17. yüzyılda İspanya’nın Latin Amerika’daki kolonileri için Afrika’dan getirdiği Müslümanlar aracılığıyla İslamiyet’le tanışan Latin Amerikalılar, bir yandan köle olarak çalıştırılırken; diğer taraftan Kur’ân’ı ve İslam’ı yaşamayı, yaşatmayı ihmal etmediler. Günümüzde 40’dan fazla ülkeden oluşan Latin Amerika’da yaşayan Müslümanların hiçbir İslami gelenek olmadan İslam’ı yaşamaya devam etmeleri onları diğer Müslümanlardan ayrılan en farklı özellikleri olarak öne çıkıyor.
Latin Amerika’da İslam’ı araştırıp, bulup, kabul eden ama yaşadığı zorluklar sebebiyle eski dinine geri dönen insanlar olduğu gibi yaşanan bütün zorluklara direnen İslam'ın gereklerini yerine getirmeye çalışan Müslümanlar da var. Bu bölgeyi anlamadan oradaki Müslümanların durumuna dair bir şey söylemenin ise çok zor olduğunu söyleyebiliriz.
İkinci nesil Müslümanların giderek azaldığı Latin Amerika’da Müslümanların durumunu, neler yaşadıklarını, sosyal hayattaki problemlerini, güncel sorunlarını Hüdâyi gönüldaşı Serdar Yıldırım Bey’le konuştuk.
LATİN AMERİKA’DA MÜSLÜMANLARIN ÖNCELİKLİ
İHTİYAÇLARI
Bize Latin Amerika’yı
ve oradaki Müslümanların durumunu anlatır mısınız?
“Latin Amerika” dediğimiz, bir kavram,
bir kültürel isimlendirmedir. Coğrafi bir isimlendirme değildir. Coğrafi
isimlendirmeye göre bu bölge Kuzey Amerika, Orta Amerika, Güney Amerika diye
bölünüyor. “Latin Amerika” dediğimiz zaman bir Latin kültürünün, özellikle
İspanyolca ve Portekizce’nin hâkim olduğu bölge anlaşılır. Bu da ABD’nin güney
sınırından başlar. Meksika’dan Patagonya’ya, Güney Amerika’nın ucuna kadar bu
bölge Latin Amerika bölgesidir.
Latin Amerika’da tabi çok sayıda -40’dan
da fazla- ülke var. Bunların tamamına yakını İspanyolca konuşuyor. Sadece
Brezilya’da Portekizce konuşmak kaydı ile İspanyolca konuşuyorlar. Bazı ufak
tefek adalarda ise İngilizce, Fransızca konuşanlar da var.
Bu bölgedeki çalışmalarımız daha çok
Müslüman mahalli grupları ziyaret şeklinde devam ediyor. Ve onların öncelikli
ihtiyaçlarını tespit edip bu tespitler çerçevesinde “Ne yapabiliriz? Nasıl
yardımcı olabiliriz?” diye bir gayrette bulunuyoruz. Latin Amerika’da aşağı
yukarı 4 sene geçti, 5. senemizi geçiriyoruz. Bu bölgede gitmediğimiz yer
kalmadı, hamdolsun. Bütün ülkeleri dolaştık, karış karış gezdik. Daha çok
İspanyolca’ya ve Portekizce’ye tercüme edilmiş olan bazı dini kitapları bu
bölgeye göndermeye ve kitapların dağıtımını sağlamaya çalışıyoruz. Bir de çok
acil ihtiyaçlar varsa, gerek mescitlerin gerekse de oradaki cemiyetin durumuna
göre yardım çalışmalarımız oluyor.
DÜNYADA İSLAMİ GELENEĞİN OLMADIĞI TEK
BÖLGE
Peki, Latin
Amerika’daki Müslümanların nelere ihtiyaçları var?
Çok şeye ihtiyaçları var aslında. Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi para
başta olmak üzere, bilgiye, hocaya, öğretmene, kitaplara, mekâna vs. birçok
şeye ihtiyaçları var. Tabi bunların öncelik sırasını yapmak zorundayız çünkü
imkânlarımız kısıtlı. Bu öncelik sıralamasını yaptığımız zaman, bizim de uzakta
olmamız dolayısıyla bir şeyleri ulaştırmak zor olduğu için, bu öncelik
sıralamasına göre hareket ediyoruz. Bizim önceliğimiz kitap ve eğitim
yardımları. Daha sonrada çok acil yardımlar. Mesela mescidin öyle bir ihtiyacı
var ki birkaç bin dolara halledilebilecek. O olmazsa sıkıntı oluyor. Onu da
çözmeye çalışıyoruz. Burada hayırsever abilerimizden yardım alarak, destek
bularak çözmeye çalışıyoruz. Çok kısıtlı bir bütçeyle hareket etmemize rağmen
Allah’a çok şükür, Allah bereketini veriyor.
Bu bölgenin birçok hususiyeti var, bunların altını çizmek istiyorum. Çünkü bu bölge bütün dünyada İslami geleneğin olmadığı tek bölgedir. İslami bir gelenek yok burada çünkü İslam hiç hâkim olamamış bu bölgelerde. Bizim faaliyet yaptığımız bazı sahalarda, diğer bölgelerde şunu görüyoruz. İslam var, biliniyor ama gücünü kaybetmiş veya Müslümanlar bir takım baskılar sonucunda zor durumlara düşmüşler, eğitim eksikliği olmuş. Bu insanlar hiçbir şey bilmese bile sorduğunuz zaman “Müslümanım” diyor ve onunla ilgili yapabileceğiniz çok şey olduğu için onu tutabiliyorsunuz. “Ben Müslümanım” dedikten sonrası kolay; diyorsunuz ki ‘Sen Müslümansan, Müslüman şöyle şöyle yapar, böyle böyle yapmaz’. Bunu çok kolaylıkla kabul edebiliyorlar ama bu bölge öyle değil.
Latin Amerika, İslam temelinin, geleneğinin olmadığı, bunlara ilaveten bugün dünya Katolik organizasyonunun, -İtalya’dan bile- güçlü olduğu bir bölge. Papa’nın Arjantinli olmasının bir sebebi de budur. Katolikliği bu bölgede koruyabilecek tek yer orası kaldı. Papa oraya gittiği zaman, onu, bir milyondan fazla insan karşılıyor. Kitleler heyecana geliyor. Katolik kilisesinin Avrupa’dan ve Katolik merkezinden daha güçlü olduğu bir bölgedir burası. Aynı zamanda da ciddi bir taassubu var bölgenin.
Bu bölgedeki Katolikler çok dindar mı veya çok bilgililer mi?
Hayır değil. Aslında birçok yerdeki gibi kiliseye Pazar günleri gidip gelmenin dışında dinle çok fazla bir ilgileri yok. Ama sorduğunuz zaman “Ben Katoliğim’ diyor ve bundan vazgeçmesi de zor oluyor.
Hristiyanlığa bağlılıkları nereden geliyor?
İspanyolların oraya getirdiği sömürge zihniyetinin bir aracı olmuş bu. Çünkü biliyorsunuz, bu bölgenin sömürgeleştirilmesi sırasında Amerika’nın keşfinden sonra oraya ilk gidenler papazlardı.
AFRİKA’DAN HÜR İNSANLARI GETİRİP KÖLELEŞTİRMİŞLER
Bu bölgenin birçok hususiyeti var, bunların altını çizmek istiyorum. Çünkü bu bölge bütün dünyada İslami geleneğin olmadığı tek bölgedir. İslami bir gelenek yok burada çünkü İslam hiç hâkim olamamış bu bölgelerde. Bizim faaliyet yaptığımız bazı sahalarda, diğer bölgelerde şunu görüyoruz. İslam var, biliniyor ama gücünü kaybetmiş veya Müslümanlar bir takım baskılar sonucunda zor durumlara düşmüşler, eğitim eksikliği olmuş. Bu insanlar hiçbir şey bilmese bile sorduğunuz zaman “Müslümanım” diyor ve onunla ilgili yapabileceğiniz çok şey olduğu için onu tutabiliyorsunuz. “Ben Müslümanım” dedikten sonrası kolay; diyorsunuz ki ‘Sen Müslümansan, Müslüman şöyle şöyle yapar, böyle böyle yapmaz’. Bunu çok kolaylıkla kabul edebiliyorlar ama bu bölge öyle değil.
Latin Amerika, İslam temelinin, geleneğinin olmadığı, bunlara ilaveten bugün dünya Katolik organizasyonunun, -İtalya’dan bile- güçlü olduğu bir bölge. Papa’nın Arjantinli olmasının bir sebebi de budur. Katolikliği bu bölgede koruyabilecek tek yer orası kaldı. Papa oraya gittiği zaman, onu, bir milyondan fazla insan karşılıyor. Kitleler heyecana geliyor. Katolik kilisesinin Avrupa’dan ve Katolik merkezinden daha güçlü olduğu bir bölgedir burası. Aynı zamanda da ciddi bir taassubu var bölgenin.
Bu bölgedeki Katolikler çok dindar mı veya çok bilgililer mi?
Hayır değil. Aslında birçok yerdeki gibi kiliseye Pazar günleri gidip gelmenin dışında dinle çok fazla bir ilgileri yok. Ama sorduğunuz zaman “Ben Katoliğim’ diyor ve bundan vazgeçmesi de zor oluyor.
Hristiyanlığa bağlılıkları nereden geliyor?
İspanyolların oraya getirdiği sömürge zihniyetinin bir aracı olmuş bu. Çünkü biliyorsunuz, bu bölgenin sömürgeleştirilmesi sırasında Amerika’nın keşfinden sonra oraya ilk gidenler papazlardı.
AFRİKA’DAN HÜR İNSANLARI GETİRİP KÖLELEŞTİRMİŞLER
Peki, bu bölgeye İslam
nasıl ulaştı?
İslam, Güney Amerika’ya köleler
vasıtasıyla yani köle ticareti başladığı zaman, özellikle 17. asırda ulaşmaya
başladı. 16. asırda da başlamakla beraber müesseseleşmemişti henüz. Bunun da
sebebi şudur: Amerika’ya giden İspanyollar (Portekizlilerden daha önce
gitmişler) öyle bir katliam yapmış ki yaptıkları katliamlarda insan kalmamış.
Kendine para getirecek işlerde madenlerde, şeker kamışı tarlalarında vs.
çalıştıracakları adam kalmadığı için Afrika’dan, aslında hür olan
insanları getirip köleleştirmişler. Bu
insanlardan bahsederken hep ‘köle’ gözüyle bakıyoruz. Oysa bu
insanlar, oraya gitmeden önce, ülkelerinde huzurlu bir şekilde yaşarlarken, bu
insanları yakalayıp, gemilere dolduruyorlar ve oraya götürüp köle gibi
kullanıyorlar. Böyle insanlık dışı bir sistemle bu bölgeye geliyorlar.
Afrika’dan getirilen
insanlar arasında Müslümanlar var mıydı?
Bu bölgede yakaladıkları insanların bir
kısmı da Müslümandı. Özellikle Afrika’nın batı bölgesinde, Senegal’den tutun da
Güney Afrika’ya kadar, hatta bugünkü Gana’da çok sayıda Müslüman yaşıyordu.
İslamlaşmış kabileler vardı, onlardan da köle yakalıyorlardı. Hatta içlerinde bazı hocaların köle olarak götürüldüğünü, orada
köle olarak çalışırken geceleri de Kur’ân dersi verdiklerini biliyoruz. Bunun
gibi çok acıklı hadiseler var.
LATİN AMERİKA’NIN İSLAM’LA TANIŞMASI
KÖLELER VASITASIYLA
Mesela Küba’ya gittiğimde, İspanyollar
geldikten sonraki mücadelelerde neredeyse herkesi, bütün insanları
öldürdüklerini gördüm. Küba’nın yerli halkını tamamen katlettiklerini, daha
sonra oraya dışardan, Afrika’dan vs. başka yerlerden insan taşıyarak orada bu
insanları kullandıklarını biliyoruz. Bu şekilde yapılmış çok zulümler var.
Dolayısıyla da sorunuzun cevabı olarak: Evet, İslam’ın buralara gelişi köleler
vasıtasıyla olmuş. Tabi o insana köle denmesi, o insanın durumunu değiştirmiyor
aslında. Sonuçta hür bir insan ve ibadetine, yapabildiği kadarıyla devam etmiş.
Hatta devam etmekle kalmamış ve yaymaya çalışmış. Köleler arasında da yayıldığını biliyoruz, belli bölgelerde en
azından. Latin Amerika’nın İslam’la ilk tanışması böyledir.
Daha sonra tarihin akışı içerisinde,
bölge dünya ile bütünleştikçe, muhacirler yani Müslüman insanlar gitmişler.
Tabi İslam’ı yaymak için de giden olmuş fakat çok az sayıda. Bölgede çok az
sayıda, belli noktalarda Müslüman gruplar var.
BİZİM İLGİLENDİĞİMİZ GRUPLAR YERLİ
MÜSLÜMANLAR
Latin Amerika’da
görüştüğünüz ya da yardımcı olmaya çalıştığınız Müslümanlar kimler?
Bizim bu bölgede ilgilendiğimiz esas
gruplar yerli Müslümanlardır.
Burası önemli; Meksika’da Meksikalı
Müslümanlardır; Kolombiya’da Kolombiyalı Müslümanlardır; Şili’de Şilili
Müslümanlardır; Brezilya’da Brezilyalı Müslümanlardır. Muhacirlerle
ilgilenmiyoruz, yoksa çok muhacir var. Bilhassa bizim buLevant bölgesinden, yani Suriye, Lübnan, Filistin,
Pakistan ve Hindistan bölgesinden de buraya göç etmiş milyonlarca insan var.
Sadece Brezilya’da 5 milyonun üzerinde Arap olduğu söyleniyor. Dolayısıyla
onların da kendilerine göre kurdukları mescitler, organizasyonlar var ama bizim
ilgi sahamızda değil.
Benim uğraştığım ilgilendiğim gruplar
yerli Müslümanlardır. Bunların da sayıları birçok büyük ülkede yüzdelere
girmeyecek kadar çok azdır. Sadece istisnası Surinam ve Guyana’dır.
Bu iki ülkede birinde yüzde 25, birinde
yüzde 20’ye yakın Müslüman nüfus vardır. Ama bu iki ülkenin nüfusu çok azdır
zaten. Surinam’da 600 bin, Guyana’da ise ondan daha az bir nüfus mevcut. Ama
yine de önemli bir şeydir. Bir ülke bazında baktığımızda ciddi bir oran ancak
orada var. Onun dışında mesela 200 milyonluk Brezilya’da, yerli Müslüman olarak
baktığımız zaman, binde birdir belki Müslüman nüfus, belki bu kadar bile
yoktur. Yani bu kadar az rakamlar. Meksika’nın mesela 120 milyon civarında bir
nüfusu var. Burada da toplasanız 10 bin tane Müslüman çıkar ancak ki bu da
dağınıktır.
TÜRKİYE OLARAK YARDIM FAALİYETLERİNDE
STRATEJİ EKSİKLİĞİMİZ VAR
Yerli Müslümanlarla
ilgilenmenizin sebebi nedir?
Çünkü bu bölge için bir şey yapacaksak,
o bölgenin yerlileriyle yapmamız lazım. Türkiye olarak söylemek gerekirse, bu
yardım faaliyetleri içinde yaptığımız hatalardan biridir. Dünyanın her yerinde
çok büyük işler yapıyoruz ama strateji eksikliğimiz olduğu için maalesef birçok
konuda bazen başarısız olabiliyoruz. Bunun en güzel örneği de Almanya’dır.
Almanya’da Müslümanlar neden başarısız?
Almanya’da 4 milyon Türk yaşıyor. Yüzlerce cami, mescit var ama Almanlara dönük hiçbir faaliyet yok. Onlara yönelik bir tebliğ, İslam’ı anlatma gibi bir durum yok. Bir Müslüman olarak orada mescitler açıyoruz, oradaki Müslümanların ihtiyaçlarını karşılıyoruz ama Almanlara yönelik bir çalışma yok. Mesela Almanca kitaplar yayımlanmalı.Örneğin, Almanca hutbe, bir camide daha yeni faaliyete geçti. Bu çalışmalar yeni başlamış durumda. 30-40 senedir orada bulunmamıza rağmen daha önce neden böyle bir şey yapılmamış? Çünkü böyle bir ihtiyaç görülmemiş. Sonuçta Müslüman olan birçok Alman var ve aslında onların ihtiyacı var İslam’a.
Almanya’da 4 milyon Türk yaşıyor. Yüzlerce cami, mescit var ama Almanlara dönük hiçbir faaliyet yok. Onlara yönelik bir tebliğ, İslam’ı anlatma gibi bir durum yok. Bir Müslüman olarak orada mescitler açıyoruz, oradaki Müslümanların ihtiyaçlarını karşılıyoruz ama Almanlara yönelik bir çalışma yok. Mesela Almanca kitaplar yayımlanmalı.Örneğin, Almanca hutbe, bir camide daha yeni faaliyete geçti. Bu çalışmalar yeni başlamış durumda. 30-40 senedir orada bulunmamıza rağmen daha önce neden böyle bir şey yapılmamış? Çünkü böyle bir ihtiyaç görülmemiş. Sonuçta Müslüman olan birçok Alman var ve aslında onların ihtiyacı var İslam’a.
YENİ MÜSLÜMAN OLANLAR ÇOK ZORLUKLARLA
KARŞILAŞIYOR
Peki, yeniden Latin
Amerika’ya dönecek olursak oradaki yerli Müslüman grupların sosyal hayattaki
durumları nasıl?
Bu durum çok acıklıdır. Onun için zaten
yardıma çok ihtiyaçları var. Bu manada bir kişi Müslüman olduğu zaman, bir kere
ilk olarak Katolik okyanusundan tecritedilir. Toplumdan tecrit edilir; iş
bulamaz, eş bulamaz, arkadaşlarını kaybeder. Çünkü şöyle bir yaklaşım var; bir
kişi Müslüman olduğu zaman kendi dinlerine, kültürlerine, medeniyetlerine
ihanet etmiş gözüyle bakılır burada. Hiçbir zaman bu durum kabul görmez ve ‘Bu
insan Müslüman oldu. Bunun da dini buymuş’ denmez. Dolayısıyla da çok
zorluklarla karşılaşırlar. Bu yüzden Müslümanlığı
araştırıp, bulup, kabul eden ama yaşadığı zorluklar sebebiyle, birkaç zaman
sonra tekrar eski dinine geri dönen insanlar da var. Bunları
duyduk ve gördük. Bu da tabii acıklı bir durumdur. Ama o kişi açısından
baktığımız zaman, çaresizlikten, bu durum ortaya çıkıyor. Yani yaşama şansı
tanımıyorlar bu insana. Toplum dışlıyor, sistem dışlıyor, devlet seni yabancı
bir unsur olarak görmeye başlıyor vs. Dolayısıyla da büyük zorluklar
yaşıyorlar.
İKİNCİ NESİL MÜSLÜMAN YOK
Latin Amerika’da ne
kadar Müslüman var?
Bütün bu Latin Amerika âleminde
toplasanız belki 1 milyon Müslüman nüfus çıkar. İkinci nesil Müslüman yok
gibidir. Bu çok mühim, yani sorduğunuz zaman birkaç sene önce Müslüman
olmuştur ama çocuklarına bunu aktarma konusunda yetersizler.Sıkıntıları
var yani çocukları okula gittiğinde Katolik bir eğitim alıyor. İslam’la ilgili
bir şeyler öğreniyorsalar da yanlış şeyler öğreniyorlar genellikle. Dolayısıyla annesi ve babası Müslüman olsa bile çocukların Müslüman olarak
yetişmeleri konusunda çok büyük zorluklar var. Bunun tek
istisnası şu anda bizim yoğun faaliyet yaptığımız Meksika’nın Chiapa eyaletidir.
Orada da bir kabile yapısı olduğu için nispeten biraz daha devletten bağımsız
korunabiliyorlar ve şu anda bizim de desteğimizle
yetişen çocuklar, hamdolsun, dinlerini öğrenerek yetişiyorlar. Bu
çocuklar yetişkin hale geldikleri zaman ikinci nesil Müslümanlar da bu bölgede
ilk defa olmuş olacak.
BUNU KİM YAPARSA BÜYÜK HİZMET YAPMIŞ OLUR
Latin Amerika
bölgesindeki insanların Müslümanlara bakış açısı nasıl?
Netice itibari ile Batı eksenli bir
bakış var. İslam hakkında bilgi sahibi olmaları çok zor. Çünkü halkın büyük
kesimi dünyanın diğer bölgelerindeki gibi burada da fakir ve cahil bırakılmış.
Elit tabaka, olan biten her şeyin farkında ama onların da işine gelmiyor. Ama
İslam’a ilgi duyan esas büyük halk kesimlerinin, sağlıklı bilgiye ulaşması çok
çok zordur. Medyadan veya devlet kurumlarından, okullardan, eğitim sisteminden
alacakları bilgiler de çoğunlukla tek yanlı ve batı gözlüğü ile müstehlik bir
anlayışla meseleye bakan bilgilerden ibarettir. Bunlar da tabi sağlıklı değil
ve dolayısıyla da çarpık bir bakış olduğunu da söyleyebiliriz. Tabi
küreselleşme ve dijital çağ sebebiyle bu da değişiyor. Bu insanlardan belli bir
birikime ulaşabilenler, internet erişimi olanlar, yabancı dil bilenler,
internet üzerinden çok çeşitli bilgilere ulaşabiliyorlar. Bu nedenle kendi
bildiklerini sorgulama noktasına gelebiliyorlar. Şu an bu sayı çok az fakat
böyle de olsa sonuçta bir gelişme var. Bu da müspet bir gelişme olarak
görülebilir. İnşallah daha da gelişecektir.
Burada bizim de üstümüze vazifeler
düşüyor. Özellikle web siteleri üzerinde ülke sınırlaması olmadığı ve dünya
çapında küresel bir yapı olduğu için Türkiye olarak bu mecraya daha çok ağırlık
vermemiz ve ciddiye almamız lazım. Biz maalesef bu işi yasak savar gibi
yapıyoruz.
Dünyadaki benzer organizasyonlara
baktığımızda çok daha ciddi, çok daha güçlü yayınlarla karşılaşıyoruz.
Dolayısıyla onlarla rekabet edebilmek için bizim de konuyu daha ciddiye almamız
ve profesyonel bir zihniyetle ve anlayışla ele alıp yürütmemiz lazım. Biz de
maalesef biraz da kaynaklar kısıtlı. Tabii genellikle üniversite talebesi bu
işi bilir gibi bir anlayış söz konusu. Ama yalnızca üniversite talebeleri
tarafından karşılanacak bir durum yok ortada, bunu net olarak söyleyeyim. Yani
bu iş için profesyonel ve çok ciddi bir yapılanmaya ihtiyaç var. Bunu kim
yaparsa da büyük bir hizmet yapmış olur.
Türkiye’de aslında insan gücü olarak bu
potansiyel fazlasıyla var. Hem dil bilme noktasında hem web konusunda, teknik
konulara hâkim olma noktasında fazlasıyla güç sahibi. Ama bunların doğru bir
şekilde, doğru bir stratejiyle organize edilip değerlendirilmesi gerekir. Bunun
yapılmasını elzem görüyorum.
KÜBA’DA HİÇ CAMİ YOK
Ben özel olarak bir
şey sormak istiyorum. Son dönemde Küba’ya cami yapılacaktı ve sonra durduruldu
gibi oldu. Küba’ya yapılacak cami hakkında bir şey biliyor musunuz?
Elbette biliyorum. Çünkü Küba’ya biz
gittik. Bu cami talebi bize söylendi zaten. Daha sonra buraya Diyanet İşleri
Başkanlığı davetlisi olarak bazı Kübalılar geldi. Hatta bir kısım talebeler
Türkiye’de eğitim görüyorlar.
Küba’da hiç cami yok. Dolayısıyla da bir
camiye ihtiyaç var gerçekten. Ama bunun nasıl, ne zaman ve ne şekilde yapılması
gerektiği önemli bir konu. Çünkü ben orada bulunduğumda büyükelçimizi de
ziyaret ettim ve onunla da bu konuyu görüştük. Büyükelçimizin de bu konu
hakkında bazı çekinceleri vardı. Bunları arzu edilirse Diyanet teşkilatımızla
da paylaşırız. Bizden yana belli bir gayret söz konusu olmasına rağmen henüz
bir talep göremedik.
Fakat bir caminin binasını yapmakla
hiçbir şey olmaz. Bina orada olur ama onun doğru kullanılamaması halinde bir
fayda ortaya çıkmaz ve sadece turistik bir yapı olur. Oraya gidenler sadece
resmini çeker. Bu şuna benzer; en son Putin orayı ziyaret ettiğinde Castro’yla
görüşmüş ve“Ben buraya bir Ortodoks kilisesi yapmak istiyorum” demişti.
Hâlbuki Küba’da bir tane Rus Ortodoks yok. Tamamen bir güç gösterisi veya
politik maksatlı bir eylem. Tabi ki Castro müsaade etmiş. İlişkileri çok
kuvvetli olduğu için bir yerde etmek de zorunda. Küba’nın başkenti Havana’dan
çok güzel bir yer tahsis etmiş. Bizim Rusya’da gördüğümüz soğan kubbeli bir Rus
Ortodoks kilisesini inşa etmişler.
Dediğim gibi şu anda gelen turistlerin
fotoğraf çekmesinden fazla bir işe yaramıyor. Çünkü hizmet edebileceği bir alan
yok. Caminin de aynı duruma düşmesinden korkuyorum açıkçası. Bütün Küba
genelinde zaten 3 bin kadar yerli Müslüman var. Onlar da dağınık vaziyettedir.
Havana’da yaşayan bin tane yerli Müslüman yoktur. Gelen turistler veya iş adamları
bunun dışındadır. Dolayısıyla böyle bir tesahup problemi de olabileceği
endişesi var. Ama hayırlısı olsun cami ihtiyaç orda bu bir gerçek. Dediğim gibi
doğru zamanda yapılması halinde faydalı olur diye düşünüyorum.
İSLAM ADINA KİMİN NE YAPACAĞI ÖNEMLİ
Küba’ya cami yapılırsa camiyi doldurabilecek insanlar olacak mı?
Şüphesiz bir cemaati olacaktır fakat sayı olarak bakmak lazım. Havana’da bir cami yapılırsa bunun bir cemaati olacaktır şüphesiz. Ama cami ve cemaat olduğu zaman, oraya da bir takım müdahaleler olabileceğini düşünebiliriz. Benim söylemek istediğim oydu yoksa dediğim gibi bir bina yaparsınız, kubbesini koyarsınız altına da bir hoca bulursunuz ve namaz kılınır. Mesele bundan ibaret değil. Orada İslam adına kimin ne şekilde, ne yapacağı daha önemli. Bunu iyi anlamak lazım.
Bizim Türkiye’de bir rahatlığımız var. Biz Müslüman doğuyoruz. Hazır buluyoruz ve hazır bulduğumuz için de kıymetini pek bilmiyoruz. Birçok insanımız “Müslümanım” demekle beraber Müslümanca bir hayat yaşamıyor. Böyle bir endişesi de pek olmuyor, ne yazık ki bunu üzülerek söylememiz lazım. Ama o bölgelerde durum böyle değil. Bütün zorluklara rağmen o yüzden çoğunluğu yaşamaya çalışıyor. Cami yok, mescit yok, okul yok, Kur’ân eğitimi alabileceği bir yer yok, dinini sağlıklı öğrenebileceği müesseseler yok. Bütün bu zorluklara rağmen bir şeyler yapmaya çalışıyorlar. Çok iyi mi? Değil ama bana göre çok önemli bir şey. En azından samimiyetle gayret ediyorlar. Malum çünkü ‘Ameller niyetlere göredir’ böyle buyrulmuştur. Ben, salih amelle niyet ettikleri için, Allah’ın onlara yardım edeceğine inanıyorum ve öyle görüyorum.
İslamveihsan
Küba’ya cami yapılırsa camiyi doldurabilecek insanlar olacak mı?
Şüphesiz bir cemaati olacaktır fakat sayı olarak bakmak lazım. Havana’da bir cami yapılırsa bunun bir cemaati olacaktır şüphesiz. Ama cami ve cemaat olduğu zaman, oraya da bir takım müdahaleler olabileceğini düşünebiliriz. Benim söylemek istediğim oydu yoksa dediğim gibi bir bina yaparsınız, kubbesini koyarsınız altına da bir hoca bulursunuz ve namaz kılınır. Mesele bundan ibaret değil. Orada İslam adına kimin ne şekilde, ne yapacağı daha önemli. Bunu iyi anlamak lazım.
Bizim Türkiye’de bir rahatlığımız var. Biz Müslüman doğuyoruz. Hazır buluyoruz ve hazır bulduğumuz için de kıymetini pek bilmiyoruz. Birçok insanımız “Müslümanım” demekle beraber Müslümanca bir hayat yaşamıyor. Böyle bir endişesi de pek olmuyor, ne yazık ki bunu üzülerek söylememiz lazım. Ama o bölgelerde durum böyle değil. Bütün zorluklara rağmen o yüzden çoğunluğu yaşamaya çalışıyor. Cami yok, mescit yok, okul yok, Kur’ân eğitimi alabileceği bir yer yok, dinini sağlıklı öğrenebileceği müesseseler yok. Bütün bu zorluklara rağmen bir şeyler yapmaya çalışıyorlar. Çok iyi mi? Değil ama bana göre çok önemli bir şey. En azından samimiyetle gayret ediyorlar. Malum çünkü ‘Ameller niyetlere göredir’ böyle buyrulmuştur. Ben, salih amelle niyet ettikleri için, Allah’ın onlara yardım edeceğine inanıyorum ve öyle görüyorum.
İslamveihsan


