.gencdernegi.org
www.gencdergisi.com
www.gencgonulluler.com
www.gencgonulluyuz.biz
www.dertlisozluk.com
Kaynak: http://www.on5yirmi5.com/genc/haber.122960/genclerin-duymadigi-sesi-kimse-duymaz.html
