Türkiye'deki âmâların Kur'ân gözü


25 yıldır âmâlar için Kur’ân-ı Kerim basan, aynı zamanda kendisi de âmâ olan Adil Altınkaya ile âmâlar için bir zamanlar yayınladığı Güney Rüzgarı Dergisi'ni ve yine âmâlara yönelik hazrıladığı Kur’ân-ı Kerim çalışmalarını konuştuk.

Kütahya’nın Gediz ilçesine bağlı bir köyde dünyaya gelen Adil Altınkaya, Türkiye’de âmâlara yönelik Kur’ân-ı Kerim basarak bir ilke imza attı. Adil Altınkaya, 1965 yılında Gaziantep Körler Okulu’nda aldığı 8 yıllık eğitimin ardından 1973’te Ankara’da Yükseliş Koleji’nde burslu olarak eğitimine devam etti. 1976’da Hacettepe Üniversitesi İngiliz Dil Bilimi bölümüne girip, 1980 yılında mezun oldu. Fakülteden sonra 3 yıl kadar Devlet Planlama Teşkilatı’nda santralcilik yaptı ve 1983’ten 1997 yılına kadar Antalya’da Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı Turist Danışma Bürosu’nda tercümanlık yaptı. Daha sonra emekliye ayrılıp, Kur’ân-ı Kerim hizmetine başladı.


Niye Antalya diye belki düşünecek olursanız, 'Hoca Nasreddin misali hanım Antalyalıydı, hanımköylü olduk' diyerek gülümsüyor ve Antalya’ya gittikten sonraki manevi değişimini  şöyle anlatıyor: 

Antalya’da Siirtli Hafız namıyla o bölgede tanınmış İslam’ı 50-60 yıl tebliğ etmiş bu hocamızın dergâhında her ikindi sonrası sohbet ederdik. Ben dinimi 1985’lerde hatta 90’larda üniversiteden mezun olduktan sonra etraflıca öğrendim desem pek yanlış olmayacak. Ondan önce de tabii lise zamanlarımızda namaz kılardık fakat böyle şuurlu değildi, taklidiydi.

Âmâ biri olarak kendisini sorguladığını ve Allah’a hizmet için "Ne yapmalıyım?" sorusuna bir cevap aradığını belirten Adil amca, âmâlara yönelik Kur’ân-ı Kerim’in olmadığını fark ederek bu çalışmaya girişiyor. Birkaç arkadaşıyla birlikte kendilerine maddi destekte bulduktan sonra matbaalarını kurup, âmâlara özel Kur’ân-ı Kerim basmaya başlıyorlar. 90’ların başında başladıkları Kur’ân hizmetine Hüdayi Vakfı ile tanıştıktan sonra daha da genişleterek devam ediyorlar. Ona kucak açan Aziz Mahmud Hüdayi Vakfı da görme engellilere istikrarlı bir şekilde Kur’an-ı Kerim hizmeti vermeye devam ediyor.

"Ben âmâyım, Kur’an-ı okuyamıyorum" diyenlerin örnek alacağı ve âmâ olarak da Kur’an-ı öğrenmenin imkânsız olmadığını gösteren Adil Altınkaya; görememesine rağmen görüyormuşçasına her işi yapabiliyor. Bilgisayarı, âmâlara has yazıcıyı, cep telefonunu çok iyi kullanabiliyor. Yanında kimse olmaksızın her yere gidip gelebiliyor, çok iyi İngilizce konuşabiliyor. Ayrıca üniversite mezunu. Adil amca âmâlar içinde nevi şahsına münhasır birisi. Kendisi gibi görme engelliler için Kur’an- Kerim ve muhtelif kitaplar hazırlıyor, elinden gelen her yardımı yapıyor ve yapmaya da her zaman hazır.


Türkiye’de görme engelliler için 25 yıldır Kur’an-ı Kerim basan ve âmâların Kur’an-ı Kerim öğrenmesine vesile olan Adil Altınkaya ile Kur’an-ı Kerim hizmetini konuştuk. Röportajımızı kendi sesinden, aşağıdaki kayıtlardan dinleyebilirsiniz.

Kur'ân-ı Kerim hizmetine dayanak nereden buldunuz? Bu işin felsefesini, içeriğini, altyapısını, maddi ve manevi cephesini nasıl oluşturdunuz?

Ben dinimi 90'larda etraflıca öğrendim. O zamana kadar İslam'a hizmet etmek gerektiğine inanıyordum fakat 1980 yılında Hacettepe Üniversitesi'nin dil bölümünden mezun olunca şöyle kendimce bir düşündüm: Ahirete gideceğimiz kesin, hiç kimsenin istisnası yok bu konuda. Allahüteala bize sorarsa "Ey kulum benim için ne yaptın?" 'Yarabbi, üniversite bitirdim' mi diyeceğiz. Üniversite dünyalık bir kere. "Yarabbi, evlendim" desek, tabii evlenmek dinin yarısı o konuda bir itirazımız yok ama o konuda bir kısmı yine dünyalık oluyor. "İş buldum, çalışıyorum" o da yine dünya geçimiyle alakalı... Böyle sorgularken kendimi baktım elle tutulur bir şeyim yok. 

Sonra Bartınlı Cihan diye bir arkadaşım vardı TRT'de çalışıyordu, onunla da bir müzakeremiz oldu. O zamanlarda dedik ki bir Kur'ân yayma cemiyeti kursak. Madem ki devletin okullarında Brail alfabesiyle dünyalık tahsilimizi yapıyoruz o zaman Müslüman âmâlar İslam'ı niye kaynağından öğrenmesin diye düşünerek böyle bir hareket noktasıyla yola çıktık. Ancak o arkadaşım da TRT'de sıradan bir memur ben de devlet planlamada çalışıyorum, gücümüz yoktu. 

Bir Müslümana gidelim dedik. Aşağı yukarı iki, üç yıllık çabadan sonra Almanya'dan mekanik bir kabartma tekstil makinası satın aldık. O zamanın parasıyla 3 bin marktı. O parayla Güney Rüzgarları'nı çıkartmaya başladık. Gönlümüzden geçen tabii Kur'ân basabilmek. Fakat Kur'ân basmak onunla hemen hemen imkansız oldu. Çünkü bir sayfayı -eski dizgi usulü- iki-üç saatte dizebiliyorduk. Dizdiğimiz sayfadan 50-100 nüsha bastıktan sonra onu söküp bir daha aynı işlemi yapıyorduk, zor oluyordu.



Âmâlar için Kur’ân-ı Kerim çalışmanızla ilgili Hüdayi Vakfı ile nasıl bağlantınız oldu? Erkam Matbaa’sında neler yaptınız?


Türkiye’de körler arasında Kur’ân-ı Kerim okuma oranı nedir? Diyanet’in âmâlar için Kur’ân-ı Kerim çalışması var mı?


Körler okulunda seçmeli Kur’ân-ı Kerim dersleri oluyor mu?


Diyanet İşleri Başkanlığı âmâlara Kur’ân-ı Kerim hizmeti noktasında neler yapmalıdır? Diyanet’ten neler bekliyorsunuz?


Kur’ân-ı Kerim hizmetinde bizlere düşen görev nedir?


islamveihsan